Kılıçdaroğlu'nun cumhurbaşkanı adaylığı meselesi…

Dr. Kerem Yavaşça Independent Türkçe için yazdı

Fotoğraf: AA

Kemal Kılıçdaroğlu'nun cuma günü (dün) İzmir Seferihisar'da katıldığı CHP TBMM Grubu 27. Dönem 5. Çalışma ve Değerlendirme Toplantısı'nda partililere yönelttiği "Benimle birlikte misiniz?" sorusu esasen 'Ben adayım, safınızı seçin' demekle eş değer. 

Bu açıklamayla, Kılıçdaroğlu'nun cumhurbaşkanı adaylığı niyeti hususunda soru işaretlerine yer kalmadı gibi görünüyor. 

Bu köşede yayımlanan 13 Ağustos tarihli yazımda da belirttiğim üzere, aslında Kılıçdaroğlu kısa sayılamayacak bir süreden beri bu süreci örüyor.

Bu doğrultuda 'Milletin Sesi' mitingleri, sıklaşan yurt içi gezileri, helalleşme çağrısı gibi, etkili söylem ve eylemler üreterek cumhurbaşkanı adaylığına giden yolu bir süredir yürüyor.

Hatırlanacağı üzere, bundan yaklaşık bir-bir buçuk sene önce, kamuoyunda Kılıçdaroğlu'nun muhtemel adaylığının son derece riskli olduğu söyleniyor; Ankara-İstanbul belediye başkanlarının şansı daha yüksek görülüyordu.

Hatta Kılıçdaroğlu'nun adaylığa göz kırpan çıkışları, belediye başkanlarının yıpranmaması için paratoner görevi görmesi amacıyla yapılan çıkışlar olarak değerlendiriliyor; bu yöndeki yorumlar sıkça dillendiriliyordu. 

Halbuki, o günden bugüne Kılıçdaroğlu'nun cumhurbaşkanı adaylığı için yürürlüğe koyduğu programını adım adım işlettiği bugün daha net anlaşılıyor.

Siyasi çevrelerde Kılıçdaroğlu'nun adaylığına hakkaniyet ölçüsü çerçevesinde neredeyse hiç kimse doğrudan karşı çıkmıyor.

2019 yerel seçimleri başarısına ek olarak, altılı masanın oluşturulması ve sonraki süreçteki azimkârane çabaları ile şu ana kadar oldukça önemli bir başarı elde ettiği söylenebilir.  

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

Kamuoyunda yeterince heyecan yaratmadığı eleştirileri baki olsa da, bugün iktidar bloğu dahil tüm siyasi çevreler, altılı masanın hamlelerini merakla ve ilgiyle takip ediyor.

Keza masanın açıklayacağı adayın yeni cumhurbaşkanı olma ihtimalinin bir hayli büyük olduğu kabul ediliyor.

Bu sebeple, AK Parti'li yıllarda ilk kez iktidar partisi karşısında kazanma ihtimali bu denli yüksek olan bir güç odağı ortaya çıkmış oldu. 

Artık neredeyse kesin gibi görünen Kılıçdaroğlu'nun cumhurbaşkanı adaylığı hususunda iki temel soru var.

Birincisi; Kılıçdaroğlu'nun parti liderliğini ne zaman ve kime bırakacağı gibi CHP içinde yaşanacak gerilime dair sorular.

Zira Türkiye'nin en eski/en önde gelen partilerinden biri olarak ve yüzde 20-25'ler civarındaki oy oranı ile CHP'de parti liderliğini üstlenecek kişinin Türkiye'nin en etkili birkaç politik figüründen biri olacağı şüphesiz.

Kılıçdaroğlu'nun muhtemel adaylığının eninde sonunda parti liderliğinden ayrılması sonucunu ortaya çıkaracağından mütevellit, parti içinde büyük bir liderlik yarışı yaşanması ihtimal dahilinde.

Keza bu sürecin Kılıçdaroğlu için oldukça zor geçebileceği de mutlaka not edilmeli. 


İkinci soru ise; Kılıçdaroğlu'nun cumhurbaşkanı adaylığının altılı masada nasıl karşılanacağı konusunu içeriyor.  

Kılıçdaroğlu'nun yalnızca CHP oylarıyla cumhurbaşkanı seçilemeyeceği gerçeğine binaen, altılı masayı kendi adaylığına ikna etmesi gerekiyor.

Bunu sağlamak için vereceği tavizlerin hem altılı masa içinde mevcut dengeleri bozmayacak nispette olması hem de kendi partisi içinde ortaya çıkacak huzursuzluğu tetiklemeyecek ölçüde olması gerekiyor.

Bu pazarlık ve denge kurma süreci ise kamuoyunda deveye hendek atlatmak algısına dönüşmeden, mümkün mertebe kısa sürede halledilmesi gereken kritik bir eşiğe tekabül ediyor.

Ayrıca seçime kadarki süreçte, muhafazakâr oyları ve kararsız kategorisinde bulunan oyları kendine çekebilmesi, seçimi kazanması için vazgeçilmez nitelikte.

Bu noktada altılı masada yer alan muhafazakâr partilerin CHP liderini kendi adayları olarak lanse ederken, parti tabanlarını ikna etmeleri ve parti seçmenlerinin protestocu kategorisine geçmelerini engellemeleri kritik bir mesele. 

Hülasa önümüzdeki süreçte, altılı masada Kılıçdaroğlu'nun adaylığı meselesinin, parlamenter rejime geçiş sürecinin nasıl formüle edileceği sorusuyla iç içe geçmesi kuvvetle muhtemel gibi görünüyor. 

Keza geçtiğimiz günlerde Babacan ve Davutoğlu'nun altılı masadaki diğer liderleri münferiden ziyaretlerinin, geçiş sürecine ilişkin çalışmaların artık tartışmaya açılması için bir girişim olduğu düşünülebilir. 


Son kertede, altılı masanın ikinci görüşme turunun başlayacağı 2 Ekim 2022 tarihi öncesinde Kılıçdaroğlu'nun Seferihisar'dan yaptığı açıklamaların, ikinci turda masanın gündemini net olarak belirlemeye yönelik olduğu söylenmeli. 

Bu minvalde, önümüzdeki sonbahar ve kış aylarının, genel olarak siyasette, özel olarak altılı masada hararetin yükseleceği ve sıkı pazarlıkların yaşanacağı oldukça zorlu bir dönem olacağı söylenebilir.

Öte yandan Kılıçdaroğlu açısından ise önümüzdeki sürecin çok uzun ve çok meşakkatli bir yol olacağı kesin.

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir. 

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU