6'lı birleşen yarı-başkanlık önerisi (mi?) yapıyor

Adil Zozani Independent Türkçe için yazdı

Fotoğraf: AA

Altı siyasi partinin ortaklaşa hazırladıkları 'Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem' deklarasyonu 'Yarının Türkiyesi' vizyonuyla kamuoyuyla paylaşıldı.

Altı genel başkanın imzaladığı mutabakat metninin siyasal sistem karşılığı parlamentarizme denk gelmemektedir. Cumhuriyetin kuruluşundan itibaren uygulanan parlamentarizmle uyuşmazlıkları olan bu metnin Fransa tipi yarı-başkanlık modeliyle örtüşen yanları oldukça fazladır. 

Mutabakat metnin ilk paragrafı Türkiye'nin 90 yıllık parlamentarizm deneyiminin özeleştirisini içermektedir.

Bizler, Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem önerimizle Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemini sona erdirirken geçmişe geri dönmüyor, hukuk devleti ve kuvvetler ayrılığı esasına dayanan yeni bir sisteme geçiyoruz. Türkiye, parlamenter demokrasi bakımından köklü bir geçmişe sahiptir. Kesintiye uğrayarak halkın iradesinin engellendiği dönemler olsa da güçlü bir parlamenter demokrasi kültürüne sahibiz. Bununla birlikte ülkemizde hiçbir zaman gerçek anlamda çoğulcu demokrasiye geçiş de mümkün olmamıştır. 1921 Anayasası'nın nispeten kapsayıcılığının peşinden kurulan Türkiye Cumhuriyeti devleti, sonraki anayasalarında daha dar kalıplara girmiştir.


Yeni bir Anayasa vaadiyle imzalanan mutabakat metninin ülkeyi belirlenen amaçlara taşıma iddiasının sistem örgüsü bu paragrafın içinde gizlenmiştir.

Mutabakat metninden yapılan bu geniş alıntıdan iki farklı yoruma ulaşmak mümkündür.

Birincisi spekülatif bir değerlendirme içermekle birlikte, Altılı bileşenin 1921 Anayasası vurgusuyla Kürtlere mesaj vermeye çalıştığıdır. Nitekim 1921 Anayasası'nın 11'inci maddesi yerel yönetimlere kısmi otonomi düzenlemesini içermekteydi.

İkinci yorum ise, 90 yıllık parlamentarizm deneyiminin sağladığı fikri birikintinin tezahürü olarak ünitarizmin yeniden tanımlanması -ki metinde üniter yapı vurgusu hiç yok- gerektiğidir.

Bu iki yorumdan hareketle ikincisi daha ağır basıyor. Metnin 'Yeni bir sistem öneriyoruz' başlığı altında ortaklaşılan tespitlere ve hedeflenenlere göre oluşturulmak istenen yeni yol haritası eski rejimle ilişkisini koparmaktadır.

Bu da Altılı bileşenin geç de olsa Türkiye'nin siyasal sistem sorununu 'eski rejime' saplanmadan tartışmayı kabul ettikleri anlamına gelmektedir. 


"Birey" odaklı yeni bir gelecek öngörüsüyle sıralan amaçlar nasıl bir siyasal sistemde somutluk kazanacaktır?

Altılı bileşen; "Bizler, Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem Mutabakat Metni'ni hazırlayan altı siyasi parti olarak, cumhuriyeti demokrasi ile taçlandırmak, adaleti tesis etmek, farklılıklarımızı zenginlik kabul ederek bir arada özgürce yaşamak, toplumsal huzuru ve barışı sağlamak, tüm vatandaşların insan onuruna yaraşır bir hayat sürmesini güvence altına almak, çoğulcu, demokratik bir Türkiye inşa etmek ve gelecek nesillere bu değerleri emanet etmek için bir araya geldik" diyor.

Bu uzunca amaç cümlesinin devamında sistem-birey ilişkisi üzerine somutlaştırılan vurgular var. Oysaki Türkiye'nin sistem krizinin kaynağı birey-sistem ilişkisindeki çelişkiyi içeren kamusal irade değildir.

Metne derç edilen farklılıklar vurgusu birey-sistem dengesindeki kamusal iradenin etkinliğinden ziyade farklılıkların kolektif olarak yok sayılması gerçeğinin kabul edilmesiyle anlamlı bir vurguya dönüşebilir.


Merkezi siyasal iradenin şekillenişini hedefleyen metnin alt başlıklarında yerelin güçlendirilmesine dönük vurgular var ancak tanımlanan siyasal sistemin adlandırılmasında yaşanan kaygı doğru başlayan cümlenin farklılıklar birleşimi olan Türkiye'nin gerçekliğini yansıtmaktan uzak kalmış.

Kaygılı yaklaşımı bir niyet okuma şeklinde değil de metnin tamamının bir çıkarsaması olarak algılamak gerekiyor. Zira tarif edilen 'yeni sistem' İkinci Dünya Savaşı sonrası Fransa'da yaşananların bir yansıması gibidir.

Mutabakat metni 'Üçüncü Cumhuriyet'ten 'Dördüncü Cumhuriyet'e geçiş aşamasını kopyalayan bir niteliğe sahiptir. Esası itibarıyla günümüz Türkiye'si ile De Gaulle'ün ilk iktidar yıllarındaki Fransa'sıyla yakın benzerlikler gösteriyor.

Bu nedenle Altılı bileşenin hazırlamış oldukları mutabakat metninin Fransız siyasi ve idari sistemiyle benzeşiyor olması normal gibi görülebilir. 


'Dördüncü Cumhuriyet'le birlikte Fransa'da şekillenen siyasi-idari sistemin şablonu şu şekildedir: Parlamento genel iradenin sonucu olarak belirleniyor.

Fransa Milli Meclisi hükümeti kınama ve denetleme yetkisine sahiptir. Sınırlı yetkilere sahip halkoyuyla doğrudan seçilen başkan, başbakana hükümeti kurma yetkisi verir.

Kurulacak kabinenin parlamentoyla güçlü bir ilişkisi var. Parlamentonun yürütme erki üzerinde kınama ve istifaya zorlama yetkisi bulunmaktadır.


Bu bilgiyle birlikte mutabakat metnine göz atıldığında benzerlikleri daha net görmek mümkündür.

Bir farkla; Fransa sisteminde ayrıca yerelin merkezi otorite üzerinde denetim şansını sağlayan senato vardır. Dolayısıyla önerilen -tartışmaya açılan- sistemin parlamentarizmle örtüşmediğini söylemek zor değildir.

Tercih edilen argümanların kendisi bile yapılmak istenenin parlamenter sistem olmadığını gösteriyor, zaten. "Çoğulcu" yapı ifadesi üzerine inşa edilen siyasal sistem tartışmasının parlamentarizm olmadığını siyaset bilimini biraz da olsa bilen herkesin ayırt edebileceği bir şeydir.

Nitekim parlamentarizm azınlığın çoğunluğu yönetme rejimidir. Temsildeki sayısal çoğunluk hiçbir zaman genel iradenin tezahürü olan "çoğulun" tezahürü olan çoğunluk değildir.

Türkiye'deki parlamento ve dolayısıyla iktidar seçimlerine dair istatistikler tek başına buna kanıt olarak sunulabilir. 


Merkezi siyasi ve idari sistemin belirlenmesine yanı sıra yerele dair idari yapı tasavvurları da metinde sıralanmıştır. Yerelin idari ve siyasi yapılanmasında ise tek feyz kaynağı Fransa değildir.

İngiltere'nin "county", Fransa'nın "departement" ve Japonya'nın "prefecture" olarak tanımladığı; esasında eyalet sistemi olarak tanımlanmayan idari yapıların mutabakat metninde örneklendiği göze çarpmaktadır.

Açıkça söylenmese de bu üç örneğin yansımalarının metne etki etmesinin Türkiye'nin tarihsel geçmişiyle de bağlantısı vardır. Bu nedenle yeni bir siyasal sistemin yol haritası niteliğindeki mutabakatın içeriğini -eleştirme hakkını saklı tutarak- yadsımamak gerekir. 


"Ama" itirazı ekleyerek bundan sonrası yapılması gerekenler daha önemlidir.

Geleceğin Türkiye'si başlığı altında yapılacak tartışmada Türkiye'nin tüm farklılıklarını kapsayacak geniş yelpazede bir tartışmanın önü açılmadıkça sonuç kadük kalacaktır.

Türkiye'nin siyasi ve idari yapısındaki 'tekil' yaklaşımdan kaynaklı olarak dışlanan farklılıkların içinde yer alacağı yeni Türkiye'nin tartışmasını yapmak gerekiyor.

Mevcut haliyle devam edilmesi durumunda siyasal tablonun değişmeyeceğini söylemek için fazla öngörü sahibi olmayı gerektirmez.

Gerçekten değişim ve yenileşme arzu ediliyorsa o zaman yapılması gerekenler var: 

  1. Geleceğin Türkiye'sinin siyasi ve idari yapısının şekillenişinde farklılıkların -etnik, dini ve kültürel kimlerin tamamının- kimliksel doyumunu mümkün kılacak siyasi ve idari sistem tartışmasını örgütlemek gerekir.
     
  2. "Geleceğin Türkiye'sinde Kürtler" konferansını siyasi önyargıların ve kamusal tabuların dışında kalınarak örgütlenmelidir. Aynı şekilde ötekileştirilen diğer inanç ve kültürel farklılıkları da bu kapsama dâhil ederek, herkesi kapsayacak siyasi ve idari tartışmalar yürütülmelidir. 
     
  3. Tartışan-Konuşan Türkiye formlarında akademiden sivil topluma ve siyasete herkesin katılımını mümkün kılacak özgür tartışma ortamına kapı aralanmalıdır. 

Sonuç olarak şunu söylemek mümkündür: Altılı bileşenin imzaladığı mutabakat metninin eleştirilecek yönleri çoğunlukta olmakla birlikte üzerinde tartışma yürütmeye değerdir.

Öncelikli olarak mutabakatı imzalayanların kendisi yeni bir tartışmaya inanmalılar. Metnin içeriğine derç edilen ama aleni tartışılmasından imtina edilen siyasi ve idari sistem vurguları mevcut haliyle bırakılırsa yazık edilmiş olacak.

Daha cesaretli vurgularla söylenmesi gerekirdi:

Bu mutabakat metni güçlendirilmiş parlamenter sistem tartışması değildir. 16 Nisan 2017 Nisan referandumunda AK Parti ve MHP, BAAS'çı siyasi sistemi Türkiye'nin önüne başkanlık sistemi diye koydu. Bizler BAAS sistemini tartışmak yerine, başkanlık sistemini tartıştık.

Altı bileşenli muhalefet bloğu aynısını yapmak durumunda değil. Söz konusu olan Türkiye'nin siyasi ve idari sistem tartışmasıysa hep birlikte onu yapalım. Dolambaçlı cümlelere hiç gerek yok. 

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU