Sandıkta VAR'a gidelim...

Erhan Ürküt Independent Türkçe için yazdı

Kolaj: Independent Türkçe

Arjantin'in 1986'da Meksika'da İngiltere'ye karşı oynadığı Dünya Kupası çeyrek finali, futbol tarihinin en ünlü maçlarından biri olmuş. 'Olmuş' diyorum çünkü daha o tarihte küçüktüm.

Dünya Kupası ve futbol tarihinde, Arjantin'in 1986'da Mexico City'de İngiltere'ye karşı kazandığı zaferden daha kalıcı bir etki bırakmış. O zamanlar gezegendeki en büyük oyuncu tarafından...

Bazılarına göre tüm zamanların en iyi oyuncusu, Arjantin'in kaptanı ve 10 numara Diego Maradona...

Maradona'nın maçtaki ikinci golü, onun bir deha olduğunu kanıtlarken, ilk golü ise tartışma yaratma ve fikirleri bölme yeteneğinin eşit derecede mükemmel bir örneği...

Elbette Maradona'nın İngiltere kalecisi Peter Shilton'ı avladığı ve 'Tanrı'nın Eli' olarak adlandırılan golden bahsediyorum. 

Bu gol ile beraber birçok futbol maçında birçok pozisyon günlerce tartışıldı.


En son iseRusya'da düzenlenen 2018 Dünya Kupası'nın en önemli yeniliklerinin başında Video Yardımcı Hakem (VAR) sistemi getirildi.

Bu uygulama sayesinde maçın skorunu etkileyebilecek tartışmalı durumlarda artık hakemler pozisyonu tekrar izleyerek kararlarını da değiştirme şansına sahip oluyor.

Ancak bu sistemin futbolun heyecanını ve doğallığını kaybettirdiğini düşünüyorum. 

Neyse, bu VAR sistemi her ne kadar futbolun heyecanını ve doğallığını kaybettirse de, önümüzdeki 2023 seçimleri öncesi hafızalarımız tazeleyip seçim güvenliğine ilişkin kaygılarımızı bir nebze de olsa giderecek bir önerim VAR.


Türkiye'de çok partili hayat 18 Temmuz 1945'de Nuri Demirağ'ın başkanlığında kurulan Milli Kalkınma Partisi ile başlamış.

Bu partiden sonra kurulan ikinci parti, kuruluşundan kısa bir süre sonra geniş halk kitlelerini peşinden sürükleyecek ve iktidar partisi Cumhuriyet Halk Partisi'nin (CHP) 27 yıllık yönetimine son vererek ondan iktidarı devralacak olan Demokrat Parti'dir (DP).

Bu iki partiden sonra başka partilerde Türk siyasi hayatına katıldığı bilinmektedir. 


1 Mayıs 1946'da yapılmasına karar verilen belediye seçimleri hayli tartışmalara neden olmuştur.

Demokratlar katılmadıkları bu seçimi dikkatle izleyip usulsüzlükleri, baskıları, vs. "millet adına" tespit etmişler ve seçimlerden bir ay sonra "Belediye Seçimlerinde Müdahale, Tazyik ve Yolsuzluklara Dair Vesikalar" adlı bir broşür yayımlayarak usulsüzlükleri kamuoyu ile paylaşmışlar (Cem Eroğul, Demokrat Parti, Tarihi ve İdeolojisi, Ankara, 1998, s. 36).


Seçim hileleri ve güvenliği; ilk defa oy kullandığım 2002 seçimlerinden bu yana ve basına yansıyan önceki seçimlerde de hep konuşulmuştur.

Basında çıkan haberlere göre, 2007-2015 arası sandık seçmen listelerine olması gerekenin çok üzerinde seçmen eklendi veya düşürüldü.

31 Aralık 2014 tarihi itibarıyla seçmenlerin yüzde 4,62'si listelerden düşürüldü.

CHP Bilgi ve İletişim Teknolojileri Merkezi'nin 2007-2015 Türkiye nüfus ve seçmen sayılarının analizi raporuna göre; "2007 yılından itibaren seçimler temiz, adil ve güven içinde yapılmıyor."

Rapora göre;

Sandık çevresinde yapılan hileler: Mühürsüz sandıklar, sandık kurulu başkanlarının AKP'ye mühür bastırması, açık oy kullanılması, sandık kurulu başkanı tarafından evde mühürlenen sandıklar geçmiş seçimlerde belgelendi.


Yine raporda; "Tutanak sonuçlarının değiştirilmesi: 2014 yerel seçiminde Ankara ve İstanbul başta olmak üzere sandık sonuç tutanakları ile YSK'nın açıkladığı sonuçlar arasında ciddi tutarsızlıklar tespit edildi. Örneğin Kağıthane'deki hile basına yansıdı. CHP o dönem 75 bin oya karşılık gelen 246 sandığın sonucuna itiraz etti. Ankara'da 12 bin 334 sandıktan 6 bin 240 sandıkta hatalı işlem ve usulsüzlük yapıldığı belirlendi. 3 bine yakın mühürlenmemiş tutanak tespit edildi" şeklinde bir dizi usulsüzlüklere yer verilmiş.


Geçmişteki birçok seçim hileleri ve seçim güvenliği ile ilgili şaibeler hala konuşulmasına rağmen, aksine Seçim Kanunu'nda bir dizi değişikliğe gidildi.

Bunlardan en kritik olanlarında biri Seçim Kanunu'nun 15'inci maddesinde düzenlenen "il seçim kurulu" düzenlemesidir. 

Tabi il-ilçe seçim kurullarının oluşturulma biçimiyle ilgili bu değişiklik önerisi, bir niyet beyanı olarak algılanabilir.

Ya da "Hiç birşey olmasa bile bir şeyler olmuştur" mantığı yeniden devreye girsin de olabilir. Neyse biz zihin okumalarını bir kenara bırakalım. 


Yine sandık kuruluyla ilişkili yapılan 298 sayılı yasanın 23'üncü maddesine eklenen "Sandık kuruluna üye bildirme hakkı olan bir parti; oluru olmadan başka bir parti üyesini sandık kurulu üyesi olarak gösteremez" cümlesi de çok masumane gelmiyor. 

Seçim güvenliğini ilgilendiren diğer değişiklik, sandık gözlemciliğinin zorlaştırılması.

Son üç seçimde ve referandumda sivil toplum kuruluşları, vatandaşları organize ederek sandıklara sahip çıkmayı başarmıştı.

Birçok partinin sandık sayısı kadar gözlemci görevlendirme olanağı yok ve bu boşluk sivil toplum inisiyatifi ile doldurulmuştu.

İşte birçok kişinin şüphe duyduğu sandık güvenliği meselesinin önüne geçebilmek için sanıkta VAR'a gidelim.


Neden VAR'a gidelim?

Çünkü seçim sonuçları ile ilgili her türlü şaibenin önüne geçebilecek bir yöntem olabilir. 


Peki, bu sistem nasıl hayata geçirilebilir?

Her sandığın başına; sadece sayımın yapıldığı alanı görebilecek bir kamera sistemi yapılabilir.

Yanlış anlaşılmasın, oyların kullandığı alan değil. Her pusula sayılırken, nasıl sandık görevlilerine gösterilerek okunuyorsa; bir de üçüncü göz, yani seçmenin, halkın gözü olan kameraya da gösterilerek tutanak altına alınabilir. 

Sivil toplum kuruluşları, uluslararası gözlemciler veya Birleşmiş Milletler dahi Sandık VAR sisteminin oluşumunda ve uygulanmasında rol alabilir. 


Peki, bu sistem çok mu abartılı olur?

Hayır tabii ki, hepimizin kaderini etkileyecek bir seçimden bahsediyoruz. Bunun için ekonomik kriz bahane edilmemelidir. 


Tabi oy sayımının yapıldığı anda trafolara kedi girerse ne yapacağız?

Bunun için de pille çalışan veya bataryalı kameralar mevcut. Kedileri ekmeğinden edeceğiz ama seçim bu şakaya gelmez. 


"Bu yazı için erken değil mi" diyeceksiniz. Ya da "Gündem bu kadar yoğunken bu yazı arada uçup gidebilir" diyebilirsiniz.  

Ama seçimlere şunun şurasında ortalama 10 ay var. 

Sonra birileri çıkıp, yine şöyle demesin; "Adam kazandı."

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir. 

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU