Trump'ın Ortadoğu Özel Temsilcisi Thomas Barrack: Bölgede yeni bir Şam Eyaleti modeli kurulabilir!

Faik Bulut Independent Türkçe için yazdı

Thomas (TOM) Barrack, İsrail'in bölünmüş bir Suriye'den yana olduğunu söylüyor

ABD'nin Türkiye Büyükelçisi ve Başkan Trump'ın Suriye Özel Temsilcisi Thomas (Tom) Barrack, öncelikle Rojava ile Şam arasında zaten iyi gitmeyen ilişkileri büsbütün sabote ederek "Özerk Kürt yönetimine ait sivil-askeri-sosyal bürokratik yapının Şam'daki merkezi hükümetle entegre olmasını" emretti.

Bununla da yetinmedi; PYD-YPG yapılanmasını PKK isimli örgüte bağlayarak, "Her ikisi de terör uzantısıdır" demeye getirip mevcut idari-siyasi yapılanmanın feshedilmesini istedi.

Ayrıca Kürt yönetiminin silahlı kanadı konumundaki Suriye Demokratik Güçleri (SDG) bünyesindeki milislerin cihatçı HTŞ denetiminde, ABD ile Türkiye'nin gözetimi ve yardımlarıyla henüz kurulmakta olan yeni Suriye ordusuna şartsız katılmasını buyurdu.

IŞİD cihatçılarına karşı ortak mücadele eden ABD ile SDG işbirliğinin sona erdirilmesi imasında bulundu.

Amerikan yönetiminin bahsedilen işbirliğine karşılık Kürtlere "Devlet kurma sözü verilmediğini ve buna imkân tanımayacağını" açıkladı.

Bu şartlar altında ve Suriye'nin "tek millet, tek vatan, tek ordu, tek bayrak" şiarına uygun olarak SDG ile HTŞ arasındaki görüşmelere yardım edileceğine ancak uzlaşma olmazsa, bundan da vazgeçileceğine dair birden fazla konuşma yaptı.
 


Barrack emlak tüccarı ve siyaset bezirgânı sıfatına yaraşır bir şekilde Kürtleri açıkça uyardı: "Ya olacak ya olacak!" demeye getirdi.

Bunun üzerine Rojava yönetimi ve bölgedeki Arap aşiretleri ile PYD ve HTŞ yetkilileri arasında karşılıklı söz düellosu başladı.

Şam yönetimi ise Rakka ile Deyrizor yöresine askeri takviye yapıp muhtemel bir cihatçı HTŞ-SDG çatışmasının zeminini hazırladı.

Suveyda'da Arap Bedevileri, HTŞ cihatçıları ve Bedevilerin imdadına koşmak üzere seferber edilen Halep-Deyrizor hattındaki diğer Arap aşiretleri ile Dürzi milisleri arasında ölümcül çatışmalar devreye girince, bu seferlik HTŞ-SDG çatışması ertelenmiş oldu.

Amerikan yönetimi ve yeni Suriye yönetiminin başı Ahmed Şera'yı (Colani) çok beğenip fazlasıyla öven Büyükelçi Thomas Barrack, Beyrut'ta Reuters haber ajansına verdiği röportajda şunları söylüyordu: 

Ahmed Şera politikalarını gözden geçirmeli ve daha kapsayıcı bir yaklaşım benimsemelidir. Aksi takdirde uluslararası desteği kaybetme ve ülkesinin parçalanma tehlikesiyle karşı karşıya kalacaktır. Savaş öncesi ordunun yapısını tekrar düşünmeli; İslamcıların etkisini azaltmalı ve bölgesel güvenlik için yardım talep etmelidir. Beklenen değişiklik hızlıca yapılmazsa Şera bir zamanlar onu iktidara taşıyan itici gücü kaybetme riskine maruz kalacaktır.
 

ABD'nin Türkiye Büyükelçisi ve Başkan Trump'ın Suriye Özel Temsilcisi Thomas (Tom) Barrack
ABD'nin Türkiye Büyükelçisi ve Başkan Trump'ın Suriye Özel Temsilcisi Thomas (Tom) Barrack

 

Tüm olup bitenlere rağmen yine de Colani'den vazgeçilmedi; tam tersine Suudi Arabistan, Katar ve Türkiye'nin de katkılarıyla Ahmed Şera'nın yeniden eğitilip şekillendirilmesi gündeme geldi.

Çünkü Colani başkanlığındaki Suriye'nin Körfez ülkeleri ve İsrail ile ortak tamamlaması gereken yeni bir Ortadoğu projesi ve haritasından söz edilmekteydi.

Bunlardan biri de Osmanlı devrinde geçerlilik kazanıp ünlenmiş Biladi Şam idari modeliydi. 
 

Tom Barrack, Osmanlı mirası Şam Eyaleti" idari modelini savunuyor
Tom Barrack, Osmanlı mirası "Şam Eyaleti" idari modelini savunuyor

 

Emevi ve Osmanlı idari modeline hayranlık

Amerikalı diplomat üstlendiği görev icabı ziyaret edip konuştuğu Lübnanlı yetkililerle şunları paylaştı: 

İkili vazifem var: Bir yandan milyarder bir emlak tüccarı olarak Körfez'deki Arap ülkeleriyle ticari ilişkileri geliştirmek; diğer yandan kritik anlarda Biladi Şam'ın (Suriye-Filistin-Lübnan ve Ürdün'ü kapsayan tarihi Şam Eyaleti) yeniden hayata geçirilmesine ABD'nin tekrar ortak olmasını sağlamaktır. 

Ülkeniz şu anda beka tehlikesiyle karşı karşıyadır. Hızlı hareket etmediğiniz takdirde kaderiniz tekrar Biladi Şam haritası içinde tekerrür edebilir. Ürdün bile Büyük Suriye haritası içinde yer alabilir.


1916 tarihli bölücü "Sykes-Picot Anlaşmasının yol açtığı tahribattan ve bölge insanlarının kendi elleriyle bildikleri sistemi kurmaktan" dem vuran siyaset bezirgânı Barrack, bu seferlik baba dedesinin hatırına olsa gerek "Bazı anlaşmazlıklara rağmen bölgeyi 500 yıl yöneten Osmanlı idaresine" hayranlığını da ifade etti. 

Diplomat Barrack, Ortadoğu genelinde şok etkisi yapan bilinçaltından fırlayan bu sözlerini düzeltmeye kalkıp tevil yolunu denedi ama bu sözler yabana atılır cinsten değildi, hayra alamet hiç değildi. 

Ata yurdu Zahle'den (Lübnan) Amerika'ya göçen Hıristiyan bir ailenin çocuğu olarak Arapçayı çok iyi bildiği; bu sayede Ortadoğulu yetkililerle ve sıradan insanlarla iyi ilişkiler kurabildiği söylenen Barrack, bölgenin geleceğine ilişkin vizyonunu ise şöyle açıklıyor:

Başkan Trump, Suudi Arabistan'ın başkenti Riyad'da (13 Mayıs 2025) şunu söyledi:

‘Ortadoğu için parlak bir gelecek projesi dışarıdan müdahalelerle değil, bölge halklarının kendi çabalarıyla gerçekleşebilir!'

Bu çerçevede Colani'nin başında olduğu yeni Suriye'ye fırsat tanınacak; Amerikan yaptırımları kaldırılacak ve mevcut rejim desteklenecektir!


Barrack, Şam'da görüştüğü Ahmed Şera'ya Emevi hanedanı ile Osmanlının idari tarzına hayranlığını dile getirmişti.

Bu bakış açısı, önceki dönemlerde büyük iç çatışmalar, iç savaşlar yaşamış olan Suriye ile Lübnan topraklarının selamete erdirilmesi için gereken temizliğin yapılmasını öngörüyordu ki, bu da aykırı silahlı/ideolojik hareket niteliğindeki Lübnan'ın tamamen silahtan arındırılmasını elzem kılmaktaydı.
 

Tom Barrack'ın yeni gözdesi Ahmed eş-Şera (Muhammed el-Colani)
Tom Barrack'ın yeni gözdesi Ahmed eş-Şera (Muhammed el-Colani)

 

Biladi Şam Eyaleti (بِلَاد الشَّام)

İngilizce kaynaklarda sıklıkla İslami Suriye diye anılan Şam Eyaleti'nin idari sistemi dört halife, Emevi, Abbasi ve Fatımî halifeliklerinin bir eyaletiydi. 

Arapçada Bilad ul-Şam ismi "sol taraf" veya "kuzeyin toprağı" anlamına gelir.

Hicaz (Batı Arabistan) halkının bakış açısıyla bu isim verilmiştir ki; onlar kendilerini yükselen güneşe dönük görüyorlardı ve Suriye bölgesi sol taraflarında, el-Yeman ise sağ taraflarında yer alıyordu. 

Biladi Şam kabaca Müslümanlar tarafından 634-647 yılları arasında fethedilen Bizans Doğu Piskoposluğuna karşılık geliyordu.

Emeviler döneminde (661-750) Halifeliğin metropolüydü.

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

Eyaletteki farklı yerler Emevi halifelerinin ve prenslerinin merkezleri olarak hizmet ediyordu.

Biladi Şam ilk olarak Müslüman fethinin ardından Halife Ömer tarafından 637 ve 640 yılları arasında Şam, Hums, Ürdün ve Filistin ( Filistin ) olmak üzere 4  ecnad (tekili jund-garnizon eyalet) halinde organize edildi.

Biladi Şam, Suriye bölgesinin alanını kapsıyordu ve günümüz Suriye, Lübnan, Ürdün ve Filistin ülkelerine ilaveten günümüz Türkiye'sindeki Hatay, Gaziantep ve Diyarbakır bölgelerini de içeriyordu.

Batıda Akdeniz ve doğuda Irak'a doğru Suriye Çölü il sınırlıydı. 

Öte yandan Şam Eyaleti fikriyatı, bölgedeki son imparatorluk sayılan Osmanlıdan AKP ve Türk-İslam Sentezini benimseyen hemen her siyasi-ideolojik kesimde biraz nostalji, biraz romantizm, biraz da jeopolitik hesaplara dayalı yayılmacı politikalara işaret eder.

Başkanı Trump'ın nasihatleri doğrultusunda Türkiyeli üst düzey yetkililerle fikir teatisinde bulunan Büyükelçi Thomas Barrack, "Şam Eyaleti İdari Modeli" alternatifine ikna olmuş veya edilmiştir. 

Dikkat edilirse Rojavalı Kürtlerin Şam yönetiminin ordusu ve bürokrasisi içinde "tek vatan, tek devlet, tek ordu, tek bayrak" şiarı gereğince tümüyle entegrasyonu istenmektedir.

Bir anlamda Amerikan modeli melting pot (Eritme kazanı; farklı unsurları "birlikte eriterek" uyumlu bir bütün hâline getirip ortak bir kültürde daha bütünsel hale gelen heterojen bir toplum inşa etmek) bölgede uygulanması düşünülüyor. 

Asimilasyondan yana olan ve yüzyıllardır bu tatbikatı yapan Türkiye'deki egemen sınıflar ve bilhassa Türk-İslamcı kesimler, iki getirisinden ötürü buna dünden razılar:

  1. Suriye'deki Kürtler cihatçılığı esas alan Şam yönetimine katılıp Suriye Arap toplumuyla kaynaşacak; böylece Türkiye açısından güneyden gelmesi muhtemel bir "bölücü tehlike" ortadan kalkmış olacak.
     
  2. Türkiye, şimdilerde sıkı sıkıya sarılıp sahiplendiği Suriye yönetimi aracılığıyla Lübnan, Filistin, Suriye ve Ürdün'ü kapsayan bölgenin süper devleti; Kürtler dâhil oradaki farklı etnik ve inanç topluluklarının hamisi rolünü üstlenmiş olacaktır. 

Peki, Biladi Şam Eyaleti planı mümkün müdür? 

Bizce değildir; çünkü Filistin, Lübnan ve Suriye'de birden fazla irili ufaklı aktör vardır.

Her birinin hesabı, diğerine uymayabilir.

Kaygan ve oynak zeminde konumlamalar her zaman değişip zıddına dönmeye mahkûmdur. 
 

"Biladi Şam"da Osmanlı iktidarı ve yerel güçler hakkında bir kitap
"Biladi Şam"da Osmanlı iktidarı ve yerel güçler hakkında bir kitap

 

Dönüşüm sürecinde aktörlerin değişken ve zıt taktikleri

Katar ve Türkiye'nin bölge politikalarını destekleyen bir Arap gazetesi konuya ilişkin uzunca değerlendirmiş.

Birlikte okuyalım ancak makale yazarının tarafsız değil sübjektif olduğunu ve üstü kapalı Ankara siyasetlerine destek verdiğini de unutmayalım:

Mesela Suveyda'daki son olaylar, bir şeyle uyuyup başka bir şeyle uyanan bir bölgede kendini gösterdi. Olaylardan birkaç gün önce, Azerbaycan'ın başkentinde Şam ve Tel Aviv heyetleri arasında görüşmeler yapıldı. Suriye tarafı, İsrail tarafına Savunma Bakanlığı ve İçişleri Bakanlığı güçlerinin Suveyda'ya girmesi gerektiğini bildirdi. 

Ancak sonraki gelişmeler, cevabın muğlak veya yanlış yorumlanmaya açık olabileceğini ortaya koydu. Suriye Devlet Başkanı Ahmed Şera, Donald Trump'ın İsrail ve Suriye arasında yaşandığını söylediği 'yanlış anlaşılmaya' ve belki de hem Amerikalıların hem de İsraillilerin hazırlamakta usta olduğu 'tuzağa' düştü. 

Bakü'de yaşananlar zamanla ortaya çıkacak ve en azından Amerikan tarafında planlanan yoldan 'belirli bir sapmaya' neden oldu. 

Trump, Suudi Veliaht Prensi Muhammed bin Selman ile Türkiye ile Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın himayesinde Riyad'da Şera ile görüştüğünde, en geniş kapıdan uluslararası koruma sağlayan Suriye'ye yönelik yaptırımları kaldırarak yeni yöneticilere istikrarlı bir devlet kurma fırsatı vereceğini açıkladı. 

Trump'ın gözü Şam'ın İsrail ile İbrahim Anlaşmalarına katılmasındaydı. Gelecek Eylül ayında, BM Genel Kurulu ile aynı zamana denk gelecek şekilde, A.  Şera ve Binyamin Netanyahu'nun Trump'ın da katılımıyla New York'ta veya Beyaz Saray'da bir araya geleceği yönünde güçlü söylentiler dolaşıyordu.

 

(Londra merkezli Katar gazetesi El Quds El Arabi'nin konuya ilişkin uzun yorumunun tamamı için şu linke bakınız: https://www.rupelanu.org/sykes-picottan-davut-koridoruna-yeni-orta-dogunun-dogum-sancilari-mi-32533h.htm, 20 Temmuz 2025)
 

Barrack, Suriye-İsrail görüşmelerine arabulucuk yapıyor
Barrack, Suriye-İsrail görüşmelerine arabulucuk yapıyor 

 

Saint Joseph Üniversitesi Siyaset Bilimi Enstitüsü Müdürü Dr. Sami Nadir'e göre:

Suriye'deki güncel olaylar, İsrail ve Türkiye arasındaki jeopolitik sınırların belirlenmesini temsil ediyor. 

Bunun yansımaları, bölgenin iki kilit oyuncusu oldukları için bölgeyi etkileyecektir. Etki alanları için jeopolitik sınırların belirlenmesi henüz kesinleşmedi ve dinamikleri hala ortaya çıkıyor. 
Belirleneceği parametreler kesinlik kazanmadı; bu sayede ortaya çıkacak devletlerin şeklini, sınırların nasıl olacağını ve Sykes-Picot Anlaşması kapsamında kalıp kalmayacaklarını veya yeni sınırların ortaya çıkıp çıkmayacağını belirleyebiliriz. 

Daha sonra anlaşmadan ortaya çıkacak oluşumların şeklini bileceğiz. Bölge hâlâ bir dönüşüm sürecinde olduğu sürece nihai sonucu belirlemek de çok zor. 

PKK'nın silahsızlandırılması, sınırında Kürt ve Dürzi oluşumları kurmayı hedefleyen İsrail ile jeopolitik sınırları belirleme yarışında Türkiye için bir zafer teşkil ediyor. Kuzeydoğu Suriye'deki Kürt oluşumunu devirecek olan bu Türkiye zaferi, Güney Suriye'de bir Dürzi oluşumunun ortaya çıkmasına katkıda bulundu. 

Sykes-Picot Anlaşmasında tanımlandığı şekliyle devlet sınırlarına bağlı kalmak ve bu sınırları bozmamak, haritacıların zihninde tamamen çözülmüş bir mesele olmadığı gibi, sabit ve değişmez de değil. Devlet sınırları değişebilecek. Buna son zamanlarda Doğu Avrupa'da tanık olduk. Gürcistan veya Ukrayna'daki ‘Rus emsali' bile, haritaların çizilmesi ve yeniden çizilmesi sürecinin kapısını açtı.


Ürdünlü siyasi analist Adil Mahmud ise şu fikirdedir: 

Çatışmalar Gazze'de başladı (Ekim 2023) ve ‘Yeni Ortadoğu' projeleri tamamlanana kadar orada sona ereceğine inanıyor. Daha da önemlisi, İsrail topraklarının genişlemesi ve devamının bu yeni toprakların meşrulaştırılmasını gerektirmesidir. 

Bu noktada uluslararası plan başarılı görünüyor, ancak sürprizler de mümkün. Bazen planlar aksasa da, şimdiye kadar hızla ilerliyor. 

Ateş Hattı boyunca yapılacak değişikliklerin yankıları, stratejik hedefin Gazze'deki kaynaklara ve Güney Lübnan'daki gaza el koymaktır. Suyolları, gaz ve petrol kaynaklarıyla başlayarak ve bunların uluslararası planın ölçeğine göre dağıtılmasıyla yeniden planlama olarak adlandırılan bir süreç için değerlendirilecektir. 

Bunların hepsi ortaktır; ancak ABD ve İsrail ön plandadır ve uluslararası toplumdaki etkili ülkelerden Ortadoğu'da değişiklikler uygulanması yönünde bir baskı vardır.

Golan Tepelerinden başlayıp Fırat'ın doğusundaki Suveyda'ya doğru uzanan ve Kürdistan'a ve belki de kuzey Körfez'e ulaşan David Koridorunun tezahürleriyle İsrail topraklarının genişlemesidir. Bu, İran'daki değişimin suyollarına da yansıyacağı anlamına gelir. 

Güney Çin yeni bir Amerikan etkisi altına girecek ve İran resmen Amerika'ya tabi olacaktır. Şu anda yaşananlar, Sykes-Picot projesinin sonu ve bölgeyi tamamen Amerikan himayesinde yeniden düzenleme projesinin başlangıcıdır.

(Bkz. Sykes-Picot'tan Davut Koridoru'na:
Yeni Ortadoğu'nun Doğum Sancıları mı?)

 

Barrack, ABD Dış politikasına kanunsuz baskı uygulamasına ağırlık veriyor
Barrack, ABD dış politikasına "kanunsuz baskı uygulamasına" ağırlık veriyor

 

Şam Eyaleti projesinin Türkiye'yi bölgede daha güçlü kılacağı çok açıktır.

İsrail böyle bir oldubittiyi asla kabul etmez.

Bu durumda Trump, öncelikle Erdoğan ile Netanyahu'nun bilhassa Suriye ve Filistin hususunda mutabakata varıp, nerenin kime ait olacağı veya nüfuz bölgelerinin belirlenmesi için gayret sarf edecektir. 

Aynı şekilde başında Suudi Arabistan'ın bulunduğu Körfez'deki Arap ülkeleri, Şam Eyaleti planını tekeline alıp Suriye-Ürdün-Lübnan'da hâkimiyet kurması düşünülen Türkiye'nin askeri-siyasi gücünden çekinirler.

kere bölgeye giren Türkiye'nin, ataları Osmanlılar gibi bölgenin efendisi olarak bir daha bu topraklardan çekilmeyeceğinden korkarlar. 

Bu da yeni bir jeopolitik oyun, kavga ve hegemonya mücadelesi anlamına gelecektir. 

Şam Eyaleti planı, kapsamı içindeki muhalif silahlı hareketlerin silahlarının alınması ve politik sahneden çıkarılması veya en azından siyasi güçlerinin kırılması anlamına gelmektedir.
 

Tom Barrack Beyrut'ta. Ona göre, "anlaşma olursa Lübnan, yeni bir İsrail saldırısına maruz kalmayacak"
Tom Barrack Beyrut'ta. Ona göre, "anlaşma olursa Lübnan, yeni bir İsrail saldırısına maruz kalmayacak"

 

Mesela Hamas ile İslami Cihad (Filistin), Hizbullah (Lübnan) ve IŞİD (Suriye ile Irak) nasıl ve hangi yollarla bitirilecektir?

Hizbullah örgütü Genel Sekreteri Naim Kasım, 18 Temmuz akşamı verdiği demeçte şunları söyledi:

Biz, Hizbullah ve Emel Hareketi olarak, direnişe, çevresine ve tüm mezhepleriyle Lübnan'a yönelik varoluşsal bir tehditle karşı karşıya olduğumuzu hissediyoruz.

Lübnan gerçek tehlikelerle karşı karşıya; güneyde İsrail, doğu sınırında (DEAŞ) araçları ve Lübnan'ı kontrol eden Amerikan zulmü var. 

İsrail'in tehlikesi ve tehdidi ortadan kaldırıldıktan sonra savunma stratejisini tartışmaya hazırız, ancak bugün gücümüzden vazgeçmeyeceğiz ve savunma için tam hazırız; silahlarımızı teslim etmeyeceğiz. 

 

Barrack, Lübnan Cumhurbaşkanı Joseph Avn ile görüşmesinde Hizbullah'ın silahlarını teslim etmesini istiyor
Barrack, Lübnan Cumhurbaşkanı Joseph Avn ile görüşmesinde Hizbullah'ın silahlarını teslim etmesini istiyor

 

Amerikan derin devlet gücü ve Yahudi lobisinin rahatsızlığı

Yahudi lobisi ile İsrail'in, Trump'ın Suriye Özel Temsilcisi Thomas Barrack'ın fantastik fikirlerinden pek hazzetmediği ve hatta rahatsız bile olduğuna dair kulisler söz konusudur.

Amerika'daki kaynaklarına dayanan gazeteci Serdar Turgut'un edindiği kulis bilgisi de şöyle:

Duyduğuma göre Yahudi lobisinin önde gelenleri Tom Barrack'ın Körfez ülkeleri ve Suudi Arabistan ile sıcak ilişkileri ve özellikle Arap sermayesini yönlendirerek proje üretmekteki istekli tavrı nedeniyle bunun uzun dönemde bölgede İsrail'in çıkarlarını zayıflatıcı olabileceği gerekçesiyle ondan rahatsız olmaya başlamış.

Duydukları kaygıyı kendileriyle çok yakın ve sıcak ilişki içinde olan ABD'nin Ortadoğu özel temsilcisi Steve Witkoff'a da iletmek için hazırlık yapıyorlarmış.

Bana bu bilgiyi veren kaynağım Yahudi lobisinin önde gelenleri olarak birçok isim saydı, ama aralarında benim en çok ilgimi çeken Miriam Adelson oldu.

Trump tarafından Beyaz Saray'da Kongre'nin özgürlük onur madalyası takılan Miriam ölen eşi Sheldon Adelson ile birlikte Kudüs'ün İsrail'in başkenti olması mücadelesini yıllardır vermiş ve Hıristiyan Evanjelist cemaatin bölgemizde yapmayı planladığı bütün hareketlere muazzam para gücüyle destek vermiş bir kişidir.

Miriam Las Vegas'taki Sands otel/kumarhanesinin sahibi, İsrail'de Hayom gazetesini çıkartıyor, ‘Las Vegas Review Journal' da onun ve yıllardır milyarlarca dolar bağış yaptığı bir yer. Trump ile hayli sık konuşuyor.

Benden birkaç yaş daha büyük yazar arkadaşıma göre; Amerikan derin devleti içindeki en güçlü fraksiyon olan Evangelist-siyonist koalisyonu bugüne kadar kendileriyle hep uyumlu çalışan Başkan Trump'ın son zamanlarda beklenen bazı adımları özellikle Suriye'de atmayı ertelediğini ve Beyaz Saray'ın Ankara büyükelçisi Tom Barrack ile koordineli çalışarak bölgede daha geleneksel uzun vadeli politikalardan yana durmaya çalıştığını düşünüyormuş. 

Gelenekçilerin İsrail'e destek konusunda kuşkuları yokmuş ama derin devletin güçlü koalisyonu daha önce üstünde kararlaştırılmış sert ve radikal politikaların bir an önce hayata geçirilmesini istiyormuş.

Dışişleri bakanlığından bir günde bin beş yüz kişinin işten çıkarılacağı haberi gelebiliyormuş ve hatta ABD devlet politikalarının yönünü belirleyen ulusal güvenlik konseyi de bir süredir devreden çıkmış. Trump işte bu yüzden Suriye ile ilgili sorulan sorulara tutarlı ve anlamlı cevaplar veremiyor.

İsrail'in Suriye liderine suikast kararının derin devlet koalisyonu tarafından desteklendiğini ve bunun son anda gelenekçilerin yaptığı manevralarla engellendiğini söyledi.

Şu görülüyor ki Evangelist-Siyonist koalisyon derin devlet gücüyle geleneksek güç fraksiyonu arasında hemen bir uzlaşı sağlanmadığı takdirde bizlerin Suriye'de ne olup biteceği konusunda fazla doğru tahminler yapabilmemiz imkânı pek olmayacak.

(Bkz. "Yahudi lobisi ABD Büyükelçisini
hedefi haline getirmeye uğraşıyor
"
, 10 Haziran 2025.) 


Son söz: Lübnanlı düşünür Antuan Saade, 20'nci yüzyıldaki ulusalcı anlayışına uygun olarak laiklik ve uygarlığı esas alarak zümrecilik/mezhepçilik gibi kimlik ayrışmasına girmeden ve yapay sınırları da aşabilen bir Biladi Şam tasavvur ediyordu.

Trump ile temsilcisi Barrack'ın aynı konudaki tasarımı ise daha farklıdır: 

Bölgedeki silahlı milislerin sona erdirilmesi ve milli birlik projesine dayalı olmayan merkeziyetçi bir idari sistem inşası.

Bu idari sistem bölgesel düzenin sağlanmasını stratejik bir hedef olarak belirleyecek; gayri nizami cemaat, oluşum ve toplulukları sınırlamak suretiyle İsrail ile siyasi ve iktisadi normalleşme sürecini kolaylaştıracaktır.

Doğrudur; Ortadoğu sancılı, yerkürenin birçok yöresi gibi geçiş sürecinin karmaşasından mustariptir.

Kimse yarın ne olacağını bilemiyor.

Hiçbir senaryo ve kurgu, tam anlamıyla hayata geçirilebilmiş değil.

Bu kaotik ortamda, biz mevcut gerçekleri ve sahada olan bitenlere bakarak fikir temrinleri yapıp önümüzü görmeye çalışıyoruz.

 

 

*Bu içerik serbest gazeteci veya konuk yazarlar tarafından hazırlanmıştır. Bu içerikte yer alan görüş ve ifadeler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU