Modern bilimsel veriler, canlıların -including bakteriler, virüsler ve kompleks organizmalar- yeni çevresel koşullara sürekli uyum sağladığını, genetik düzeyde değişime uğradığını, kimi zaman ileri kimi zaman geriye evrimleştiğini gösterir (Mayr, 2001; Carroll, 2005).
Bu olgu, evrimsel sürecin yalnızca tarihsel bir fenomen olmadığını, bugün dahi gözlemlenebilir, ölçülebilir ve deneysel olarak doğrulanabilir bir gerçeklik olduğunu ortaya koyar.
Dolayısıyla canlılığın oluşumu, çeşitlenmesi ve dönüşümü hakkında bilimsel açıklamalar, doğrudan nedensellik yasalarına ve gözleme dayalı bir metodolojiye sahiptir.
Öte yandan teolojik gelenek, özellikle İslâm düşüncesi, yaratılışın "başlangıcı", "amacı" ve "nihai anlamı" üzerine açıklamalar sunar.
fazla oku
Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)
Kur'ân'daki yaratma fiilleri (halq [yaratma], ibdâ' [örneksiz yaratma], inşâ' [kurma, inşa etme], tasvîr [şekillendirme] vb.) Tanrı'nın varlık alanını mümkün kılan metafizik iradesini konu edinir (Nasr, 1993).
Bu iki alan, yani "nasıl oluştu?" sorusuyla "ne için var edildi?" sorusu, epistemik açıdan farklı disiplinlere aittir; bu farklılık göz ardı edildiğinde teolojik iddialar bilimsel veri olarak sunulur ve bu durum kategori hatasına yol açar (Ryle, 1949/2009).
Bu makale, söz konusu sınırları belirgin kılarak Kur'ân'ın yaratılış sıfatlarıyla evrimsel süreçlerin nasıl tevhid edilebileceğini ve modern Müslüman düşünce içerisinde yaşanan gramatik kargaşanın kökenini tartışmaktadır.
Maddenin katmanlı ontolojisi: Atom altından kozmosa
Bilimsel epistemoloji, evrende gözlenen bütün maddeyi katmanlı bir ontoloji içinde tanımlar.
En temel düzeyde kuarklar, leptonlar ve gluonlar gibi atom altı parçacıklar bulunur; bu parçacıklar enerji alanlarıyla etkileşerek proton, nötron ve elektron gibi kararlı yapılara dönüşür (Griffiths, 2008).
Atom düzeyinde hidrojen ve helyum çekirdekleri, yıldız içi nükleer füzyon süreçleriyle ağır elementlere dönüşür; insan bedenindeki karbon, azot, oksijen, fosfor ve demirin tamamı bu kozmik süreçlerin ürünüdür (Carroll, 2010).
Moleküler düzeyde karbonun dört değerlikli bağ yapabilmesi, yaşamın evrensel kimyasal iskeletini mümkün kılar (Smith & Morowitz, 2016).
Bu katmanlı yapı, canlılığın cansız maddeden bağımsız bir "töz" olmadığını, aksine cansız maddenin belirli enerji, bağlanma ve düzen prensipleri çerçevesinde organize olmasından ibaret olduğunu ortaya koymaktadır.
Kur'ân'ın "Her canlıyı sudan yarattık" (Enbiyâ 21/30) ve "İnsanı çamurdan yarattık" (Secde 32/7) ifadeleri, bu kimyasal temelin teolojik yorumu olarak değerlendirilebilir.
Canlılığın birliği: Bitki-hayvan-insan ortaklığı ve insanî özgünlük
İnsan bedeninde bulunan oksijen, karbon, hidrojen, azot, kalsiyum ve fosfor gibi elementlerin tamamı bitkilerde ve hayvanlarda da bulunur (Campbell & Reece, 2019).
DNA, RNA, protein sentezi, hücre zarlarının lipid yapısı gibi temel biyolojik mekanizmalar bütün canlılarda aynıdır.
Bu açıdan insan, biyolojik anlamda evrenin geri kalanından ayrışmaz; ortak bir kimyasal ve biyolojik yasallığın ürünüdür.
Ancak insanın özgünlüğü, biyolojik değil bilişsel ve normatif düzeydedir.
Sembolik dil, etik sezgi, hukuki norm üretimi, gelecek tasavvuru ve özgür irade gibi yetiler, insanı ahlak ve hukuk açısından diğer canlılardan ayırır (Deacon, 1997).
Kur'ân'da "ruhun üflenmesi" metaforu (Hicr 15/29), insanın bu bilişsel-manevî katmanına işaret eder ve biyolojik süreçle çelişmez; bilakis farklı düzeylerin açıklamasıdır.
Evrimsel sürecin sürekliliği: Değişim, adaptasyon ve geri evrim
Günümüz biyolojisi, canlıların her an evrimleştiğini göstermektedir.
Bakterilerin antibiyotik direnci kazanması, virüslerin mutasyon yoluyla varyant üretmesi, hayvan türlerinin çevresel baskılara uyum sağlaması gibi süreçler evrimin sürekliliğini ortaya koyar (Futuyma, 2013).
Bu veriler, yaratılışın "Her an bir yaratma işindedir" (Rahman 55/29) ayetiyle ilişkilendirildiğinde, Kur'ân'ın yaratılışı tek seferlik bir müdahale değil, sürekli işleyen bir tekvinî süreç olarak ele aldığı görülmektedir.
Böylelikle evrimsel mekanizma, ilahî yaratmanın nasıl gerçekleştiğine dair değil, hangi düzen içinde sürdüğüne dair bir bilimsel açıklama sunar.
"Ol der, oluverir": Metafizik irade ile fiziksel nedenselliğin ayrımı
İslâm teolojisi Tanrı'nın dilerse yoktan var edebileceğini, "ol" emriyle şeyleri yaratabileceğini kabul eder (Nasr, 1993).
Bu inanç, metafizik alanın sınırları içinde meşrudur; ancak bilimsel alanın yasaları içinde test edilebilir bir önerme değildir.
Dolayısıyla şu ayrım yapılmalıdır:
- Teolojik düzlemde: Tanrı yoktan var edebilir.
- Bilimsel düzlemde: Gözlemlenen bütün varlıklar mevcut maddi koşulların dönüşümüyle meydana gelir.
Eğer Tanrı yeni bir şeyi yaratacaksa, bilimsel gözlem açısından bunun evrende mevcut maddi koşullar üzerinden gerçekleşmesi beklenir; çünkü bütün deneysel veriler, varlıkların kendi iç yasaları içinde meydana geldiğini göstermektedir.
Bu durum Tanrı'nın kudretini sınırlandırmaz; yalnızca bilimsel açıklamanın sınırları içinde kalmayı ifade eder.
Burada bilim evrenin varoluş öncesini, ilk nedeni açıklayamaz. Açıklamaya kalkarsa paradoksal olarak kendini inkâr etmiş olur ve bu herhangi bir insanın üreteceği bilgiden daha fazla bir anlam taşımaz.
Bunun tersi de doğrudur. Bir teolojik kaynak nedensellikle ilgili konuşmaya başladığında da olan aynı paradokstur.
Evrenin ilk olarak nasıl var olduğu konusunda "Allah ol dedi oluverdi" inancından öte konuşmaya başladığında "herhangi bir insanın bilgisinin ötesinde" bir anlam taşımaz. Teolojik bilgiyi bilim gibi sunmuş olur.
Paradoksun kaynağı
Teolojik bir inancın, bilimsel veri gibi sunulması epistemik bir yanlış kategorilendirmedir.
Wittgenstein'ın ifadesiyle, iki farklı "dil oyunu"nun birbirine karıştırılması "gramatik kargaşaya" yol açar.
Bu nedenle "Allah evrimi yaratma yöntemi olarak kullanıyor olabilir" demek teolojik bir yorumdur; fakat "koşulsuz şekliyle insan bir anda yaratılmıştır" demek, gözlemlenebilir veriler inkâr edilmediği sürece bilimsel olarak temellendirilebilir değildir.
İnanmak başka, bilimsel nedenselliği açıklamak başkadır. İlk yaratmayı bilmiyoruz.
Fakat yaratılanı geriye doğru bilimsel çalışmalarla geriye doğru götürdüğümüzde bir nedensellik silsilesi kurabiliyoruz.
Teoloji nedensellikle ulaşaılabilenin ötesinde söz sahibi olabilir.
İnanırız inanmayız ayrı konu fakat kevni yasalar konusunda (bilim) bilgisi olmayanın nedensellikler aleminde konuşması aklın ve bilimin alanını dondurma ve dogmaya çekme çabasından başka bir anlam taşımaz.
Kur'ân'ın yaratma sıfatları ile evrimin tevhidi
Kur'ân'daki yaratma sıfatları, evrimsel mekanizmalarla çatışmak yerine onları kuşatan bir üst düzey açıklama sunar.
Bu bağlamda bazı temel isim ve kavramlar şunlardır:
- el-Hâlik (الخالق, "Yaratan, yoktan var eden") → başlangıç koşullarını var eden ilke. Evrenin var olmasını mümkün kılan fiziksel düzen ve ince ayarlı sabitler, yaratmanın metafizik zeminini temsil eder (Griffiths, 2008; Carroll, 2010). Bu yoktan varetmedir.
- el-Mübdi' (المبدئ, "Örneksiz ilk defa yaratan") → türlerin ilk ortaya çıkışını (speciation) metafizik düzeyde ilk yaratma fiili olarak okumaya imkân verir (Futuyma, 2013). İlk olarak yoktan varetme fakat sonrakileri onun içinde varetmedir.
- el-Bâri' (البارئ, "Kusursuz düzenleyerek yaratan, uyumlu biçimde var eden") → doğal seçilim ve ekolojik uyum yoluyla canlıların belirli düzenlilikler içinde şekillenmesi (Darwin, 1859/2003). Varolanları varolanlardan artırmadır.
- el-Musavvir (المصور, "Biçim veren, suretlendiren") → embriyonik gelişim ve morfolojik evrim süreçlerinde organizmaların form kazanması (Carroll, 2005). Bu hem ilk yaratmada hem de yaratılanlardan yeni biçimler, formlar yaratmadır.
- el-Fâtır (الفاطر, "Yararak başlatan, ilk defa açan") → kimyasal evrimin ve organik moleküllerin ortaya çıkışının, yaratılışın başlangıç boyutuyla ilişkilendirilmesi (Smith & Morowitz, 2016). Yaran başlangıçta hiçliği yarararak ilk varlığı yaratmış, sonra varlığı yararak başka varlıklar yaratmıştır.
- el-Muîd (المعيد, "Yeniden yaratan, iade eden") → nesillerin ve hücrelerin sürekli yeniden üretilmesi, yani biyolojik süreklilik ve döngüsellik (Campbell & Reece, 2019). Bu çıplak gözle gördüğümüz tüm canlı cansız devinimdir.
- Takdir/Kader (تقدير/قدر, "ölçülendirme, paylaştırma, belirleme") → genetik kodun sınırları, mutasyon oranları, seçilim baskıları ve ekolojik kısıtlar gibi evrimsel süreçlerin istatistiksel ve yapısal çerçevesi (Barnes, 2015). Bu tüm varlığın en temel yasasıdır.
Bu ilişkilendirme, teolojik açıklamalarla bilimsel açıklamaların farklı düzlemlerde işlediğini, fakat zorunlu bir çatışma içinde olmadıklarını gösterir.
Kur'ân'ın isim ve sıfatları, evrimsel mekanizmaları iptal eden değil, onları daha geniş bir anlam ufkuna yerleştiren kavramlar olarak okunabilir.
Sonuç: Bilimsel ve teolojik sınırları belirginleştiren bir bütünlük
Bilim, varlıkların nasıl meydana geldiğini -atom altı düzeyden canlıların evrimsel değişimine kadar- nedensellik yasaları çerçevesinde açıklar.
Teoloji ise varlığın niçin yaratıldığını, insanın ahlaki ve hukuki sorumluluğunu yorumlar.
Bu ayrım gözetilmediğinde teolojik iddialar bilimsel veri gibi sunulmakta, bu da paradoksal sonuçlara ve gramatik kargaşaya yol açmaktadır.
Kur'ân'ın yaratılış ifadeleri, evrimsel süreçlerle çatışmak yerine onların metafizik ufkunu belirler.
İnsan evrende bulunan maddelerden meydana gelir, fakat bilişsel ve ahlaki kapasitesiyle evrimsel biyolojinin ötesinde bir normatif varlık olarak ortaya çıkar.
Bu nedenle yaratılışı evrimsel süreçle tevhid etmek hem bilimsel hem teolojik düzlemde tutarlı bir yaklaşım olarak görünmektedir.
Allah'ın evrimsel süreçle yaratmadığının Kur'andan "lafzı kati delaleti kati" delili nedir ki aksine inanalım.
Not:
- Evrimsel değişimlerin günümüzde gözlenebilirliği, özellikle mikrobiyal genom çalışmalarında açık biçimde doğrulanmıştır (Futuyma, 2013).
- Kur'ân'daki yaratılış ayetlerinin modern bilimle ilişkisi, dilsel ve teolojik yorum düzeyinde değerlendirilmelidir; ayetlerin bilimsel teori önerdiği iddiası klasik tefsir geleneğinde bulunmaz.
- "Ol der, oluverir" ifadesinin bilimsel bir mekanizma olarak yorumlanması, metafizik kavramların fiziksel alanla karıştırılmasına yol açar; bu durum güncel epistemoloji literatüründe kategori hatası olarak sınıflandırılır (Ryle, 1949/2009). Bu ancak ilk yaratma ve öncesi için söylenebilir.
- İnsan ile diğer canlılar arasındaki farkın bilişsel ve normatif düzeyde olduğu görüşü antropoloji ve evrimsel biliş bilim çalışmalarınca desteklenmektedir (Deacon, 1997).
- Hz Ademin yaratılması, Hz İsanın yaratılması, Hz İbrahimi ateşin yakmaması bu düşüncelere itiraz olarak getirilebilir. Fakat bu en azından bugün kimsenin cevap verebileceği sorular değildir. İzah edilinceye kadar "Allah kadiri mutlaktır" der geçeriz.
Kaynaklar:
- Barnes, L. (2015). The fine-tuning of the universe for intelligent life. Publications of the Astronomical Society of Australia, 32, 1-34.
- Campbell, N., & Reece, J. (2019). Biology (12th ed.). Pearson.
- Carroll, S. (2005). Endless forms most beautiful: The new science of evo devo. W. W. Norton.
- Carroll, S. (2010). From eternity to here: The quest for the ultimate theory of time. Dutton.
- Darwin, C. (2003). On the origin of species (Original work published 1859). Signet Classics.
- Deacon, T. (1997). The symbolic species. W. W. Norton.
- Falkowski, P. (2015). Life's engines: How microbes made Earth habitable. Princeton University Press.
- Futuyma, D. (2013). Evolution (3rd ed.). Sinauer.
- Griffiths, D. (2008). Introduction to elementary particles. Wiley-VCH.
- Mayr, E. (2001). What evolution is. Basic Books.
- Nasr, S. H. (1993). The need for a sacred science. SUNY Press.
- Ryle, G. (2009). The concept of mind (Original work published 1949). Routledge.
- Smith, E., & Morowitz, H. (2016). The origin and nature of life on Earth. Cambridge University Press.
*Bu içerik serbest gazeteci veya konuk yazarlar tarafından hazırlanmıştır. Bu içerikte yer alan görüş ve ifadeler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.
© The Independentturkish