HDP kendi adayıyla seçime girmeli

Adil Zozani Independent Türkçe için yazdı

Fotoğraf: Reuters

Kesin yargı belirten cümlenin devamı 'çünkü' bağlacıyla pekiştirildiğinde anlamca anlaşılırlığı güçlenir.

Haziran 2023 seçimleriyle ilgili olarak tartışılan temel konu -özellikle muhalefet cephesinde- adaylık sorunudur.

Dolayısıyla başlıkta belirtilen yargı cümlesi de bu sorunun paydaşı olarak HDP'nin takınacağı tutuma ilişkin bir beyandan ibarettir. 

Mevcut siyaset atmosferindeki temel tartışma mutlak olarak iki adaylı bir seçim stratejisine dayanıyor.

Bir tarafta iktidar bloğunun adayı Erdoğan ve ona karşı tüm muhalefet kesimlerini söylem ve eylemde birleştirecek 'ortak muhalefet' adayı.

İki adaylı seçim stratejisini gerekçelendiren muhalefetin ortak aday söylemini etkileyen faktör yüzde 50+1 gerçekliğidir.

Verili durumda bu sayısal çoğunluğu elde edemeyenin seçimi kazanma şansı yoktur.

Diğer bir gerçeklik de hiçbir muhalefet blokunun tek başına mevcut iktidar blokuna karşı alternatif oluşturamamasıdır. Yani bir zorunluluk durumu var.

Bu zorunluluk durumuna dayalı olarak kamuoyunda pekiştirilen bir ortak aday gereksinimi söz konusudur.

Tüm kamuoyu anketlerinin neredeyse ortak sorusu:

Erdoğan'a karşı kimin kazanma şansı vardır?


Nicel araştırma tekniğinin kullanıldığı bu anketlerde seçmenin tercih edilen araştırma evreni içinde bir seçeneği işaretleme dışında düşüncesini yansıtma imkânı yoktur.

Ortaya çıkan sayısal veriler üzerinden en çok beğeni alanın muhalefet adayı olması gerektiği kabulü dayatılmaktadır. 

Meseleye başka bir cepheden bakalım. Nicel bir araştırmaya mecliste grubu bulunan siyasi partilerin yüksek oy aldıkları bazı illeri kapsayan bir evren oluşturulalım.

Haziran 2018 seçim sonuçları esas alınarak İstanbul (Ak Parti yüzde 42,7), İzmir (CHP yüzde 41,3), Osmaniye (MHP yüzde 31,7), Antalya (Akşener yüzde 13,5) ve Diyarbakır (HDP yüzde 65,5) illerini kapsayan bir anket çalışması yapılmış olsun. 

Anket sorusu da şu olmuş olsun:

Geleceğin Türkiye'sinin idari ve siyasi sisteminin hangisi olmasını tercih edersiniz? 

  1. Cumhurbaşkanı Hükümet Sistemi
  2. Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem 
  3. Merkezi hükümetin az yetkili olduğu federal başkanlık sistemi.

Oluşturulan evren içinde araştırma sonucunun ne çıkacağını tahmin etmemiz zor olmasa gerekir.

Ağırlıklı olarak birinci ve ikinci seçeneklerde bir yoğunluk çıkacak ve Diyarbakır sonucu da anlamlı bir farklılık oluşturacaktır.

Bu anlamlı sonucun genel içindeki etkisi düşük kalacağından çoğunluk beyanı genel kabul görecektir. 

Sosyal bilimin bir araştırma tekniğine dayalı olarak ortaya çıkardığı sonuca anlamlı farklılık gösteren Diyarbakırlı seçmenin itiraz etmesi ne yazık ki anlamlı olmayacaktır.

Siyaset bilimi açısından literatürde karşılığı olmayan ilk iki seçenekten birini -muhtemelen- çoğunluk iradesinin beyanı olarak öne çıkacaktır. 

Bu durumda sorulacak başka bir soru var:

Türkiye'nin verili siyasal ve idari sistemi içinde kendisini mutlu hissetmeyen kesim veya kesimlerin irade beyanlarının bir anlamı olmayacak mı?

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

İki bloklu mevcut siyasal denklemde bu sorunun bir cevabı yoktur.

HDP'yi Türkiye siyasal sisteminde var eden ve farklılaştıran nokta burada belirginleşiyor.

Çoğunluk iradesi içinde kendilerini mutlu hissetmeyenlerin beklentilerine cevaben var olan bir siyasal oluşum olarak HDP'nin iki bloka indirgenmiş siyasal denklemi tersyüz etmesi beklenir. 


Verili tablo üzerinden devam edelim. 

Birincisi; Ak Parti ve bileşenlerinin oluşturduğu milliyetçi-muhafazakâr blokun tahkim ettiği sisteme karşı eskiyle karışık -ağırlıklı olarak Fransız yarı-başkanlık sisteminden uyarlanma- güçlendirilmiş parlamenter sistem öneren Kemalist-milliyetçi-muhafazakâr eğilimlerden oluşan 6 bileşenli blok. 

İkincisi; her iki blokun da beklentilerine cevap vermediği kültürel, dini ve etnik kimliklerin kendilerini içinde ifade edebileceklerin geleceğin Türkiye'sinin siyasal sistemini öngören HDP'de vücut bulan blok. 

Üçüncüsü; siyasal vizyon ve gelecek tasavvurları farklı bloklar söz konusudur. HDP'nin iki bloktan birisiyle diğerine karşı ortak adayda birleşmesi kolay olmadığı gibi akilane bir yaklaşım da değildir. Zira esas olan milletvekilliği seçimlerinde elde edilecek sonuçla birlikte kendi siyasal tabanının beklentilerini siyasal iktidara -kim olduğu fark etmeksizin- kabul ettirmesi şansı ziyadesiyle olacaktır.  

Dördüncüsü; HDP ve diğer sol bileşenlerin 6'lı Bileşen blokundan beklentisi olan ortak adayın açık müzakereyle belirlenmesi realist değildir. 6'lı bileşen blokunun hem söylem hem de eylemde HDP'nin üzerine inşa edildiği toplumsal gereksinimlere bir cevabı yoktur.

Dolayısıyla "kimi aday yapacağınızı bize de sorun" yönlü beklentinin bir karşılığı bulunmamaktadır. 


Öyleyse "ne yapmak gerektiği" sorusunun cevabına gelelim.

Tekrar olacak ama belirtmek gerekir ki verili siyasal konjonktürde muhalefet bloğunu tek aday etrafında birleştirme arayışı HDP'yi var eden siyasal zeminle uyuşan bir yaklaşım değildir.

HDP'nin üzerine inşa edildiği üçüncü alan düsturunun gereklerine uyarak ortak aday söyleminden ziyade HDP siyasetinin farklığını ve geleceğin Türkiye'si vizyonunu anlatan bir seçim stratejisine ihtiyaç var. 

Bunun için; 

  1. Bu coğrafyada yaşayan tüm farklılıkların kendilerini içinde ifade edebilme imkânı bulduğu siyasal sistem vizyonunu anlatmak,
     
  2. İradi entegrasyon dayatmalarına alternatif olarak tüm farklılıkların gönüllü birlikteliğine dayalı yerel inisiyatiflerin güçlü kılındığı yeni bir idari sistem ve 
     
  3. Herkesin ve her kesimin hak, adalet ve eşitlik koşulları içinde yaşadığı geleceğin Türkiye'si stratejisini tahkim edecek siyaset söylemini güçlendirmek için "ortak aday" söyleminden ziyade "Kendi adayıyla" yola çıkması gerekir. 

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir. 

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU