Her yıl on binlerce öğrencinin lise ve üniversite tercih listesi hazırladığı bu dönemde, tercihler yalnızca bir okul ya da bölüm seçimi değil; aynı zamanda bir yaşam rotası, bir gelecek senaryosu anlamına gelmektedir.
Toplumun önemli bir kesimi tercihlerde "üniversite diploması"nı tek hedef haline getirirken; mesleki ve teknik eğitim gibi stratejik alanlar ya yeterince tanınmamakta ya da hâlâ geçmişe dayalı önyargılarla geri plana atılmaktadır.
Yüzyılın dinamik üretim yapıları ve hızla dönüşen iş gücü piyasaları, klasik bilgi tabanlı yaklaşımların ötesinde, uygulama becerisine dayalı yetkin insan kaynağına olan ihtiyacı giderek artırmaktadır.
Bu bağlamda, mesleki ve teknik eğitim (MTE), uzun bir süre boyunca akademik kariyer odaklı sistemlerin gölgesinde kalmış bir alan olmaktan çıkarak, hem ekonomik kalkınmanın hem de toplumsal istikrarın kritik bir anahtarı haline gelmiştir.
Artık "aranan eleman" kavramı, yalnızca özel sektörün pratik terminolojisine ait bir tanım değil; eğitim politikalarının merkezinde yer alması gereken stratejik bir insan kaynağı ifadesidir.
fazla oku
Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)
Bu makale, MTE'nin mevcut konumunu, potansiyelini ve gelecekteki rolünü çok boyutlu bir perspektiften değerlendirmeyi amaçlamaktadır.
Özellikle insan sermayesi teorisi ve işgücü piyasası segmentasyonu teorisi gibi yaklaşımlar çerçevesinde, MTE'nin bireysel ve ulusal kalkınmadaki yerini tartışacağız.
Geleneksel olarak, beşeri sermayenin artırılması yoluyla ekonomik büyümeyi hedefleyen insan sermayesi teorisi, günümüzde nitelikli becerilerin geliştirilmesini temel almakta ve MTE'yi bu bağlamda merkezi bir aktör olarak konumlandırmaktadır.
Öte yandan, işgücü piyasasının farklı kesimlerindeki fırsat eşitsizliklerini açıklayan segmentasyon teorisi, MTE mezunlarının ikincil işgücü piyasalarındaki dezavantajlı konumunu değil, aksine birincil piyasalara erişimdeki potansiyel avantajlarını ve bu algının nasıl dönüştürülebileceğini analiz etme ihtiyacını ortaya koymaktadır.
1. Mesleki eğitim ve nitelikli istihdam
Mesleki eğitim, bireylere belirli bir mesleği icra etmek için gerekli olan bilgi, beceri ve tutumları kazandırmayı hedefleyen eğitim türüdür.
Güncel saha verileri ve ulusal istatistikler, mesleki ve teknik Anadolu liselerinden mezun olan bireylerin, pek çok lisans mezununa kıyasla daha kısa sürede istihdama geçtiklerini açıkça ortaya koymaktadır.
Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verileri ve çeşitli sektör raporları, özellikle organize sanayi bölgeleri, teknoloji atölyeleri ve belirli hizmet sektörlerinde MTE mezunlarına yönelik işgücü talebinin önemli ölçüde arttığını göstermektedir.
Bu durum, nitelikli istihdamın önemini vurgulamaktadır. Nitelikli istihdam, sadece bir işe sahip olmak değil, aynı zamanda o işin gerektirdiği beceri setine sahip olmak ve katma değer yaratabilmek anlamına gelir.
MTE mezunları, yalnızca bir lise diplomasıyla değil; aynı zamanda işyeri açma belgesi, teknisyen unvanı ya da ustalık belgesi gibi somut yetkinliklerle mezun olarak doğrudan üretim ve girişimcilik kapasitesi kazanabilmektedirler.
Bu yönüyle MTE, salt bir diploma edinimi değil; bireylere yaşamsal bir beceri seti ve mesleki yeterlilik kazandıran stratejik bir süreçtir.
Bu durum, özellikle genç işsizliğin yüksek olduğu ülkelerde, MTE'nin istihdam edilebilirliği artırma ve nitelikli işgücü açığını kapatma potansiyelini pekiştirmektedir.
2. Çalıştay önerisi: Yapısal dönüşümün temellendirilmesi
Mesleki ve teknik eğitim, küresel çapta yaşanan dijitalleşme, yapay zekâ entegrasyonu, otomasyon ve yeşil dönüşüm gibi makro trendlerle birlikte büyük bir yeniden yapılanma ihtiyacı içindedir.
Eğitim sisteminin mevcut içerikleri, her ne kadar reformlarla güncellenmeye çalışılsa da iş dünyasının hızla dönüşen taleplerine eş zamanlı ve bütüncül yanıt verme kapasitesini artırmak elzemdir.
Bu dönüşüm sadece müfredat revizyonlarıyla sınırlı kalmamalı; öğretmen niteliği, fiziki altyapı, sektör iş birlikleri ve yönetişim modelleri açısından da kapsamlı bir vizyon geliştirilmelidir.
Bu vizyonun çok paydaşlı bir yaklaşımla temellendirilmesi amacıyla geniş katılımlı bir ulusal çalıştay düzenlenmesi elzemdir. Bu çalıştayda;
- Eğitim programlarının içerik ve yapısal niteliği: Endüstri 4.0 ve Toplum 5.0 gereksinimlerine uygun olarak müfredatın modülerleştirilmesi, esnek öğrenme yollarının oluşturulması ve disiplinlerarası yaklaşımların entegrasyonu.
- İşgücü piyasasının güncel ve öngörülen talepleri: Sektörlerin gelecek 5-10 yıllık ihtiyaç analizlerinin yapılması, meslek standartlarının güncellenmesi ve yeni nesil mesleklerin tanımlanması.
- Dijitalleşme ve çevresel sürdürülebilirliğe uyum: Yeşil becerilerin, dijital okuryazarlığın ve siber güvenlik bilincinin tüm programlara entegrasyonu.
- Mezunların istihdam, ücret, girişimcilik ve sosyal güvence koşulları: Mezun takip sistemlerinin kurulması, ücret beklentileri ile piyasa gerçekliğinin uyumlaştırılması, KOBİ'lerin MTE mezunlarına yönelik teşvik mekanizmalarının oluşturulması.
Bütüncül bir yaklaşımla ele alınmalı ve ortak akla dayalı bir strateji belgesi ortaya konmalıdır.
Bu strateji belgesi, MTE'yi yalnızca bireysel kariyerin değil, aynı zamanda ulusal kalkınmanın ve bölgesel rekabetçiliğin de motor gücü haline getirecektir.
Bu yaklaşım, eğitim sistemlerinin esnekliğini ve adaptasyon yeteneğini artıran modern eğitim paradigmalarıyla da uyum içindedir.
3. Dijital dönüşüm ve üretim toplumu için teknisyenlik
Küresel ekonomide yaşanan dijital dönüşüm, geleneksel üretim modellerini radikal bir şekilde değiştirmektedir.
Yapay zeka, otomasyon, nesnelerin interneti (IoT) gibi teknolojiler, üretim toplumu yapısını yeniden tanımlamaktadır.
Bu yeni paradigmada, sadece teorik bilgiye sahip olmak yeterli değildir; aynı zamanda bu teknolojileri uygulayabilen, sorun çözebilen ve yenilikçi süreçlere adapte olabilen teknisyenlere olan ihtiyaç artmaktadır.
MTE, bu dönüşümün merkezinde yer almalıdır. Geleneksel mesleklerin dijitalleşmesi ve yeni nesil mesleklerin ortaya çıkmasıyla birlikte, teknisyenlik kavramı da evrilmektedir.
Artık teknisyenler, sadece makine başında çalışan değil, aynı zamanda sistemleri tasarlayan, optimize eden, veriyi analiz eden ve dijital süreçleri yönetebilen profesyonellerdir.
Bu nedenle, MTE müfredatları, bu dijital yetkinlikleri kazandıracak şekilde güncellenmeli, öğrencilere kodlama, robotik, veri analizi ve siber güvenlik gibi alanlarda derinlemesine eğitim verilmelidir.
Türkiye'nin küresel rekabette öne çıkabilmesi için, güçlü bir teknisyen kadrosuna sahip olması ve üretim toplumunun ihtiyaç duyduğu insan kaynağını sürekli olarak beslemesi hayati önem taşımaktadır.
4. Algı yönetimi ve kalkınma ekseninde mesleki eğitimin saygınlığı
Ne yazık ki, mesleki ve teknik eğitim mezunları ve kurumları, toplumsal algı bakımından hala dezavantajlı bir konumda yer almaktadır.
Popüler kültürde "alay" konusu edilmek, sosyal medyada karikatürize edilmek, bu gençlerin değerini gölgelemekte ve MTE'ye yönelik tercih edilme oranlarını doğrudan etkilemektedir.
Bu durum, eğitim sosyolojisinde statü hiyerarşisi ve kültürel sermaye kavramlarıyla açıklanabilir; yüksek öğrenime verilen toplumsal prestij, MTE'nin değerini gölgelemiştir.
Oysa Almanya örneği, kalkınmanın temelinin yalnızca üniversite değil, aynı zamanda nitelikli mesleki eğitim olduğunu açıkça göstermektedir.
Almanya'nın dual eğitim sistemi, öğrencileri hem okulda teorik bilgiyle donatırken hem de işletmelerde pratik deneyim kazanmalarını sağlayarak, işgücü piyasasının ihtiyaç duyduğu yüksek nitelikli teknisyen, usta ve ara kademe uzmanları yetiştirmektedir.
Bu model, MTE'nin toplumsal saygınlığını artırmış ve ekonomik büyümenin temel dinamiklerinden biri haline gelmiştir.
İşgücü niteliği yüksek teknisyen, usta, ara kademe uzman yetiştirememiş bir toplumun dijitalleşmesi de, ihracatı da, üretimi de sınırlı kalacaktır.
Bu noktada, "herkes üniversite mezunu olacak" söylemi yerine, "herkesin bir mesleği olmalı" anlayışı esas alınmalı ve bu anlayış ulusal bir kampanya ile desteklenerek toplumsal bilincin ve algının dönüştürülmesi hedeflenmelidir.
Bu algı yönetimi, MTE'nin hak ettiği saygınlığı kazanmasında ve ülkenin topyekûn kalkınma hedeflerine ulaşmasında kritik bir rol oynayacaktır.
Sonuç: Aranan eleman tanımı istatistikten stratejiye dönüşmelidir
Eğer bir ülkede milyonlarca genç diplomalı ama işsizse, öte yandan binlerce iş ilanı nitelikli eleman yoksunluğundan ötürü kapanıyorsa, bu çelişki eğitim sisteminin acil ve kapsamlı bir yapısal dönüşüme ihtiyaç duyduğunu göstermektedir.
Bu durum, eğitim-istihdam uyumsuzluğu olarak tanımlanan temel bir ekonomik ve sosyolojik sorundur.
Mesleki eğitim, yalnızca işgücü planlamasının değil; aynı zamanda sosyal adaletin, ekonomik sürdürülebilirliğin ve bölgesel kalkınmanın da temel bileşenidir.
MTE, bireylere beceri kazandırarak ekonomik bağımsızlık sağlarken, işletmelerin rekabet gücünü artırır ve ulusal ekonomiye katma değer yaratır.
Dolayısıyla, "aranan eleman" tanımı, sadece insan kaynakları jargonuna sıkışıp kalmamalı; ulusal strateji belgelerine, kamu politikalarına ve toplumsal söyleme kökten yerleşmelidir.
Bu değişim, MTE'nin geleceğini şekillendirmenin yanı sıra, Türkiye'nin ekonomik ve sosyal refahını da doğrudan etkileyecektir.
Ben de bir teknik lise mezunu olarak bu sürecin en güçlü yönlerinden birinin de Millî Eğitim Bakanı Prof. Dr. Yusuf Tekin’in mesleki ve teknik eğitime yönelik sahiplenici, kararlı ve uygulanabilir bir vizyon ortaya koyması olduğunu düşünüyorum.
Sayın Bakan’ın sahaya dayalı, çözüm odaklı ve kalkınma merkezli eğitim politikası anlayışı; mesleki eğitimi, yalnızca alternatif bir eğitim türü değil, Türkiye’nin ekonomik, sosyal ve kültürel kalkınmasında stratejik bir araç olarak yeniden tanımlamaktadır.
Bu vizyonun uygulayıcı kurumlarından biri olan Mesleki ve Teknik Eğitim Genel Müdürlüğü de son dönemde ortaya koyduğu planlama gücü, çok paydaşlı yaklaşımı ve saha odaklı koordinasyon becerisiyle dikkat çekmektedir.
Dolayısıyla, güçlü siyasi irade, stratejik kurumsal yönetişim ve sahayla kurulan nitelikli iletişim ağı sayesinde Türkiye, mesleki ve teknik eğitimi yeniden konumlandırma fırsatını ilk kez bu denli bütüncül biçimde değerlendirme eşiğindedir.
*Bu içerik serbest gazeteci veya konuk yazarlar tarafından hazırlanmıştır. Bu içerikte yer alan görüş ve ifadeler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.
© The Independentturkish