Suriyeli mültecilerin trajedisi: "Bu hayata sıkışıp kaldık, ne yapabiliriz?"

Bu fotoğraflı deneme yazısında Paddy Dowling, 6,6 milyon kayıtlı mültecinin sınırların ötesindeki komşu ülkelere dağılmasına neden olan Suriye'deki 10 yıllık iç savaşı ele alıyor

Suriye'de 2011'de başlayan iç savaş, modern zamanların en karmaşık ve en sürüncemeli savaşlarından biri (Paddy Dowling)

Geçen 10 yılda Suriye'deki "devrim" tezahüratlarının, keskin nişancı ateşi seslerinin ve hastaneleri, okulları ve yerleşim yerlerini vuran binlerce varil bombası gümbürtüsünün yerini neredeyse sessizlik aldı. Bugün rejim güçlerinin hâla ele geçiremediği sadece bir isyancı kalesi var, o da kuzeydeki İdlib kentinde. ABD liderliğindeki koalisyonun Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad'ı devirme teşebbüsü başarısız oldu.

2011'in başlarında Tunus ve Mısır'da milyonlarca insanı diktatörlük rejimlerini protesto etmek ve devirmek için harekete geçiren Arap Baharı, Suriyelilere Şam'ın güneyindeki Dera gibi şehirlerde sokağa çıkmak ve Devlet Başkanı Esad'dan duydukları hoşnutsuzluğu dile getirmek için esin vermişti. Esad aynen karşılık vereceğine yemin etmişti ve öyle de yaptı.

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

2015'e gelindiğinde Barack Obama yönetiminde ABD, rejime muhalif isyancı güçleri silahlandırmıştı. Fakat böyle yaparak, istemeden eski bir rakibini, yani Rusya'yı çatışmanın daha da içine çekti. Rusya, Esad'a askeri desteğini güçlendirerek ve Suriye göklerinde egemenlik kurarak kasaba ve şehirleri yerle bir etti.

ABD'nin yanlış hesaplanmış bu güç oyunu, çok sayıda küresel çıkar grubunun ve devlet dışı aktörlerin Suriye halkı zararına kendi ajandalarını dayatmak için Suriye'deki çatışma alanlarını kullandığı, belki de modern zamanların en karmaşık ve en sürüncemeli iç savaşlarından birinin körüklenmesine katkıda bulundu.

Sonuç: 500 bin Suriyeli öldürüldü, yıkıldığı veya içinde oturulamaz hale geldiği bildirilen 3 milyon evdeki 12,2 milyon kişi yerinden edildi. Kuzey Afrika'da başarıya ulaşan özgürleşme süreçlerinden çok farklı bir tablo.

Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği'nin (BMMYK) resmi verilerine göre, bu 10 yılda dünya 5,6 milyon kişinin Suriye içinde yerinden edilmesini ve 6,6 milyon kayıtlı mültecinin sınırların ötesindeki komşu ülkelere, yani Türkiye'ye (3,6 milyon), Lübnan'a (865 bin) ve Ürdün'e (665 bin) dağılmasını izledi.

Herhangi bir diktatörlük yönetimi altında hayat zalim, baskıcı ve yığınla insan hakkının çiğnendiği bir yaşamdır. Bununla birlikte, konakladıkları ülkeden bağımsız olarak Suriyeli mülteciler arasında şu anda kabul gören şey hayatlarının kötüyken daha da kötüye gittiği.
 

2.jpg

Yerlerinden edilmiş Suriyelilere geçici barınma sağlamak için Ürdün'de inşa edilen Zaatari Mülteci Kampı çok büyük (Paddy Dowling)


Zeynep'in kocası zorunlu askerlikten kaçtığı için rejim güçleri tarafından onun gözleri önünde öldürülmüş. Buna rağmen Zeynep "Esad yönetimindeki hayata geri dönebilseydik... Dönerdik. Şu anki halimize bakın, işlerin bu noktaya geleceğini hiç düşünmemiştik" diyor. Şu anda Lübnan'ın Akkar bölgesinde yaşayan Zeynep, hayatta kalmak için BM yardımlarına muhtaç diğer 15 aile üyesiyle iki odalı bir çadırı paylaşıyor.

Geçen 10 yılda krizin yükünü omuzlayan ülkeler, haklı olarak bunun uzun vadeli sosyoekonomik etkilerinden endişe duyuyor. Fakat en kötüsü Lübnan olmak üzere hiçbiri bu krizi iyi idare edemedi.

Suriyeli mülteci akınının Lübnan'ın halihazırda köhnemiş kentsel altyapısını daha kötü hale getirdiğine ve ülkenin kamu maliyesine yük olduğuna şüphe yok. Fakat tek başına bu, başarısız devlet olarak Venezuela'ya katılma yolundaki ülkenin çöküşünün asıl sebebi olmaktan uzak.

Felç edici enflasyon, yüksek işsizlik ve para birimindeki topyekun deflasyon, yani bir dönem bin 500 Lübnan Lirası'na (LL) sabitlenen ABD dolarının şu anda karaborsada 13 bin LL civarında seyretmesi, Suriyeliler ülkeye gelmeden çok önce de yaşanan yaygın yolsuzluk ve ihmalin sonuçları.

Birçok Suriyeli kayıtsız şekilde, güvenli geçiş için aile başına yüzlerce dolar talep eden insan kaçakçılarının yardımıyla dağ geçitlerinden Lübnan gibi ülkelere kaçtı. Yaklaşık 600 bini Lübnan'da bulunan bu belgesiz mültecilerin önündeki zorluk, acil iltica arayanlara normalde sağlanan eğitim ve sağlık hizmetleri gibi bazı haklardan mahrum kalmanın yanı sıra vicdansız işverenlerin zorbalığına açık hale gelmeleri.

21 yaşındaki Rakkalı Hasan Ahmed, şimdi Bekaa Vadisi bölgesinde bir çadırda yaşıyor. Bir kasapta nasıl işe girdiğini ve 10 hafta ücretsiz çalıştığını anlatıyor. Lübnanlı işverenine maaşlarını hatırlattığında çıkıp gitmesi ve bir daha geri dönmemesi söylenmiş.

Onlar bize böyle davranırken ailemin yiyecek ve kira ödemelerine nasıl yardım edebilirim? Lübnanlılar artık burada olmamızı istemiyor. Bu hayata sıkışıp kaldık, ne yapabiliriz?

Lübnan'daki Suriyeli mültecilerin yüzde 89'u bugün aşırı yoksulluk sınırının altında (günde 1,37 sterlinden daha az- yaklaşık 14 TL) yaşıyor; bir önceki yıl bu oran yüzde 55'ti. BMMYK ve Dünya Gıda Programı (WFP), Lübnan'daki insani yardım ihtiyacını karşılamak için derhal mucizeler yaratmak zorunda.

Bazı belediyelerde Lübnanlı ev sahiplerine üstü kapalı olarak evlerini Suriyelilere kiralamamaları söylenmiş. Bu durum, birçok kişiyi Lübnanlı arazi sahiplerinin bir çadır için sığınmacıları ayda 75 ila 150 sterlin arasında (yaklaşık 782 ila bin 564 TL arası) kira ödemeye zorladığı gayri resmi çadır yerleşimlerine yönlendiriyor. Ödemeleri zamanında yapamayan mülteciler gidecek hiçbir yerleri olmadan basitçe yerleşim yerlerinden atılıyor.

Lübnan'ın mülteci politikası kökleri derine uzanan bir yabancı düşmanlığı kültürü ve mezhepçi milliyetçilikten besleniyor ve Suriyeli mültecileri için hayatı bilerek zorlaştırıyorlar. 2019 yazına kadar, Yüksek Savunma Konseyi kararı uyarınca Lübnan Ordusu, ücra Ersal bölgesindeki sert yapıları teşkil eden Suriyeli mülteci konutlarını yıktı.

Eskiden hukuk öğrencisi, şimdiyse mülteci olan 36 yaşındaki Nayef, Ersal'daki dağlık alana kurulmuş beyaz muşamba çadırında, yanmayan sobasının yanında oturmuş anlatıyor:

Gaz bittiğinde ve daha fazlasını almaya gücümüz yetmediğinde çadırı sıcak tutmak için bulabildiğimiz her şeyi, plastik örtüleri ve hatta eski ayakkabıları bile yakmak zorunda kalıyoruz.

Kışın ortasında sıcaklıklar gece -8 dereceye kadar düşüyor. İki ve 5 yaşlarındaki iki kızıyla Nayef'in ailesi iki gündür yemek yememiş. Nayef, "STK'lar artık buraya gelmiyor, bizi unuttular" diye sözlerini sonlandırıyor.
 

3.jpg
Aralık 2019'da, BMMYK'ye göre iç savaş nedeniyle yerlerinden edilmiş 39 bin Suriyeli mülteciye ev sahipliği yapan Lübnan'ın Ersal kentinde kar (Paddy Dowling / Qatar Charity)


Krizi sırtlayan Lübnan gibi ülkeler bir zamanlar, mülteci krizinin başlarında STK'larla dolup taşıyordu. Uzun vadede geçerli hiçbir gerçek çözüm yokken ve yardımlar görünürde "kusurların üstünü örterken", bağışçıları harekete geçirmek hâlâ büyük bir zorluk.

Geçen ay 200 kamyondan oluşan bir insani yardım konvoyu İdlib, Ürdün ve Lübnan'a gitmek üzere Türkiye'nin Gaziantep şehrinden ayrıldı. Katar halkı 4,7 milyon sterlin (yaklaşık 49 milyon TL) bağışta bulunmuştu.

Bölgede krizin en büyük bağışçılarından Qatar Charity'nin Dış İlişkiler Müdürü Muhammed el Gamdi şunları söylüyor:

10 yıl gibi uzun bir süredir yaşanan çatışmaların ardından bağışçı yorgunluğu Suriye halkının en büyük düşmanı. Buna bir de koronavirüs kaynaklı küresel ekonomik gerilemeyi eklersek, Suriye için daha iyi bir gelecek umutları hızla yok oluyor. Suriye'deki insani krizin korkunç bir dönüm noktasına daha ulaşmasını göze alamayız ve yüz binlerce çocuğun daha yerinden edilme, savaş, gıda güvensizliği ve belirsizlikle dolu bir hayatın içine doğmasına izin veremeyiz.

BMMYK Lübnan'dan bir temsilciyse şöyle konuşuyor:

Ekonomik gerileme, yüksek enflasyon, Kovid-19 ve son olarak Beyrut patlaması, binlerce ailenin yoksulluğa ve kırılganlığa daha da gömülmesiyle birlikte Suriyeli mülteciler de dahil Lübnan'daki savunmasız toplulukları umutsuzluğa sürükledi. 2019'daki yüzde 28'e kıyasla, Suriyeli mülteci ailelerin yarısı şu anda gıda güvensizliğinden mustarip.

Lübnan hükümeti, ev sahipliği yaptığı mülteciler bir yana kendi vatandaşlarıyla ilgilenmekte dahi açıkça zorlanıyor; ama şu an dünyada kişi başına en çok mülteciye sahip ülkenin yükünü hafifletecek destek nerede?

Angela Merkel yönetimindeki Almanya, 2015-2019 arasında yarısı Suriyelilerden oluşan 1,7 milyon kişinin iltica başvurusunda bulunmasına izin verecek şekilde mevzuatı değiştirerek dünyada mülteci nüfusunun en yoğun olduğu 5. ülke haline geldi.

Buna tamamen zıt şekilde son dönemde 94 mültecinin sınır dışı edildiğini duyuran Danimarka, Şam'ın artık "güvenli" olduğunu ilan ederek ülkelerine dönmeyi düşünen birçok Suriyeliyi bekleyen firar kaynaklı son derece gerçekçi tutuklama ve işkence ihtimali karşısında açıkça merhamet ve anlayış sahibi olmadığını gösterdi.
 

4.jpg
Ürdün'deki Zaatari Kampı'nda bir erkek çocuğu (Paddy Dowling)


Buna paralel olarak Birleşik Krallık'ın üzücü bir görüntü sergileyerek Suriye'ye gönderdiği yardımın yüzde 67'sini kesmesiyle geçen yıl vaat edilen 137 milyon sterlin (yaklaşık 1,4 milyar TL) bu yıl 45 milyon sterline (yaklaşık 469 milyon TL) kadar geriledi.

Suriyeliler yuvalarını özlüyor. Ama her türlü yurda geri dönüş gönüllü olmalı, güvenli geçiş garanti edilmeli, işler durumda sağlık sistemleri ve okullarla geri dönecekleri evler sağlanmalı.

Suriye'nin fiili lideri Beşar Esad iktidara tutunuyor. Fakat Suriye lirası karaborsada dolar karşısında tüm zamanların en düşük seviyesine düşmüşken, 12,4 milyon insan aç kalma tehlikesi altındayken (WFP) ve ülkenin kuzeydoğusundaki petrol rezervleri ABD'nin desteklediği Kürtlerin öncülüğündeki güçlerin kontrolündeyken iktidara daha ne kadar süre tutunacağını göreceğiz.

Eğer dünya liderleri Suriyelilerin ihtiyaçlarına öncelik vermezse ve krize yönelik olarak özünde ülkenin yeniden inşasına katkıyı da (tahminen 290 milyar sterlin-yaklaşık üç trilyon TL) içerebilecek uzun vadeli çözümler bulmak için ulaşılamaz siyasi talepler olmaksızın Esad'la görüşmezse, geriye kalan tek şey ülkedeki kötü gidişatın sürüp gitmesi ve uzun zamandır acı çeken Suriye halkının en yüksek bedeli ödemeye devam etmesi olacak.

Şimdi mesele Suriye halkına öncelik vermek.



independent.co.uk/voices

Independent Türkçe için çeviren: İrem Oral

Bu makale kaynağından aslına sadık kalınarak çevrilmiştir. İfade edilen görüşler Independent Türkçe’nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

© The Independent

DAHA FAZLA HABER OKU