İktidarın ahlakı...

Hakan Gülseven Independent Türkçe için yazdı

İstanbul'da Halk Ekmek kuyruğu / Fotoğraf: Twitter

Muhatabından hiçbir beklentisi bile olmasa yine de biraz mantık arıyor insan.

Bakın, geçtiğimiz hafta Tayyip Erdoğan'dan bir alıntı yapmıştık, şöyle diyordu:

Biz son 19 yıldır olduğu gibi gelecekte de sermaye ve yatırım düşmanı bu mandacılara rağmen ülkemizi büyütmeye, güçlendirmeye, bölgesinin ve dünyanın parlayan yıldızı yapmaya devam edeceğiz.


Bu hafta ne dedi?

Rabbimiz Kuran'ı Kerim'de 'Muhakkak ki sizi biraz korku ve açlıkla; mallardan, canlardan ve ürünlerden eksiltmekle deneriz. Sabredenleri müjdele' bu şekilde buyurmaktadır.


Şu işe bakın! Bölgesinin ve dünyanın parlayan yıldızı Türkiye'de "biraz korku ve açlık; mallardan, canlardan ve ürünlerden feragat" yaşıyoruz, Allah tarafından!..

Tayyip Bey'in konuşma metinlerini iki farklı ekip mi yazıyor, çift kişilikli bir metin yazarıyla mı muhatabız, bunu tam olarak bilemiyoruz tabii.

Bildiğimiz, Halk Ekmek kuyrukları her gün uzuyor. Halk geçinemiyor. Bırakın medeni bir hayatın gereklerini yerine getirmeyi, ülke nüfusunun çoğunluğu beslenme, barınma ve ısınma ihtiyacını karşılayamıyor.

Pazara çıktım, hem pazar tenha, hem eskiden dolup taşan tezgahlarda azıcık ürün var. Pazarcı esnafı, vatandaşın aldığı üründen kıstığını söylüyor.

Belki siz de o videoya rastlamışsınızdır, bir pazarcı alışverişe gelen bir ablamıza çeyrek mor lahana sattığını söylüyordu. Çeyrek mor lahana!..

Halimiz bu denli perişanken, şimdi hep beraber bir müsamere izliyoruz. Türkiye İstatistik Kurumu'nun (TÜİK) Saray'dan ısmarlanmış palavra enflasyon rakamlarını önümüze koyuyorlar ve ciddiymiş gibi yapıp asgari ücret müzakeresi yapıyorlar!

Bakın, çok açık olmak lazım, bugün Türkiye'de Türk Lirası üzerinden bir asgari ücret pazarlığı yapılamaz.

Uluslararası finans kuruluşları Türk Lirası'nı yatırım aracı olmaktan çıkarmaya başladı. Daha açığını isterseniz, şu an dünyada Türk Lirası yok hükmündedir.

Venezuela Bolivarı ne kadar güvenilirse, Türk Lirası da o kadar güvenilirdir.

(Bu arada belirtmiş olayım, 1 Venezuela Bolivarı'nı 3 liraya alabiliyorsunuz. Liranın durumu bu kadar vahim.)

İşçinin, memurun, emeklinin yılbaşında alacağı zam, geçen yılki reel ücretin altında kalacağı gibi, iki ya da üç ay içinde tamamen eriyip yok olacaktır.

Uzun süredir Türkiye'nin iktisadi ve toplumsal bakımdan birkaç küme birden düştüğünü, ülkenin hızla

Bangladeş olmaya doğru ilerlediğini vurguluyoruz.

Bu ne demek?

Uluslararası işgücü piyasaları arasında en düşük ücretlerle, sağlıksız koşullarda, "köle emeğine çeyrek kala" seviyesinde çalıştırılan milyonlar demek. Yarı aç, yarı tok, sağlık ve eğitimden yoksun, haysiyetini yitirmeye başlamış koca bir yığın...

Bangladeş olmanın ötesinde, bir de Venezuela haline gelme tehlikesi var.

Venezuela'da krizin derinleştiği günlerde, ay başında maaşını alan emekçinin elindeki para birkaç gün içinde pul oluyordu. Temel ihtiyaç mallarında ve özellikle ilaç ve tıbbi malzemelerde bir kıtlık baş gösterdi.

Ülkede ciddi bir hijyen sorunu ortaya çıktı.

Halk kitleler halinde ülkeden kaçmaya başladı.

Evet, Venezuela'daki bu durumda yolsuzluğa batmış Maduro yönetiminin beceriksizliğinin payı vardı; ama esas olarak ABD ambargosunun sonucuydu.

Türkiye'ye yönelik bir de ambargo olsa manzarayı düşünün! Üstelik ambargo için pek çok sebep olduğu herkesin malumu...

İşte bu acayip atmosferde, iktidar mensuplarının acayip açıklamaları insanın moralini daha da bozuyor.

Eline üç kuruş geçen vatandaş niye dövize koşturuyor diye düşünmek yerine, vatandaşa hakaret etmeyi tercih eden Numan Kurtulmuş mesela...

Diyor ki, "Devletin kendisine vermiş olduğu Türk lirasını gidip dövize yatırmak bir ahlaksızlıktır."

Allah Allah!.. Devlet nereden bulmuş o Türk Lirası'nı? Numan Bey evden mi getirmiş?

Devlet dediğiniz aygıtın elindeki bütün para halkın parasıdır. Devlet parayı yoktan var edip vatandaşa vermez.

Halkın yarattığı değerler üzerinden elde edilen vergilerdir o paranın kaynağı.

Devletin birilerine haksız yere para verdiği durumlar da olabilir tabii. O da olsa olsa halkın parasını birilerine peşkeş çekmek anlamına gelir.

Öte yandan, devletin başındaki iktidar ekonomiyi batırıyorsa, vatandaş elindekini korumak için görece daha güvenilir yatırım araçlarına koşar ve bunda bir "ahlaksızlık" yoktur.

Vatandaşın elindeki parayı dolara çevirmesi, iktidarın millete küfreden müteahhitlere dolar üzerinden garantili ödeme yapmasının yanında pek bir masum kalır.

Halk açlıkla imtihan ediliyorsa, halkın parasıyla saraylar yaptırıp içinde halkın parasıyla ejder meyveli ziyafetler düzenlemekten de söz edebiliriz.

Bakın, ahlak konuşacaksak gözümüzü işte tam da buralara çevirmemiz gerekiyor.

Bağımsız Yargı'dan söz edilemediği için tek bir soruşturma bile yapılamayan bir dizi "olağan dışı servet birikimi"ne mesela.

İktidardakilerin aileleri ve yakın çevrelerinin milyar dolarlık servet sahibi olduğunu hepimiz biliyoruz.

Cumhurbaşkanı'nın ailesinden başlayarak iktidarda zenginleşen kesimin mal varlıklarındaki artış, yurt dışındaki servetleri, ilişkileri denetim dışında. İktidarı ve devleti denetlemesi gereken kuruluşlar kılını kıpırdatamıyor.

Bu konuda konuşmak, yazmak, cesaret istiyor.

Halbuki, teorik olarak, ülkeyi adil ve demokratik biçimde yönetsinler diye halk tarafından görevlendirilmiş kişiler halka hesap vermelidir. Tüm malları mülkleri, yakınlarınınkiler de dahil ortada olmalıdır.

Parasal ilişkileri, bu ilişkilerde başkalarını aracı olarak kullanıp kullanmadıkları titizlikle takip edilmelidir.

Tabi bizde öyle olmuyor, aksine bu hesabı sormak isteyenler mahkemelerce cezalandırılıyor.

Mahkemeler yapmaları gereken işi yapmadıkları gibi, yapılmasını talep edenleri bastırıyor.

Oysa ortada açık bir gerçek var: Bu ülkede kamuya ait bütün işletmeler satıldı. Yetmedi, dağ, taş, ormanlar, araziler, kamu binaları satıldı.

Yetmedi, dolar karşılığı vatandaşlık satıldı. Yetmedi, dolar üzerinden 25 yıl garanti ödemeli olarak geleceğimiz satıldı...

Ve her şeyimiz satılırken borcumuz büyüdü. Hayret!..

Tüm ülke fakirleşirken, halk açlık çekmeye başlamışken, iktidardakiler, zekaları fıkralara konu olmuş yakınları dahil olmak üzere hayatın olağan akışına hiç de uymayan biçimde aşırı zenginleşti.

Onlar zenginleşirken ayakkabı kutuları, para sayma makineleri havada uçuştu. Para sıfırlama muhabbetleri ayyuka çıktı.

Bakanlar kendi bakanlıklarına fahiş fiyata ürün bile sattı!

Hepimizin gözü önünde dudak uçuklatıcı paralar uçuştu.

Velhasılıkelam iktidar mensupları bir "ahlak" tartışması yapmaya niyetlendikleri vakit, öncelikle kendi ahlaklarını mercek altına almayı akıl etmelidir.

Yalnız, aynaya baktıklarında pek de iç açıcı bir manzarayla karşılaşmayacakları konusunda buradan küçük bir uyarıda bulunmuş olalım...

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU