Dünya Trump'ı beklerken...

Esedullah Oğuz Independent Türkçe için yazdı

İllüstrasyon: Klawe Rzeczy/Foreign Policy

Tüm dünya nefesini tutmuş, 5 Kasım'da ikinci kez ABD'nin başkanı seçilmesinden beri Trump'ı bekliyor.

Herkes, onun dizginleri alıp dünyayı nereye doğru sürükleyeceğini merak ediyor. 

Amerikan halkı umutlu, dünya ise endişeli.

Zira Donald Trump dengesiz olduğu kadar çılgın ve aklına estik hareket eden bir adam.

Amerikan halkı da zaten onun bu yerleşik düzene ve sisteme meydan okuyan çılgın tavırlarını seviyor. 

Öncelikle şunu belirtelim; ABD şu anda dünyadaki tek süper güç ise de meydan boş değil, ona hodri meydan diyecek irili ufaklı pek çok ülke var.

BRICS kulübündekilerin tamamı, ABD liderliğindeki Batı'ya meydan okumak için bir araya gelmiş devletler.

Amaçları öncelikle doların egemenliğine son vermek, ardından da dünya siyasetinde yeni ve alternatif bir güç merkezi olmak. 

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

Trump'la ilgili olarak en çok merak edilen, şu anda cereyan eden iki savaş ve çatışmayla ilgili ne yapacağı: Bunlardan biri Ukrayna, diğeri ise Gazze.

Trump ikisini de makul bir şekilde çözüp barışı sağlarsa, Nobel Barış Ödülü'nü hak edecek bir başarıya imza atmış olur.

Yok eğer yüzüne gözüne bulaştırırsa, üçüncü dünya savaşının fitilini ateşlemiş olur.

Ne olacağını önümüzdeki yaza kadar görmüş olacağız. 

En kötü ihtimali düşünelim ve ona göre neler olabileceğine dair fikir yürütelim:

Öncelikle, "Her şerde bir hayır vardır" diye bir söz var;

Trump'ın başarısız olması, belki büyük ve köklü değişimlerin kapısını aralayabilir. 

Diyelim, Trump Rusya karşısında AB'yi yalnız bıraktı;

Bu durumda, AB Rusya ile anlaşarak kendi sorununa kendisi bir çözüm bulabilir.

AB, Rusya ile karşılıklı saygı ve güvene dayalı yeni bir ilişki geliştirirken ABD'yi kıtadan sürerek kendi bağımsızlığını da pekiştirecektir.

Böylece yaşlı kıta, dünya siyaset sahnesine ABD'den bağımsız yeni bir güç merkezi olarak çıkacaktır. 

Ortadoğu'da da Gazze'den sonra sıranın kendilerine geleceğini anlayan Körfez Arapları ve diğerleri, İsrail tehlikesine karşı birlikte hareket etmek zorunda kalacaktır veya İran ve Türkiye gibi ülkelere yakınlaşarak güç birliği yapmak isteyeceklerdir.

Ortadoğu'daki Arap ve Müslüman ülkelerin aralarındaki irili ufaklı sorunları bir kenara bırakarak bir araya gelmesi ve güç birliği yapması, ABD'nin bölgeden sürülmesi ve İsrail'in yalnız kalması demektir. 

Bunlar birçok kimseye gerçekleşmesi imkansız, uçuk fikirler gibi gelebilir.

Ama unutmayın ki, son yıllarda dünyada en olmayacak şeyler gerçekleşiyor.

Şöyle ki;

Trump'ın ikinci kez başkan seçileceğini, üstelik hakkında sayısız suçlama ve devam eden davalar olmasına rağmen, 3-5 yıl önce kimse tahmin edebilir miydi?

Ya da 11 Eylül 2001 olaylarından sonra ortadan kaybolan Taliban'ın, 20 yıl aradan sonra yeniden iktidara geleceğini kim düşünebilirdi?

Yahut her zaman silah konusunda dışa bağımlı olan İran ve Türkiye gibi iki Müslüman ülkenin, onlarca ülkeye silah satacağı kimin aklına gelirdi?

Biliyorsunuz, Türkiye onlarca ülkeye zırhlı araç, tank, helikopter ve İHA-SİHA ihraç ederken İran da Rusya'ya SİHA ve roket satıyor. 

Dünyaya tehlike saçan ABD'nin hem Ortadoğu'dan hem de Avrupa'dan sürülmesi, dünya barışı ve halkların refahı için elzemdir.

AB pekâlâ ABD olmadan da Rusya ile Ukrayna konusunda bir anlaşmaya vararak kıtada barış ve huzuru sağlayabilir.

Bana göre, en makul çözüm, Ukrayna'nın Batı ile Rusya arasında bir ara bölge olarak kalması ve hiçbir bloka katılmayıp tarafsızlığını koruması.

İki taraf da Ukrayna'nın içişlerine müdahale etmeyecek ve ülkenin bağımsızlığına saygı gösterecek.

Böyle bir çözüm hem Batı'nın hem Rusya'nın hem de Ukrayna'nın yararına olacaktır. 
 


ABD'nin dünyadan elinin kolunu çekmesi ve kendi köşesine çekilmesi, Rusya, Çin, Hindistan ve Brezilya gibi ülkelerin de isteyeceği bir şey.

Trump'ın da istediği, ABD'nin kaynaklarını dünyanın sorunları için çarçur etmek yerine, ülkenin yeniden inşası için harcamak. 

Trump'ın yeniden iktidara gelişi, belki de dünyanın ABD, ABD'nin de Yahudi tahakkümünden kurtulması için bir vesile olabilir.

Nitekim, atalarımız bir musibet bin nasihatten iyidir, diye boşuna söylememişler. 

Gazze'de yaşanan katliam ve soykırım, dünyaya hükmeden bir avuç Yahudi sermayedarının nelere kadir olduğunu gösterdi.

Tüm dünya, Gazze'de katledilen bebeklere ve annelere ağlarken, Yahudi sermayesinin kuklası olan Batılı liderler ısrarla katliamı savundu. 

Tüm dünya ile birlikte Batı kamuoyu da artık, Yahudi tasallutundan kurtulmanın elzem olduğunu fark etti.

Nitekim, İsveç, Norveç, İspanya, Belçika ve İrlanda gibi pek çok Batı ülkesi, Filistin devletini resmen tanıma kararı aldı.

Amerikan dışişleri bakanı Antony Blinken ve AB komisyonu başkanı Ursula van der Leyen gibi İsrail yanlısı Batılı liderler her ortamda protestolarla karşılaştı. 

Yahudi sermayesinin George Orwell'in 1984 romanındaki Büyük Birader gibi Batı'yı kontrol etmesi, Batı kamuoyunu ürkütmüş durumda.

İnsanlar bilinçlenmeye ve İsrail'i savunan kendi yönetimlerini eleştirmeye başladı. 

Batı medyası henüz dile getirmeye cüret edemese de İsrail adı artık Avrupa ve ABD'de sokaktaki insanların zihninde terör ve katliamla özdeşleşmiş durumda.

Gazze'de parçalanan bebek cesetleri uzun bir süre insanların zihninden çıkmayacaktır.

Ve insanlık, bu katliam ve soykırımın sorumlusu olan Netanyahu ve Gallant, Sırp kasabası Miloseviç gibi Uluslararası Adalet Divanı'nda yargılanmadıkça huzur bulmayacaktır. 

Bu arada Uluslararası Ceza Mahkemesi, Netanyahu ve Gallant hakkında tutuklama kararı çıkardı.

Belki karar uygulanmayacaktır ama bununla İsrail'in yaptığı soykırım resmen tescillenmiş oldu.

Netanyahu ve Gallant artık en azından dünyada rahatça gezemeyecek, en önemlisi de kaçak ve adi bir suçlunun hissettiği korku ve endişe ile yaşayacaktır; hem de ömür boyu. 

Dünya Trump'ı beklerken Türkiye'nin üzerine düşen, en kötü olasılıklara karşı hazırlıklı olmaktır.

Elbette, yeni bir dünya kurulurken Türkiye de orada yerini alır.

Ama hazırlıklı olursak, en iyi yeri kapma şansımız olur. 

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir. 

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU