FETÖ gerçeği

İsmail Çetin Independent Türkçe için yazdı

Fotoğraf: The New York Times 

Dünya haritasına baktığımız zaman bazı yerler bazı yönleriyle özel konuma sahiptir.

Ülkemizi jeopolitik konum olarak ele aldığımızda çok özel bir konuma sahip olduğunu gözlemleriz.

Ülkemizin özel yönlerini yazmaya kalkarsak sayfaların almayacağı aşikârdır.

Bunlara tarihteki başarılarımızı ekleyecek olursak, ülkemiz üzerinde emeli olmayan birinin olmadığı düşüncesi hâkimiyet kazanmaktadır. 

Bu bağlamda dış güçler ve işbirlikçileri, ezelde boş durmadı; ebedi de boş durmayacakları aşikârdır. 

Ülkemiz üzerinde sinsice oynanan en tehlikeli hainliklerden birisi de FETÖ kalkışması olmuştur.

1997 yılında FETÖ tehlikesini ilk gören, ülke gündemine taşıyan ve mücadele eden Haydar Baş ve kadrosu olmuştur.

FETÖ'nün Papa'ya yazdığı mektubun ardından Merhum Haydar Baş, Fethullah Gülen'e mektup yazarak, "Gittiğiniz yol yanlış, dönün yanlışınızdan" diyerek uyarmıştı.

Bu uyarıya rağmen dinler arası diyalog faaliyetleri devam edince; basın yoluyla, seminerlerle, mitinglerle, üniversitedeki münazaralarla ve 3'er kişiden oluşan 100 ekiple cadde cadde, kahve kahve, köy köy gezerek her yönden yapılan yanlış ortaya konularak, Türk milleti uyarılmış, ayıktırılmaya çalışılmıştır.

Bu yapılan çalışmada Haydar Baş şahsi çıkarlarını, milletin çıkarlarının arkasına koyarak korkusuzca yola revan olmuştur. 

O dönemde herkes Fethullah'ın yanında yer alırken Haydar Baş, "Bu adamın koynunda haç var. Dikkat edin" diyerek mücadeleye başlayan ilk kişi olmuştur.


O dönemde Fethullah Gülen, Papa'ya yazdığı mektupta; 

Üç büyük din vurgusu yaparak, Papalığın kutsal misyonunu tam manasıyla bildiğini ortaya koymuştur.

Mektupta en dikkat çekici bölüm ise, "Papa 6. Paul Cenapları tarafından başlatılan ve devam etmekte olan Dinler arası Diyalog için Papalık Konseyi (PCID) misyonunun bir parçası olmak üzere burada bulunuyoruz. Bu misyonun tahakkuk edişini görmeyi arzu ediyoruz" demesidir.

Papalığın misyonu, birinci bin yılda Amerika'yı, ikinci bin yılda Avrupa'yı üçüncü bin yılda Türkiye merkezli Ortadoğu'yu Hıristiyan yapmaktır.

Bu misyonun bir parçası olduğunu dile getirmiştir.

Daha sonra Harran'da bir Müslüman gazeteci bayanla, İngiliz bey evlendirilmiş nikâhını haham, papaz ve imama beraber kıydırmışlardır.

Bayanla bey, "Biz hem Müslümanız, hem Hıristiyanız" demiştir. 

Bu olayı Zaman gazetesi "Bu bir devrimdir" manşetiyle duyurmuştur.

Ardından Kelime-i Tevhid'den "Muhammedün Resullullah" kısmını çıkarmışlar "La ilahe illallah" yeterli demişlerdir. 

Samanyolu TV'ye Hıristiyan profesörlere Müslümanlığı, sözde Müslüman diye çıkardıkları profesörlere de Hıristiyanlığı övdürmek yoluyla dinler arası diyaloğu ülkemizde hızla yaymaya çalışmışlardır.


İşte bu olaylar ülkemizde cereyan ederken Haydar Baş'tan başka hiçbir ses itiraz etmemiş, sadece seyirci kalmışlardır.

Hatta her kesime gönderdiği adamları ile uyarılarda bulunmuş, bazı kesimler "Haydar Baş Fethullah Gülen'i çekemiyor" deme cehaletinde bulunmuşlardır.

Haydar Baş Hoca hiç geri adım atmadan mücadelesine devam etmiş, "Çocuklar biz mücadele etmezsek ülkeyi Hıristiyanlaştıracaklar, bölüp, parçalayıp yutacaklar. Vatanımız ve halkımız için zorluklara göğüs gererek hiç durmadan mücadele edeceğiz" demiştir.

Bu dönemde biz set olmaya çalışınca FETÖ'cü polisler evlerimize, işyerlerimize girerek didik didik aramalar yapmışlardır. Yapmadıkları çirkeflik kalmamıştır.

Ticarethanelerimize büyük cezalar yazmışlar, bizle normal uğraşamayınca bel altı vurmaya çalışmışlar, lakin İmam Ali'nin "Doğru ok eğri gitmez" dediği gibi, hiçbir şey yapamamışlardır. 


"FETÖ ile mücadele ettik" diyen bazı kesimler anca 2002-2003 yıllarında ufak ufak FETÖ gerçeğini yarım ağız ortaya koymaya çalışmışlardır.

FETÖ'nün ülkemizi uçuruma sürüklediğini bas bas haykıran Haydar Baş ve kadrosuna çıkar ve menfaatleri bozulmasını istemeyen kesimler kulak tıkamış, ne zaman 15 Temmuz 2016 kalkışması olduğu gün 19 yıl sonra Haydar Baş haklıymış demişlerdir.

FETÖ terör örgütü ABD'nin çıkar ve menfaatlerine hizmet etmişti. Ülkemizde yurt dışı kaynaklı kullanılan grupların olduğu aşikârdır.

Bu tehlikelere karşı önlem almak boynumuzun borcudur. Çünkü bizim başka vatanımız yoktur.

Biz ülkemizin birliği, halkımızın dirliği için Atatürk'ün çizmiş olduğu yoldan çıkmadan ekonomik huzuru sağlayarak, eğitime, teknolojiye önem verip, muasır medeniyet seviyesine çıkmak için mücadele eden bir toplum olarak hareket etmeliyiz.


Sonuç olarak Türk, Kürt, Laz, Çerkes, Alevi, Sünni… kardeşçe yaşamamız için huzur ve refahımızı bozacak en ufak tehlikenin karşısında dimdik durmamız gerekir.

Buradan hareketle FETÖ ve zihniyetini topyekûn ayırt etmeden tamamen kökünden kazımaktan başka çaremiz yoktur.

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU