Aşırı taahhüde girmiş bir Türkiye mi?

İsmail Hakkı Pekin Independent Türkçe için yazdı

Fotoğraf: AA

Türkiye bulunduğu coğrafi konum ve diğer milli güç özellikleri bakımından kritik bir jeopolitik öneme haizdir.

Sadece bölgesel bakımından değil, aynı zamanda kıtasal ve küresel açıdan da çok kritik bir jeopolitiğe sahiptir.

Türkiye’nin içinde bulunduğu coğrafya İstiklal Savaşı’nın kazanılmasında ve Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin kurulmasında, bu devletin uluslararası arenada tanınmasında ve kabulünde bu jeopolitik etkili olmuştur.

Tabii Birinci Dünya Savaşı ve müteakiben İkinci Dünya Savaşı sonrasında ortaya çıkan yeni dünya düzeninde de Türkiye’nin jeopolitiği önemli bir yol oynamıştı.

Soğuk Savaş'ın sona ermesinden sonra da ortaya atılan tek kutuplu dünya düzeninde de, halen mücadelesi süren veya ortaya çıkmakta olan çok kutuplu dünya düzeninde de Türkiye’nin jeopolitiği ona özel görevler yüklemektedir.

Bu görevler hem Türkiye’nin bekası ve halkının refahı hem de bölgenin istikrarı için gereklidir.

Tabii bütün bunlar Türkiye’nin belli taahhütler altına girmesini gerektirmektedir.

Bu yükümlülükler siyasi, ekonomik, askeri, teknolojik ve kültürel vb. alanları kapsamaktadır.


Türkiye jeostratejik bir oyuncudur. Evet, bazı sıkıntılarımız vardır; özellikle de içeriden kaynaklanan sıkıntılardır bunlar.

Dolayısıyla jeostratejik oyunculuğunun gereklerini sınırlı ölçüde yerine getirmeye çalışmaktadır.

Nedir stratejik oyunculuk?

Jeopolitik ilişkilerdeki mevcut durumu değiştirmek amacıyla kendi ülke sınırlarının dışında da güçlerini tatbik edebilme veya etki edebilme kapasitesine ve ulusal isteğe sahip olan ülkeler aktif jeostratejik oyunculardır.  

Türkiye aynı zamanda jeopolitik bir eksendir.

Nedir peki jeopolitik eksen?

Bulundukları hassas bölgelerden ve jeostratejik oyuncuların davranışlarının doğurabileceği potansiyel durumların sonuçlarından güç ve önem alan ülkeler jeopolitik eksenlerdir.

Türkiye, jeostratejik bir oyuncu ve bir eksen ülke olarak bu özelliklerinin ortaya çıkardığı yükümlülükleri yerine getirmek durumundadır.

Bu yükümlülüklerini yerine getirilmediği zaman Türkiye, hem iç hem de dış sorunlarla karşılaşmakta ve bekası, gelişmesi tehlikeye girmekte, bağımlılığı artmaktadır.

Türkiye’nin kendisine yönelik kuşatmayı yarmasının yolu jeostratejik oyuncu ve eksen ülkesi olmanın gereklerini yerine getirmek ve bazı yükümlülüklerini üslenmek durumundadır.

Söz konusu yükümlülüklerin Türkiye’ye önemli bir maliyetinin olduğunu da söylemeliyiz.

Ancak bu husus Türkiye’nin bulunduğu coğrafyadan ve onun jeopolitiğinden kaynaklanmaktadır.


Türkiye, bu yükümlülüklerini yerine getirirken bölgesel ve küresel aktörlerle ilgili fikir ayrılıkları ve ilişkileri yönetmede istikrarlı bir denge sağlamak zorundadır.

Özellikle askeri, ekonomik, teknolojik, kültürel açılardan çok dikkatli ve ihtiyatlı seçimler yakmak durumundayız.

Aynı zamanda diplomatik manevra yeteneği, koalisyon oluşturma ve işbirliği kabiliyeti, her durumda bir çıkış yaratabilme özelliği önem kazanmaktadır.


Türkiye’nin sahip olduğu yetenekler, coğrafya ve jeopolitiğinin yüklediği jeostratejik oyunculuk ve eksen özelliği ona bazı girişimlerde bulunma ve sınıf atlama imkanını sunmaktadır.

Bunun nasıl olacağı hem dış politikada hem de içerideki faaliyetleri yönetebilmeyle yakından ilgilidir.

Tabii o zaman da hem içeride birlik ve beraberlik içinde olurken dışarıda da bazı yükümlülükleri üslenmemiz gerekmektedir.

Bunu yapmazsak bekamız tehdit altına girdiği gibi, refah ve gelişmemiz bazı güçlü ülkelerin merhametine kalacaktır. 

Türkiye’nin üzerine aldığı yükümlülükleri biliyoruz.

Bunları sıralarsak, içeride ve dışarıda FETÖ, PKK/PYD, Tekfirci Selefi gruplar, DHKP-C ile mücadele, Kuzey Irak, Kuzey Suriye, Kıbrıs, Doğu Akdeniz, Libya, Ege, Batı Trakya, Ege denizindeki adalar, FIR hattı, Kafkaslar, Karadeniz, Balkanlar, Orta Asya vb. hususlar olduğunu görürüz.


Peki, bunların hepsiyle aynı anda başa çıkabilecek miyiz, yoksa seçici mi olmamız gerekiyor?

Hangisi daha önemli bunu nasıl belirleyeceğiz?

Öncelikleri belirleyemezsek zaten sınırlı olan gücümüzü yanlış kullanmış ya da boşa sarf etmiş oluruz. 

Olmazsa olmazımız çok iyi bir stratejik istihbaratla (bütün milli güç alanlarını kapsamalı) bölgesel ve küresel bir öngörü dokümanı hazırlamak ve bunu gelişmelere göre devamlı güncellemektir.

Söz konusu dokümanda yer alan öngörüleri ve bunların geçekleşme olasılıklarını senaryolarla denemek ve ülkenin, bölgenin, dünyanın nasıl etkileneceğini ve alınması gereken tedbirleri belirlemeliyiz.

Bu konuda doğru bilgilerden doğru bir analizle elde edilecek istihbarat en önemli girdimiz olacaktır.

Tabii kendi imkan ve kabiliyetlerimizin doğru değerlendirilmesi ve sahip olduğumuz milli güç unsurlarının durumu gerçekçi olarak analiz edilmedir.

Bu aşamadan sonra yapacağımız faaliyet bir matris hazırlamak ve öncelikleri belirlemektir.


Peki, matrisi nasıl hazırlayacağız?

Matrisin ilk sütununa yukarıdan aşağıya doğru, senaryoları kullanarak belirlediğimiz sorunlarımızı alt alta yazacağız.

Sonra matrisin yatay ilk sütununa sırayla, 'beka', 'hayati önemde', 'çok önemli', 'önemli', 'olsa da olur' vb. hususlar yazılır.

Ardından bütün sorunlar bu matrise göre önceliklendirilir. Sonrasında önem derecesine göre bunlara karşı hangi tedbirlerin alınacağı (askeri, diplomatik, ekonomik, sosyolojik, psikolojik, kültürel vb.) belirlenir.

Bundan sonra muhtemel gelişmeler, bunların ülkeyi nasıl etkileyeceği, yeri, muhtemel zamanı, alınacak tedbirleri de içerilen bir doküman hazırlanmış olur.

Böyle bir çalışma, Türkiye’nin karşılaşacağı muhtemel gelişmeleri çok önceden ve bir bütün olarak görülmesini, milli güçlerin ekonomik kullanılmasını ve zamanında tedbir alınmasını, güç geliştirilmesini sağlayacaktır.


Tabii bütün bunları yapabilmek için çok gelişmiş bilgisayar sistemlerine ve çok boyutlu yazılımlara sahibiz.

Hatta yapacağımız işleme göre yeni yazılım programları da imkan dahilindedir.

Bunun için söz konusu yöntemlerin kullanılması, Türkiye’nin hangi konularda yükümlülük altına girmesi gerektiği konusunda karar alıcılara önemli imkanlar sağlayacaktır. 


Yazımın başında da belirttiğim gibi, Türkiye jeostratejik oyuncu ve eksen ülke olmanın gereklerini yerine getirmek için söz konusu çalışmaları yapmak ve uygulamak zorundadır.

Türkiye’ye 'Orada ne işin var' demek, onun bu özelliklerini bilmemek ve onun gelişmesinin önünü kesmek demektir.

Ancak bunun için yeterli bir stratejik istihbarat, mevcut milli güç unsurlarıyla 'Ne yapabiliriz, bunları nasıl geliştirebiliriz, başka bir ülkenin ya da bir ittifakın uydusu, bekçisi olmadan kendi çıkarlarımızı nasıl korur ve ileriye götürebiliriz' vb. konularda bilime dayalı çalışmalar yapmak zorundayız.

Bunları yapmazsak bırakın gelişmeyi, bekamızı bile muhafaza edemeyiz. 

       

         

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe’nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU