Milyonlarca Afgan'ın hayallerini toprağa gömdüğü kara bir gün: Kabil'in düşüşüne şahitlik ettim

Afgan yurttaşların tahliyesi üzerine haber hazırlamakla görevlendirilmiştim. Kabil Havalimanı'na gittiğimizde Taliban, meslektaşımla beni döverek fotoğraf makinemi aldı

Rafiullah Nikzad (The Independent)

15 Ağustos'ta Kabil'deki durum çok gergindi. Taliban halihazırda Kabil ve Pençşir dışında tüm vilayetlerin kontrolünü ele geçirmişti.

Her zamanki gibi sabah 9'da ofisime gittim. Kabil Askeri Komutanlığı'nın özel güvenlik toplantısının haberini yapmak için Kabil Askeri Havalimanı'na gitmem söylenmişti. Toplantıda Kabil'in savunma kuvvetlerinin komutanı General Sami Sedat, savunmayı Kabil'den yürüteceğini duyurdu. Güvenlik güçleri Taliban'a karşı kara ve hava saldırıları düzenlemeye karar verdi fakat Taliban, Kabil kapılarına zaten ulaşmıştı.

Eski Afganistan Cumhurbaşkanı Eşref Gani'nin kaçtığı fısıltıları duyulduğunda toplantının haberini hazırlamak için ofise gitmeye hazırlanıyordum. Haber bir söylentiydi ve hiçbir resmi kaynak tarafından doğrulanmamıştı ama böyle bir haberin yayılmasının Kabil'deki duruma etkisi çok büyük olmuştu.

İnsanların yüzlerinde panik ve hayal kırıklığını kolayca görebiliyordunuz ve o sırada, Afganların ıstırap ve trajedilerinin asla bitmeyeceğini düşündüm.

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

Özel bir televizyon kanalında muhabir olarak çalışıyordum. Ofise vardığımda bütün bölümler kapalıydı. Ofisteki güvenlik görevlileri gitmemizi istedi. Eşyalarımızı toplama olanağı, ne bana ne de meslektaşlarıma tanındı. Durum kaotikti ve herkes paniklemekteydi. Kaldırımlar insan doluydu.

Eve ulaşmak için 8 kilometreden fazla yürümek zorunda kaldım. Yolumun üzerinde 400 yataklı bir askeri hastane vardı ve çoğunluğu yaralı olan hastaların hastane kıyafetleri içinde kaçtığını gördüm. Benim için endişelenen annem o gün 20'den fazla kez beni aradı.

Milyonlarca Afgan'ın hayallerini toprağa gömdüğü kara bir gündü. O gün başarısızlığın acı anlamını tüm kalbimizle ve ruhumuzla anladık. O akşam Eşref Gani'nin Afganistan'dan kaçtığı doğrulandı. Afganistan'ın savaş ve güvenlik bakanları da ülkeyi terk etmişti ve güvenlik güçleri silah bırakmak zorunda kalmıştı.

Ertesi gün medya ve sosyal medyada yüzlerce Afgan yurttaşının Kabil Havalimanı'ndan tahliye edildiği bildirilince binlerce Afgan havalimanının etrafında toplanıp ülkeyi terk etmek istedi. Havalimanındaki kaosta onlarca yurttaş hayatını kaybetti, hatta uçaklara asılan genç Afganlar da oldu. Ölümlerinin kesin olduğunu bilmelerine rağmen her ne pahasına olursa olsun Taliban'dan kaçmak istemişlerdi.

O günlerde annemin evde pişirdiği yemekler her zamanki lezzetine sahip değildi. Herkes yemek yemeyi ve uyumayı unuttu. Afganistan'ın yerel basınında haberler yapılmadı, yabancı basınınsa haberlerin hepsini bildirmeye yetecek kaynağı yoktu. O günlerde Afganistan'daki herkes ve benim için tek bilgi kaynağı sosyal medyaydı.

Taliban kademeli olarak güçlerini Kabil'de topladı ve sadece Pençşir vilayeti onlarla savaşmaya devam etti. Afgan halkının tek umudu Pençşir'di ama orası da nihayetinde Taliban tarafından ele geçirildi. Kabil'in düşüşünden üç gün sonra ofise döndük ve Afgan yurttaşların tahliyesi üzerine haber hazırlamakla görevlendirildim. Kabil Havalimanı'na gittiğimizde Taliban, meslektaşımla beni döverek fotoğraf makinemi aldı.

Taliban iktidara geldikten sonra yaklaşık 7 ay Afganistan'da kaldım. Protestolara uygulanan baskı, gazetecilerin gözaltına alınması ve işkenceye maruz bırakılması, kadın protestocuların gözaltına alınması ve basına uygulanan emsalsiz kısıtlamalar beni 1 Nisan 2022'de Afganistan'ı terk etmeye nihayet ikna etti.

Şimdi Pakistan'dayım ve diğer birçok gazeteci gibi mali sorunlarla karşı karşıyayım. Pakistan'a vardığımda gazetecileri destekleyen uluslararası kuruluşların hepsiyle iletişime geçtim ve yardım istedim. Bu kurumlardan bazıları bana yardım etmeyi reddetti, yardım sözü verenlerden bazılarıysa hâlâ herhangi bir yardımda bulunmadı.

Dünyada gazeteciler adına bütçeye sahip ve onları desteklediğini söyleyen pek çok kurum var. Benim için, bu kurumların çoğunun sadece slogan atmayı öğrendiği ve bunun yeterli görüldüğü yavaş yavaş netlik kazanıyor. Benim gibi çok zor koşullarda yaşayan ve gündelik yaşamlarını umutsuzluk içinde geçiren bir sürü gazeteci var.

Şimdi Pakistan'da olduğum için gelecekte başıma ne geleceği belli değil. Ülkeme dönemiyorum, sadece hiç kimsenin benim gibi evsizliğin acısını çekmemesini umuyorum.

Rafiullah Nikzad, gazeteci ve insan hakları aktivistidir

 

https://www.independent.co.uk/voices

Independent Türkçe için çeviren: İrem Oral

Bu makale kaynağından aslına sadık kalınarak çevrilmiştir. İfade edilen görüşler Independent Türkçe’nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

© The Independent

DAHA FAZLA HABER OKU