Trump olayının öğrettikleri

Zeki Sarıhan Independent Türkçe için yazdı

Donald Trump destekçileri, 6 Ocak 2021 Çarşamba günü Washington'da ABD Kongre Binası'nın batı duvarına tırmanıyor / Fotoğraf: Jose Luis Magana/AP

ABD'nin seçimleri kaybeden başkanı Donald Trump'ın seçim sonuçlarını saymayarak Senato binasına baskın düzenlemesin bütün dünyaya öğrettiği şeyler olmalı.

Amerikan seçimleri bütün ülkeler için her zaman önemli olmuştur; ama uzunca bir süredir herhalde bu kadar ders verici olmamıştı. 


Kongre baskını demokratik bir hareket midir?  

Seçimleri kaybettiği apaçık olduğu halde iktidarı bırakmak istemeyen Donald Trump yandaşları tarafından 6 Ocak 2021 günü ABD Kongre binasının basılmasını sınıf mücadelesi kavramının neresine oturtmalı?

Amerikan başkanlık seçimlerinden önce Türkiye basınında yapılan analizlerden öğrendiğimize göre, Trump'ı ekonomik bakımdan ihmal edilmiş kırsal bölge insanlarından bir kısmı ile beyazların üstünlüğünü savunan ırkçılar destekliyor. 

Aydınlık gazetesinin manşetten Kongre baskınını bir halk hareketi olarak ilan etmesi ibretle üzerinde durulacak bir iddiadır. Oysa Aydınlıkçılar da bilirlerdi ki her kitle hareketi devrimci değildir.

Halk avcısı bazı kişilerin yoksulları, hatta milletin çeşitli kesimlerini peşine takarak gerici ve otoriter rejimler kurabilirler. Ülkelerini savaşlara sokarak felakete sürükleyebilirler.

Bunun 20'nci yüzyılda en bilinen örnekleri Mussolini ile Hitler'in iktidara gelişleridir. Birinci Dünya Savaşı'ndan sonra olduğu gibi, 21'inci yüzyılda dünyanın çeşitli ülkelerinde gene halk avcısı otoriter rejimler revaçtadır.

Yabancı düşmanlığı, ırkçılık ve dincilik olarak kendini gösteren bu hareketler, ne yazık ki kitlelerin bir kısmını da peşinden sürükleyebiliyor.

Trump hareketinin Cumhuriyetçi Parti gibi muhafazakâr bir partiden çıkması, bu partinin genlerinde bulunan beyaz ırkçılığını da açığa vurmakla birlikte Trump, bu partiye oy veren kitlelerin de ancak bir kısmını arkasına alabilmiştir.

Geçen seçimden beri oylarının azalması, hele son Kongre baskınından sonra partisinin ileri gelen birçok şahsiyetinin desteğini de kaybetmesi, Amerikan demokrasisini de kurtarmıştır. 


Irkçılıktan bir halk iktidarı çıkmaz 

ABD'nin ihmal edilmiş kesimlerini peşinden sürüklemesi, Trump hareketinin ilerici bir halk hareketi olduğunu göstermez.

Irkçılıktan bir halk iktidarı çıktığını tarih kaydetmiyor. Kitlelerden bir kısmını harekete geçirse de ırkçılık bir sömürücü hâkim sınıf ideolojisidir.

Emekçi sınıfların iktidar hedefiyle örgütlü ve kitlesel bir biçimde siyaset sahnesine çıkamadığı koşullarda, halkı hâkim sınıfların çeşitli kanatları yönetir.

Bu gerçek Amerika için olduğu kadar Türkiye için de geçerlidir.  Amerikan emperyalist kapitalizminin gücü Amerika yoksullarının ve orta sınıflarının iktidar mücadelesinde büyümesine daha uzun süre izin vermeyecek gibi görünüyor.

Bu koşullar altında kitlelerin Türkiye'de uzun yıllardır olduğu gibi hâkim sınıfların çeşitli partileri arkasında saf tutması doğaldır.

"Amerikan demokrasisi" Amerikalıların ve Amerikan hayranlarının kullandığı bir kavramdır. Bu kavram serbest seçimleri, hukukun üstünlüğünü ve kuvvetler ayrımını kapsıyor.

Yoksa ABD, demokrasinin gerçek tanımına uygun olarak halk tarafından yönetilmiyor. Orada tekellerin, savaş makinası olan Pentagonun ve lobilerin sözü geçer.

Bu gerçeğin arkasına sığınarak her iki parti için "Al birini vur ötekine" demek ve bütün dünyanın gözü önünde yaşanan bir tehlikeye göz kapamak doğru değildir.


Trump kazansaydı… 

O tehlike şudur: Trump seçimi kazansaydı, bu dünyada otoriter rejimlerin güçlenmesine yarardı. Hele Pentagon baskınını başarıya ulaşması, bu yolu denemeye kalkışarak iktidara gelmek isteyen ırkçı ve dincilerin hareketine meşruluk kazandırırdı.

Bilindiği gibi yönetim usulü tartışmalarında sık sık "Amerika da böyle" diye öykünmelere tanık oluyoruz.

Amerika'da ırkçı bir hareket hem seçimi kazanamamış, hem de buna rağmen iktidarı zor kullanarak ele geçirmeyi başaramamıştır.

Bu durum serbest seçimlere, kanunun üstünlüğüne ve kuvvetler ayırımına inanan çevrelere cesaret vermiş, ırkçılığın ve zorbalığın ise cesaretini kırmıştır. Trump ve Trumpcı hareketin dünyaya öğrettiği budur.

Yönetimi fiilen ele almaya hazırlanan Biden yönetiminin de bundan ders çıkarmaması beklenemez. Demokrat Partili Amerikan yönetimi, kendi ülkesinde sınıflar arasındaki uçurumu azaltmaya, refahı yaygınlaştırmaya çalışacakları beklenir.

Başka halkların beklentileri arasında Amerika'nın başka ülkelerin iç işlerine karışma, darbeler düzenleme huyundan, kısacası dünyada Amerikan hegemonyasını devam ettirme çabasından vazgeçmesidir.

Ancak bunun Amerikan ekonomisinin zayıflamasıyla mümkün alacağı ve zaman alacağı ortadadır. Bunun için halkların ve devletlerin bağımsızlık bilinçlerinin gelişmesi de gerekiyor. 


Faşizmin ayak sesleri

Türkiye'deki iktidar çevreleri her ne kadar Trump'ın seçimleri kaybetmesine üzülmüş iseler de Kongre baskınını kınamak zorunda kalmışlardır. Çünkü baskını onaylamak bir iktidar için meşruiyetin dışında politika yapma anlamına gelir.

Öyleyse Vatan Partisi yayın organı ve sözcülerinin Trump'a övgüler düzmesini nasıl yorumlamalıyız?

Erdoğan iktidarını AKP sözcülerinden daha hararetle savunmasıyla göze çarpan Vatan Partisi'nin bu konuda eli serbesttir ve AKP sözcülerinin söyleyemediklerini söyleyerek gerçekte onlara tercümanlık yapmaktadır.  

Olay bu kadarla kalsa iyidir. Vatan Partisi gerçekte Türkiye için kitleleri yeni bir siyasi anlayışa hazırlamaktadır.

Kürtlere, Ermenilere karşı gösterilen düşmanca tutum, Türkiye'nin bir savaş içinde olduğu ve savaş halinde bir ülkede demokrasi değil disiplinin gerektiği, asker ve polisin aşırı derecede kutsanması, bütün muhalif çevrelerin ya terörist ya terörist destekçisi gösterilmesine bakılırsa Türkiye'de demokrasinin kırıntısına bile tahammül edilmeyeceği anlaşılır.

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe’nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

     

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU