Kamerun'da siyasi kırılma: Ekane'nin ölümü ve derinleşen meşruiyet krizi

Göktuğ Çalışkan Independent Türkçe için yazdı

Muhalefet lideri Anicet Ekane, ölümünden haftalar önce -24 Eylül 2025’te Issa Bakary Tchiroma'nın mitinginde- kalabalığı selamlarken. Gözaltında yaşamını yitiren Ekane, bugün Kamerun'daki derin meşruiyet krizinin sembolü hâline gelmiş durumda / Fotoğraf: AFP

12 Ekim seçimleri sonrası protesto dalgasıyla sarsılan Kamerun, muhalif lider Anicet Ekane'nin gözaltındaki ölümüyle yeni bir kaosun eşiğine gelmiştir. Olayın perde arkasını irdeleyen bu yazı, 43 yıllık Biya iktidarının yaşadığı yönetim zafiyetini ve devlet ile toplum arasındaki kopuşun ulaştığı boyutu ele almaktadır.


Orta Afrika'nın kilit ülkesi Kamerun, 1 Aralık 2025 sabahına siyasi tarihinde iz bırakacak sarsıcı bir gelişmeyle uyandı.

Ülkenin köklü sol muhalefet hareketlerinden "Yeni Bağımsızlık ve Demokrasi için Afrika Hareketi"nin (MANIDEM) lideri Anicet Ekane, devletin gözetimi altındayken hayatını kaybetti.

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

Uzun yıllardır rejim eleştirileriyle tanınan ve bilhassa kentli gençler arasında sembol isim hâline gelen Ekane, 12 Ekim 2025 cumhurbaşkanlığı seçimleri sonrası başlayan protestolar sırasında gözaltına alınıd ve yaklaşık 5 haftadır tutuklu bulunuyordu.

Ailesi ve avukatları; kronik sağlık sorunları bulunan Ekane'nin tıbbi cihazlarına el konulduğunu, hastaneye sevkinin geciktirildiğini ve tedavi hakkının fiilen engellendiğini aktarıyor.

Savunma Bakanlığı ölümü "doğal sebeplerle" açıklarken, muhalefet bu tabloyu siyasi kasıt içeren ve devletin sorumluluktan kaçamayacağı bir "infaz" olarak niteliyor.

Bu hadise, münferit bir insan hakları ihlali tartışmasının çok ötesinde. Ekane'nin ölümü, 92 yaşındaki Paul Biya iktidarının seçim sonrasında içine girdiği yönetim ve meşruiyet krizini görünür kılan tarihsel bir eşik işlevi görüyor.


12 Ekim seçimleri: Sandıktaki sonuç, siyasetteki sarsıntı

Mevcut krizi analiz etmek adına 12 Ekim 2025'teki cumhurbaşkanlığı seçimlerine odaklanmak gerekir.

1982'den bu yana ülkeyi yöneten Biya, sekizinci kez aday olmuş ve resmi verilere göre oyların yaklaşık yüzde 54'ünü aldı.

Ancak katılım oranındaki dramatik düşüş ve bölgesel oy kayıpları dikkate alındığında bu sonuç siyasi tabanda ciddi bir erozyona işaret ediyor.

Muhalefetin ortak adayı Issa Tchiroma'nın oyunun yüzde 35 düzeyine çıkması, dağınık muhalefet yapısına rağmen, güç dengelerinin değiştiğini kanıtlıyıor.

Tchiroma, sahadan topladıkları tutanaklara dayanarak zafer ilan etmiş, Yüksek Seçim Kurulu'nun açıkladığı tabloyu reddederek devlet aygıtının seçim sürecine müdahale ettiğini savundu.

Sivil toplum ağları ve kilise destekli gözlem grupları ise seçim sürecine ilişkin raporlarında; "ölülere oy yazılması", seçmen listelerinin şeffaf olmayışı ve "sandık taşıma" gibi vahim iddialara dikkat çekti.

Resmi rakamlarla seçmen algısı arasındaki mesafe, özellikle genç kitle nezdinde "sandığın bir değişim aracı vasfı taşıyıp taşımadığı" sorusunu öne çıkardı ve tam da bu noktada sokak hareketleri için uygun zemin oluştu.


Sokaktaki öfke ve devletin güvenlikçi refleksi

Sonuçların ilanından kısa süre sonra başkent Yaoundé, ekonomik merkez Douala ve stratejik kuzey kenti Garoua dâhil birçok noktada gösteriler başladı.

Farklı muhalefet partileri, sendikalar ve öğrenci grupları, "oyumuza sahip çıkıyoruz" ve "40 yılı aşan iktidara hayır" sloganları etrafında ortak bir çizgide buluştu.

Kısa süre içinde bu itiraz dalgası, seçim sonuçlarını aşarak rejimin devamını sorgulayan geniş çaplı bir siyasallaşmaya dönüştü.

Devletin ilk tepkisi ise diyalog kanallarını açmak yerine güvenlik aygıtını öne sürmek oldu.

Polis ve jandarma birlikleri birçok şehirde gaz ve plastik mermiyle yetinmemiş, doğrudan gerçek mermi kullanarak kalabalıkları dağıtma yoluna gitti.

İnsan hakları örgütlerinin sahadan derlediği bilgilere göre, müdahaleler sırasında en az 48 sivil yaşamını yitirdi, çok sayıda kişi yaralandı ve yüzlerce kişi rastgele gözaltına alındı.

Bu süreçte bazı kamu binalarının ateşe verilmesi ve seçim ofislerine saldırılar hükümet tarafından olağanüstü sert tedbirlerin gerekçesi yapıldı.

Ancak Anicet Ekane ve diğer muhalif isimlerin "devlete karşı ayaklanma" gibi ağır suçlamalarla yargı önüne çıkarılması hukukun tarafsız bir zeminde işlediği algısını zayıflatıyor.

Yargı kurumlarının, iktidarın siyasal rakiplerini baskı altına almak üzere devreye sokulan araçlara dönüşmesi rejimin meşruiyetini aşındıran temel unsurlardan biri.


Gözaltında ölüm: Siyasi sistem için alarm zili

Ekane'nin haftalar süren tutukluluğun ardından gözaltında hayatını kaybetmesi, seçim sonrası güvenlikçi yönetim anlayışının ulaştığı noktayı çarpıcı biçimde ortaya koyuyor.

Tedavi hakkına erişim engeli, tıbbi kayıtlardaki belirsizlikler ve yetkililerin çelişkili açıklamaları, soru işaretlerini derinleştiriyor.

Bu şartlarda Ekane'nin ölümü, tekil bir vaka olmaktan öte, muhalefetle kurulan ilişkinin niteliğini görünür kılan yapısal bir sorun alanına dönüşüyor.

Biya yönetimi için bu dosya, içeride ve dışarıda zorlu bir "sınav" anlamı taşıyor.

Ülke içinde MANIDEM çevresi, kentli orta sınıflar ve protestolara öncülük eden genç kuşaklar nezdinde "devletin kendi vatandaşını korumaktan aciz olduğu" düşüncesi güçleniyor.

Dışarıda ise insan hakları konusunda eleştirilere maruz kalan Kamerun, yeni yaptırım ve baskı çağrılarının hedefi hâline gelme riskiyle karşı karşıya.

Ekane'nin ölümü güvenlik teşkilatının hesap verebilirliği, yargının bağımsızlığı ve yürütmenin muhalefeti nasıl konumlandırdığı sorularını aynı anda gündeme taşıyor.

Sürecin şeffaf biçimde soruşturulmaması ve kamu vicdanının ikna edilememesi halihazırda zayıflamış bulunan meşruiyet zeminini daha da daraltacaktır.
 


Geleceğe dair senaryolar: Sükûnet mi, fırtına mı?

Bugün itibarıyla sokak gösterileri büyük ölçüde dağıldı ve kentlerde görece bir sükûnet görüntüsü ortaya çıktı.

Ancak bu sessizlik, sorunların çözüldüğüne işaret etmekten uzak. Aksine krizin ötelendiği bir dönemi imliyor.

Toplumdaki kırılmalar ve siyasetin merkezine yerleşen güvensizlik duygusu, Paul Biya'nın yeni döneminin önceki yıllara kıyasla çok daha çalkantılı geçebileceğini gösteriyor.

İşsizlikle boğuşan genç nüfusun beklentilerinin sandıkta karşılık bulamaması muhalefetin daha radikal çizgilere yönelmesi riskini artırıyor.

Uzun süredir gerilim yaşayan Anglofon bölgeler de hesaba katıldığında, merkezi iktidarın yaşadığı meşruiyet sorunlarının etnik ve bölgesel hatlar boyunca yeni çatışma alanları üretme ihtimali göz ardı edilemez.

Uluslararası aktörlerin "diyalog" ve "bağımsız soruşturma" çağrıları şimdilik sınırlı etki yaratıyor.

Bölgesel örgütler ve küresel güçler, istikrarın bozulmamasını önceleyen temkinli bir çizgide duruyor.

Kısa vadede bu tablo yönetimin elini rahatlatsa da orta vadede toplumla devlet arasındaki güven bağını onarmayan her tercih, krizi derinleştiren bir rol oynayacaktır.

Kamerun, Afrika'da uzun süreli iktidarların kurumları aşındırdığı ve güvenlik aygıtının siyasileştiği örnekler arasında öne çıkıyor.

Anicet Ekane'nin ölümü, bu yapısal krizin önemli bir dönüm noktası olarak okunmalı.

İktidarın, bu kırılmayı baskı dozunu artırarak yönetmesi sürdürülebilir değil.

Bunun yerine şeffaf bir soruşturma, seçim yasalarında reform ve kapsayıcı bir siyasi diyalog süreci başlatılması, Kamerun'un iç barışı kadar Orta Afrika bölgesel dengeleri açısından da belirleyici olacaktır.

Aksi hâlde bugün bastırılan öfkenin, ilerleyen dönemde daha örgütlü ve kontrol edilmesi güç bir dalga olarak geri dönmesi kaçınılmaz.

 

 

*Bu içerik serbest gazeteci veya konuk yazarlar tarafından hazırlanmıştır. Bu içerikte yer alan görüş ve ifadeler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU