İslami feminizm nedir? (2)

Feminizme yönelik İslamcı erkek anlayış ve İslamcı feminist söylemler

Kadın ve herkes için mücadele gösterisi, Washington 2019 / Fotoğraf: Phil Pasquini

Geçen yazımızda genel olarak feminizmi tanımladık, özel olarak da "İslami feminizm"e yönelik farklı değerlendirmelere yer verdik.

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

Bu bölümde ise feminizme yönelik İslamcı erkek anlayışına ve İslamcı feminist söylemlere değineceğiz.

Faruk Başar'ın Yeni Şafak gazetesinde yayımlanan Haziran 2019 tarihli makalesiyle konumuza başlayacağız: 

…Demek ki, tek başına erkek ayakta kalamayacağı gibi, tek başına kadın da ayakta kalamaz. O halde ikisi de eksiktir ve varoluşları birbirine muhtaçtır. İkinci olarak kadın ve erkek birbiriyle çatışmak için değil, birbirlerini tamamlamak için yaratılmışlardır…

Varlıkta/mevcudda görülen kaosun sebebi, kozmosun insan eliyle kısmen bozulmasıdır. Bu bozulma ilk önce Hz. Âdem ve Havva ile başladı. Sonra tövbe etmeleri ile yine onlar tarafından düzeltildi. Ardından bozma ve düzeltme eylemleri hep devam edegeldi, böylece de sürüp gidecektir.

Salahın/düzelmenin, fesada/bozulmaya galip geldiği toplumlar iyi, İslami ve insani toplumlardır. Aksi ise fesat ve şirk toplumlarıdır…

İşte feminizm dedikleri şey kadınla erkeğin varlık bütününden kopmaları, parçalanmaları ve bu sebeple bir fesadın ortaya çıkması ile başladı. Bu kopma, parçalanma ve fesat en dayanılmaz noktasına Batı'da ulaştığı için feminizm de tabii olarak ilkin orada ortaya çıktı…

Kısaca feminizm ilk çıktığında kadının mağduriyetini, zulmünü ve sömürülmesini gidermek, haklarını savunmak için doğdu. Hastalığa sebep olanlar onun çaresini de kendileri aramaya başladılar. Oysa bizim tarihimizde kadın insan mıdır değil midir tartışması hiç olmadı. Bu sebeple feminizmin Batı'da çıkmış olması normaldir…

Diğer yönden, feminizmin ortaya çıkmasına sebep olanlar da, bu sebeplere bağlı olarak onu çıkaranlar da erkekler olduğu gibi, sonra onu sulandıranlar, kendi çıkarlarına alet edenler, yağlı bir ideoloji haline getirenler de yine erkekler oldu. Derken kullanılmak istenen amaca göre pek çok feminizm türleri ortaya çıktı.

Şimdi tekrar soralım: Müslüman feminist olabilir mi?

 

İslami feminizmin bir sembolü.jpg
İslami feminizmin bir sembolü

 

Ankara Sosyal Bilimler Üniversitesi Dr. Öğretim Üyesi Ayşe Güç'ün, konuyla ilgili makalesi, bir bakıma Faruk Başar'ın yukarıdaki mugalata dolu görüşlerinin eleştirisi sayılabilir.

Ayrıca, hem İslami feminizm fikriyatını benimseyen hem de onun açmazlarına yönelik eleştiri ve mülahazalarda bulunan bir değerlendirme niteliğindedir.
 

Dr. Ayşe Güç'ün feminizm ve diğer İslami meseleler konusunda çok sayıda kitabı bulunuyor_.jpg
Dr. Ayşe Güç'ün feminizm ve diğer İslami meseleler konusunda çok sayıda kitabı bulunuyor

 

Uludağ Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi'nde yayımlanan (Cilt: 17, Sayı: 2, s. 649-673, yıl 2008) "İslamcı Feminizm: Müslüman Kadınların Birey Olma Çabaları" başlıklı bu makaleyi özetleyip aktarmaya çalışacağız. Birlikte bakalım: 

İslamcı feminizm kavramı, İslam kültürü içinde gelişen bir olguya; Müslüman kadınların birey olma çabalarına işaret etmektedir. Bu çabaların yansıması, entelektüel Müslüman kadınların din ve gelenek içinde kadının durumunu ele aldıkları çalışmalarında ifadesini bulmaktadır.

Bu yaklaşımlar, batılı feminist söylem ile bağlantılı olarak değerlendirildiği için bazı soruların araştırılması gerekir: İslamcı feminist söylem, Müslüman kadınların bizzat inşa ettiği bir söylem midir yoksa batılı feminizmin silik bir kopyası mıdır? Bu söylem, kendine has bir teoloji üretebilir mi?

Bu sorulara giden yolda ilk adım, 19. yüzyılda sistemleşen feminist söylemin İslam kültürünü hangi noktalarda ve nasıl etkilemeye başladığını sorgulamak olacaktır.

Bunun için de etkileme sürecini, bu süreçte batılı feminizmle işbirliği yapan oryantalizm, sömürgecilik, milliyetçilik gibi birtakım faktörleri de göz önünde bulundurarak değerlendirmek gerekir. 20. yüzyılın sonuna doğru entelektüel Müslüman kadınlar, Müslüman dünyadaki kadın sorununu batılı feminist söylemi de dikkate alarak tartışmaya başlamışlardır. 

Böylece, İslam kültürü içinde feminist görüşten dolaylı olarak etkilenen yeni bir kadın söylemi ortaya çıkmıştır. Bu yeni söylem, kadın çalışmaları sahasına katkı yapan bir literatür de oluşturmaya başlamıştır. Son yıllarda, entelektüel Müslüman kadınların din ve gelenek içinde kadının durumunu tartışan çalışmalarında dile getirdikleri yaklaşımlar İslamcı feminizm olarak adlandırılmış ve bu entelektüel Müslüman kadınlara da İslamcı feminist denilmiştir. 

Özellikle, sömürgeci ve oryantalist söylemler ile başlatılan Müslüman kadının konumu tartışması, kısa bir süre içinde İslam ülkelerinin modernleşme/batılılaşma yanlısı aydınları tarafından sürdürülmeye başlanmıştır. Böylece feminist söylemin etkileri devam etmiş, Müslüman kadınlar arasında gelişen eleştirel yaklaşımlar feminizm başlığı altında değerlendirilmiştir. 

Öte yandan, kadın sorunu düşünce hayatındaki gelişmelere koşut olarak milliyetçi hareketlerin ve uluslaşma sürecinin de özel bir önem vermesiyle günümüze kadar tartışıla gelen bir konu olmuştur. Böylece toplumsal değişimin en önemli simgelerinden biri kadın olmuş ve kadının topluma katılımı toplumsal ilerlemenin göstergesi kabul edilmiştir.

İslam kültürü içinde gelişen eleştirel kadın bilinçliliğini ilk tetikleyenlerin batılı erkekler olduğunu söyleyebiliriz. Sömürgeci erkekler, Müslüman toplumlardaki kültürel değişmede kadının özel bir yeri olduğuna inanmışlar ve adeta kadın yaşamının çözülmesi ile bu toplumların Batı karşısında güçsüzleşeceğine inanmışlardır. 

Oryantalistler ise, fikri planda İslam imajının olumsuzlanmasında kadın ve -peçe, örtü, harem gibi- kadınla ilgili konuların işlenmesine özel bir önem vermişlerdir. Dıştan gelen, farklı çıkış noktaları olsa da bir öteki olarak Doğu'yu inşa etmeye çalışan bu söylemlerin entelektüel Müslümanlar üzerinde derin etkileri olmuştur.

Leila (Leyla) Ahmed'in de işaret ettiği gibi, batılı erkekler kendi toplumlarında yükselen feminist eleştirilere soğuk dursalar da İslam ülkeleri söz konusu olduğunda, kadının toplumda geri kalmış olmasını başta eğitim hakkı olmak üzere 'haklar'dan mahrum bırakılmalarına bağlamışlardır. Lord Cromer örneğinde olduğu gibi kadınların eğitim hakları için özel gayret gösterirken kendi ülkelerinde tam tersi bir tavır sergileyen sömürgeci erkeklere de rastlanmaktadır.

İslam ülkelerinin geri kalmış olduğunu 'kadının geri kalmışlığı' ile değerlendiren yaklaşımlar, entelektüel Müslüman erkeklerde -ve tartışmalara katılabilen kadınlarda- savunmacı bir yaklaşımı doğurmuştur. İslam'ın kadına haklarını verdiği, geleneksel yaklaşımların ve toplumsal âdetlerin bu hakların uygulanmasını engellediği yönündeki cevaplar bu süreçlerin ürünüdür.

Bugün tartışılmakta olan İslamcı feminizmin kökleri, 19'uncu yüzyılda İslam ülkelerindeki batılılaşma/modernleşme çabalarına katılan entelektüel kadın ve erkeklerin düşüncelerinde bulunabilir. Bu yüzyılda, kadın hareketlerinin de görüldüğü Osmanlı (Türkiye), Mısır ve İran'da başlayan tartışmalar, farklı toplumsal tecrübelerden etkilenmiş olsalar da ortak bir çizgi oluşturmaktadır.

 

Zehra Yılmaz'ın İslami feminizme ilişkin doktora tezini içeren kitap.jpg
Zehra Yılmaz'ın İslami feminizme ilişkin doktora tezini içeren kitap

 

Bu kadın hareketleri, eleştirel kadın bakış açısının ürünü oldukları için İslam kültürü içinde gelişen bir 'kadın bilinçliliği'nin varlığına da işaret etmektedir. Bu bilincin gelişiminde, her ne kadar kadınlarla aynı amaçları hedeflemeseler de erkek düşünürlerin etkisi olmuştur. 

Müslüman entelektüellerden Kasım Emin'in Tahrir'ül Mer'e (Kadının Kurtuluşu) ve Halil Hamit'in İslamiyet'te Feminizm, Saddeka Arebi, 'Gender Anthropology in the Middle East: The Politics of Muslim Women's Misrepresentation', Leila Ahmed, Women and Gender in Islam: Historical Roots of a Modern Debate, Serpil Çakır, Osmanlı Kadın Hareketi, Jayawardena, Babailik hareketi içinde yer alan Qurrat'ul Ayn'ın (1815-51) temsil ettiği bir kadın hareketine işaret etmiştir. 

 

Mısırlı ABD vatandaşı Leyla Ahmed'in Ortadoğu'dan Amerika'ya Sessiz Başörtüsü İsyanı adlı kitabı.jpg
Mısırlı ABD vatandaşı Leyla Ahmed'in Ortadoğu'dan Amerika'ya Sessiz Başörtüsü İsyanı adlı kitabı

 

İslamcı feminist söylem altında birleştirilen yaklaşımlar tek bir çizgide devam etmiyor… Bu tanım, kültürel kimlik olarak ele alındığında sorun yoktur ancak yapılan çalışmalarda dini, kimliğinin asli unsuru olarak gören kadınlar ile seküler bir dünya görüşünü benimsemiş olanlar arasında ayrım yapmamak sorun yaratmaktadır.
 

Modern Mısır tarihinin kadın hakları öncüsü ve teorisyeni Nevval El Saadawi, ömrünü feminizm ve sosyalizm davasını adamıştı.jpg
Modern Mısır tarihinin kadın hakları öncüsü ve teorisyeni Nevval El Saadawi, ömrünü feminizm ve sosyalizm davasını adamıştı

 

Bu sebeple seküler Müslüman kadınlar ile İslamcı kadınlar şeklinde bir ayrım yaparak, bu makalenin ikinci grup ve onların düşünceleriyle ilgilendiğinin altını çizmekte fayda vardır.
 

Prof. Dr. Asma Barlas, kitabında Müslüman feminizmin sorunlarını irdeliyor.  .jpg
Prof. Dr. Asma Barlas, kitabında Müslüman feminizmin sorunlarını irdeliyor

 

Bu noktayı örneklendirmek gerekirse: Fatıma Mernissi, Nevval el-Saadawi, Nilüfer Göle gibi düşünürler seküler Müslüman kadın; Amina Wadud Muhsin, Aziza el-Hıbri, Asma Barlas, Hidayet Şefkatli Tuksal gibi isimler ise İslamcı kadın grubunda yer almaktadır. 
 

Amine Vedûd-Muhsin, Kuran ve Kadın kitabıyla Müslüman feministlerin başvuru kaynağı oldu.  .jpg
Amina Wadud Muhsin, "Kuran ve Kadın" kitabıyla Müslüman feministlerin başvuru kaynağı oldu

 

İslamcı feminizm başlığı altında değerlendirilen çalışmaları üretenler de bu ikinci gruptur… Çoğu zaman bir kimlik olarak İslamcı feminist ifadesini de benimsemeyen bu entelektüel kadınları buluşturan nokta, Müslüman kadın çalışmalarına yaptıkları katkılardır.

Bu katkılar, 1990'lı yıllardan itibaren İslamcı feminizm başlığı altında değerlendirilmiştir. Bu tanımlama beraberinde pek çok tartışmayı da getirmiş ancak kullanımı giderek kabul görmeye başlamıştır.

İslamcı feminizm, din ve gelenek içindeki kadının durumunu eleştirel bir bakış açısı ile değerlendiren, toplumsal cinsiyet eşitliğine özel bir önem veren, geleneğin ve dini yorumların ataerkil karakterini sorgulayan, bunları yaparken de başta Kur'an-ı Kerim olmak üzere dini metinleri referans alan bir söylemdir.

Bu söylemin gelişiminde, oryantalist ve sömürgeci tecrübelere sahip ülkelerdeki tartışmaların bilhassa Mısır'ın özel bir yeri vardır. 19'uncu yüzyılda Mısır'da başlatılan tartışmalar, uzunca bir süre İslamcı feminist söylem altında birleştirilen yaklaşımları canlı tutmuşlardır.

 

Mısırlı ilk kadın aktivist Huda Şaarawi, ülkesi feminist hemcinslerinin anılarını yazmıştı  .jpg
Mısırlı ilk kadın aktivist Huda Şaarawi, ülkesi feminist hemcinslerinin anılarını yazmıştı

 

Son yıllarda ise bu sahadaki çalışmalar çoğunlukla Batı'da yaşayan Müslüman kadınlar, İran'daki Zanan (Kadınlar) dergisi çevresi ve Malezya'daki Sisters in Islam (SIS-İslam'da Bacılar) grubu tarafından üstlenmiştir. 

Bugün İslamcı feminizm gibi bir olgudan bahsedilmesini mümkün kılan gelişmenin temeli, kadınların düşüncelerini paylaşabilmelerinde, onları ortak bir zeminde ele almaya imkân sağlayan çalışmaların artışında ve böylece üzerinde çalışılabilecek bir grup oluşturmalarında yatmaktadır. 

 

İranlı kadınlar, Dünya Kadınlar Günü'nü kutluyorlar, Mart 1979.jpg
İranlı kadınlar, Dünya Kadınlar Günü'nü kutluyorlar, Mart 1979

 

İslamcı feminizmin hem bir kavram olarak kullanımında hem de bir kimlik olarak sahiplenmesinde sorunlar olmakla birlikte, bu kavramın İslam kültürü içinde gelişen yeni bir kadın söylemine işaret ettiği tartışma götürmezdir. Günümüzde kendisini İslamcı feminist olarak görsün ya da görmesin İslamcı kadın yazarların kadın konusundaki görüşleri ve çalışmaları, İslamcı feminist söylemin üretimine katkı olarak değerlendirilmekte ve kendileri İslamcı feminist olarak nitelenmektedir.
Bir söylem olarak İslamcı feminizm, 1990'lı yıllarda kullanılmaya başlayan ve entelektüel Müslüman kadınların birey olma çabalarının düşünce hayatındaki yansımalarına atıfta bulunan bir kavramdır.

Aynı zamanda bu söylem, Müslüman kadınların hem geleneksel ataerkillikle hem de modern ve post-modern gerçekliklerle yüzleşmelerinin ve onlarla mücadelelerinin bir ifadesi olarak görüldüğü için global kadın hareketi içinde değerlendirilmiştir.

Ancak bu değerlendirme konusunda temkinli olmamız gerekir. Zira her ne kadar feminist düşünce ile kadın hareketleri dirsek temasında ise de feminist düşünce daha geniş bir katmana yayılmaktadır ve özellikle İslam kültürü söz konusu olduğunda yapılan eleştirilerden ve çözümlemelerden beslenen geniş tabanlı kadın hareketleri beklemek oldukça güçtür.

1980 sonrasında, reform merkezli bir dini feminizm -Batı'da İslamcı feminizm ya da Müslüman feminizm olarak bilinen- farklı toplumlardaki Müslüman kadınlar arasında gelişmiştir. Bu akım öncelikle şehirlerde, seküler, sosyalist, batı yönelimli Ortadoğu'daki kadın hakları ve feminizmin çok erken öncülerine benzemeyen eğitimli, orta sınıf Müslüman kadınların arasında ortaya çıkmıştır. Bu kadınlar, kendi dini yönelimlerinden uzaklaşmamış, İslam'ı etik, kültürel ve ulusal kimliklerinin önemli bir unsuru olarak korumuşlardır.

Öte yandan modernizmin etkisiyle Müslüman kadınlar, sosyal siyasal eşitlik düşüncelerine ve modern yaşamın, özellikle de aile yapısı ve toplumsal cinsiyet ilişkilerinin feminist yeniden yorumuna doğru ilerlemişlerdir. Bu sebeple İslamcı feminizm, batılı feminizmden farklı bir alternatif sunmaya çalışmasına rağmen modernliği kabul ederek modernlikle yapılmış bir yüzleşme olarak da ele alınabilir. 

 

Akademisyen Badran Margot,  Müslüman feministlerin taleplerini erkeklerinkinden daha radikal buluyor.jpg
Akademisyen Badran Margot, Müslüman feministlerin taleplerini erkeklerinkinden daha radikal buluyor

 

İslamcı feminizm kavramının kullanımında önemli bir payı olan Margot Badran'a göre İslamcı feminist olsun ya da olmasın Müslüman kadınlar, İslamcı feminist söylemin üretimine, farklı İslam anlayışları ile katılmaktadırlar. Dolayısıyla İslam toplumlarındaki İslam ve feminizm, kadın ve İslamcı hareketler hakkındaki tartışmalara katılan herkes bu söylemi üretmektedir. 

Badran, taleplerinden ötürü İslamcı feminizmi, Müslüman seküler feminizmden daha radikal görmektedir. Zira İslamcı feministler, bir yandan hem kamusal alanda hem de özel alanda kadın ve erkeğin tam eşitliğinde ısrar etmekte, diğer yandan kadınların devlet başkanı, dini lider, hâkim, müftü olabileceklerini savunmaktadırlar.

Büyük ölçüde Mısır, İran gibi ülkeler ile Batı'da yaşayan Müslüman kadınların yaptıkları çalışmalarla şekillenen bu yeni söyleme, Türkiye'de yaşayan Müslüman kadınların henüz yeterince katılmadığını söyleyebiliriz. Badran gibi kimi düşünürler, Türkiye'de İslamcı hareket içindeki bazı kadınlar tarafından telaffuz edilen ve yeni gelişen bir feminizmin varlığına işaret etmişlerdir. Ancak bu fenomeni İslamcı feminizm ya da organize olmuş bir kadın bilinçliliği olarak değerlendirmek oldukça güçtür. 

 

Şah döneminde bakanlık yapan akademisyen Mahnaz Afkhami, İran feminist hareketin öncülerinden sayılır.  .jpg
Şah döneminde bakanlık yapan akademisyen Mahnaz Afkhami, İran feminist hareketin öncülerinden sayılır

 

Türkiye'deki kadın düşünürler bu tartışmalara yeterince katkı sağlamamış olsalar da İslamcı feminizmin -ya da Müslüman kadın bilinçliliğinin- kadın çalışmaları üzerindeki etkisi gün geçtikçe artmaktadır. Bu gelişmede, uluslararası düzeyde yapılan İslamcı feminizm kongrelerinin rolü büyük olmuştur…

Entelektüel Müslüman kadınların düşüncelerini İslamcı feminizm başlığı altında toplamak bir dizi sorunu da beraberinde getirmiştir. Bilhassa, bu kadın düşünürler tarafından üretilmiş olan kadın yazını ile ilgili yapılmış olan tanımlamalar, beklentilerin yönünü değiştirmiş ve bu yazının özgünlüğünü de gölgelemiştir. Zira feminist bir perspektiften dile getirilmesi beklenen kimi yaklaşımlar bu söylemde kırılmaya uğramıştır. Yapılan eleştirilerdeki hâkim hava, bu yeni söylemin bir feminizm olup olmadığı konusundaki kuşkuları yansıtmaktadır. 

Hiç kuşkusuz ki 1980 sonrasında meydana gelen gelişmeler, Müslüman kadınları İslami çerçevede ifade edilen kadın rolleri ve haklarını değiştirmeye ve geliştirmeye zorlamıştır. Kimliklerinin dini boyutuyla sosyal ve siyasi eşitlikçi toplumsal cinsiyet ilişkileri, kişisel, ailevi ve sosyo-politik yaşamlarında seçme özgürlüğüne dayanan yetkin sosyal statüleri uzlaştırmak isteyen eğitimli kadınlar için bu yeni kadın söylemi, devam eden kimlik politikalarının - özellikle İslamcılık- cinsiyetçi doğasına direnen ve meydan okuyan bir mekanizma teklif etmiştir…
 
Bu süreçte İslamcı feministler, Batı ve Üçüncü Dünya'dan feministlerin yazıları ve kolektif eylemlerinden ilham almışlardır. Bununla birlikte, hem batılı feministler hem de seküler Müslüman feministler, İslamcı feminist söylemi dikkatle takip etmektedir… Öte yandan, batılı feminist çabalarla karşılaştırıldığında, İslamcı feminist proje hem teori hem de pratikte oldukça sınırlıdır.
Batı liberalizminden farklı olarak İslamcı feminizmin evrensel formal eşitliği arzulamada yeterince hırslı, arzulu olduğu söylenemez. İslamcı feminist söyleme yöneltilen eleştiriler sadece teorik bir çerçeveden yoksun oluşuyla sınırlı değildir. İslamcı feministlerin sosyo-ekonomik ve politik sorunlardan daha çok teolojik tartışmalara vurgu yapmaları da eleştirilmekte ve bu şekilde İslami sistemin meşrulaştırıldığı ve yeniden üretildiği iddia edilmektedir. 

Bazılarına göre İslamcı feminizm patriarkiye (erkek egemen sisteme) karşı ciddi bir meydan okuma değildir ve bağımsızlıktan, sekülerizm ve demokrasiden hâlâ uzaktır. Bu yaklaşıma göre İslamcı feminist hareket, gerçek bir kadın kurtuluşu hareketi olmaktan çok patriarki (ataerkil sistemle) ile uzlaşan bir harekettir.

Diğer bir eleştiri de, ateist feministler gibi İslamcı feministlerin de dine karşı sadece ideolojik bir yaklaşıma sahip oldukları yönündedir. Biri dine inanmaksızın kadın kurtuluşunun imkânsız olduğunu iddia ederken diğeri dine inanılmadığında kurtuluşun mümkün olduğunu savunmaktadır. 

Bazılarına göre: …toplumdaki sosyalist, demokrat, seküler feminist gibi diğer unsurların çabalarını gizlemesi ve kadınlar arasındaki politik, ideolojik ve dini farklılıkların üstünü örtmesi nedeniyle İslamcı feminizmin politikaları problemli bulunmaktadır. 

Diğer yandan İslamcı feministler; cinsellik, örtünme, dini yasanın temel sorunları gibi konuları ihmal ettikleri için de eleştirilmiştir. 

Farklı bir yaklaşıma göre İslamcı feminizm; Müslüman bir kadının aynı zamanda bir feminist olabileceği ve feminizm ile İslam'ın uyuşabilirliği anlamında ise kabul edilebilir. Fakat Müslüman toplumlardaki feminizmin diğer toplumlardaki feminizmden özel ve tamamıyla farklı olduğu anlamına geliyorsa kabul edilemez. 

Diğer yandan Müslüman ve Hıristiyan feministlerin içinde bulunduğu pek çok dindar feminist reformcu, doğru bir şekilde anlaşıldığında dinlerin kadınların itaatini (subordination) desteklemediği görüşüne sahiptir. Sosyal ve siyasi eşitlikçi olan geçmişin geri verilmesi isteğinde olan reformist feminist bilim insanları, ilahi dinlerin ilk dönemlerinde kadınların toplumda önemli konumlara sahip olduğuna vurgu yapmışlardır.

 

 

Havle derneği kadınların yeni dönemdeki beklentilerini araştırıyor.jpg
Havle derneği kadınların yeni dönemdeki beklentilerini araştırıyor

 

Ayşe Güç'ün feminizme yaklaşım hususunda yayımlanmış "Bir Müslüman Kadın Sorunu ve Feminizm'e Nasıl Bakmalı?" isimli kitabının tanıtımı münasebetiyle şunlar yazılmıştır:

Ayşe Güç'ün bir kitabı.JPG

Müslümanların kadın ve feminizm konularındaki kafa karışıklığı üzerinde durulmaktadır. Kadın sorunu ve feminizme nasıl bakılmalı sorusuna vereceğimiz cevap, büyük ölçüde kültürel bakışımızı yansıtacaktır. Meselelere bakış açımız sadece içinde yetiştiğimiz kültürle şekillenmez, aynı zamanda kültürümüze etki eden dışsal faktörlerden de etkilenir. 

Bu noktadan hareketle kadın algısı ve yaşamına etki eden feminist söylem dikkatle incelenmelidir. Kadın kategorisine dair irdelenmesi gereken önemli pek çok mesele olmakla birlikte bu inceleme kadın meselesine nasıl eleştirel bakabileceğimize dair bir düşünme pratiği de önermektedir.


Biz de öyle yaptık ve İslami feminizmi birkaç yönüyle okuyucuyla paylaşmış olduk. 

 

 

Kaynakça:

Mary E. Hawkesworth, (2006). Globalization and Feminist Activism, Rowman & Littlefield, 2006. Chris Beasley, What is Feminism?. New York: Sage, 1999. 
 Kubbealtı Lügati
Pamukkale Üniversitesi İngilizce Sözlük.
Eş ve Yakın Anlamlı Kelimeler Sözlüğü.
Hani Astolin, Türkün Gizlenen Bilgisini Arayan Türk, İstanbul, 2019.
Margot Badran, "Islamic feminism: what's in a name?", Al-Ahram Weekly, 17-23 January 2002.
Wikipedia İngilizce Feminism sayfası. 
Nazife Şişman, Küreselleşmenin Pençesi İslam'ın Peçesi, Küre Yayınları, İstanbul, 2005.
Muhsin-Amina Wedud, Kur'an ve Kadın, İz Yayıncılık. 
Judith E. Tucker "Arab Women, Old Boundaries, New Frontiers", Indiana University Press, 1993.
Harun Tunç, "İslamcı Feminizm: Kavramsal Bir Tartışma", Antakiyat, 1(2), yıl 2018.
Kadri Yıldırım, Kabul ile Red Arasında: İslamî Feminizm, Avesta yay. İstanbul, 2019.
Gültekin Avcı "Kıyamet Kadınları-İslamcı ve Modern Kadının Yozlaşması", Metropol Yayınları, İstanbul, 2007.
Leila Ahmed, "Women and Gender in Islam: Historical Roots of a modern Debate", 1992, Yale University Press.
Mai Yamani, "Feminism Behind the Veil: traditional roles and modern aspirations of women in Saudi Arabia"
Asma Barlas, "Believing Women in Islam Unreading Patriarchal Interpretations of the Qur'an"
Fatma Mernissi, "The Veil and the Male Elite: A Feminist Interpretation of Women's Rights in Islam"
Mahnaz Afkhami, Faith and freedom: Women's Human Rights in the Muslim World, Syracuse University Press, 1995.
Riffat Hassan, "Women's Interpretation of Islam", in Hans Thijssen, ed. Women and Islam in Muslim Socieities. The Hague: Ministry of Foreign Affairs Poverty and Development Program, 1994.
Şehide Zehra Keleş, "Şimdi ve Burada, Müslüman Bir Feminizme İhtiyacımız var mı?", 5Harfliler sitesi, 28 Temmuz 202.
https://www.sukelalist.com/feminizm-nedir, 27 Ağustos 2018.
https://www.5harfliler.com/simdi-ve-burada-musluman-bir-feminizme-ihtiyacimiz-var-mi/, 28 Temmuz 2021.

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir. 

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU