Dünya problemleri karşısında ütopya

Doç. Dr. Umut Hacıfevzioğlu Independent Türkçe için yazdı

Geçtiğimiz yılın mayıs ve eylül ayları arasında düzenlediği bir ankette katılımcılara, "2030 yılında dünya en fazla hangi küresel sorunla mücadele edecek?" sorusunu yönelten UNESCO, söz konusu ankette 2030 yılının olası küresel sorunlarını şu şekilde sıralıyor (ki bu sorunlar günümüz için de sıralanabilir);

İklim değişikliği ve biyolojik çeşitlilik kaybı, şiddet ve çatışmalar, ayrımcılık ve eşitsizlik, yiyecek, su ve barınma eksikliği, sağlık ve çeşitli hastalıklar, ifade özgürlüğü, insana yakışır iş ve fırsatların olmaması, siyasi katılım ve demokrasi, göç, yapay zekâ ve yeni gelişen teknolojiler, gelenekler ve kültürlerin risk altına girmesi.

Her şeyden önce küreselleşmenin olanca hızıyla devam ettiği dünyamızda sorunların da küreselleştiği söylenebilir.

Öyle görünüyor ki, küreselleşme, sorunların hem nicelik olarak artmasını hem de karmaşıklaşmasını beraberinde getirdi.

Hiç uzağa gitmeye gerek yok; Kovid-19 salgınının küreye yayılım hızı ve insanlığa verdiği zarar ortada.

Salgında pek çok insan yaşamını yitirirken, pek çok insan da yakınını, işini kaybetti.

Kovid-19'un küreye yayılmasıyla beraber bozulan ruh halleri, sağlık sistemleri, siyasal dengeler, ekonomiler küresel ölçekte yaşanan büyük ve karmaşık sorunlar olarak karşımızda duruyor.

Dünyamızın mücadele etmek zorunda kaldığı ve/veya kalacağı sorunlar salgınla da sınırlı değil.

İşte, UNESCO'nun anketinde yer alan başlıklar küresel sorunlara dair bizlere ipuçları sunuyor.

Bu sorunlara ilişkin çözüm arayışı bağlamında ütopyaları yeniden düşünmemizin zamanının geldiği söylenebilir.


Edebi bir form olan "ütopya"yı deyim yerindeyse icat eden, çağının önde gelen hümanistlerinden biri olan İngiliz yazar, devlet adamı ve hukukçu Thomas Moore'du.

Moore, "ütopya" kavramını "iyi yer" anlamına gelen "eutopos" ve hiçbir yer anlamına gelen "outopos" kelimelerini birleştirerek türetmişti.

Tanımı gereği kurmaca olan ütopya terimi zaman içinde, hiçbir yerde olmayan ama gerçekleşmesi arzulanan ideal toplumsal, siyasal düzen tasarımları üzerine ortaya konan yapıtların genel ismi halini aldı.

Moore'un Ütopya'sı ile birlikte Tommaso Campanella'nın Güneş Ülkesi ve Francis Bacon'ın Yeni Atlantis'i "klasik" modern ütopyalara örnek gösterilebilir.

İngiliz sosyolog ve yazar Krishan Kumar'ın işaret ettiği gibi;

Ütopya soyut bir ideal olarak ve var olan topluma yönelik basit birer eleştirel özne olarak değil, katılmak için davet edildiğimiz tam haliyle işler bir toplum olarak en iyi toplumun bir tasviridir.


Kumar'ın bu saptamasından yola çıkarak, ütopyalara ilişkin şunları söyleyebiliriz sanırım; ütopyalarda var olan toplumsal, siyasal düzen eleştirilir; ve bu toplumsal, siyasal düzenin yerine -ideal- toplum tasarımı ortaya konur.

İdeal toplum tasarımlarının ortaya konulması aynı zamanda sorunlara ilişkin çözüm alternatiflerinin sunulması anlamına gelir.

Söz konusu çözüm önerilerinin pratikte uygulanabilirliğinin çok da önemi yoktur.

Önemli olan sorunlar üzerine düşünmek ve bu sorunların çözümüne ilişkin yeni ve farklı düşünceler ortaya koymaktır.


Unutmayalım ki bir düşünce başka bir düşünceyi tetikleyebilir.

Sonuçta, dünya problemleri karşısında ütopya yazınını yeniden hatırlamamızın zamanı gelmiştir. 

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU