27 Şubat'ta Abdullah Öcalan'ın çağrısı, 12 Mayıs'ta PKK'nin silahları bırakacağı kararı ardından 11 Temmuz'da da silahların yakılması ile Türkiye, yeni bir döneme girdi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Kızılcahamam'daki konuşmasında 47 yıllık şiddet ve terörün geride kaldığına dair konuşması şunu gösterdi ki Kürt sorununun barış, huzur, özgürlük ve kardeşlik paradigması çerçevesinde çözümü için yeni bir sayfa açıldı.
Bu yeni sayfayı açan hareketlerden biri, 11 Temmuz 2025'te Irak'ın Süleymaniye şehrinde gerçekleşen ve çatışma çözümleri modelleri bağlamında kendine özgü bir formata sahip PKK tarafından silahların yakılması oldukça etkili oldu.
fazla oku
Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)
Çatışma çözümleri bağlamında İngiltere, İspanya, Endonezya, Kolombiya, Sri Lanka ve Malezya modellerinden farklı olarak Türkiye kendine özgü bir çatışma çözüm ve barış süreci yürütüyor.
Uzmanların ve stratejistlerin benzersiz bir durum dediği bu barış süreci üzerine yıllardır kafa yoran, yazan, çizen ve hatta mücadelenin içinde bulunan isimlerden 5 cümle ile duygu ve düşüncelerini aktarmalarını istedik.
5 cümle ile dosyamıza katkı veren isimler; İstanbul Üniversitesi'nden Doç. Dr. Turgay Yerlikaya, eski HDP Erzurum Milletvekili Seher Akçınar Bayar, akademisyen Dr. Ufuk Uras, araştırmacı-yazar Ali Bulaç ve Ressam Ahmet Güneştekin oldu.
Doç. Dr. Turgay Yerlikaya:
- Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Devlet Bahçeli aracılığıyla bir devlet inisiyatifi olarak gündeme gelen Terörsüz Türkiye projesi, Türkiye sınırlarını aşan ve bölgesel sonuçları olan kritik bir adımdır.
- Terörsüz Türkiye ile ilgili süreç yönetimi, çatışma çözümleri açısından müstakil bir örnek olduğu kadar modellenebilir bir yol haritasıdır da.
- Bu süreçte Türkiye paydasına dönük ortaya konan irade, mazideki birlikteliğin atide de devam edeceğinin göstergesidir.
- Sürecin uluslararası bir aktör ya da kurum vesayetinde/vaziyetinde yapılmaması da Türkiye'nin kendi sorunlarını çözebilen bir aktör olduğunu gösterdi.
- Sürecin selameti ve başarılı bir biçimde nihayete erdirilmesinin en önemli ayaklarından biri, siyaset alanının toplumsal desteği artıracak çalışmalar yapmasıdır.
Seher Akçınar Bayar:
- Uluslararası konjonktürde Ortadoğu'daki çatışmalar, İsrail'in Filistin işgali, Ukrayna-Rusya savaşı ve İsrail-İran çatışması, barış arayışlarını hem insani hem de stratejik bakımdan daha da değerli kılmıştır.
- Türkiye özelinde kırk yılı aşkın süredir süren çatışmanın bedelini toplumun geniş kesimleri öderken, güvenlik odaklı politikalar kalıcı bir çözüm üretememiş ve mevcut yaklaşımın sürdürülemezliği ve çözümsüzlüğü derinleştirdiği açıkça ortaya çıkmıştır.
- Kalıcı ve onurlu bir barışın sağlanabilmesi için Kürt halkının özgürlük ve statü taleplerini içeren, çok merkezli ve katılımcı bir siyasal model ile yeni bir anayasa hayati önemde olup, siyasal katılımın önündeki tüm engeller ortadan kaldırılmalıdır.
- Yaşam hakkı bağlamında her susan silah sesi, geçmişin ağır yükünü taşıyan halkın içine sinmiş barış arzusuna bir adım daha yaklaşmak demektir; bu nedenle barış artık yalnızca bir talep değil, temel bir haktır.
- Barış, bu coğrafyada hep gecikmiş bir misafir olmuşken, bugünkü sembolik eşik bize yalnızca silahların değil, baskı ve inkâr siyasetinin de toprağa gömülebileceğini ve yitirilen on binlerce canın, geleceği artık siyaset ve hukukla inşa etme sorumluluğu yüklediğini göstermektedir.
Dr. Ufuk Uras:
- Çok çarpıcı bir seremoniydi. Sadece silah değil, bir mücadele yöntemi, bir köhnemiş paradigma da geride yattı.
- Silahın yerini fikrin alması süreci, zaman alacaktır.
- Şimdi çoğulcu bir demokratik modernite için siyasetin alanını genişletme mücadelesi zamanıdır.
- Tarih yazmayan tarih olur.
- Hayatta iz bırakamazsınız başkasının izine mahkûm olursunuz.
Ali Bulaç:
- Hem sevindim hem hüzünlendim.
- Sevindim, inşallah artık silahlar susacak.
- Hüzünlendim, yaklaşık 70 bin insan hayatını kaybetti, onbinlercesi hapse girdi, 2 trilyon dolar harcandı.
- Peki, günün sonunda ne oldu? Kürd'e Kürt denecek, Kürtçe üzerindeki kamusal baskı sona erecek.
- Kemalist paradigma da, silahlı Kürt hareketi de yanlıştı. Eğer iki taraf da İslami paradigmaya dönmeyecek olurlarsa, tarih tekrar ve tekerrürden ibaret kendi mecrasında akmaya devam edecek.
Ahmet Güneştekin:
- Yaşadığımız evren çok büyük görünse de, yaşadığımız çağ iletişim çağı, dünyayı küçücük ve her şeyi görebileceğimiz şekilde önümüze sunuyor. Dil, din, ırk, sınırlar neredeyse iç içe geçmiş durumda. Bugün için en büyük tehdit, güç ve kontrolün merkezileştirilmesi ve tekelleştirilmesidir.
- Çeşitlilik ve çokluklar bizi güçlü ve zengin kılar. Tekilleştirilmiş bir anlayış ve yönetim adalet ve barış için bir şans olmayacaktır. Çeşitlilik sarsılmaz bir güç oluşturur ve zenginleştirir. Bu zenginlik sosyal ve kültürel alanda gelişime öncülük eder. Birbirimizin diline, inancına, değerlerine saygı gösterip kabul ettiğimiz sürece güçleniriz. Bu geçen süreçte çok bedeller ödendi, insanlar öldü; işkenceler, sürgünler, zor şartlarda geçen hayatlar bunun bedelini ödeyen aileler, genç yaşta ölen insanlar, yetim kalan çocuklar ve dul kalan kadınlar.
- Dünya tarihine baktığımız zaman hiçbir ülke masum bir süreç yaşamamıştır ama sonunda barışla birlikte demokrasi ve hukuku inşa edip çağdaş dünya seviyesine gelebilmiştir.
- Bu barış sürecini önemsiyor ve çok değerli buluyorum. Bu süreçte hayatını kaybeden, bedeller ödeyen, acılar çeken herkesin acısına ve yaşadıklarına bir nebze de olsa ortak olmak istiyorum.
- Bu barışı bütün kaybettiklerimize adıyoruz çünkü barış her zaman kazanımdır ve zaferdir.
*Bu içerik serbest gazeteci veya konuk yazarlar tarafından hazırlanmıştır. Bu içerikte yer alan görüş ve ifadeler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.
© The Independentturkish