Dijital devrimciliğe hazır mısınız?

Tarkan Konar Independent Türkçe için yazdı

Görsel: esri.com

Yok, öyle klavye kahramanlığından filan söz etmiyorum! Sanal, sahte olana karşı "sahiciliği" savunan, simülasyona karşı fiziksel olana sahip çıkan isyancı bir duruştan söz ediyorum… 

Politik arkadaşlara şöyle izah etmeye çalışayım; bizim Karl'ın kapitalizm eleştirilerini, gelmekte olan burjuva düzenine dair tespitlerini yazdığı yıllarda sosyal medya olsaydı ve bunları mesela Twitter'dan paylaşsaydı gelecek tepkileri bir düşünün... 

İlk olarak 2018 yılında, o dönem aylık yayınlanan TRİP adlı aylık dergideki köşemde "yeni yükselecek olan değer" olarak bahsetmiştim "sahicilik" kavramından. Henüz kripto para, coin hayatımızda bu biçimde yoktu; ama gelmekte olan hissediliyordu… 

Ardından bu mecrada da iki ayrı kavram daha attım ortaya;

  1. Sınıf kırım
  2. Devlet kapitalizminden şirket kapitalizmine geçiş.

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

"Sınıf kırım" bir ekonomik seleksiyon sağlamak için pandemi dahil her durumu kullanan egemen piyasa aktörleri tarafından uygulanmaya başlandı bile...

2040 yılına kadar ilk etabın sonuçlanması planlanıyor, mültecileşen, sertleşen sınırlar arasında kalan devasa emekçi kitlelere tanık olacağız.

Devlet kapitalizminden şirket kapitalizmine geçiş konusunda ise yaşanacak direnci ve olası ittifakları ayrıntısı ile yazmıştım.

Özetle:

Devletlerden fazla bütçeleri olan şirketlerin kurmakta olduğu küresel sermaye sisteminde bir toplumsal örgütlenme modeli olarak devlet fikrinin kendisi ortadan kaldırılacak; Daha doğrusu yerine şirket geçecek...

Şimdi, bu yazıda gidişatı yeni bir kavramla açıklamaya çalışıyorum: Neo-feodalite! 


Bu noktada bugünkü politik/teorik ayrışmalara merceği biraz kaydıralım; Dünya solu "Stalin/Troçki" tartışmalarını nihayet yavaştan geride bırakırken "sınıf mı?/kimlik mi?" gibi yeni(!) tartışmalara gömülmüş durumda.

Türkiye özelinde Kürt/Türk ekseninde bir tartışma ve tasnifi ise hala aşamadık fakat sınıf siyasetinden kimlik siyasetine doğru "kendiliğinden" bir kayış çok belirgin bir biçimde gözlemlenebiliyor.

Dünya genelinde özellikle akademik çevrelerde "woke culture" adı altında kendine ciddi taraftar buluyor bu identity politics. Bizde "YAevet" biçiminde tezahür eden kampa oldukça yakın.

Yayılış sebebi aslında teknolojik nedenlerle emeğe olan ihtiyacın giderek azalması ve artan nüfüs neticesinde sosyal hakların ve sosyal adaletin de azalması ve artan mağdur kitlelerin farklı kimlikler altında bir mücadeleye örgütlenebileceği düşüncesi...

Fakat yoksulları kimliklere bölen bu anlayışın pratikteki sonucunu Adorno yıllar önce güzel bir cümle ile ifade etmişti;

Kapitalizmin yarattığı özgürlüksüzlüğü ortaya çıkarıyor fakat yok etmiyorlar.

Sola bilahare döneceğiz… 


Pandeminin çıkış nedenleri ile ilgili komplo teorilerine itibar etmemekle beraber sistemin artık istediği coğrafyada epidemik durumu sürdürüp, azaltıp artırabilecek tıbbi, teknolojik ve hatta kişisel veriye sahip olduğunu düşünüyorum.

Afganistan özelinde yaşanan büyük geri sıçrama gelmekte olan Neo-feodalizmin sadece fiziki bir deney sahası, Brexit sonrası İngiltere merkezli politikaları takip edin, Afgan ekonomisi açısından İngiltere'nin en büyük "satın almacı" olduğu bilinir; Haşhaş tarladayken alınır…

Yavaştan şu simülasyon konusuna girmekte yarar var yoksa konu dağılmaya çok uygun… 


Bildiğimiz emek/değer iktisadı üzerinden oluşan zenginliği bölüşmeyen(!) bir sermaye düzeninden devletlerin salt kolluk gücüne evrileceği bir düzene geçiş arifesindeyiz.

Biliyorsunuzdur, Facebook grubu geçen ay adını "Metaverse" olarak değiştirdi… Universe ve Meta (öte/üst) kelimelerinin birleşimi.

Çok büyük yatırımlarla kurulmakta olan yeni(!) dijital bir dünyada herkese! İkinci bir benlik oluşturulacak.

Büyük markalar bu simülasyonda yer almak için büyük yatırımlar yapıyorlar; çünkü bu sanal alemin bir özelliği var: Her şeyden istediğiniz kadar çoğaltamıyorsunuz!

Bir sanat eserinden bir kişiye, bir mağazadan sokağa kadar her şeyden ancak bir tane bulunabiliyor. Orijinaller Blockchain tarafından tescilleniyor ve kopyalanamıyor...

25 yıl önce cep telefonu nasıl ki herkeste olması gerekmeyen, yabancı bir alet idiyse, 20 yıl önce nasıl ki internet sadece olduğunu duyduğumuz bir şey idiyse ki bugün temel ihtiyaçlarımız haline geldiler; takriben beş yıla kadar bu "yeni alem" de ikinci hayatımız olacak...

Ucundan kenarından internette bir şey satıyorsanız, kripto/coin ile ilgileniyorsanız, NFT yapıyor, alıyorsanız zaten başlamışsınız demektir...

Biliyorum, abarttığımı düşüneceksiniz, "İnsanların başka dertleri var", "mesaili işleri var" diyeceksiniz; ama zaten tam da bu nedenlerle herkes en az bir kere alternatif bir ortamda şansını denemek isteyecektir...

Bugün bildiğiniz aplikasyonların tamamının bir arada olduğu bir ortam düşünün; kopyalanmış şehirlerin sokaklarında şık biçimde dolaşacak, tanışacak, özel donanımlarla sevişecek, hissedecek, politik tartışmalara, konserlere katılacak, sanat galerileri gezecek ve ne kadar mağaza orada şube açmışsa alışveriş yapabileceksiniz!

Hangi parayla? Mining ile! Coin'leriniz kartınıza yüklenecek ve sanal mağazadan, marketten aldıklarınız yarım saate kapınıza teslim edilecek... İnsanlar oyun oynamayacak, oyunun içinde yer alacak.

Gerçekte asgari ücretle çalışan birinin sanal profilinde yarattığı avatarıyla milyon coin'ler kazandığı kent efsaneleri, yani sanal kent efsaneleri arttığında gerçekte ortalama diyebileceğimiz birinin orada ne kadar popüler birine dönüştüğü anlatılınca katılım hızına inanamayacaksınız...

Bugün mesajlaşma uygulamalarını nasıl ücretsiz kullanıyorsanız (nedense?) aynı şekilde bu simülasyonda olmak için de ücret ödenmeyecek ve unutmayın, kural basit; Ürüne para ödemiyorsanız ürün sizsiniz!


Evet, bu paralel ekonomidir! Para basma yetkisinin ilgasıdır.. Ama gerçek hayat tatsız gelmeye başlamışsa halklara, birinci gerçeklik orası haline gelebilir.

Evet, "Henüz dünyada ilkel toplumlar, çocuk işçiler vb varken bir/iki milyon bunu oynasa! Ne olur ki?" diyorsanız derhal gelmekte olanı görün...

Politik arkadaşlara şöyle izah etmeye çalışayım: Bizim Karl'ın kapitalizm eleştirilerini, gelmekte olan burjuva düzenine dair tespitlerini yazdığı yıllarda sosyal medya olsaydı ve bunları mesela Twitter'dan paylaşsaydı gelecek tepkileri bir düşünün...

"Abi daha dünyanın yarısı köleci toplumdan feodalizme geçmedi sen kapitalizmi gördün, eleştirdin, çürüttün, yerine proletarya diye bir şey koydun, sosyalizmi kurdun, onu da aşıp komünizme vardın… Valla helal olsun", "Adam uçmuş beyler lol" filan :)

Ve fakat bugün bakınca kapitalizm tespitlerinde haklı çıktı mı? Sonuna kadar..


Bakmayın sokakta hala "Çıkar telefonucular" olduğuna, distopyaları karıştırmayın…

Siyasi partilerin bir haber portalı olması gerektiği fikrine 20 yıl önce yabancı olan, burun kıvıran bizler bu defa geleni görmeliyiz, komplocu yaklaşıma kapı aralama pahasına bir konuya değinip bırakacağım:

Simülasyon, gerçeğinden daha eğlenceli bir hayat haline geldiğinde gerçeğin aslında başka bir evrenin simülasyonu olabileceği fikri yayılacak…

Spiritüelizm hikayesi bu yüzden şimdiden aşırı pompalanıyor... Simülasyonda keyifle çalışan(!) yığınlar dev şirketlere para kazandırırken o devletsiz, mahkemesiz ve sendikasız ortamda kim, neyi denetleyecek?

Şu anda bile dünya genelinde yasalar yetersiz, şirketler lehine ve veri koruma, vergilendirme konusunda çok geri veya isteksiz... 


Tamam, yaklaşan distopyanın gen teknolojisi, 3D organ üretimi teknolojileri ve başka kısımlarına şimdilik değinmeyeceğim; yoksa işin politik ekseni kayar.

Ama şu cümleyi ortaya bırakayım, anlayan alır:

Matrix'ten çıkabilmek için Matrix'te olduğunu bilmen gerekir! Ya bilmiyorsan? :) 

Küçük bir ihtimal olarak "data vergisi" gibi bir fon oluşturulup toplu kıyımlar yaşanmaması için bu fon yoksullara ölmeyecekleri kadar bir miktarda dağıtılabilir.

Fakat köpekbalığı yüzgeci çorbasına yaşayan köpek balığından daha fazla kıymet veren, bilmem ne ağacından yapılan eşyaya o ağacın canlısından daha fazla değer biçen, hayvanın kürkünü yaşayan hayvana tercih eden kapitalizmin dünyanın içinde bulunduğu ekonomik ve ekolojik herhangi bir sorununa çözüm bulma ihtimali olabilir mi?

Ondan evrilen herhangi bir yeni düzen de çözemez.

Engels, hala haklı:

Çağdaş devlet, biçimi ne olursa olsun, aslında kapitalist bir makinedir. Kapitalistlerin devletidir, toplam ulusal sermayenin ideal somutlaştırılmasıdır.


Paranın değişim aracı olarak üründen metale, metalden kağıda ve kağıttan dijitale dönüşüm hikayesi sermaye yasalarını iktisadi olarak değiştirmiyor! 

Sola dönersek…

Türkiye özelinde üçüncü ittifak tartışılabilir tabi... Ve o da dördüncü ittifakı doğurur…

Türkiye ve dünya genelinde sol biraz namus belasına çalışıyor, iyi ki de çalışıyor ama sorun başka...

Uygulanmış sosyalist ve sosyalizan deneyimleri düşündüğümüzde bugün (bir teşbih olsun) aslında halka bir dönem iyi giden ama arızalanmış ve arızası giderilmemiş bir arabayı pazarlamaya çalıştığımızı söyleyebiliriz, söyleyelim ki onaralım...

Sosyalizmin bir rejim sorunu var, en basitinden tekrar kuvvetler birliğine dayalı bir idari rejime halkın teveccüh gösterme ihtimali yoktur.

"Arabada aslında sorun yok da hava yağışlı, yol bozuk, diğer sürücüler hatalı" vb. diyenler politik dogmacılıkla malüldürler…

İnsanlığın kolektif aklına ve tarih hafızasına güvenmek durumundayız...


Bir diğer husus ise ekonomi! Geçmişte ekonomik bağımsızlık için mücadele ettik, haklı bir mücadeleydi.

Kapitalist olmayan ekonomik bir kalkınma modeli olarak kamuculuk üzerinde direttik, uyguladık, büyük işler çıkardık büyük insanlık ailesi olarak.

Lakin artık "ekonomiden bağımsızlık" için mücadele etmeli, yollarını geliştirmeliyiz ve ironik olarak bunu önce iktisatçılar çözmeli... 

Distopyanın karşısına ütopya ile çıkabilirsiniz, insanlık olarak bu yüzyılda hala ekonomiye endeksli bir yaşam biçimini hak etmiyoruz, şiddetle reddetmeliyiz..

Gerçekte veya simülasyonda insan varsa umut vardır, oradaki "yeni hayata" karşı direnen "sahiciler" de çıkacaktır.

"Gerçek şeyler yaşayıp, ölmek istiyoruz" diyen isyancılar...

Sahici hayatı bugünden örgütlememiz gerekiyor ve bunun nasıl olacağını da bilahare yazacağım ama tüyo vereyim: 

Toprakla bağınızı kuvvetlendirin! 

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU