Dindar Müslümandan stand-up komedyenine: Komedi, karmaşık kimliğimi çözmemi nasıl sağlıyor?

Müslüman kadınlar halihazırda bir süredir komedi dünyasında ama ben sahnede olmanın imkansız hayallerini kuran başörtülü bir kız çocuğuyken bu fikir şaka gibiydi

(Pixabay)

Stand-up komedyeni olan dindar, başörtülü Müslüman kız hakkındaki hikayeyi duydunuz mu? Muhtemelen. Ne de olsa 2022 yılındayız.

Müslüman kadınlar halihazırda bir süredir komedi dünyasında ama ben sahnede olmanın imkansız hayallerini kuran başörtülü bir kız çocuğuyken bu fikir şaka gibiydi.

Cinsiyet rolleri hakkında daha da katı fikirlerle yetiştirilmiş katı bir Müslüman olarak, benim için her türlü performansın cehenneme giden bilet anlamına geldiğini düşünüyordum. "İyi" bir kadın olmak için örtünmek ve sessizlik gerekiyordu ancak örtünmek kolay olsa da ben hiç sessiz değildim. Aslında, konuşmaya başladığımdan beri bana "çok ses çıkardığım" söylendi ve o utanç verici etiketi bir ilmik gibi taktım: Kişiliğimin dini inançlarımla uyuşmadığına dair boğucu bir hatırlatma.

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

Açık tenli ve yarı İranlı biri olarak çocukluğum ve ergenliğim boyunca tutunduğum etiket "Müslümanlık"tı ancak üniversiteye giderken babamın istediği gibi bir Müslüman olamayacağımı biliyordum. Böylece 13 yıl boyunca taktığım başörtüsünü çıkardım ve dinim olmadan kim olduğumu görmeye çalıştım.

Kimliğiniz harici semboller ve ebeveynlerinizin beklentileri üzerine inşa edildiğinde, sihirli bir şekilde yoktan bir kimlik var etmek kolay değildir. Bu yüzden ya erkekler ya da işin o boşluğu doldurması umuduyla 20'li yaşlarımı geçirdim. Meğer ikisi de doldurmamış.

Dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğuyla (DEHB) beslenen portföy kariyerim arzuladığım etiketi sağlamadı. Metin yazarlığı ve pazarlama müdürlüğünden sunuculuk, gazetecilik, podcastçilik ve romancılık hevesine kadar 13 yıl boyunca hem kurumsal hem de yaratıcı dünyada yer aldım ve tüm bu süre boyunca, resmi bir eğitim almamama ve babamın sahnede olmaya ve dikkatleri kendime çekmeye karşı uyarılarına rağmen bir de profesyonel şarkıcıydım.

Hangi şapkayı takarsam takayım, kendimi hiçbir zaman herhangi bir role, işe veya sektöre gerçekten ait hissetmedim. Ya bir personayı sürdürmek için çok çabaladım ya da tıpkı okulda yaptığım gibi çok ses çıkardığım ve maskemin düşmesine izin verdiğim için kendimi azarladım. Cover şarkıcılığı yaparken bile işim müşterilerin beklediği şekilde performans göstermekti; kurumsal partilerde taytla oradan oraya zıplayıp 5 bininci kez "I Gotta Feeling" şarkısını söylerken de, bir otel barında dudağımı dışarı çıkartıp gülümseyerek caz numaraları çekerken de...

30 yaşıma gelip bir boşanma sürecine girene kadar özgün olduğunu hissettiğim şekilde kendimi ifade etmeye başlamamıştım.

Komedi bir meydan okuma olarak başladı. Komik olduğunu düşündüğüm birkaç video kaydedip paylaşmak için kendime meydan okudum ve kimse gülmezse aldırış etmeyeceğime söz verdim. Sosyal medya fenomenlerinin, anaerkil Güzin ablaların ve onlarca yıl önce sonuçların açıklandığı günlerde aldıkları A notlarından bahsetmeyi seven orta sınıf mavi tıklıların parodisiyle başladım.

Arkadaşlarım cesaret verici yorumlar bıraktı, birkaç kişi iğnelemeyi anlamadı, bir iş arkadaşım beni takip etmeyi bıraktı ve annem boş vaktimin çok mu olduğunu sordu. Bugünün TikTok'çuları kadar başarılı olacak düzeyde istikrarlı değildim fakat önemli bir şey keşfettim: Gerçekten ama gerçekten çok keyif alıyordum.

Videolarla birlikte, sonraki üç yılı stand-up'a ilk adımımı atmak için notlar tutarak geçirdim ki bu ilk adımın zamanlamasını da mükemmel ayarladım. Pandemiden üç hafta önce, birtakım ortalama espriyle ilk gösterimi yaptım. Olağanüstü değildim ama komedide yer almak istediğimi biliyordum.

Tecritten sonra, ve şimdi yaklaşık 20 bin kelimelik notlarla, yeniden başladım ve kendimi daha da zorlamaya karar verdim. Soho Tiyatrosu'nun Komedi Artı Laboratuvarı'na kabul edildim, Komik Kadınlar yarı finallerine kalmayı başardım ve bu ay yerel bir komedi gecesini başlatıyorum.

Kendimi stand-up komedyeni olarak adlandırmak konusunda, özellikle de yeterince gösteri yapmadığım için, hala isteksizim ama anlam veremediğim taraflarımın bir şekilde komik olup olmadığını görmek üzere bu zanaatı kullanmakta kararlıyım.

Stand-up'ın anahtarı personadır ama bu, etiket veya kimlikle aynı anlama gelmiyor. Beyaz, agnostik, orta sınıf bir kadın gibi davranamayacak olsam da ve ne kadar Britanyalı, İranlı veya Müslüman olduğumu hala bilmesem de, sahnede kendimi özgün bir şekilde ifade etmek için tüm bu cevapları bilmeme gerek olmadığını fark ettim. Basitçe persona, izleyicilerin daha sonra size iyi olup olmadığınızı sormayacağı şekilde, onlara nasıl "Bana güvenebilirsiniz" demeyi seçeceğinizdir.

Komedi, kendimiz ve dünyadaki birçok uyumsuzluğu keşfederek onları komik ve ilişkilendirilebilir hale getirmenin bir yordamını bulmak için mükemmel bir yol olabilir. Ben bu yolculuğun çok başındayım ve ilerledikçe öğreniyorum ancak risk almayı ve kendi sesimi bulmayı kendime borçluyum çünkü hayalim artık bir şaka değil.

 

https://www.independent.co.uk/voices

Independent Türkçe için çeviren: Onur Bayrakçeken

Bu makale kaynağından aslına sadık kalınarak çevrilmiştir. İfade edilen görüşler Independent Türkçe’nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

© The Independent

DAHA FAZLA HABER OKU