Bir revizyonun ve bir fikrin doğum arifesinde olmamız...

Tarkan Konar Independent Türkçe için yazdı

Görsel: Forbes

2021'in geçtiğimiz distopik yılı aratmaması dileklerimizi yinelemekte sakınca yok ama... İyimser/gerçekçi olmak adına sahici tahlillere ihtiyacımız olduğu açık.

100-150 yıl öncesinin ve ikinci paylaşım savaşının güçler dengesine göre biçimlenmiş olan dünya siyasi haritasının yeni bir biçimlenişin arifesinde olduğu görülüyor. Kartlar yeniden karılacak; ama yeni araçlar ve dengelerle dağıtılacak. 

Eko-sistem, piyasalar, nüfus, pandemi gibi majör başlıklar üzerinden de rahatça görülebiliyor ki kapitalizm mevcut haliyle sürdürülebilir değildir.

Bu yazıda anlatılmak istenen, kapitalizmin ne kadar tıkandığı değil bizzat bu gerçeğin farkında olan küresel güçlerin bu gerçek karşısında atacakları adımlardır.

Bu yazı kapitalizmin kendi revizyonuna nasıl hazırlandığına ilişkin bir "2021 politik kehanetleri" yazısıdır, diyebiliriz...


Yazının kendi sonundan spoiler vererek, "küresel egemenler önümüzdeki 20 yılı devlet kapitalizminden şirket kapitalizmine geçiş süreci olarak tahayyül etmektedir" diyebilirim.  

Bir tür ultra kapitalizm çağını önlerine revizyon planı olarak koymuş durumdalar. 20'nci yüzyılda kendine güvence, SSCB'ye karşı kalkan, başka devletleri sömürmek için demir yumruk, içeride asayiş, sosyal haklar ve adalet talepleri için bürokratik tampon olarak içini boşaltıp, tasarlayıp ihtiyaç duyduğu devlet olgusu (sosyal devlet bile değil, sadece devlet) sermaye için tasfiye edilmesi gereken ayak bağı haline gelmiştir.

Kendini dikensiz gül bahçesinde hisseden küresel burjuvazi o kadar güçlenmiş ve şımarmış durumda ki anayasalar, yerel parlamentolar, mahkemeler, sosyal güvenlik sistemleri, sendikalar gibi tüm olguları devlet ile ilişkilendirip tasfiye etmenin ancak kapitalizmi revize edebileceğine, ömrünü uzatabileceğine inanıyorlar.

Aslında sınıflar mücadelesinde emekçiler lehine sonuçlanmış cumhuriyet, sosyal devlet, sosyalizm gibi tüm kazanımlara sondan başa doğru sırayla ideolojik sıcak/soğuk savaş açılmış ve devlet fikrinin kendisine kadar gelinmiştir.

Bu revizyon için önümüzdeki 20 yıl klasik savaş araçları değil, iletişim, siber saldırılar, virüsler, tohum tekelleri, içilebilir su, enerji, sağlık sistemi veri tabanı gibi araçlar kullanılacaktır.

Haritanın 2050'ye kadar bitmesi hedeflenmektedir. Hayatta kalan devletler temsili yapılar olacaktır. 


Hayvanlı laboratuvar deneyleri ve insanlık tarihindeki utanç dolu deneyler (özellikle Nazi iktidarında) gösterdi ki bir oda veya kafes içine kapatılan aynı türden iki canlıya giderek azalan biçimde yemek verilmesi, işkencenin, şokların artırılması, maalesef aralarında dayanışmayı artırmayıp hayatta kalma güdüsü ve şiddetin normalleşmesi nedeniyle güçlü olanın diğerini öldürdüğü sonuçlar vermiştir.

İstisnai örnekler olacaktır elbette; ama genel olarak politize olamayan toplumlar gelişmeler karşısında kendi içinde güçsüze, kadına, çocuğa, hayvana hatta ağaca karşı şiddete yönelecektir.


Kol emeğine ihtiyacın azalması, freelance (serbest) kafa emeği, fosil yakıt tüketiminin çevreci teknolojiler nedeniyle(!) 2040 yılına kadar tamamen sonlandırılması protokolleri (ki bu Arap coğrafyasına Petro-dolar akışının durması ve yoksulluk nedeniyle devasa mülteci akınları demek), tarım ve tohum tekelleri, devletin para basma tekeline karşı sanal paraların reelde de kullanılmaya başlanması, uzaya araç gönderimini artık şirketlerin yapıyor olması, 3D gıda üretimi, 3D organ üretimi, ABD Ordusu başta olmak üzere özelleştirme ve ihaleler ile "savaş sektörünün" güvenlik şirketlerine ve özel silah sanayiine bırakılması (ki bu şirketler kendilerine pazar açmak için terör lobisine! ihtiyaç duymaktadır. Blackwater şirketi 20 bin paralı askeri ile en bilinenlerinden. Arap Baharı ile artık gün yüzüne çıktı ki dünyada 70 bine yakın silahlı, paramiliter güç herhangi coğrafyada herhangi inanç veya ideoloji adına savaşmaya hazır olarak mobil durumdadır. Zaten bir şirket neden satamayacağı silahı üretsin ki, nasıl kar edebilir?) ve çarpanı çok hızlı büyüyen gelişmeler neticesinde sert bir "sınıf kırım" yaşanacağını; sınırlar ve sınıflar arası geçişin neredeyse imkansızlaşacağını, gıda ve suyun en büyük zenginliğe dönüşeceğini öngörebiliriz. 


Bu revizyona karşı direnç gösteren devlet geleneğine sahip ülkeler (Rusya, Çin, İran vb.), politik kitleler, gruplar, klikler de olacaktır elbette ancak "yeni" olan fikir kaçınılmazdır (maalesef).

Şirket kapitalizmi dirence rağmen hayata geçecek ve bir kısım, "zaten devlet aygıtı kötüydü" diyerek hemen gelmekte olanı güzelleyecek, diğer kısım ise kendini devlet ile aynı tarafta bulacaktır.

Çünkü bir mücadele ekseni ve o eksende taraflaşma kim tarafından dayatılıyor, tasarlanıyorsa kazananı da o olur. Şirket kapitalizmi dizginlerinden boşanmış sermaye diktatörlüğüdür. Ancak karşısına "eskiyi" savunarak çıkan hiçbir duruşun da şansı yoktur.

Gelmekte olan devletsiz diktatörlüğü durdurabilecek yegane güç karşıt bir fikirdir! Zira kitleleri fikir örgütler… Gerçekliği olan, sürdürülebilir, alternatif bir fikir (kanımca ve umut ediyorum ki insanlık bu fikri bulmanın da arifesindedir).

Muhalefetin daha çok toplantı, paylaşım, bildiri veya miting düzenleyerek güçlenebildiği modeller 2000 ile beraber geride kalmıştır. 


Tarım kooperatifleri, aracısız üretim/dağıtım ağları, açık kaynaklı yazılım denemeleri, tohum paylaşım grupları, sivil savunma organizasyonları, mülteci yardım inisiyatifleri, alternatif sanat çalışmaları vb tüm çabalar yöntem olarak pre-Marxizm örnekleri gibi olmakla beraber bu arayışın en önemli adresi olacaktır.

Kendi aralarında koordine olmaya başladıklarında sürdürülebilir, alternatif yaşam olmaya başlayacak ve insanlara güncel, hemen bugün bir çare olarak gelişmeye başlayacaktır. 


Solun ayrışacağı nokta ise burada belirginleşiyor, geleneksel Marxist/komünist partiler Marxizm'in haklılanması ile kendilerini sol siyasetin ideolojik sigortası gibi görürken güncele dair alternatif olmaktan çıkıp depolitize olmaktadır.

"Devleti sönümlendirmek için" yola çıkmış bu partilerin büyük kısmı devletçi tarafta pozisyon alacaktır; ancak bazıları yukarıda sözünü ettiğim alternatif arayışlar ile buluşmayı başarıp haklı! olmaktan öte güncel politika üretmeye başlayacaklar.

Bu örneklerde pre-Marxist deneyler kendini ideolojik olarak post -kapitalist bir akılla buluşturabilir. Zaten bunun başarılamadığı durumda söz ettiğim anti-kapitalist arayışlar "yeni düzen" tarafından "yeni solculuk" olarak hızla kapsanacak, dizayn edilecektir.

Devletsizliği özgürlük sanrısı olarak anlatacak, Orwell'den bol alıntı yapıp kimlik siyasetini eksene yerleştirecek. Bunun işaretlerini çok net olarak Netflix çizgisinde görebiliriz.

Örneğin; holokost ile yaşanan acılara değinip kimlikleri öne çıkarmak var; ama sınıf mücadelesine, partizan direnişlerine değinmek yok… Al Jazeera nasıl ki Arap Baharı'nın medyası görevini gördüyse bu sürecin medyası da hızla belirecektir. 


Olacaklara dair anlattıklarım içinde iki noktaya itiraz gelebilir;

Birincisi, saydığım alternatif yaşam alanlarının, kooperatiflerin aslında pek güçlü örnekler olmadıkları ki doğrudur lakin ihtiyaç arttığında örnekler ve sayılar inanılmaz çoğalacaktır.

İkincisi ve daha önemlisi, bu revizyonun geçiş sürecinde iktisadi olarak arz/talebin nasıl yönetileceği. Yani yoksullaşan dev kitleler bir sınıf kırıma uğradığında burjuvazinin üretimini satın alamadığında ne olacağı!

Bu noktada şunu söylemek gerekir ki sistemin süzgeç delikleri o kadar genişleyecek ki zaten bugün orta sınıf olanların çoğunluğu emekçi saflara, sermayedar olanların çoğunluğu orta sınıf saflarına düşecek ve kısa sürede arz azalacak, fiyatlar artacak, küresel burjuvazi sınırsız biçimde birbirine lüks tüketim satarak bir tür "kapalı devre ekonomi" oluşturacak. 


Kapitalizm pandemiyi kendisi üretmedi ama sonuçlarını muhakkak "yeni planı" lehinde kullanacaktır, mutasyon, aşı vb enstrümanlarla bölge ve ülkeye göre pandeminin ekonomik etkilerini serleştirip gevşeterek yeniden haritalandırmayı deneyecektir.

Evet, biten sosyal haklar, artan işsizlik, kölelik düzeyinde işçilik ücretleri, virüsler, kötü beslenme sonucu maksimum 50 yıl içinde azalmış nüfus ile "kapitalist ekolojik yenilenme" gerçekleştirmek, ortak akla sahip bir küresel kolonyalizmdir. 


Kapitalizmin revizyonu merkezi/ortak akıl tarafından planlanmakta, gelişmeler belli bir perspektifle yönetilmektedir. Karşıt güçler aynı ortaklığa/koordinasyona sahip değiller.

Fikren aklı ortaklaştırmak bunca uluslararası aktör arasında adeta imkansızdır; çünkü karşıtlar maddi bir çıkar ortaklığına sahip değiller.

Ancak mecbur kalınca ortak bölenlerin en büyüğü olan "hayatta kalma" dürtüsü ile aklı birleştirip dayanışmayı örgütleyecek örnekler de çoğalacak ve anti-kapitalist, sürdürülebilir, ekonomiden bağımsız! eko-toplumcu pratikler artacaktır, umut buradadır.

Şimdiden uluslararası toplantı, konferans, kampları, workshopları online olarak ve pandemi bitimi yüzyüze organize etmek, aklı ortaklaştırmaya çalışmak, koordinasyonun temellerini atmak gerekir.

Halihazırda yürüyen benzer işlerin çoğu, çok iyi niyetli olmakla beraber bir akıl ortaklığını değil tam tersine "herkes kendi derdine, gündemine odaklansın" halini temsil ediyor. 


Yazının sonuna doğru Türkiye özelinde konuşmak gerekirse; ülkesini, insanını seven herkesin yapabileceği en iyi şey tarım, hayvancılık (kısmen), arıcılık gibi çalışmalara, bunların planlı dağılımına katkı koymak, yeşilini korumak olabilir.

Endüstri toplumu geride kaldı, yakalanamaz, yatırımı amorte edilemez, yapay zeka ve insansız fabrikalar bu alanı ele geçirdi. Erken kapitalistleşmiş olan toplumlar da işleri periferiye taşere ederek (know how'ı tekellerinde tutarak) bu yapıdan çıkıyorlar. 

Küresel egemenler önümüzdeki 20 yılı devlet kapitalizminden şirket kapitalizmine geçiş süreci olarak tahayyül etmektedir, dayatılan taraflaşmaya sıkışan, önüne konulan gündeme muhalefet ederek (neye karşı siyaset yapacağı bile karşıtınca belirlenen) gündem belirleyemeyen, özgün bir fikri ve pratiği olmayan herkes kaybedecektir ama kurtarıcı yine en sıkışılan noktada kendini bir politik mezarlığın toprağında üretecektir şüphesiz.  

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe’nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU