Taliban iktidarının Latin Amerika'ya etkileri

Hüsamettin Aslan, Independent Türkçe için yazdı

Fotoğraf: AP

Amerika Birleşik Devletleri (ABD) ile Taliban arasında gerçekleştirilen barış görüşmeleri kapsamında Afganistan'da 20 yıldır süren ABD işgali sona erdi/eriyor. Taliban, başkent Kabil dahil Afganistan'ın neredeyse tamamında kontrolünü kısa bir sürede ele geçirdi. Cumhurbaşkanı Eşref Gani ülkeden kaçtı. Yabancı güçler personellerini tahliye etti/etmeye devam ediyor. Afganistan'da bundan sonra ne olacak? sorusunun cevabı, kendi içinde birçok belirsizliği de getiriyor. Bizde bu soruyu Latin Amerika perspektifi ile ele almaya çalıştık.

ABD'nin Afganistan'da bir 'ulus inşa etme' çabası başarısız oldu. Bunun sadece Afganistan için değil, aynı zamanda Amerikan dış politikası için de olumsuz sonuçları olacaktır. Dolayısıyla anti-Amerikancılığın yüksek olduğu ülkelerde taraftar bulma konusunda ciddi bir sıkıntıya gireceği açık görünüyor.

Latin Amerika hükümetlerinin çoğu, ABD'nin 2001'de başlayan  Afganistan işgaline çok az destek verdi. O yıllarda Küba ve Venezuela, ABD işgalinin yanlış olduğunu söyleyerek karşı çıktı. Dönemin Küba lideri Fidel Castro, savaşın 20 yıl sürebileceğini söylemişti. Nitekim öyle de oldu!! Aradan 20 yıl geçtikten sonra Küba ve Venezuela liderleri ile dışişleri bakanları eleştirilerini yinelemeye devam etti.

Latin Amerika sağcı hükümetleri ise sessiz kalmayı tercih etti ve yaşananlar hakkında "derin endişe duyduklarını" açıkladılar. Şili ve Meksika, Afgan mültecileri kabul etmeyi planlayan bir açıklama yaptı. Kolombiya ise 4 bin Afgan mülteciyi almak için ABD ile mutabakata vardı.

Birkaç ülke de Afgan kadın haklarını koruyan ortak bir uluslararası bildiriye imza attı. Özellikle Venezuela muhalif lideri Juan Guaido gibi Latin Amerikalı siyasiler ve taraftarları; perde arkasında "ABD bizi de yüz üstü bırakır mı" sorusunu sormaya başladı bile...

Hatta yazıyı kaleme aldığım saatlerde ABD adına 2019 yılında Bolivya'da bir darbe gerçekleştiren ve daha sonra hapse atılan Cumhurbaşkanı Jeanine Anez intihara kalkıştı. Ancak intihar başarısız oldu. Elbette bu intiharın Taliban'ın Afganistan'da iktidarı ele almasıyla ilgilisi yok. Ancak Anez'in ABD'den beklediği desteği ve yardımı alamadığı için hayal kırıklığı yaşadığını biliyoruz. Dolayısıyla Uzun süren hapishane şartlarına dayanamadığından intihar etmesi yüksek ihtimal..

Nitekim ABD adına Afganistan'da tercüman, asker, polis, garson, temizlik ve lojistik görevlisi…vs olarak çalışan erkek ağırlıklı Afgan personellerini dünyanın çeşitli ülkelerine göndermeye çalışıyor. Ancak Kabil havalimanında yaşanan görüntülerin ABD'nin imajına çok ciddi zarar verdiği de görülüyor.

ABD'nin Afganistan'daki tek yenilgisi Taliban'ın yönetimi ele geçirmesi değildi. ABD ayrıca Uyuşturucuyla mücadelede de yenildi. Washington'un Afganistan'ı afyon ve eroin ticaretinden kurtarma politikası başarısız olduğunu artan afyon üretiminden anlayabiliyoruz.

Afganistan Devlet Başkanı Eşref Gani, geçen hafta ülkesinden kaçtı. Yolsuzluk ve uyuşturucu konularıyla ilgili hakkında birçok 'iddia' vardı. Ancak kendisinden hesap sorulamadan ülkeden kaçtı ve gitti.

Latin Amerikalı pek çok lider hakkında da  benzer iddialar veya suç var. Mesela Honduras Devlet Başkanı Juan Orlando Hernandez ve Kolombiya Cumhurbaşkanı İvan Duque'in kendi ülkesinin Eşref Gani'si olup olmadığını sorguluyor.

Özellikle Hernández'in uyuşturucu kaçakçılarıyla bağlantılı olduğu herkesin malumu. Bunun dışında geçen ay konutunda öldürülen Haiti Cumhurbaşkanı Moise'nin de benzer ilişkileri ayyuka çıkmıştı. Suikastinin arka planında Kolombiya-Venezuela ve Haiti arasında yaşanan bir Narko-Trafik anlaşmazlığı iddialar arasındaydı.


Taliban'ı ilk olarak Latin Amerika ülkeleri tanıyabilir

Taliban, BM Güvenlik Konseyi tarafından 1999'dan beri terörist bir grup olarak tanımlanıyor. Taliban, Sovyetler Birliği'nin Afganistan'da 10 yıl süren başarısız savaşından sonra iktidara geldiğinde, sadece üç ülke resmen tanıdı. Bunlar Pakistan, Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikler'di.

Dünya başkentleri  Taliban'ı tanımanın risklerini ve faydalarını tartışırken, karar vermek için acele etmeyecekleri gözüküyor. Çünkü herkesin gözü ABD'de olacaktır.

ABD Dışişleri Bakanlığı Afganistan'da "resmi bir yetki devri olmadığını" belirtti ve tanıdığını söylemekten kaçındı. Ancak ABD, her seviyede Taliban ile 'resmi' görüşme yapıyor. Rusya ve Çin gibi ülkeler, ABD'nin geri çekilmesinin yarattığı bölgesel güvenlik boşluğunu izliyor; Çin ve Rusya'nın bölgesel endişeleri göz önüne alındığında, Taliban ile başa çıkmak ve pragmatik olmak için tanımaya daha yatkınlar.

Bu bağlamda BM ve ABD ile temel problemleri olan Küba komünist rejimi, Nikaragua'da Ortega ve Venezuela'da Maduro hükümetleri ideolojik nedenlerle Taliban'ı tanıyabilirler. Nitekim şimdiden bu ülkelerin ana akım medyası Amerikanın mağlubiyeti üzerinden Vietnam, Küba Füze krizi ve Domuzlar Körfezi Çıkarması gibi olaylarla karşılaştırmalar yapıyor.

ABD başkanın Biden'ın Ocak-2021'de göreve başlamasıyla birçok Latin Amerika sağ hükümetleri siyasi ve ekonomik krizin ortasında kaldı. Biden ile anlaşamıyorlar. Bu bağlamda Biden'ın imajını bozmak için El Salvador ve Honduras Cumhurbaşkanları 'küçük bir ihtimal' de olsa tanıyabilirler. Bunun dışında Taliban'ı Karayiplerden bir ada ülkeciği de tanırsa şaşırmak lazım.


Taliban, uyuşturucuyla mücadelede şeriat kurallarını uygularken; Latin Amerika pazarı cazibesini arttırıyor

Geçen hafta sonu Kabil'in düşüşünden sonra, Taliban'ın sözcüsü Zabihullah Mücahit bir basın toplantısı düzenledi ve Afganistan'ın uyuşturucudan arınmış olacağını açıkladı. "Uyuşturucu üretimi olmayacak, uyuşturucu kaçakçılığı olmayacak. Bugün gençlerimizin duvarların yanında uyuşturucu kullandığını gördük; gençlerimizin bağımlı olması beni çok ama çok üzdü" dedi. "Afganistan, artık afyon yetiştirilen bir ülke olmayacak…. Afyon ekimini tekrar sıfıra getireceğiz" dedi.

Taliban, bir yandan uyuşturucuyu yasaklarken diğer taraftan cazip kılıyor. Çünkü Batılı piyasalarda yüksek talep gören uyuşturucu, afyon üretiminin azaltılması/sonlandırılmasıyla fiyatı artıyor. Dolayısıyla Latin Amerika kokain pazarı büyük revaç görüyor. Nitekim bir süredir Kolombiya başta olmak üzere birçok ülkede siyasi ve asayiş olayları yüzünden gerginlik, maksimum seviyeye ulaştı.

Taliban sözcüsü Zabihullah, Taliban'ın 2000'lerin başındaki afyon yasağına atıfta bulunarak; bu süre zarfında, afyon haşhaşını (uyuşturucunun çıkarıldığı çiçek) yetiştirmek için kullanılan toplam üretim alanı 82 bin hektardan 8 bine düştüğünü söyledi (Bunlarda çoğunlukla muhalif savaş ağalarının kontrolü altındaydı). Bu çiçeklerden elde edilen afyon sakızı daha sonra rafine edilip; önce morfine, sonra eroine dönüştürülüyor.

 Ancak üretim alanı daha da arttı. Benzer durum Kolombiya'da da yaşandı. ABD Başkanı Biden'ın yönettiği 'uyuşturucuyla mücadele' planı Kolombiya'da uyuşturucu üretimini düşürmedi; bilakis tıpkı Afganistan gibi Koka üretim alanlarının artmasına neden oldu. Ne tesadüf Biden'ın başkanlığında da hem Kolombiya'da hem Afganistan'da ilginç siyasi ve asayiş olaylarına gebe….

Afganistan'da, Amerikan ve Pakistan istihbaratı tarafından desteklenen mücahit savaşçılar; savaşmaları için uyuşturucu kullanmaya başladı. Bu yüzden 1979'daki Sovyet işgalinden beri Afganistan bir eroin üretim merkezi oldu. 2001'deki Amerikan işgalinden bu yana, hem Taliban yanlısı hem de karşıt gruplar haşhaş tarlalarını koru(du)yor. Dolayısıyla uyuşturucu üretiminden de para kazanıyorlar.

Afganistan şu anda dünyadaki eroinin yüzde 80'inden fazlasını üretiyor; ve bu Avrupa'daki uyuşturucu bağımlıların damarlarına zehir ve ölüm olarak dönüyor. Amerika pazarı ise çoğunlukla Kolombiya'da üretilip Meksika tarafından tedarik ediliyor. Dolayısıyla Taliban'ın üretimi kısması demek; Latin Amerika'da üretilen kokainin Pazar payını yükselmesi demektir. Bu bağlamda fiyatı yükselen Eroin, daha az insana yüksek fiyattan ulaşacak; Latin Amerika'da üretilen kokain, eroinin pazar payı üstünlüğünü eline alacaktır.

Taliban'ın afyon yasağı, Afganistan'ın meşru yöneticileri olarak dünyanın gözünde bir grup pis, sakallı, cihatçı olarak tanıtılmaya çalışırken geldi. Bu bağlamda Taliban'ın olumsuz imajına karşın afyon üretimini kısması; insan sağlığı adına evrensel bir iyilik yaptığı gerçek. Ancak uluslararası suç çeteleri ve mafya açısından yeni rotaların oluşturulmasına ve uyuşturucunun fiyatının artmasına neden olacağı da açık

Taliban, uyuşturucu bağımlılarını krize sokabilir

Taliban'ın aldığı bu karar 'ekonomik açıdan' bir intihar olarak da değerlendiriliyor. Çünkü Afgan ekonomisinin büyük bir kısmı (çiftçilerden kaçakçılara, Taliban'dan ABD ve Batılı ülkeler adına görev yapan askerlere kadar) afyon üretimi etrafında dönüyor. Taliban'da tıpkı İngilizler ve Amerikalılar gibi 'uyuşturucuyla mücadele' adı altında yeni bir oluşum/düzen oluşturuyor.

Bunun için, bugünden de yarının tahayyülünü oluşturabiliriz. Mesela 2001'de İngiliz Başbakan Tony Blair, Afgan eroinin İngiliz kıyılarına ulaşmasını durdurmak ve Taliban'ı devirmek için asker göndermenin ana nedenlerden biri olduğunu söyledi. Bunu söyledikten sonra, İngilizler ve Amerikalılar, Taliban'a karşı kendi savaş ağalarını destekledi ve bazı bölgelerde haşhaş ekimine müsamaha gösterdi. 

Çünkü İngiltere'ye giren eroinin yüzde 95'i Afganistan'dan geliyor. Hatta birçok Avrupa ülkesi için de benzer oranlar veriliyor. Örneğin 2000'lerin başında Taliban'ın afyon yasağı getirmesinden sonra, Estonya'daki eroin kıtlığı yeraltı kimyagerlerinin fentanil üretmesine neden oldu. (Fentanil: Başta tıp alanında ve özellikle de Kanser hastaları için kullanılır. Kırmızı reçete ile satılan ağrı kesicidir. Bağımlılar ve hastalar, yüksek dozda aldıkları zaman vücutları alışık olmadığı için çeşitli etkilerden ötürü ölürler.) Son verilere göre, İngiltere kıtadaki en kötü uyuşturucu kaynaklı ölüm seviyesine sahip. Sadece 2020 yılında, 4 bin 500'den fazla İngiliz uyuşturucuya bağlı zehirlenmelerden öldü.

ABD'de de benzer fentanil krizi yaşanıyor. 2019 itibariyle, Amerika'daki tüm ölümlerin yaklaşık 4/3'ü (zaten rekor bir seviyede uyuşturucu kullanımı/soykırımına maruz kalıyorlar) fentanil gibi sentetiklerden geliyordu.

 Bu arada Meksika'da haşhaş çiftçileri fentanil üreticileri tarafından işlerinden atılıyor. Çünkü fentanilin büyük ve parlak renkli bir haşhaş tarlasına ihtiyacı olmuyor. (Gizli bir laboratuvarda da imal edilebilir). Dolayısıyla çok fazla yer kaplamayacağından üretimi ve kaçakçılığı kolay yapılıyor.

Afyon endüstrisi, Afganistan'a kısmen Sovyet işgali ve CIA/Pakistan destekli mücahitlerin nakit ihtiyacı nedeniyle, kısmen de Türkiye, İran ve Pakistan'daki baskılar nedeniyle geldi. Amerikan hükümetleri baskı yaparak haşhaş plantasyonlarını doğuya, yani İran'a iterek 1979 İslam Devrimi'ne kadar afyon yetiştirdiler. Bu yıllarda da ABD, Türkiye'ye haşhaş üretimi nedeniyle ambargo uyguladı. Daha sonra kanunsuz bir şekilde Afgan-Pakistan sınırına haşhaş serpildi ve Peştun aşiretler tarafından 90'ların ortalarından beri üretim ile "Diş Macunu Kapsülü" olarak bilinen uygulama yapıld; yani "Balon etkisi" gerçekleşti.

Latin Amerika'daki kokain meselesi de tam olarak böyle bir şeydi. Pablo Escobar veya Chapo gibi üst düzey mafya babaları; hükümet temsilcileri ve isyancıların elindeki toprakları işlerlerken koka plantasyonlarını Kolombiya'dan Peru'ya taşınabiliyor, gerçek kaçakçılık Meksikalılar tarafından yürütülüyordu (bir narkotik savaşının olduğu yerde). Dolayısıyla paylaşım savaşı yüzünden birçok çete hem kendi içerisinde 'sonsuz savaşlar' yaptı/yapıyor. Hem de silahlı kuvvetlerle savaşarak amansız bir şiddetin parçası oluyordu.

Buradan hareketle Kolombiya-Venezuela sınırı; aslında Pakistan-Afganistan sınırı gibi uyuşturucunun ham maddesi tarımının yapıldığı bölgedir. ABD kendi çıkarlarıyla uyuşan her ülkeyle işbirliği yapabiliyor

Afganistan dışında eroin üreten diğer ülkelerde de istikrarsızlık hakim. Myanmar'da bir askeri darbe gerçekleşti. Lübnan'da bekaa vadisi Avrupa'ya yakın olmasına rağmen siyasi ve toplumsal huzursuzluk yaygın. Üstelik Beyrut Limanı da bir şekilde havaya uçtu!!

Sonuç olarak Taliban, Afganistan'da haşhaş üretimini yok etse bile; uyuşturucu bağımlılarının uyuşturucuya olan ihtiyacı devam edecek. Eğer bu arz tükenirse, birinin bunun ikame etmesi çok uzun sürmez. Aksi durumda bağımlılar, Sağa-sola saldıracak ve toplum düzenini bozacaklardır. Dünyanın en büyük eroin üreticisi Afganistan'da Taliban'ın iktidarı ele alması ABD, AB ve Ortadoğu ülkeleri gibi tüketici pazarların ilgisini Latin Amerika'ya yönelmesine neden olabilir.

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU