OPEC+, Suudi Arabistan ve Amerika Birleşik Devletleri: Ortadoğu'da yeni dengeler ve otonomi arayışları

Dr. Gökhan Çınkara Independent Türkçe için yazdı

Fotoğraf: Reuters

Tarihler 5 Ekim'i gösterdiğinde Viyana'da OPEC+ ülkeleri, petrol üretimini ayda 2 milyon varil gibi rekor bir miktarda azaltmaya karar verdiler.

Bu karar başta ABD olmak üzere bir dizi Batı ülkesinde tepkiyle karşılandı. Ukrayna krizi sonrasında Rusya ile gerilen ilişkiler sebebiyle gelişmiş ülkeler enerji konusunda bağımlılıklarını azaltmak için alternatif olabilecek ülkelere yöneldiler.

Biden yönetimi tarihsel müttefiki olan Suudi Arabistan'la bu tür bir ilişkiyi geliştirebileceğini düşündü.

Fakat OPEC+ kararı başta Washington olmak üzere çoğu merkezde soğuk duş etkisi yarattı.

Biden yönetiminin OPEC+ kararını iç kamuoyuna rasyonelleştirmesi ise Suudi Arabistan'ın Rusya yönetiminin yanında yer aldığı şeklinde oldu. 
 

opec reuters.jpg
'OPEC+' grubunun enerji bakanları, günlük ham petrol üretimini iki milyon varil azaltmaya karar verdi / Fotoğraf: Reuters

 

Ukrayna krizi sonrası küresel siyaset hiç olmadığı kadar polarize oldu diyebiliriz.

Ya Rusya'nın ya da Rusya-karşıtı cephenin yanında konumlanmak gerekiyordu. Bu ise gelişmekte olan birçok ülke için rasyonel bir tercih gibi gözükmüyor.

Bir yandan Rusya yönetimiyle ilişkilerini sürdürülebilir kılmak, öte yandan Ukrayna'daki insani koşullara kayıtsız kalmamak gibi bir dengeyi gözetmek arasında gidip geliyorlar.

Türkiye ve Suudi Arabistan bu açıdan benzer dış politika tercihlerinde bulunuyorlar. 
 

opec afp.jpg
OPEC+ grubunun kararı, Batı ülkelerinde tepkiyle karşılandı / Fotoğraf: AFP

 

Ben de OPEC+ merkezli tartışmayı Suudi perspektifinden almayı yeğledim. Suudi Arabistan'ın önemli gazetecilerinden ve medya figürlerinden Tarık AlHomayed, Washington, DC'de yaşayan Suudi siyasi analist Faysal El Şemmari ve İngiltere'de doktora eğitimine devam eden Eyad El Rifai sorularıma muhattap oldular. 

Sorularım şu şekilde oldu:

1.  Sizce OPEC+'nın petrol üretimini kısıtlama kararının arkasındaki temel dinamikler nelerdir?

2.  Suudi Arabistan, Veliaht Prens Muhammed bin Salman'ın liderliğinde Vizyon 2030'u merkeze alan bir sosyal reform süreci başlattı. Suudi Arabistan'daki bu gelişmeye paralel olarak hem toplumda hem de elitlerde bir özerklik arayışı var. ABD'nin bu süreci anladığını düşünüyor musunuz?

3.  ABD'li siyasi elitlerin Suudi Arabistan'ın kararını Rusya yanlısı olarak yorumlamaları çok aceleci değil mi? Neden böyle bir etiketleme içine girdiler?

4.  Suudi Arabistan'ın elitlerinin dış politika kararlarının Suudiler için bir ulusal gurur kaynağı olduğu görülüyor. Suudi Arabistan'ın güçlü olduğu ve ABD'ye onurlu bir şekilde karşı durabileceği mesajının verilmesi ise oldukça önemli. Bunun mevcut Suudi liderliği için de önemli olduğunu düşünüyorum. Bu noktada bu son gelişmeler Suudi Arabistan'da nasıl yankı bulabilir?

5.  Suudi Arabistan gibi Türkiye'nin de jeopolitik angajmanları nedeniyle ABD yönetimiyle bazı sorunları var. Sizce bu durum bölgede özerklik arayışında olan ülkeleri daha yoğun iş birliğine itebilir mi?


Suudi Siyasal Analisti Faysal El Şemmari, Washington, DC:

Faysal el-Şemmari.JPG
Faysal el-Şemmari

1-  OPEC ve OPEC+'nın 2 milyon varil azaltma kararı tamamen ekonomik gerekçelere dayanmakta olup, OPEC ve OPEC+ üyesi ülkeler arasında uzlaşı yoluyla kabul edilmiştir ve bir ülkenin tek taraflı kararına dayanmamaktadır.

Bu sonuçlar, petrol piyasalarında arz ve talep dengesini korumayı ve tüketici ve üreticilerin çıkarlarına hizmet etmeyen dalgalanmaları sınırlandırmayı amaçlayan tamamen ekonomik değerlendirmelere dayanmaktadır.
 

2-  ABD dış politikasının en büyük zaaflarından biri, farklı ülkelerdeki gerçekliği anlamaksızın dünyaya Amerikan merceğinden bakmasıdır. Ana akım medyanın ya da entelektüel elitlerin Suudi Arabistan'ı ziyaret etmedikleri sürece Suudi toplumundaki muazzam dönüşümü anlayabileceklerini sanmıyorum. 

Gerçek şu ki, son 20 yılda ve özellikle de son beş yılda Suudi Arabistan dev bir sıçrama gerçekleştirdi. Ekonomik ve sosyal reformlar bağlamında, kadınların işgücüne katılımı dört yıldan kısa bir süre içerisinde yüzde 15'ten yüzde 32'ye yükselmiştir.

Suudi Arabistanlı kadınların güçlendirilmesi, Krallığın 'Vizyon 2030' reform programının, yasal ve sosyal ve finansal güçlendirmenin merkezinde yer almaktadır.
 

20.jpeg
Suudi "2030 Vizyonu", hedeflenen ekonomik dönüşüm için uygulama adımlarıyla devam ediyor / Fotoğraf: Şarku'l Avsat

 

3-  Amerika Birleşik Devletleri'nde seçim sezonu yaşanıyor, dolayısıyla her parti ara seçimlerden önce siyasi puan toplamaya çalışıyor.

Bu nedenle yönetimin, Demokrat Parti'nin Kongre'de çoğunlukta kalma şansını etkileyecek olan mevcut ekonomik koşulları ve onay ayarlarını diğer ülkeleri suçlayarak saptırmaya çalışması beni şaşırtmıyor. 

Yönetimin retoriği Temsilciler Meclisi ve Senato'da çoğunluğu elde tutma ve koruma ihtiyacına dayanıyor; ancak bu, ABD dış politikasının bölgedeki müttefiklerle iyi ilişkilere sahip olması gerektiği gerçeğini yansıtmıyor.


4-  Tarihsel olarak Suudi Arabistan siyasi ve ekonomik kararlarını her zaman Suudi ulusal çıkarlarına göre vermiştir ve bunun örnekleri 1973'te Mısır'ı desteklemek ve 1990'larda ABD satmayı reddettiğinde Çin'den uzun menzilli füzeler satın almak ve ABD'nin Irak'ı işgal etmek için topraklarını kullanmasını reddetmek gibi çoktur. Arap Baharı olarak adlandırılan süreçte Bahreyn hükümetine ve halkına yardım etmekte gösterilebilir.

ABD ile ilişkiler karşılıklı çıkar ve Suudi Arabistan'ın çıkarları ABD ile örtüştüğünde karşılıklı fayda üzerine kuruludur; bazen çıkar çatışmalarında birlikte çalışırlar, bu nedenle Suudi Arabistan kendi ulusal çıkarına en uygun olanı yapacaktır. 

Suudi halkı bunu tamamen anlamakta ve desteklemektedir. Suudi hükümeti ve liderliği her zaman halkının gururu ve sevincidir çünkü Suudi halkı, Suudi hükümetinin Suudi halkının ulusal çıkarları için çalıştığını tam olarak anlamıştır.

Veliaht Prens, Suudi Arabistan'ın ve halkının her şeyden önce geldiğini vurguladığı için halk tarafından desteklenmekte ve takdir edilmektedir.
 

selman reuters.jpg
Faysal El Şemmari'ye göre Veliaht Prens Muhammed bin Selman, Suudi Arabistan'ın kendi ulusal çıkarına en uygun olanı yapacak / Fotoğraf: Reuters

 

Lancester Üniversitesi Doktora Öğrencisi Eyad El Rifai: 

1- Bana göre kararın arkasındaki temel dinamikler, OPEC+ üyelerinin de belirttiği üzere, ekonomik dinamiklerdir.

Eyad el-Rifai.JPG
Eyad el-Rifai

Ufukta küresel bir durgunluk göründüğüne ve uluslararası mal tüketiminin dramatik bir şekilde düşeceğine göre, petrol arzını örgütün önerdiği miktarda (2 milyon varil) kısma kararı makul görünüyor.

Karar ekonomik temelli ve haklı olsa da kesintiyi motive eden ekonomik yavaşlamaya yol açan küresel unsurlar tamamen politiktir ve bence esas olarak ABD, Çin ve Rusya arasındaki güç dengesinin durumundan etkilenmektedir.


2-  DC'deki araştırma merkezleri de dahil olmak üzere siyaset kurumunun ve siyasi güç odaklarının, özellikle MENA (Ortadoğu ve Kuzey Afrika) bölgesindeki güncel düşünsel ve maddi küresel gelişmelerin ve değişimlerin tam olarak farkında olduğunu düşünmüyorum.

Ne yazık ki, mevcut ideolojik ortamda, Amerikan ulusal ve uluslararası politika yapım süreçleri çıkarlar yerine büyük ölçüde kimliklerden etkileniyor.

Amerika'daki entelektüel sınıfın etrafındaki dünyayı yargılamaya kalkışmadan önce kendisini anlaması gerekiyor. Suudi Arabistan'ın yanlış anlaşılması, ABD'nin yurt içi ve yurdışındaki yeri, rolü ve misyonu konusundaki anlaşmazlığın bir parçasıdır.

Amerika'daki politika yapıcılar bu sorulara cevap vermeden krallıkla proaktif bir şekilde etkileşime girememe devam edecektir.


Gazeteci Tarık AlHomayed:

1-   Karar OPEC+ üyeleri tarafından oybirliğiyle kabul edildi ve gerekçe ekonomik verilere dayandırıldı.  

Neredeyse bu ülkelerin tamamı -Washington'un Suudi Arabistan'ın bazı OPEC+ üyelerine baskı yaptığını ima ederek göstermeye çalıştığının aksine- kararı ve ekonomik gerekçelerini desteklediklerini açıkça ve resmi olarak açıkladı.

Bununla birlikte, bazı Amerikalı ekonomistlerin Amerikan medyasında açıkça kararın ekonomik ve sağlam olduğunu söylediklerini gördük.
 

Tarık AlHomayed.JPG
Tarık AlHomayed

2-  Ne yazık ki, ABD tarafından Suudi Arabistan'a veya bölgeye iletilen reform tavsiyelerinin, gerçekliği çarpıtmak ve bölgenin işlerine müdahale etmek için siyasi propagandalar ve gerekçelerden başka bir şey olmadığına inanmaya başlıyorum.

Suudi Arabistan'da gerçekleşen sosyal reformun etkileri, Batı'nın izleyebileceğinden ve hatta kavrayabileceğinden çok daha büyüktür.

Aksi takdirde, Senatör Bernie Sanders'ın birkaç gün önce çıkıp Suudi Arabistan'ın kadınlara üçüncü sınıf muamelesi yaptığını söylediğini gördük.

Bu gibi kişilerin Suudi Arabistan'daki kadın haklarındaki değişikliklerin bir devrim niteliğinde olduğunu söylemesi düşünülebilir mi?

Neler olup bittiğini anladıklarını ve anlamaya çalışmak konusunda ciddi olduklarını sanmıyorum. Özellikle de Demokratlar.
 

 3-  Çünkü karar aptal mevsimi (silly season) olarak bilinen ara seçimlere denk geldi. Dahası, bu karar ABD'nin petrol sektörüne ilişkin iç politikasının yanı sıra, dış politikasının da başarısızlığını gösterdi.

Demokratlar, Biden'ın başkanlığa gelmesinden bu yana gerçek siyasetle değil sloganlarla meşgul oldular.

Amerika'nın Afganistan'dan aşağılayıcı bir şekilde çekildiğini ve İran'la utanç verici bir nükleer anlaşma peşinde koştuklarını düşünmek yeterli.

Washington'un Riyad'ı Moskova'nın yanında durmakla suçlarken, İran'ın Rusya'ya Ukraynalıları öldüren insansız hava araçları tedarik etmesini açıkça görmezden geldiğini düşünmek yeterli.

Suudi Arabistan'a karşı duyduğumuz çığlıklar gibi demokratik bir çığlık duyuyor musunuz? Kesinlikle hayır.
 

Bloomberg.jpg
Petrol fiyatları, küresel bir ekonomik durgunluk olasılığına ilişkin artan korkular arasında haziran başında 120 doların üzerindeyken kabaca 80 dolara düştü / Fotoğraf: Bloomberg

 

4-  Bence çok doğru bir noktaya temas ettiniz Doktor Çınkara. Suudiler liderleriyle gurur duyuyorlar. Suudi Arabistan rasyonel bir ülke ve hepimiz bu ABD-Suudi gerginliğinin her iki taraf için de negatif bir toplam anlamına geldiğinin farkındayız.

Bizim tarafımızdan olduğu gibi Demokratlar tarafından da çıkarlarımızı tehlikeye atmadan rasyonel bir yaklaşım benimsenmelidir.

Suudi Arabistan'daki gurur gösterileri açıktır. Bir diğer önemli husus ise Suudi elitlerinin Krallıktaki bu olumlu değişime inanmaları ve destek vermeleridir.

Suudi elitler, Washington'un tüm bölgenin çıkarına olan bu reformları ve değişimleri görmezden gelmesine şaşırıyorlar.

Ancak en önemlisi, Suudilerin bu reformların kendi çıkarları için olduğunun ve bunun dış itibarlarını artırmaya yönelik bir kampanya olmadığının farkında olmalarıdır.

 
5-  Bu varsayılmaktadır ve Suudi-Türk ilişkileri iyileşme yolundadır, istikrar ve kalkınmanın sağlanması için çaba gösterileceği umulmaktadır. Biz savaş ve çatışma istemiyoruz.

Bölgemizdeki çatışmaları çözmek için zirveler değil, malların ve turistlerin dolaşımını kolaylaştırmak için zirveler istiyoruz.

Uyuşturucu ve militanların hareketini engellemek için değil, para ve yatırımların sorunsuz bir şekilde hareket etmesini sağlamak için müzakereler istiyoruz.

Suudi Arabistan ve Türkiye arasında istikrar ve refahın sağlanması için gerçek bir alan olduğunu düşünüyorum.

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir. 

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU