"Dijitalden arınmak" işe yaramıyor ama sanırım işe yarayan bir şey buldum

İşin püf noktası, tıpkı hayatta bağımlılık yaratan diğer maddelerde yapacağınız gibi interneti de idare etmesi daha kolay dozlarda tüketmek olmalı. Girip bir etrafa bakının, nefeslenin ve tekrar çıkın

"Sosyal medyayla ilişkim kavgacı bir hale neredeyse hiç gelmedi. Fakat yine de ara vermek hoşuma gitti" (AFP)

Buyrun oturun. Size Hollywood'dan aralarındaki yaş farkı büyük olan 18 çiftin listesini vereceğim. Ayrıca, hazır yerinizi almışken, işte Taliban'ın kontrolü ele geçirdiği Afganistan'da sanatın tehdit altında olmasının nedenleri. Bu arada, oy verdiğiniz parlamento üyesi dünkü oylamaya neden katılmadı? Bu konuda henüz onunla iletişime geçmediniz mi?

Şu makaleyi okumak için 10 dakikanızı ayırırsanız, çalışma alanınıza bakışınız değişecek. İşte Facebook'un yeni marka kimliği konusunda endişelenmeniz için yarım düzine neden. Fakat işte ilk makalenin yanlış olduğuna dair yarım düzine gerekçe sunan yazının bağlantısı. Hayatınız boyunca tuvalete yanlış gitmiş olabilirsiniz.

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

Bu 1000 harika albümden kaç tanesini dinlediniz ve arayı kapatmak için diğerlerini ne zaman dinlemelisiniz?

Size bu şekilde hitap edilmesi yorucu, öyle değil mi? Fakat sosyal medyada kafi miktar zaman geçirmek, birinin hemen karşınıza oturup megafonla kulağınıza bağırarak böyle şeyler söylemesini istemek demek oluyor.

Bunu geçen hafta Twitter'dan uzakta geçirdiğim kısa zamanda gözlemledim. Pandeminin dünyanın lastiklerini patlatmasından bu yana ilk kez yurtdışına çıkınca internet kullanımımı minimuma indirmek zorunda kaldım çünkü hava durumunu kontrol ettiğimde bile her seferinde servis sağlayıcımdan, "İnternet kotanızı aştınız, bize 29 sterlin daha ödemek için buraya tıklayın" diyen neşeli bir mesaj geldi.

Twitter'da ancak birilerinin bugün ne tartıştığını görecek, bu konudaki fikrime karar verecek ve daha sonra da bu fikri paylaşmanın boş olacağını fark edecek kadar uzun süre dolanabiliyordum. Bunun çok huzur verici bir durum olduğunu söylemeliyim.

Sosyal medyanın bizi birbirimizi gırtlaklayacak hale getirdiği, Gwyneth Paltrow'un vajina kokulu mum imparatorluğu hakkında sahip olduğumuzu asla bilmediğimiz görüşlerimizi açıklamamıza ve fiziksel olarak asla tanışamayacağımız, bir barda denk gelirsek de yavaşça yanından uzaklaşacağımız @MaxChelseaFC345782 adlı birine karşı umutsuzca bu mumları savunmamıza neden olduğu pek de yeni bir gözlem değil.

Fakat sosyal medyayla ilişkim bu kadar kavgacı bir hale neredeyse hiç gelmedi. Bazı arkadaşlarımın ve akranlarımın aksine, 240 karakterlik hakaret alışverişlerine veya arama kutusuna ismimi yazarak son 10 dakika içinde kimin bana yer israfı dediğini görmeye neredeyse hiç zaman harcamıyorum.

Kendimi çevrimiçi ortamda oldukça makul biri olarak görüyorum ve Twitter'daki zaman tünelimde de nadiren savaş çıkıyor. Fakat tam da bu nedenle, Twitter'ın (hâlâ) bir tımarhane olduğunu gözden kaçırmak işten bile değil.

Öğle yemeğinden önce 2 bin yabancının karman çorman düşüncelerini, özellikle de çocuklarınız için hangi renk boyanın daha ilham verici olduğunu ya da badem sütünün dünyaya nasıl felaket getirebileceğini anlatan istenmeyen kişilerin düşüncelerini dinlemek için tasarlanmadık.

Kendimizi anlaşmazlıklara kaptırmasak bile çevrimiçi gürültünün miktarı bizi fark ettiğimizden de fazla bitap düşürüyor. Beynimiz bir dizi (genellikle öfkeli) fikri, dikkati dağıtıcı olayı, söylentiyi ve dedikoduyu neredeyse hiç durmadan anlamlandırmaya çalışıyor.

Kendi kendimize platformları suçlamamız kolay ama bu bizim aşırı tüketimimizden kaynaklanmakta. Kahvaltı saatinden bu yana arka arkaya 24 kahve içtiğiniz ve şimdi biraz gergin hissettiğiniz için Nespresso'yu suçlayamazsınız. Çoğumuzun Twitter, Facebook ve Instagram söz konusu olunca yaptığı aşağı yukarı bu.

Pek çok kişi "dijitalden arınmayı" savunuyor ve gururla sosyal platformlara iki hafta ara vereceklerini duyuruyor. Bunların hepsi çok iyi ama bunu yapıp da sonra tekrar tepeleme suya dalmanın pek bir anlamı yok.

İşin püf noktası, tıpkı hayatta bağımlılık yaratan diğer maddelerde yapacağınız gibi interneti de idare etmesi daha kolay dozlarda tüketmek olmalı. Girip bir etrafa bakının, nefeslenin ve tekrar çıkın.

Aslında benim tatilimi örnek almayı deneyebilirsiniz. Gerçek bir sebebiniz olmadan Twitter'ı her kontrol edişiniz için telefonunuzun size 29 sterlinlik (yaklaşık 380 TL) bir fatura daha kestiğini hayal edin. Hatta, muhtemelen size böyle sahte mesajlar gönderecek bir uygulama bile bulabilirsiniz. Öylesine bir bakayım… hayır, bir saniye bekle bakalım.



https://www.independent.co.uk/voices

Independent Türkçe için çeviren: Ata Türkoğlu

Bu makale kaynağından aslına sadık kalınarak çevrilmiştir. İfade edilen görüşler Independent Türkçe’nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

© The Independent

DAHA FAZLA HABER OKU