MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, partisinin TBMM grup toplantısında konuştu.
Konuşmasında "Bugün ayrıca partimizin kurucusu Merhum Başbuğumuz Alparslan Türkeş’in doğumunun 108’inci yıl dönümüdür". diyen Bahçeli, "Merhum Türkeş Bey, Türk ve Türkiye sevdasında erimiş dava ve gönül insanıydı. Devlet ve siyaset hayatımızda müstesna bir mevkii bulunan merhum büyüğümüzün fani ömrü fedakarlıkla ve emsalsiz mücadele içinde geçmişti. Onu daha iyi anlamak, anlatmak ve tanıtmak için kurduğumuz Alparslan Türkeş Siyaset Akademisi Vakfı’nın faal bir şekilde varlığını muhafaza etmesi de ayrıca bilinmesi ve üzerinde durulması gereken mühim bir husustur. Çok şükür Merhum Türkeş Bey’in iki emaneti, yani Milliyetçi Hareket Partisi ve Ülkü Ocakları emin ve ehil ellerdedir, kaldı ki layıkıyla temsil edilmektedir. Dünden bugüne parlayan üç hilalin ışığı, inançla ifade ediyorum ki, geleceğe ümit saçmakta, milletimize güven vermektedir" ifadelerini kullandı.
“Bunların alayının beş para etmez ciğerini yakından biliyoruz”
"Ülkemiz bir yandan yeni yüzyılı barış, huzur ve kardeşlikle ihata etmenin haklı ve şanlı mücadelesini sürdürüyorken, diğer yandan hareket halindeki cehalet, dalalet ve melanetle biteviye meşgul olmakta, daha doğrusu meşgul edilmektedir. Bunun yürek yaralayan, iç karartan, moral ve motivasyon erozyonuna yol açan pek çok misali vardır ve bütün yönleriyle karşımızdadır" diye konuşan Bahçeli, özetle şunları söyledi:
Bir kaşık suda fırtına koparan seciyesiz ve seviyesiz zihniyetlerin Türkiye’nin önünü kesme faaliyetleri dikkatle tefrik ve tefsir edildiğinde ne demek istediğim kolaylıkla anlaşılabilecektir. Siyasi hayatları boyunca devamlı istasyon değiştirerek ne kemiksiz menfaat düşkünü olduklarını belgeleyenler fitnenin silahına sarılmışlardır. Terörsüz Türkiye hedefine cephe açan düzenbaz, fitnebaz ve madrabaz siyaset cambazlarının haysiyetlerindeki zaafı, hüviyetlerindeki zayıflığı görüyor, bunların alayının beş para etmez ciğerini yakından biliyoruz.
fazla oku
Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)
“Ümidim ve dileğim, atanamayan tek bir öğretmenimizin dahi kalmamasıdır”
Bu kapsamdaki değerlendirmelerimi teferruatla paylaşmaya geçmeden evvel dün kutladığımız 24 Kasım Öğretmenler Günü’yle ilgili düşüncelerimi huzurlarınızda ifade etmeyi zaruri addediyorum. Öğretmenlik; hamlığı olgunlaştıran ustalık, körpe dimağları doyuran ussallıktır. Öğretmenlik; cevheri özenle ve özgüvenle işleyen sanatkârlık, şahsiyeti kalem, kelam ve kitap teknesinde yoğuran alicenaplık, geçmişi özümseyip geleceğin sahnesini kuran sancaktarlıktır.
Sözün kısası öğretmenler medeniyet meşalemiz, aydınlık geleceğin mimarlarıdır. Eğitim ve öğretim süreci, bir ibtila merkezi olan bu dünyada, maddenin neden olduğu metafizik-irrasyonel çukurlara düşmeden manen, ruhen ve fikren zengin yaşamanın emin ve emniyetli yoludur. Bir insanın akli selime ve kalbi selime vasıl olması öğretmenin müşfik ve mültefit davranışına, sabır ve sebatla çerçevelenmiş bilgi, görgü ve tecrübe aktarımına bağlıdır.
Her öğretmen dünyadır, her öğretmen muhteremdir, her öğretmen kemali edeple hatırlanmalı ve maruz kaldığı sosyal, mesleki ve ekonomik sorunları birer birer çözülmelidir. Mutsuz, umutsuz ve huzursuz öğretmen, kaygılı ve aklı karışmış nesillerin maalesef hazırlayıcısı olacaktır.
Yeni yüzyılda öğretmenlerimizin acil ihtiyaçlarını karşılayacak, onların yüzünü güldürecek, muhannete muhtaçlıklarını bertaraf edecek, öğrenen ile öğreten arasındaki bağı güçlendirecek kararlı adımların atılması gerekmektedir. Ümidim ve dileğim, atanamayan tek bir öğretmenimizin dahi kalmamasıdır.
“Eğitim süresinin makul sınırlara çekilmesi teklif ve temennilerimizden bir kısmıdır”
2023 KPSS sonuçlarına göre, ilk 20 bine giren ve atanmaya hak kazanan, ne var ki mülakatlarda elenen bin 611 öğretmen adayımızın haklarının iadesi, bu suretle ilave kontenjan tahsisinin ifası; 2024 KPSS’de yüksek başarı gösterip dereceye giren, ancak kısıtlı kontenjanlar sebebiyle ataması yapılamayan öğretmen adaylarımıza ek kontenjan hakkı tanınması, 2025 Akademi Giriş Sınavı sonuçlarına göre sadece 10 bin kadro ihdas edilmesinin mağduriyetlere yol açmasından mütevellit bu sayının artırılması, ayrıca 14 aylık akademi eğitiminin uzunluğu dikkate alındığında bu eğitim süresinin makul sınırlara çekilmesi teklif ve temennilerimizden bir kısmıdır.
Türkiye’de okul öncesi eğitim, ilköğretim ve ortaöğretim düzeyinde yaklaşık 19 milyona yakın öğrencimiz bulunmaktadır. Bunun yanı sıra 208 yükseköğretim kurumunda 6 milyon 800 bin gencimiz öğrenim görmektedir. Bu çarpıcı gerçekten anlaşılacağı üzere, Türkiye’nin sahip olduğu öğrenci kapasitesi pek çok ülkenin toplam nüfusundan daha fazladır. Bu bizim aynı zamanda doğru alanlara, doğru vasıtalarla, milli ve manevi temelde temerküz edecek sağlam ve sağlıklı politikalarla yönlendirilmeyi bekleyen muazzam bir potansiyele işaret etmektedir. Gördüğümüz kadarıyla şu anda görevini başarıyla yürüten Milli Eğitim Bakanımız ve Bakanlık personeli fedakarlıkla çalışmalarına devam etmektedir ve desteğimiz tamdır. 2024-2025 eğitim öğretim yılında bir milyon 34 bin 564 öğretmenimiz görev yapmaktadır. Bu eğitim kadromuzun temel meselelerini mutabakatla ele almak, mutlaka ortadan kaldırmak hepimizin ortak sorumluluğu olmalıdır. Öğretmen, bir kişiden karakter inşa eden erdem ve emektar numunesidir.
“Bölücülüğün kaynağı kuruyor, bundan korkuyorlar”
İstiyorlar ki, birbirimize küselim ve birbirimizden kopalım. Bekliyorlar ki, evlatlarımızın bayrağa sarılı tabutlarını omuzlarda taşıyalım. Diyorlar ki, analarımız ağlasın, nasılsa ağlayanlar onlardan değil. Diliyorlar ki, eşkıya dağlarımızda gezsin, fidan gibi kınalı kuzularımız toprağın kara koyununa girsin.Tahakkümün zincirleri kırılıyor, bundan ürküyorlar. Bölücülüğün kaynağı kuruyor, bundan korkuyorlar.
Terörün bitişiyle eşzamanlı olarak barış ve huzur kuşağının iç cephemizi saracak olmasından da aşırı derecede rahatsızlık duyuyorlar. Türk ile Kürt’ü düşman etmek üzerine kurulmuş 1,5 asırlık Emperyalist komplo yerle yeksan ediliyor, bundan dolayı uyuşmuş vicdanlarıyla son kozlarını oynuyorlar. Tarih boyunca, “yurduna alçakları uğratmamak uğruna göğüslerini siper eden” bütün şehitlerimizle övünüyoruz. Hiç kimse şehitlerimiz üzerinden istismar parantezi açmaya kalkışmasın.
Türk milletinin bağımsız ve onurlu yaşaması için, “bir gül bahçesine girercesine kara toprağa girmiş” kahramanlarımıza minnet duyuyoruz. Hiç kimse minnet duygumuzla boy ölçüşmeye yeltenmesin. Terörsüz Türkiye, Türk milletinin ve Türk devletinin tavizsiz kararıdır. Bu karar ve kararlılığı sekteye uğratmaya, sabote etmeye hiçbir hayasız hamakat ve hamaset siyasetçinin takati yetmeyecektir.
“Terör hayatımızdan kalıcı olarak sökülüp atılsın; bizim sonumuz da varsın darağacı olsun”
Türkiye’nin terörden arınması ve arındırılması beni alakadar etmez diyenlerin alayı birden suikastçıdır. Neymiş, bizi yargılayacaklarmış? Neymiş, bizden hesap soracaklarmış? Neymiş, anayasa ve kanunlara göre suç işliyormuşuz. Siz yargılasanız yargılasanız çantacı pespayeliğinizi ve cukka düşkünlüğünüzü yargılarsınız. Bakınız, şu yaşımda mertçe ve dürüstçe haykırıyorum, yeter ki Türkiye ve Türk milleti barış, huzur ve sükûnet bulsun, yeter ki terör hayatımızdan kalıcı olarak sökülüp atılsın; bizim sonumuz da varsın darağacı olsun. Biz korkuyu korkutalı çok oldu. Bizim sahte korkuluklara eyvallah ettiğimiz de hiç duyulmadı, hiç görülmedi.
Terörsüz Türkiye hedefinin en ciddi muhataplarından birisi İmralı’dır. TBMM’de kurulan “Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi” Komisyonu’nun geçtiğimiz Cuma günü İmralı’ya gitmek üzere nitelikli çoğunlukla aldığı karar, bu karar doğrultusunda MHP, AK Parti ve DEM Parti’den birer milletvekilinin adaya gitmesi tarihi bir gelişmedir. Bu vesileyle Genel Başkan Yardımcımız ve İstanbul Milletvekilimiz Sayın Feti Yıldız ile diğer milletvekillerimize yürekten teşekkür ediyorum. CHP ve komisyonda bulunan diğer partiler İmralı’ya gitmekten sarfınazar etmişler.
Varsın etsinler, hiç sorun değil, ondan bundan medet umarak “Terörsüz Türkiye” hedefini takip etmiş olsaydık, onun bunun ağzının içine bakarak izin ve icazet arasaydık böylesi ağır bir sorunu bırakınız konuşmayı, yerimizden bile kıpırdayamazdık. Korkarak yaşayanlar yalnızca hayatı seyreder.
Devlet Bahçeli:
— Independent Turkish (@TurkishIndy) November 25, 2025
Terör hayatımızdan kalıcı olarak sökülüp atılsın; bizim sonumuz da varsın darağacı olsunhttps://t.co/lL8WTfCDJ4 pic.twitter.com/Pmk4ja6UX7
“Muhalefet zihniyetinin ne yaptığına, ne söylediğine bakmıyoruz”
Biz seyirci değiliz, hayatın yönünü değiştirme iradesi taşıyan zamanın ve zeminin müşahidi Milliyetçi-Ülkücü Hareketiz. Cesaret zafere, kararsızlık tehlikeye, korkaklık felaket götürür. Yüreğimizle, gönlümüzle Terörsüz Türkiye’nin yanındayız. Tarihe, ecdada, şehitlere ve bayrağa sahip çıkmak, Ortak geleceği kucaklamak, Milli değerler etrafında birleşmek, Türkiye’nin onurunu muhafaza etmek, Milli birliği, milli kimliği ve milli devleti korumak, Bin yıllık kardeşliği yaşamak ve yaşatmak amacıyla Terörsüz Türkiye’nin sonuna kadar müdafaasındayız. Siyasi, ahlaki ve vicdanı hiçbir ölçü tanımayan, ilkesi, iradesi ve heyecanı olmayan, yalan, riya ve istismardan başka sermayesi kalmayan, yolsuzluk, hırsızlık ve soygun çamuruna batmış, sorunlara başka başkentlerden bakan, başarısız, kötü niyetli, şaibeli bir muhalefet zihniyetinin ne yaptığına, ne söylediğine bakmıyoruz.
Kalemi kiralanmış sözde yazarlara, üniversite zeminini kullanmaya çalışan fırsatçı mihraklara, siparişle sonuç çıkartan araştırma şirketlerine, güdümlü rapor üreten sözde düşünce kuruluşlarına, ecdadımıza hakaret eden kadrolu sahte aydınlara, menfaat bağı ile göbeklerinden bağlanmış medya kanallarına, sözde sivil toplum işbirlikçilerine, ekranlarda, manşetlerde, sütunlarda, kürsülerde boy gösteren bu şer cephesinin ortak paydasında kim varsa alayına birden teslim olursak, taviz verirsek, diyorum ki, kanımız kurusun.
“Bizim çağrımız Türkiye’nin kurtuluş çağrısıdır”
Biz köklere, kökenlere bakmayız. Biz inançlara, mezheplere ayırmayız. Bölmeyiz, parçalamayız, dağıtmayız. Bayrağa saygı var mı, ona bakarız. Millete hürmet var mı, ona bakarız. Vatana sadakat var mı, ona bakarız. Bizim çağrımız, Yesevi’nin, Dedem Korkut’un, Hacı Bektaş’ın tarihten gelen çağrısıdır. Bizim çağrımız; Kürşad’ın, Ulubatlı’nın, Sütçü İmam’ın, Kara Fatma’nın maziden ulaşan çağrısıdır. Bizim çağrımız; zedelenen, aşağılanan, hor görülen milli onurun çağrısıdır. Bizim çağrımız; Terörsüz Türkiye’nin, yeni yüzyılda hüküm veren, hükümran olacak Türk milletinin çağrısıdır. Nihayet bizim çağrımız Türkiye’nin kurtuluş çağrısıdır.
Geçmişte yaşanan her şey geride kalmıştır. Hayat devam etmekte ve ileriye doğru hızla ilerlemektedir. Bu nedenle geriye takılıp kalmak bizleri ileriye götürmeyecektir. Ancak bu, kusurlarımızı ve yanlışlarımızı örtmek demek de değildir. Ne var ki, hedeflerimiz geriye doğru değil, ileriye doğrudur. Gelecekte neler yapabileceğimizin arayışları şimdi önümüzdedir. Mücadelemiz, milletimizi esas alan büyük bir birlik, birleşme mücadelesi vermektedir. Vatanımızı temel alan büyük bir kucaklaşma ve kaynaşma mücadelesi vermektedir.
“Türk-Kürt kardeştir, bozgunculuğa heveslenen kim varsa kalleştir”
Bu kapsamda gün her zamankinden daha fazla birlik ve dayanışma günüdür. Elbette gündelik yaşayış ve yaklaşımlarınızda bir elin parmakları gibi ayrı ayrı düşüncelerimiz olabilir. Ancak eğer konu ülkemizin ali çıkarlarıysa bir yumruk gibi sıkılı olmaktan başka bir seçenekte tanınayız. Eğer mevzubahis olan Türkiye ise ayrıyı gayrıyı bir kenara bırakıp birleşmek zorundayız. Bozgunculara, yıkıcılara fırsat vermeyeceğiz. İstismarcılara itibar etmeyeceğiz. Tahrik ve tertiplere ihtimam göstermeyeceğiz. Birlik olup kucaklaşacağız. Kürt ve Türk olarak tek bir ses, tek bir nefes olacağız. Türkiye’mizi ve aziz milletimizi çağların ötesine taşıyabilmemizin başka bir yolu ve yöntemi olmadığını aklımızdan çıkarmayacağız.
İsrail’in bölgemizdeki soykırım ve şiddete dayalı provokasyonları, 10 Ekim ateşkes kararını inatla ihlali, Rusya ile Ukrayna arasındaki savaşın ABD Başkanı’nın hazırladığı 28 maddelik planıyla sözde sona erdirme çabaları, Mücavir coğrafyalardaki kutuplaşma ve kamplaşmadaki sertlik, yeni bir küresel çatışma denkleminin kurulma çalışmaları bize iç cephemizi sağlam esaslara bağlamayı mecburi kılmaktadır. Biriz, beraberiz, kardeşiz, hep birlikte Türk milletiyiz. Türk-Kürt kardeştir, araya giren, bozgunculuğa heveslenen kim varsa kamburdur, kalleştir, kanser hücresidir, kahrolmaya mahkumdur. Terörün her türlüsünü reddetmenin, defetmenin ve imha etmenin sonsuz kararlığındayız.
Independent Türkçe