Bölgemizde ne oluyor ya da ne olmuyor?

İsmail Hakkı Pekin Independent Türkçe için yazdı

Görsel: AFP

Bölgemizde ve dünyada olup bitenleri veya ABD'de olanları birbirinden ayrı ve sadece tek yönlü incelemenin stratejik öngörü açısından yeterli olmayacağını biliyorum.

ABD seçimleri devam eden küresel güç müdahalesinin önemli bir boyutu olmanın yanında devlet dışı küresel aktörlerin ABD ve Dünya'ya yansımasıdır. Tabii ki bizim bölgemize de…

Bu küresel mücadelede, küresel finans ve teknolojik güçlerin, dijital çağın ve pandemi dahil, ekonomik, sosyal, toplumsal krizlerin, kuraklık ve kıtlığın yarattığı göçün, yüksek teknoloji ve güvenlik (kara, hava, deniz, siber, uzay alanları) ihtiyaçların belirlediği/suni olarak dayatılan ortamdan faydalanacakları hatta her şeyi buna göre dizayn ettikleri biliyoruz, görüyoruz, okuyoruz.

Hiçbir şeyin tesadüf olmadığını da aklımızda tutalım lütfen. Bunları aklımızda tutarak ve zaman zaman da hatırlayarak bölgemiz dönelim.


ABD'nin Suriye Özel Temsilcisi , "Esad rejiminin hızla çökmesine kimse şaşırmasın" diye bir açıklama yapmış. Yine alınan bir duyuma göre ABD heyeti ile Suriye heyetinin Hmeymim üssünde Rusların koordinatörlüğünde çok yakın bir zamanda görüştükleri ifade ediliyor.

Hatta bu görüşmenin ilk değil ikinci görüşme olduğu belirtiliyor. Söz konusu duyumlara bakıldığında Esad rejiminin çökmesi, Rusya onay vermeden gerçekleşemez.

Esad'ın gidişine Rusya'nın onay vermesi için Suriye'de Rus çıkarlarını garanti eden nihai bir Suriye yapılanmasının uluslararası düzeyde kabul edilmesi gerekir (ABD, AB, İngiltere, Rusya).


ABD ve İsrail;

  • Kendi himayelerinde ve genel federal sistem içerisinde siyasi bir yapı PKK/YPG/PYD terör devletçiğinin siyasi bir yapı kazanmasını,
  • İran'ın Suriye'den çıkarılmasını,
  • Biden yönetiminin İran ile masaya oturma stratejisinde Rusya'yı yanına alarak, Suriye'de Esad ve İran varlığı üzerinden bir müzakere yürütmesini,
  • Rusya'nın İsrail-ABD arasında sağlanacak bir mutabakat sonrasında nükleer İran'ı önlemek için bir anlaşmaya zorlanmasını öngörüyor veya planlıyor.

Biden yönetiminin, İran yönetimini kapsamlı bir anlaşmaya ikna etmek için nükleer tesislere yönelik bir askeri harekat seçeneğini ciddi olarak masada tutacağını söyleyebiliriz.

Pentagon'un son dönemdeki baskıları bunun işaretidir. Askeri seçeneğin bir başka kuvvetlendirici unsuru İsrail'in izlediği kararlı tutumdur.


Peki, Türkiye ne yapacaktır? Olacaklara hazır mıdır?

Olası senaryolara, küresel ve bölgesel güçlerin muhtemel stratejilerine karşı nasıl bir strateji geliştirecektir?

Kendine özgü bir stratejisi olacak mıdır?


Suriye'deki ulusal çıkarlarının, uluslararası anlaşmalarla bir şekilde tanınması, Rusya için ilk sırada yer alan jeopolitik bir hedeftir. Küresel güç mücadelesinde ABD'nin Rusya'ya ihtiyacı olduğunu da bilmektedir.

Suriye, Rusya-ABD ilişkilerinin geleceği açısından ilk test yeri olacaktır. Nükleer bir İran, aşırı güçlenmiş bir İran, Rusya'nın çıkarları açısından da dikkatle izlenmektedir.

Hatta gaz ve petrol ihracı yönünden İran, Rusya'nın rakibi olarak görülmektedir.

Bölgede İran merkezli senaryolar ve bakış açısıyla baktığımızda, şu soruların cevabını verilmelidir;


İran; ABD, İngiltere, AB, İsrail, Rusya, Çin, Suudi Arabistan için ne ifade ediyor? Bunların gelecek planlarında İran'ın yeri nedir?

Nükleer İran, bu günkü İran'a göre ne farklar yaratabilir? Hangi ülkeler İran'ın nükleer bir İran'a dönüşmesine göz yumabilir?

İsrail neden karşı, gerçek nedeni ne? ABD ve AB İran'dan neler bekliyor? İran merkezli bir bakış açısıyla riskler neler?

İran merkezli bakış açısıyla farklı güç odakları ile ortaklaşan ve ayrışan konular nelerdir? Farklı çemberlere göre kesişme bölgelerinde neler vardır?


Sonuçta oyun tahtasının yeniden düzenlenmesine yol açabilecek hamle/hamleler neler olabilir ve kimden gelebilir? İçinde bulunduğumuz zaman ve durum birileri için bunu gerektiriyor görünüyor.

Bölgede Batı'nın uğraştığı dört önemli ülke; Rusya, Türkiye, İran ve Pakistan'dır.

Bu ülkelere doğrudan bir saldırıyı muhtemel sonuçları itibarıyla göze alamadıkları için, bu ülkelerin dengesini bozacak ve gardını düşürecek etki üretme potansiyeli taşıyan ve bu ülkelerin çevresinde yer alan daha zayıf ülkelere saldırmaktadırlar veya iç savaş ortamı oluşturmaktadırlar.

Irak, Suriye, Afganistan ve bir dereceye kadar Azerbaycan doğrudan hedef alınan ülkelerdir.

Diğer taraftan Batı bu ülkelerde çatışmalar çıkarmak ve kriz yaratmak için çaba sarf etmektedir. Meydana gelen olaylar tesadüf değildir.

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)


Arap Baharı'na giden yolun kapısı Obama'nın ilk döneminde açılmıştır. İkinci döneminde bölge kaos oluşmuş, bu gün de bölge enkaza dönmüştür.

Soğuk Savaş'ın bitmesinden bu yana, öngörü sahibi ülkeler muhtemel fırsatlara hazırlanmış olarak yeni durumu karşılamışlardır.

Öngörü sahibi olmayanlar ise ağır bir bedel ödemeye mahkum olmuşlardır.


Türkiye, "Ne yapmalıyız" sorusunu kendisine sormalı ve geleceğe, muhtemel senaryolara hazırlıklı olmak için nasıl bir strateji izleyeceğini belirlemelidir.

Bölgemizde oluşabilecek ani değişikliklere hazır mıyız? Özgün bir stratejimiz var mı? Hangi sorunda kimin yanındayız?

Bölgesel ittifaklar yönünde müspet çalışmalar var mı? Bölgemizdeki dengeleri değiştirebilir miyiz? Tabii ki kendi lehimize.

Önümüzü görmenin yolu istihbarat ve stratejik öngörüdür. Bu konularda üretici olursak o zaman birçok sorunun cevabını bulur ve stratejimizi yönümüzü belirleriz.  

Yazıda bölge ile ilgili hususları ve ülkelerin anlatırken Türkiye'den özellikle bahsetmedim, çünkü okuyucunun "Burada Türkiye şurada olmalı ya da bu denklemde Türkiye mutlaka şu pozisyonda bulunmalı" vb cevapları kendilerinin bulmasını ya da vermesini tercih ettim.

       

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe’nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU