Türkiye ekonomisi sarmala girerken spekülatörler ve içeriden bilgi alanlar kâr fırsatı görüyor

Borzou Daragahi, İstanbul'dan bildiriyor: Devletin lirayı desteklemek için aldığı önlemler yolsuzluk kaygılarına yol açarken, büyükçe bir azınlığın Türkiye'deki ekonomik krizin mali kazananları olarak ortaya çıktığına inanılıyor

(AFP)

Türk halkının büyük kısmı birikim ve alım güçlerinin erimesini izleyedursun, 40 yaşındaki Tuna Ak, ABD Merkez Bankası'nın ve Türkiye Merkez Bankası'nın entrikalarını yakından takip etti.

Ekimde bir dolar 9 lirayken binlerce dolar alıp aralıkta dolar 15 liraya ulaştığında, Merkez Bankası Türk para birimini kuvvetlendirmek için bir dizi hamle yapmadan hemen önce bunun tamamını satarak okkalı bir kâr elde etmiş.

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

Kocaeli'de yaşayan iki çocuk babası ve kendini on parmağında on marifet bir tüccar olarak tanımlayan Ak, "Haberleri takip ediyorum" dedi.

The Independent'a yaptığı açıklamada, "Çok yüksek bir rakamdı, bu yüzden müdahale edileceğini biliyordum" dedi.

Ekonominin kötüye gitmesi enflasyonu yükseltti, işsizliği artırdı ve milyonlarca Türk'ün hayallerini paramparça etti.

Rusya'nın Ukrayna'ya karşı savaşı da küresel gıda ve enerji fiyatlarında ani bir artışa yol açıp turizm sektörünün sabit gelir kaynaklarından biri olan hayati doğu Avrupalı turizmini yavaşlatarak krizi iyice kötüleştirmek üzere.

Ancak Türkiye'nin gerilemesinin mali kazanç sağlayan birilerini de ortaya çıkarması, ülkenin inişli çıkışlı ekonomik yolculuğuna dair soru işaretleri ve şüpheler yaratıyor.

Kazananlar arasında Ak gibi günlük tüccar benzeri kişiler de var, onun girişimleri otomobil, zeytinyağı, kripto para alım satımıyla kargo sevkiyatını içeriyor.

Türkiye'nin yüzde 50'ye yaklaşan yüksek enflasyon oranı, değeri yüksekken lira cinsinden muazzam krediler çekip şimdi para biriminin değeri çok daha düşükken bunları ödeme şansı elde eden büyük borçlulara yarıyor.

Kıbrıs'taki Uluslararası Final Üniversitesi'nden ekonomi profesörü Ercan Uygur, "Bankalar, Merkez Bankası'ndan borç alıp bunu kredi olarak dağıtabiliyordu, bazen büyük inşaat şirketlerine verdiler" dedi.

Enflasyon fırlamadan önce düşük faiz oranlarıyla borç aldılar. Şimdiyse ürünlerini daha yüksek fiyatlara satıyorlar. Büyük kâr elde ettiler.

Bu devasa kârlar, kara gün akçeleriyle maaşları değer kaybeden birikim sahipleri ve sabit gelirlilerin yanı sıra devletin bütçe açığının devasa faturası onlara kesildiği için vergi mükellefleri pahasına sağlanıyor.

Uygur, "Beklenmedik enflasyon zamanlarında borç verenler kaybederken borç alanlar kazanır" dedi.

Ancak Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın hükümetine yakın bazı kimselerin, özellikle de aylardır dolar ve diğer temel para birimleri karşısında değeri azalma seyrinde olan liranın aniden yukarıya meyletmesine yol açan 20 Aralık'taki devlet müdahalesi esnasında içeriden aldıkları bilgiyle çıkar sağladığı şüpheleri de var.

Türkiye'nin muhalefeti Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) konunun incelenmesini talep etmişti.

Erdoğan'ın Meclis'te çoğunluğa sahip Adalet ve Kalkınma Partisi'nin bunu reddetmesiyle CHP kendi soruşturmasını başlattı.

CHP'li milletvekili Ahmet Ünal Çeviköz, The Independent'a yaptığı açıklamada "Bazılarının çok para kazandığı bariz ve biz de bunu soruşturuyoruz" dedi.
 


Özellikle pek çok kişi de ülkenin Maliye Bakanı Nureddin Nebati'nin 20 Aralık sonrasında hükümetin tavsiyesine uymayanlara nasihatler verdiği yorumlarından rahatsız olmuştu.

Kimileri, söz konusu ifadeleri hükümete yakın büyük işletmelerin zenginleşeceğinin, mesafesini koruyanlarınsa dezavantajlı olacağının iması olarak yorumladı. Muhalefetten (adının paylaşılmasını istemeyen) üst düzey bir figür, "onlarla buluşup iş yapanlar kâr elde edebiliyor" diyor.

Hükümeti destekleyenlerse bu sözlerin yanlış anlaşıldığında ve Nebati'nin sadece Erdoğan'la yardımcılarına yönelik inancı kuvvetlendirmeye çalıştığında ısrarcı. Fakat pek çok gözlemci halen ikna olmadı.

Çeviköz, "Maliye Bakanı ve Ekonomi Bakanı da dahil hükümetin hiçbir mensubunun özellikle 20 Aralık'tan sonra Türk halkı için artık ikna edici olmadığını düşünüyorum" dedi.

Maalesef ki Türk halkının artık Kabine'ye itimadı ve güveni kalmadı. Bakanların ağzından çıkan tüm sözler şüpheyle karşılanıyor.

Ankara taraftarlarıysa, sorunların çoğunun yabancı yatırımcıların Türkiye'yi zayıf tutmak için lirayı sabote etmesinden kaynaklandığını söylüyor. Erdoğan liranın değer kaybetmesinin ülkenin bir sanayi ve ihracat gücüne dönüşmesine yarayacağını söylemişti.
 

erdoganborzou.jpg
Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan 16 Aralık 2021'de Ankara'da konuşma yaparken (AFP)


Ekonomide bir nebze iyi performans gösteren başka sektörler de mevcut. Değer kaybeden lira ve gevşetilen Kovid önlemleri sayesinde Türkiye'nin turizm sektörü mütevazı bir geri dönüş yaşıyor gibi görünüyor.

Ayrıca liranın düşüşü İran, Irak, Rusya ve diğer yerlerden rekor sayıda müşteriyi ülkeye çekmesi ve onların da gayrimenkul satın almasıyla emlak değerleri bir miktar sabit kalabildi.

Rusya'nın Ukrayna'ya karşı savaşı da çok daha muazzam sayıda kişiyi evlerinden ayrılmak zorunda bırakırken, her iki ülkedeki zenginlerin daha fazlası Türkiye'den gayrimenkul satın almaya pekala teşvik edilebilir. Bu, onlara vize muafiyeti sağlıyor.

Fakat öngörülmezlik ve istikrarsızlık ticaretin daha sıradan biçimlerine zarar verdi.

CHP'nin ekonomik konularda uzmanlaşan meclis üyesi Gökçe Gökçen, "Uzun vadede ihracat zarar görecek" dedi.

Döviz kuru o kadar dalgalı ki alıcılar ve satıcılar fiyatta anlaşmaya varamıyor. Emtia mevcut ama şirketler bunları satmaya isteksiz.

Türkiye'nin 2000'lerdeki ekonomik patlaması, faydalı bir istihdam yaratan ihracat artışı ve üretim öncülüğünde gerçekleşmişti. Artık sönen AB üyeliği umutları, o esnada otomotiv ve tekstil gibi emek yoğun sektörlere yabancı yatırım çekmişti.

Ancak birçok analist, mevcut ekonomik durumun girişimcileri bu tür uğraşlardan uzaklaştırıp asalak mali spekülasyonlara sevk ettiğinden endişe duyuyor, tıpkı Amerikalı General Electric ve General Motors'un muhteşem ürünler icat etmeye odaklanmak yerine parayla oynamaya başlaması gibi.

Türk iktisatçılar ve siyasetin içindeki isimler, içeriden bilgi edinmek için bağlantılarını sömürüp günlerini telefon başında döviz dalgalanmalarını takip ederek ve alım satım emirleri vererek geçiren yaklaşık 500 bin veya bir milyon kişiden oluşan bir gruptan bahsediyor.

Muhalefetteki İyi Parti'nin sözcülerinden Selim Sazak, "Para kazananlar, ticaret veya imalat gibi herhangi gerçek bir ekonomik faaliyetle uğraşanlar değil" diyor.

Parayı elinde tutan bu kimseler, çoğunlukla üst-orta sınıftan ve hem bağlantıları hem de bankada paraları var. Bu ayrıcalıklı azınlık vurgun yaptı.

Tuna Ak son birkaç yıldır kendisinin ve ailesinin durumunun iyi olduğunu itiraf ediyor. Ama emsalsiz bir tür olduğunu da kabulleniyor. Ak, Türkiye'de zenginle yoksul arasındaki uçurumun açılmasından, asgari ücret kazananların faturalarını zar zor ödeyebilmesinden, sıklıkla kredi almak zorunda kalıp pek de ödeme ümitleri olmayan borçlar biriktirmelerinden artık rahatsız olduğunu dile getiriyor.

Onun yaptığını yaparak az sayıda kişinin başarılı olabileceği itirafında bulunuyor.

"Bence bu özel bir tür kişilik gerektiriyor" dedi.

Bunu herkes yapamaz. Ufkunuz geniş olmalı, yeni fikirlere açık olmalısınız. Ticaretle uğraşıyorum ve bu yüzden de ben buna yatkınım. Çoğu kişi 8-5 ya da çalışma saatleri artık kaçsa ona göre çalışacağı ortalama bir iş arayıp sadece geçinmeyi hedefliyor.
 

Naomi Cohen bu habere katkıda bulundu

                                                                      

https://www.independent.co.uk/independentpremium

Independent Türkçe için çeviren: Kerim Çelik

Bu makale kaynağından aslına sadık kalınarak çevrilmiştir. İfade edilen görüşler Independent Türkçe’nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

© The Independent

DAHA FAZLA HABER OKU