Namussuz hakimler, şerefsiz savcılar!

Altan Tan Independent Türkçe için yazdı

Fotoğraf: AA

"Devlet şapkalılardan ve cübbelilerden ibarettir, gerisine kulak asmayın!" sözü boşuna söylenmemiş.

Mühendislere, doktorlara, eczacılara, tapu görevlilerine, belediye zabıtasına… mevki ve makamları ne olursa olsun devlette görevli bütün memurlara istediğinizi söyleyebilirsiniz.

Elinde silah olan asker ve polise, hele hele askerden ve polisten çok daha büyük yetkilere sahip hakim ve savcılara söz söylemek ise yürek işidir.

Eskiden "Namussuz hakimler, şerefsiz savcılar" diye başlık attığınız zaman 'Devletin hükmi şahsiyetine hakaretten' ertesi gün polisler kapınıza dayanırdı.

15 Temmuz 2016 darbesinden sonra darbecilik ve vatan haini suçlaması ile görevlerine son verilen ordudaki toplam 350 generalden 250'ye yakını ve 15 bin hakim ve savcıdan 5 bini, üst düzey polislerin önemli bir bölümü, poliste de, orduda da, adliye teşkilatında da hain, alçak ve şerefsizlerin olduğunu, olabileceğini tescilledi.

Artık kimse "Yüce devletimizin tüm hakimleri, savcıları ve generalleri sütten çıkmış ak kaşıktır" diyemiyor.

Çürüklerin varlığını herkes kabul ediyor.

Anlatmak istediğim sadece geçmişteki hainlikler ve alçaklıklar değil.

Sorun bugünde.

Bugün de halen görev başında olan birçok şerefsiz ve namussuz var.

Ne yazık ki bunlar bir şekilde ortaya çıkarılmadan hukuken kendilerine bir şey yapılamıyor ve bu gibi düşük kişilerin verdikleri kararlar da sorgulanamıyor.

Sorgulanmadığı için de bu zevat zulümlerine pervasızca devam ediyor.

Bu gibi kişilerin verdikleri kararlarla mağdur olan ve mağduriyetleri halen devam eden on binlerce kişi var. 

Sonradan görevden alınan ve büyük bir kısmı yargılanarak cezaevine konulan asker, polis, savcı ve hakimlerin;

28 Şubat döneminde, Ergenekon-Balyoz davalarında, 6-8 Ekim 2014 olayları ile ilgili davalarda… açtıkları yaralar kanamaya devam ediyor.

Sokak gösterilerinde taş attıkları gerekçesiyle yakalanan 15-16 yaşındaki çocuklara örgüt üyeliğinden 12-13 yıl ceza veren hakimlerin kararları sorgulanamıyor.

'Bu ne vicdansızlık, bu ne insafsızlık?' denmedi/denilmiyor.

Bir şekilde suçlu ilan edilen cezaevindeki savcı ve hakimlerin görevde verdikleri kararlar yok sayılmıyor.

Kendileri 'hain' lakin kararları meşru sayılıyor.

'Hainin karaları meşru olmaz, meşru sayılamaz; en azından yeniden yargılama olmalı' denilmiyor.

Her ne hikmetse muhalefet de bu konuda ağzını açmıyor.

En son geçen hafta Adana'dan Konya'ya uyuşturucu taşındığı ihbarı üzerine, Konya girişinde durdurulan bir araçta 25 kilogram eroin ele geçirildi. 

Uyuşturucuyu taşıyan kişinin narkotik şube polisi M.B.Y. olduğu, talimatlarını da Adana Cumhuriyet Başsavcılığı Terör Suçları Soruşturma Bürosu'nda görevli Cumhuriyet Savcısı Osman Yarbaş'tan aldığı belirlendi. 

Yapılan çalışmalar sonucu Yarbaş'ın lideri olduğu şebeke deşifre edildi.

Konya merkezli 4 ilde yapılan operasyon sonucu Yarbaş'ın da aralarında bulunduğu 14 kişi tutuklandı.

Söz konusu savcı üstüne üstlük bir de Terör Suçları Soruşturma Savcısı!

Ne yazık ki bu olay ne ilk ne de son.

Esas korkutucu olan halen devletin içinde azımsanmayacak sayıda 'Namussuz hakimler, şerefsiz savcıların' olduğu iddiaları.

Olmaz demeyin.

Nasıl ki rüşvetçi mühendisler, ahlaksız zabıtalar, sahtekar tapu memurları… olabiliyorsa;

Oturduğu makamı istismar eden namussuz hakimler ve şerefsiz savcılar da olabilir.

Bu mikropları nasıl ortaya çıkarabiliriz diye soracak olursanız;

Öncelikle aldıkları kararları sorgulayarak ortaya çıkarabiliriz.

Mahkemelerdeki her kararı sorgulamadan doğru, haklı ve meşru kabul etmek en büyük yanlışlık.

Bu konu da en büyük görev öncelikle kamuoyuna, sonrasında ise namuslu hakimler ve şerefli savcılara düşüyor.

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir. 

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU