28 Şubat 2022 tarihinde Ankara Bilkent-Sakarya salonunda Türkiye siyasi tarihinin en önemli dönüm noktalarından birisi gerçekleştirildi.
Millet İttifakı'nı oluşturan 6 parti, ortak irade ve ortak ilkeler ortaya koyarak bir mutabakat metni imzaladılar.
Türkiye'nin çatışmacı, kavgalı mevcut siyasal ortamında temel ilkeler etrafında birleşmek ve bir mutabakat metni imzalamak hiç kuşkusuz tarihi bir gelişmedir.
Hükümet kurmak için koalisyonlar oluşturmak alışılagelen bir siyasi gelenektir.
Ülkemizde de çok defa örnekleri yaşanmıştır ve bir araya gelmeleri imkânsız görünen karşıt partiler arasında dahi koalisyon hükümetleri kurulmuştur.
CHP-MSP, DYP-SHP, DSP-MHP örnekleri bunların başında gelir.
Ancak yeni bir sistem inşa etmek hedefiyle ilk defa partiler arası bir mutabakata tanıklık ediyoruz.
6 parti genel başkanının bir mutabakat metni etrafında uzlaşmaları, kamuoyu önünde bir araya gelerek mutabakat metnini imzalamaları geleceğe ilişkin yeni bir umut ve heyecan uyandırmıştır.
Mutabakata uyulması durumunda bu uzlaşmanın, diğer kesimleri de kapsayarak siyasetin ve Türkiye'nin önünü açacağına inanıyorum.
Siyasetin, artık sorun ve kavga alanı olmaktan çıkarılıp uzlaşma, mutabakat ve çözüm adresi olması için bu mutabakatın önemli bir adım olacağını düşünüyorum.
Çünkü demokratikleşmenin de ilk adamı uzlaşmadır.
Türkiye, siyasi tarihinin en belirsiz ve karanlık dönemini yaşıyor. Demokrasi-hukuk-adalet-barış-hak ve hürriyetler talebi gibi iddiaların dahi gerilediği, sorun oluşturduğu, terör kapsamına alındığı bir süreci yaşıyoruz.
Millet egemenliğinin temsilcisi ve siyasetin kalbi TBMM dahi artık siyasi sorunların tartışıldığı yer olmaktan çıkmıştır.
Cumhurbaşkanlığı Hükümet sistemi ile tamamıyla demokrasi ve hukuk devleti ilkelerinden kopmuş durumdayız.
Anayasa ve yasaların artık hükmü yok denecek kadar azaldı.
Keyfilik, hukuksuzluk neredeyse kanıksanacak hale geldi. George Orwell'ın tanımladığı bir ülke konumuna düştük:
Hiçbir şey yasadışı değildi, çünkü artık yasa yoktu!
Böyle bir ortamda 6 siyasi partinin imza altına aldıkları bir mutabakat metninin önemsiz olduğunu nasıl iddia edebiliriz ki?
Mutabakat metni yeterli görülmeyebilir, eksiklikleri fazla olabilir, yeterince kapsayıcı olmayabilir ancak dışlayıcı, ayırımcı ve ötekileştirici olmaması yeterince önemli değil midir?
En azından güçlü yasama, güçlü yürütme ve güçlü yargıyı esas alan bir mutabakat metni söz konusudur ve bunlar da ülkemiz açısından hayati derecede önemlidir.
Bağımsız yargı, tarafsız cumhurbaşkanı, şeffaf-denetlenebilir ve hesap verilebilir bir yönetim, özgürlükçü ve çoğulcu demokrasi, yeniden düzenlenecek Anayasa Mahkemesi kararlarına, evrensel ilkelere, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarına ve uluslararası sözleşmelere bağlılık gibi taahhütler elbette önemlidir.
Değerlendirmeyi; politikacıların sözleri, vaatleri üzerinden değil, mutabakat metni, siyasal uzlaşma ve temel ilkeler üzerinden yapıyorum.
Politikacılar dünyanın her yerinde aynıdır, nehir olmayan bir yere köprü yapacaklarına söz verirler.
Nikita Kruşçev
Ancak ortada politikacıların sözü değil, altına imzaların atıldığı bir mutabakat metni var.
Mutabakat metnine uygun, ortak ilkelerle uyumlu, devlet tecrübesi ve tanınırlığı olan bir cumhurbaşkanı adayı ile Millet İttifakı'nın iktidar olması, artık daha kolay görünüyor.
Kanaatime göre en önemli eksiklik, 'İttifakın çimentosu' olacak bir merkez partinin olmamasıdır.
Ne yazık ki yolu 'demokrasi', hedefi 'tam demokrasi ve barış' olan bir parti ve siyaset ihtiyacımız hala devam etmektedir.
Her şeye rağmen tarihi uzlaşmaya tanıklık yaptığımızı düşünüyorum. 6 parti (CHP-İYİ Parti-SP-Gelecek Parti- DEVA-DP) arasında imzalanan mutabakat metninin demokratik siyasete yol açmasını ve ülkemize hayırlı olmasını diliyorum.
*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.
© The Independentturkish