Hakları karıştırmak ve kaybettirmeye çalışmak

M. Xalid Sadînî Independent Türkçe için yazdı

Fotoğraf: AP

Son birkaç yıldır Türkiye’de bir grup insan bilinçli veya bilinçsiz bir şekilde yaklaşık 100 yıldır Kürtlerin gasp edilmiş haklarını muğlaklaştırmak için bir çaba içerisine girmiş. 

Belki amaçları bu değildir, ama olayı muğlaklaştırarak asıl amacı yok ediyorlar. Bunu değişik şekillerde yapıyorlar.

Bazen halkların haklarını savunurken bir bakıyorsunuz kendince iyi niyetli olan birileri Kürtler, Ermeniler, Aleviler, Yezidiler, Zazalar, işçiler, kadınlar, gençler vs. vs. diye memlekette ne kadar dezavantajlı grup ve insan varsa sayıyor. 

Oysa gerçekte Zazalar, Yezidiler ve bir kısım Aleviler (ki bir gün bu meseleyi de ayrı bir konu olarak yazmak istiyorum) de Kürttür. 

Eğer siz Kürt demişseniz ve etnik bir meseleden bahsediyorsanız, aslında Zazaları ve Yezidileri de zaten saymışsınız demektir. 

Bu kadar grubu sayarak ya bilinçli bir retorik yapıyorsunuz ya da bilinçsizce bir muğlaklık yaratıyorsunuz. 

Her iki halde de bu durum iyi niyetle açıklanamaz. 

Ayrıca işçi veya memurların özlük hakları, çalışma koşulları ile Kürtlerin insani ve demokratik hakları birbirinden çok farklı haklardır. 

Bunları talep etmenin şekli de, bu talebe verilecek cevap da çok farklıdır.

Böyle bir karıştırmanın en son örneğini de Jinda Zekioğlu adındaki bir gazeteci, Hamit Bozarslan’a bir soru sorarak yaptı.

Jinda Zekioğlu’nun gerek Hamit hocayla gerekse başka insanlarla yaptığı başka röportajlarını da daha önce okumuştum. Hepsinden de istifade ettim. 

Ama bu son röportajındaki bir soru ve Hamit hocanın da hiç bir tepki vermeden cevaplaması beni gerçekten huzursuz etti. 

Ben de Ehmedê Xanî’nin deyimiyle bunu bahane ederek bu konuyla ilgili bir kaç şey yazmak isterim.

Soruyu olduğu gibi alıyorum buraya. Soru şu;

Siyah Bilinç Hareketi’nin de kurucusu Steve Biko, Siyah Bilinci kitabında, ‘siyah gururu’ndan bahseder.

Bu gurur ile ancak kolonyalizme karşı mücadele edebileceklerini öngörür.

bu cesaret verici gurur; siyah olma gururu, Kürt, Ermeni, Rum, gay, kadın olma gururu…

Bu bilinci görüyor musunuz? Yoksa tam tersi, ‘kendini sevememek’ten mi geçiyor baskılanmanın yolu?


Bu soruda eğer bir kasıt yoksa bilinçsizlik var. Sorunun cevabı ne olursa olsun, Hamit hoca bu soruya tepki vermeliydi. 

Zira soruda “siyah olma gururu, Kürt, Ermeni, Rum, gay, kadın olma gururu”ndan bahsediliyor ki bu kadar kavramın bir araya getirilmesi büyük bir sorun.

Ne demek yani Kürt olmak ile kadın olmak, Rum olmak ile gay olmak aynı şey mi? 

Ayrıca neden insanoğlu gay olmak ile, kadın olmak ile gurur duysun ki?

Elbette ki Kürt kadınlar var. Onların hem birer Kürt olarak sorunları var hem de kadın olarak başka sorunları da vardır. 

Ancak Kürt olarak var olan sorunları Kürt olmalarından kaynaklanan insani, ulusal ve demokratik haklarıdır. 

Bu sorunların tamamı erkekler için de var. Yani mesele bireysel hak ve hukuk değil, kolektif insan hakkıdır.

Kadının şiddete maruz kalması, toplumda görünmez kılınması, örtüsü - isteğine göre takması veya takmaması- eğitim alma hakkı vs. Bu onun cinsiyetinden kaynaklanıyor ise ve bu konuda bir hak sorunu varsa bu hakkın talebi haktır ve muhakkak karşılanmalıdır. 

Bunun için anayasal veya yasal düzenleme olmadan da karşılanabilir.

Ancak anadilinde eğitim sorunu, etnik kökeninin anayasal çerçevede tanınmaması, asimilasyona uğraması vb. durumlar kolektif olup onun cinsiyetinden kaynaklı haklar değil.

Etnisitesinden kaynaklanan haklardır. Bunlar için yasal ve anayasal düzenlemeler gerekir.

Gerek siyasi kurumlar olsun gerekse kültürel kurumlar olsun; bu hak ve hukuk meselesini sürekli olarak karıştırarak bir muğlaklık, bir karışıklık yaratıyorlar ki, kimin ne sorunu oldu belli olmasın. Sürekli bir karmaşa ve kaos hali olsun. 

Bana sorarsanız insan kendisinin yapmadığı, başarmadığı, kendi imkanları ile oluşturmadığı hiç bir şeyden gurur duyamaz, duymamalı. 

Cinsiyet ve milliyet seçimi bizim elimizde olan, bizim çabalarımızla başardığımız bir şey değil ki. 

Bundan dolayı da milliyetleri ile gurur duyana ırkçı, cinsiyetleri ile gurur duyana da narsist diyoruz. Her ikisi de hastalıklı bir hal.

Esasen yıllardır çözümsüz bırakılan sorunlarımızın bir kısmı bu gururdan kaynaklanıyor; 

Cumhuriyet'in kuruluşundan bugüne aşırı şişirilmiş Türklük gurur ve hassasiyeti.

İmparatorluk bakiyesi olan bir toplumu bir etnisiteye indirgeyip, bütün toplumun farklılıklarını bastırmaya çalışırsanız orada sulh ve salahiyet olmaz.

Türklüğün gururu sürekli okşandığından Kürtlüğü bölünme, Rumluğu kovulma, Ermeniliği soykırıma muhatap olma fobisi üzerinden algılıyor. 

Bu da ciddi bir özgüven sorununa dönüşüyor. Oysa kendiyle barışık olabilse Türklük, ne Kürtlüğü ne de gücü yetebildiği diğer etnisiteleri bastırmaz, asimile etmez, yok saymaz, görünmez kılmazdı. 

Ve muhtemelen bugün çözülmez bir yumağa dönüşen sorunlarımız da olmazdı.

Öte yandan bir insan gay olmak veya lezbiyen olmakla nasıl gurur duyabilir ki? Ne demek yani “gay olma gururu”?

İnsan cinsel tercihi ile gurur duyamaz, duymamalı. Cinselliğin değişik halleri vardır ve hepsi de özeldir. Özneldir.

İnsanların cinsel tercihleri bizi ilgilendirmez. Ayrıca bununla gurur duyuyorsa da duysun bu da bizi ilgilendirmez. Kendi bileceği bir şey. 

Niye siz o adamın cinsel tercih sorununu benim ulusal ve demokratik haklarımla özdeşleştirip benim sorunlarımı muğlaklaştırıyorsunuz? 

Çocuklarımın anadillerinde görmesi gereken eğitim hakkı ile başka insanın nasıl ve ne şekilde cinsellik yapacağı mesele aynı mesele mi?

Ayrıca bu bir mesele bile değil. İsteyen istediğini yapıyor. İstediği şekilde yaşıyor. Kim kimin nasıl tercihleri olduğunu sorgulayabilir ki? 

Toplumsal düzeni bozmadığı, başkasına dayatmada bulunmadığı sürece kimin nasıl bir tercihi olduğu bizi alakadar etmez.

İster Kürt olsun ister başka bir etnisiteden olsun, grup olarak insanların çözülebilir sorunları ile bireylerin ideolojik, felsefi veya cinsel tercihlerini karıştırıp öne sürmenin iyi niyetli bir çaba olduğu kanaatinde değilim ben. 

Dünyanın çevre sorunlarını, kadın sorunlarını, işçi ve memur sorunlarını hiçbir zaman yeterince çözemeyebiliriz. 

Zira dünyanın en medeni ve demokratik ülkelerinde dahi bu sorunlar hala çözülememiştir. Dünya var oldukça da çözülemez. 

Her zaman şiddete maruz kalma ihtimali olan bir kadın, yeterince maaş alamayan bir memur ve işçi, aç kalmış bir kutup ayısı olabilir. 

Küresel ısınma sonucu buzullar eriyecek, kuraklık artacak, iklim ve çevre sorunları her zaman olacak. 

Elbette bu sorunları çözmek için, bu dünyayı daha güzel kılmak için hepimiz çabalarız. Lakin çözemeyebiliriz.

Ancak Kürt sorunu çözülebilir. 

Kürtlerin, varlığı anayasal olarak kabul edilip, anadilde eğitim hakları tanınırsa bu ülkede ne sorunları kalır? 

Başka bir sorunumuz var mı? 

Sadece bu iki hak tanınıp gerçekten ve hakkiyle uygulanırsa sorunların yüzde sekseni kendiliğinden çözülür.

Ancak bu kadar basit olan bir şeyi çözmemek için olay kartopu gibi büyütülüyor.

 

 

* Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe’nin editöryal politikasını yansıtmayabilir. 

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU