Şu nehrin bir yanında
Ve onu geçemiyorum
Şu köprünün diğer yanında
Ve onu aşamıyorum
Burada durup bekliyorum
Bir evet cevabını
Ve ben sizinle kalıyorum
Ülkeme yakın
diyor Isabel Parra, "La Frontera" şarkısında…
Ben de "Roraima" sınırında bir bankın üzerinde oturmuş öyle bekliyordum. Güneş, Brezilya tarafında batmaya başlamıştı.
Boş, bomboş bir yoldan yürüyerek Venezuela tarafına geçmiştim. Şimdi göçmenlerin akın ettiği bu yol, o zamanlar sadece yük taşımak için kullanılıyordu.
Bunu, gümrük memuru, adımı sıradan bir deftere not aldığında fark etmiştim. Doğru düzgün bir kayıt defteri bile yoktu.
Görevli, bakkal defteri gibi bir şeye, orada gördüğü ismi ve numarayı tükenmez kalemle yazdı. Mührü vurdu. Dışarı çıktım. Kapıdaki banka oturup yoldaki köylü kadınlardan aldığım yemeği yedim. Çeşmeden su içtim.
Tekrar banka oturdum ve Brezilya tarafında batmakta olan güneşe doğru bakmaya başladım.
Bilmiyorum ne kadar sonra, önümde duran otobüsten şoför seslendi. "Bin" diye buyurdu, ücreti sormama izin vermeden "Chávez gönderdi" dedi.
Latin Amerika deyince çoğunun aklına başkentler, büyük ve turistik şehirler gelir. Oysa aşağı yukarı dünyanın her yerinde modern kentler birbirine benzer. Bu yüzden turistler ara sokaklarda otantik bir şeyler bulmanın derdindedirler.
Bu kıta sınırlar diyarıdır. Latin Amerika'nın tüm zenginliği, yoksulluğu ve vahşeti, sınırlarında birikir.
Sınırlar, yerlilerin özgürlüğü ve terk edilmişliğidir.
Latin Amerika sınırları, oligarşinin egemenliği, ordu ve çetelerin ganimeti, ulus ötesi şirketlerin yağmasıdır.
Kıtadaki rejimlerin en iyi gözlemleneceği yer yine sınırlardır. Sınırlar, ekonomik olduğu kadar ideolojik-politik kontrole hizmet eder.
"Chávez'in gönderdiği otobüs" de buna iyi bir örnekti. Çünkü bu otobüs, "Venezuela Birleşik Sosyalist Partisi (PSUV)"'nin gençlik kampları için Brezilya'dan gerçekleşecek katılımları taşımakla görevlendirilmişti.
Venezuela, birçok konuda olduğu gibi farklı sınır rejimleri için de ilginç bir örnek oluşturur.
Venezuela sınırları, Chávez döneminde değişik politik yaklaşımlarla yeniden düzenlendi. Bu yaklaşım aynı zamanda "Comandante"nin, komşu ülkeyle ne türden bir ilişki yürütmek istediğiyle bağlantılıydı.
Brezilya'da Lula iktidarıyla ideolojik yakınlaşması, bu iki ülke arasındaki sınırları neredeyse görünmez hale getirmişti.
Guyana ile ilişkisi ise tamamen pragmatikti. Bu ülkeyle 2004'te sürpriz anlaşmalar yaparak ticari ortaklıklar kurdu.
Kolombiya ile ise, Brezilya ve Guyana ile uygulanan stratejinin aksine istikrarlı bir çatışma politikası yürüttü. Kullandığı araç, Kolombiya sınırında birikmiş gerilla gruplarıydı.
Kolombiya, FARC ve ELN gruplarının Venezuela'da üsleri olduğunu her iddia ettiğinde Chávez sınırları kapatıyordu. Buna rağmen Venezuela'nın mal tedariki her zaman Kolombiya üzerinden yapıldı.
Venezuela'dan Kolombiya'ya gerçekleşen petrol ürünleri kaçakçılığı, her dönem yolsuzluk kaynağı olmaya devam etti.
Kolombiya'ya yönelik kaçakçılık çok popüler bir hal almıştı. Zira Venezuela'da doğru düzgün vergi alınmadığı için ithal malların fiyatları çok düşüktü.
Halk buradan ucuza aldığı malı yeniden Kolombiya'ya geçirerek gelir elde ediyordu.
İlk kez, Caracas'tan Cartagena'ya gidişimde bu olayı şaşkınlıkla izlemiştim. Herkes otobüse bir şeyler doldurmuştu.
Eyalet geçişlerinde aralarında para toplayıp askere "vergi" veriyorlardı. Kolombiya sınırında otobüsümüz kontrol yapılan garaja hiç girmeden geçince, yapılan kaçakçılıktan her iki ülke otoritelerinin de fayda sağladığını anlamıştım.
2013'e kadar Kolombiya sınırı diplomatik gerginlikler sebebiyle ara sıra kapalı da kalsa, Venezuela'yı besleyen ana kapı olmayı sürdürdü.
Fakat o tarihten sonra Venezuela ekonomisi bir uçak hızıyla düşmeye başladı. Bu koşullarda Venezuela sınırları daha güvensiz ve sorunlu bölgelere dönüştü.
Kriz ortamında yasadışı ticaret daha da arttı. Ordu, paramiliter çeteler ve gerilla gruplarının hakimiyeti belirginleşti.
Uyuşturucu ve benzin kaçakçılığı, silahlı gruplarla iş birliği yapan bürokratların kontrolünde sürdü. Sınır kasabaları karaborsa çetelerinin üssü haline geldi. Ordu, bu sivil yerleşim birimlerine kanlı askeri operasyonlar yaptı.
Venezuela'nın ilişkileri 2015'ten başlayarak, sadece Kolombiya ile değil Guyana'yla da bozuldu.
Brezilya'da İşçi Partisi'nin iktidardan düşmesiyle ABD ambargosu mutlak bir hal aldı. Bolsonaro'nun başkanlığında ise Brezilya sınıra asker yığdı.
Bugün, Venezuela sınırları Bolivarcı rejimi kuşatan duvarlarla çevrili.
Bir sınır oluşturmak sadece iki ayrı hukuki, idari, ekonomik ve siyasi alan yaratmak değildir. Alınan önlemler, kriterler ve rejim anlamına gelir.
Örneğin; eskiden yurttaşlar adlarıyla kayıt altına alınan kişilerdi. Şimdi ise biyometrik pasaportlarla, insanların bedensel, biyolojik özellikleri şifreye dönüştürülüyor. Bu yepyeni bir rejim ve idare biçimidir.
Bazılarının geçip bazılarının geçememesi de bir ayrımcılıktır.
Meksika sınırındaki nüfusun üçte birinden azının ABD'ye geçtiği hesaplanıyor. Bu sadece iş fırsatının kaybedilmesi anlamına gelmiyor.
Bölünmüş kentlerde yaşayanlar, sınırın öteki tarafına geçebilenler ve geçemeyenler olarak ikiye ayrılıyor. Geçemeyenler dolaylı birçok faydadan da mahrum kalıyor.
Mesela ABD'de atılan az kullanılmış eşyalar ve giyecekleri toplayanlar, Meksika tarafında ikinci el ürün olarak geçemeyenlere satıyor.
Meksika'nın kuzey sınırının yarısı Atlantik Okyanusu'na boşalan "Bravo" Nehri (Kuzeydoğu bölgesi) tarafından bölünmüştür.
Diğer yarısı çöl ve yarı çöl bölgesi (Kuzeybatı bölgesi), Pasifik Okyanusu'ndaki Tijuana'ya kadar uzanır.
Teksas, New Mexico, Arizona ve California eyaletlerine dağılmış kırk sekiz ABD kentini içeren 3 bin 200 kilometre uzunluğunda sınırdan bahsediyoruz.
Bugün Tijuana ile San Diego'yu birleştiren "El Paso" kapısı, dünyanın en çok kullanılan geçiş noktasıdır. 2017 kayıtlarına göre bu sınırı, günde bir milyondan fazla kişi, 300 bin araba ve 70 bin tır geçmektedir.
Burayı ABD'yi besleyen en büyük ağız olarak tanımlayabiliriz. Bunun dışında ABD ile Meksika arasında geçişleri sağlayan elli iki kapı daha bulunuyor.
Bu sınır boyu, iki ülke endüstrisinin motoru haline gelen yeni bir sektörü canlandırmıştır: "La Maquiladora"…
Bunlar, ABD sınırları boyunca yayılmış fason atölyeleridir. İki milyona yakın kişi bu küçük ve orta büyüklükteki fabrikalarda üretim yapmaktadır.
Serbest Ticaret Anlaşması (TLCAN) sayesinde ürünler Meksika'ya vergisiz girebilmektedir.
Brezilya-Arjantin-Paraguay üçlü sınırında yer alan "Ciudad del Este", "Foz de Iguazú" ve "Puerto Iguazú", birlikte yaşayan kentler haline gelmişlerdir.
Üç ayrı devlet olmasına karşın turizm, enerji, ticaret ve endüstri bu bölgeyi kaynaştırmıştır.
Sınır ticaretinin sadece San Diego kapısında değil, Latin Amerika'nın başka noktalarında da iyi şekilde işlediği örnekler var.
Mesela Corumbá ve Quijarro-Suárez gümrükleri, Bolivya-Brezilya sınırında transit ticaretin en iyi işleyen örnekleridir.
Üstelik bu sınırda karşılıklı olarak geçen ürünlerin çoğu ABD-Çin gibi üçüncü ülkelerden gelir.
Arica'daki Şili-Peru sınırından, yıllık 7 milyon kişi geçmektedir. Bu sınır, Perulular için Şili tarafında iş fırsatı, Şililer için ise Tacna'daki serbest ticaret bölgesinden ucuza ürün almak anlamına gelir.
Bu iki sınır kenti aynı zamanda, Peru ve Şili arasında yüz yılı aşkın bir toprak anlaşmazlığına ev sahipliği yapmaktadır.
Son olarak anlaşmazlık 2014'te Lahey Mahkemesi'ne geldiğinde, iki ülke milliyetçileri sınırların kapatılması için yoğun bir kampanya yürüttü.
Fakat kent valileri, tüccarlar ve yerel politikacılar tüm bu çağrıları boşa çıkardılar. Toprak taleplerini reddettiler ve iki kent arasındaki mevcut ilişkileri savundular.
Benzer bir durum, Dominik ve Haiti arasındaki Dajabón-Ouanaminthe, Nikaragua ve Kosta Rika arasındaki San Juan Nehri anlaşmazlığında yaşanıyor.
Yerel dinamiklerin, kapitalist değişim statükosunu "vatan" kavramının üzerinde tutması, kuşkusuz karşılıklı bir aşkın neticesi değildir.
Bu ilişki, pragmatik karşılıklı ihtiyaçlar kriterlerine dayanmaktadır ve kesinle eşit bir değişimi yansıtmamaktadır.
Fakat zayıf olan taraf güçlünün getirdiği ticari hareketten başka olanağa sahip değildir. Bu yüzden karşı tarafa sermaye ve artı değer aktarımını "gönüllü" olarak kabul etmektedir.
Entegrasyoncu sınır rejimlerine sahip devletlerse, üretim ve sermaye potansiyeli daha güçlü olanlardır.
Bunlar, mümkün olduğunca, ticarette gümrük ve vergi duvarlarını ortadan kaldırma eğimlidirler.
MERCOSUR'un Arjantin ve Brezilya odaklı ortaya çıkması tesadüf değildir.
Sınırlardaki ekonomik aktivitenin yarattığı enerjiyle insanların karşılıklı geliş gidişlerinin artması ise eşit bir sosyo kültürel kaynaşma anlamına gelmez.
Aksine, ekonomik hareketlilik, sınırlardaki kültürel mirası ezip geçmektedir.
Sınır diye tırların gelip geçtiği yerler, birçok kültürün ata topraklarıdır. Örneğin sekiz ülke sınırının kesiştiği "And Bölgesi" İnka Medeniyetleri'nin, dört ülke sınırının birleştiği "Parana Nehri" Guarani ve iki ülkeyi birleştiren "Patagonya Sınırları" da Mapuche kültürlerinin beşiğidir.
Resmi kayıtlara göre Latin Amerika'da, 108 sınır bölgesi yerli halkı bulunuyor. Devletlerarası sınırlarda yerleşik bu halkların, ulusal statükodan bağımsız kendine özgü organizasyon ve ilişki biçimi bulunuyor.
Bu noktada çarpıcı bir örnek olarak "Achuares" yerlilerini gösterebiliriz. 1995'te adını Ekvador ve Peru'yu ayıran Cenepa Nehri'nden alan savaşta "Achuares" yerlileri, iki ülke adına da savaşmayı reddetmişlerdi.
Çünkü bu halk, yapay bir sınırla birbirinden ayrıştırılmıştı.
Brezilya, Ekvador, Peru, Kolombiya sınırlarında, ata toprakları benzer biçimde bölünmüş onlarca halk varlığını sürdürmektedir.
Bu halklar, kozmovizyonlarını tamamlayan kültürel ilişkileri, inanç ve dillerini yaşatmanın ötesinde, ülkelerin ekonomik ve sosyal entegrasyonu için adeta bir aşı görevi görmektedirler.
Entegrasyoncu çalışmaların bir örneği de Arjantin, Peru, Bolivya ve Şili sınırında elli altı belediyeyi kapsayan "Sınırsız Aymara Stratejik İttifakı" adı verilen oluşumdur.
Bu organizasyon 2001'de bölge devletlerinin anlaşmasıyla, Aymara halkının yaşam koşullarını iyileştirmek için kurulmuştu.
Arjantin ve Şili'nin ortak sınırlarında yaşayan And Halkı "Mapuche"ler, güneydeki en büyük halklardan biridir.
"Mapulin" adını verdikleri kendi dilleri, "Wallmapu" denilen ata toprakları vardır. Bunlar aynı zamanda İspanyol fetihçilere hiç boyun eğmemiş bir topluluktur.
Üç milyon dolayında nüfusa sahip Mapuche Halkı, Arjantin tarafında kendi komünlerine ve okullarına sahiptir.
Şili tarafında ise son yıllarda şiddeti artan biçimde bir "Mapuche Sorunu"ndan söz edebiliriz.
Andların sıra dışı geçiş noktalarından biri de Bolivya ile Şili'yi ayıran "Tambo Quemado" sınır kapısıdır.
Buranın şaşırtıcılığı Şili tarafında Arica'da deniz seviyesinden iki-üç saat içinde 4 bin 600 metreye çıkmanızdır. Oksijen oranı ve basınca bağlı olarak yaşanan bu hızlı değişim sağlıklı bir insanı bayıltabilir.
Peru, Şili, Arjantin, Paraguay ve Brezilya ile komşu olan Bolivya'nın yaklaşık 6 bin 900 kilometrelik uluslararası sınırı vardır.
Etrafı kapalı, bir daire gibi olan Bolivya'nın başka bir ülkeye çıkışı olmayan tek eyaleti Cochabamba'dır. Bu eyalet dışında kalan kentleri Peru-Brezilya ve Arjantin'le bölüşür.
Fakat en uzun sınıra sahip olduğu Paraguay ve Şili ile ortak yerleşimi yoktur. Bunun nedeni iki ülkeyle yaşadığı iki büyük trajik savaştır.
Sınır, hiçbir zaman statik bir alan değildir. Dinamiktir…
Ve aslında birçok paradoksu barındırır. Sınırın bir tarafında serbest olan şey diğer tarafında yasaktır.
Örneğin bazı ABD eyaletlerinde marihuana kullanımı ve satışı serbesttir. Yani Meksikalılar sınırın diğer yanına geçtiklerinde marihuana kullanma serbestliğine sahipken kendi topraklarında değillerdir.
Aynı şekilde ABD'liler Meksika'da silah alma ve taşıma konusunda özgürler ancak bu silahı ABD'ye geçirirlerse kaçakçılığa girer.
En karmaşık ve belki de mantıksız sınırlar dokuz ülke arasında bölünen Amazonlar'dakilerdir. Dünyanın en büyük su ve orman kütlesini barındıran bu sonsuzluğa sınır çizmek için onu yok etmeniz gerekir.
Latin Amerika'da sınır bölgeleri aynı zamanda insan kaçakçılığının merkezleri durumundadırlar. Buralarda kadınlar ve çocuklar seks ticareti için köleleştiriliyor, polis ya da çeteler tarafından kullanılıyorlar.
Meksika'nın güney sınırları göçmenlerin yaşadığı acımasız koşulları yansıtır. Buralardaki Orta Amerikalı göçmenlerin durumu korkunçtur.
Dünyanın herhangi bir savaş bölgesinden kaçan bir göçmen grubunun durumu bile herhangi bir Guatemalalıdan iyidir.
Birçokları aç, hasta, evsiz, elbisesiz, insanlıktan çıkmış durumda Meksika sokaklarında dilenir.
Yol boyunca çetelerin ve güvenlik güçlerinin hedefi haline gelirler. Meksika sınırında on binlerce Orta Amerikalı göçmenin cesetlerinin gömülü olduğu toplu mezarlar bilinmektedir.
Pandemi zamanında sınırların durumu daha da kötü bir hal aldı. Irkçılık, yabancı düşmanlığı ve dışlanma arttı.
Kapanan sınırlar sebebiyle yerlilerin kültürel birliği parçalandı. Sınırlarda yerleşik gruplar, merkezden uzak olmaları sebebiyle sağlık önlemlerinden faydalanamadılar.
Sınırların daha fazla militarize olması sebebiyle yerliler üzerindeki baskı da arttı.
"Seyahat etmek acımasızdır" diyor Julio Cortazar.
Ama bence daha acımasız olanı sınırlardır. Çünkü her sınır toprağın ve üzerindeki insanın bölünmesi anlamına gelir.
Sınır zayıflara yönelik bir reddediştir.
*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.
© The Independentturkish