Jeopolitik değişim ve güç mücadelesinin yeni alanları

Gürsel Tokmakoğlu Independent Türkçe için yazdı

Görsel: Independent Türkçe/ChatGPT

Jeopolitik, coğrafyanın devletlerin güç ve strateji politikaları üzerindeki belirleyici etkisini inceleyen disiplindir.

Bu disiplin, II. Dünya Savaşı sonrası özellikle ABD akademisinde "determinist ve faşist çağrışımlı" olduğu gerekçesiyle uzun süre tabu sayılmıştı (Ó Tuathail, 1996).

Ancak 2014'teki Kırım'ın ilhakı, 2022'deki Rusya-Ukrayna Savaşı, ABD-Çin teknoloji savaşı ve iklim kriziyle birlikte "coğrafyanın intikamı" (Kaplan, 2012) geri döndü.

2025'te jeopolitik, artık yalnızca kara-deniz-hava üçgeninde değil, altı alanlı (kara, deniz, hava, uzay, siber ve bilişsel/AI) mücadelede tanımlanmaktadır.

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

Başka bir açıklama şekliyle, 19'uncu yüzyıl sonu ve 20'nci yüzyıl başındaki klasik jeopolitik teoriler (Friedrich Ratzel, Halford J. Mackinder, Alfred Thayer Mahan, Nicholas J. Spykman vb.) büyük ölçüde sabit coğrafi faktörler, kara-deniz-hava hakimiyeti ve "kalıcı" rekabet üzerine kuruluyken, 21'inci yüzyıl jeopolitiği teknoloji, iklim değişikliği, siber uzay, yapay zekâ (AI), enerji geçişi, demografik kaymalar ve küreselleşmenin çöküşü gibi dinamik ve çok katmanlı değişkenlerle şekillenmektedir. 

Bu makale, klasik teorilerin temel önermeleri ile günümüz jeopolitik gerçekliği arasındaki yapısal farkları tespit etmekte; iyimser gelişmeleri ve endişe verici eğilimleri karşılaştırmalı olarak değerlendirmektedir.


Klasik jeopolitiğin temel önermeleri

Klasik jeopolitik, 1890-1945 yılları arasında şu temel varsayımlara dayanır:

  • Coğrafya sabittir (Ratzel'in "yaşam alanı" ve organik devlet teorisi).

  • Kara hakimiyeti üstünlüğü sağlanırsa dünya hakimiyeti gelir (Mackinder). "Heartland" (Doğu Avrupa-Batı Rusya) kimin elindeyse dünya adasına, dolayısıyla dünyaya hâkim olur.
  • Deniz gücü elinde tutan küresel güce ulaşır (Mahan).

  • Rimland (kenar kuşak) teorisi: Kalpgah'ı (Heartland'ı) çevreleyen kıyı kuşağı kimin kontrolündeyse Kalpgah da onun olur (Spykman).

  • Hava üstünlüğünün eklenmesi (Giulio Douhet, Alexander de Seversky) ve daha sonra nükleer caydırıcılık ile jeopolitik denklemin değişmez sabitleri olarak "uzaklık, konum, kaynak, nüfus" kabul edildi.

Bu teoriler determinist, sıfır toplamlı ve büyük ölçüde devlet-merkezlidir.

Bu dönemin anlayışında vatandaşların hayatta kalmaları koşulu devlete dayandırılır.

Neticede dünya savaşları süreçleri dahil yaşananlar bunu gerektirmektedir.

Bugün yaşadığımız denklemler yoktur, örneğin küreselleşme olgusunun yarattığı bir düzen henüz oluşmamıştır.


Jeopolitik denklemindeki yeni değişkenler

  • İklim jeopolitiği: Kuzey Buz Denizi'nde yeni deniz yolları (Northern Sea Route, Northwest Passage); 2050'ye kadar 216 milyon iklim mültecisi tahmini (World Bank 2021/2024; Gemini 2024 projeksiyonu); Sahel'de çölleşme, devletlerin çöküşü ve terör koridoru.
     
  • Kritik mineraller ve yeni "Doğal Kaynak Laneti" (Resource Curse): 2025'te küresel lityum talebinin yüzde 85'i, kobaltın yüzde 70'i, nadir toprak elementlerinin yüzde 90'ı Çin kontrolünde veya Çin etkisinde (IEA 2025). Demokratik Kongo, Avustralya, Şili yeni "jeopolitik petrol ülkeleri" haline geldi.
     
  • Uzay ve siber-uzay: 2020-2025 arası devlet destekli siber saldırı yüzde 400 arttı (Microsoft 2025); Starlink'in Ukrayna'da 50.000 terminalle savaşın seyrini değiştirmesi; Çin'in 2025'te 13.000+ uyduluk "Guowang" mega takımyıldızı projesi.
     
  • Yapay zekâ silahlanması (AI Arms Race): 2025'te ABD ve Çin, otonom öldürücü silah sistemlerinde (LAWS) "anlamlı insan kontrolü" (meaningful human control) ilkesini fiilen terk etti (UN GGE raporları 2025).
     
  • Demografik çöküş ve göç: Hesaplara göre Avrupa'da 2050'ye kadar işgücü açığı 25 milyon olacak; Afrika'da 15-24 yaş nüfus 450 milyona ulaşacak, buradan bir göç baskısı kaçınılmaz.

Bilinen ve görünür her konu artık bir güç mücadelesi denklemi içinde ele alınmaya başlanmıştır.

Örneğin, küresel ısınma şiddeti artarak devam ederken ülkeler ekonomik savaşını sürdürmenin peşine düşebilmekteler, özellikle de ABD, Çin, Hindistan gibi bu konuda etkisi olanları hatırlayarak bakalım bu konuya.

ABD kritik mineraller konusunu ciddi biçimde masaya yatırdı.

Joe Biden zamanında bazı yasalar çıkartıldı. 2025 başında Donald Trump işbaşına geçer geçmez belki de en çok duyar olduğumuz konuların başında kritik mineral anlaşmaları oldu. 


Jeopolitik merkez: Kuzey Kutbu

Bu kapsamda jeopolitik manada bazı değerlendirmeler var. 

  • Sibirya bölgesi ile Kutup Bölgesi erime sürecinde. Buradan açığa çıkacak ve daha çok Rusya ile Grönland gibi ülke alanlarını içeren yeni mineral ve doğal kaynak imkanları üzerinde duruluyor. ABD ve Rusya için artık önemli bir rekabet alanı oluşmuş halde. Çin'in yapageldikleri biliniyor. Dengeyi bozacak alan ise Kuzey Kutbu ve yakınlarında. 
     
  • Mıknatısların üretilmesiyle alakalı ve burada ihtiyaç duyulan teknolojileri hızla yerine getirecek olan ülkelerin ortaklıklar kurmak istemeleri. Örneğin ABD ve Japonya bu konuda yeni adımlar attı.
     
  • Kuzey Kutbu'nun eriyen alanlarında açılacak küresel ticaret yoludur. Halen güneyden sürdürülen ticaretin kuzeye kaydırılmasıyla ulaşım masraflarının üçte bir oranına düşeceği hesaplanmaktadır.

Uzay ve siber-uzay: Yeni hakimiyet alanı

Genel Yapay Zekâ (AGI) ile beraber kuantum teknolojisi de bir başka rekabet alanına dönüştü.

Büyük güçler bununla ilgili ihtiyaçlarını, enerji ve soğutma sistemleri, veri bankası, veri depolama merkezleri, uydu sistemleri, uzay ve siber-uzay kapasitelerinin arttırılması, kritik mineraller, minerallerle ilgili teknolojiler, kritik nitelikli insan ihtiyacı, mikro işlemciler, akla ne geliyorsa bu kapsamda bir zorlama içerisinde ve hepsi kuantum ile başka bir yapıya bürünecek. Bu teknolojiye ulaşılacak zaman da yaklaşıyor.

Yapılan açıklamalar, yakın zaman sonra kuantum bilgisayarların kullanımı sürecine girilebilecek.

Bu asıl devrim olacak: Dördüncü Sanayi Devrimi. Devrimde yerini alanlar ile alamayan güçler veya ülkeler ayrı ayrı tasnif edilecek.

Bu yakın dönem perspektifi insanlığın, ama daha çok küresel hakimiyet yarışında yerini alan aktörlerin uzay ve siber-uzayda yerleşmeleri, buradaki imkanları kazanca çevirebilmeleri söz konusu olacak.


Günümüz jeopolitik denkleminin yeni parametreleri

2025 itibarıyla jeopolitik artık şu yeni değişkenlerle işlemektedir:

  • Dinamik coğrafi anlayış: İklim değişikliği kıyıları, kutup yollarını, tarım alanlarını dönüştürüyor. Bu tez, klasik olan, coğrafyanın sabitliği tezini ortadan kaldırdı.
     
  • Altı alanlı savaş (kara, deniz, hava, uzay, siber ve bilişsel/AI): Siber uzay ve uzay-merkezli yeni mücadele alanları ortaya çıktı. Bu tez, klasik olan, kara ve deniz ikilemini ortadan kaldırdı. Bilişsel (cognitive) ve yapay zekâ (AI) konusu gününüzde en fazla yoğunlaşılan alanlardan biri oldu.
     
  • Enerji jeopolitiği ve yeşil enerji: Yenilenebilir enerji, kritik mineraller (lityum, kobalt, nadir toprak elementleri). Bu tez, klasik olan, enerji anlayışına yeni boyutlar kazandırdı. Uzun yıllar enerji kömür ve petrole bağlıydı. Hidrokarbonun (petrol ve doğalgaz) önemi devam ediyor. Çıkarma usullerine yapay zekâ destekli sistemler eklendi. Kaya gazı çıkarılmaya başlandı. Petrol boru hatlarına alternatif ve yaygın kullanılan LNG ve bunun taşımacılığı öne çıktı.
     
  • Nitelikli demografi ve robotlar: Soru şu oldu; demografi avantaj mı, yük mü? Yaşlanan nüfus, göç dalgaları ve yapay zekâ destekli ordular anlayışları değiştirdi. Klasik anlayışta yer bulan nüfusun çokluğuna dayalı askeri kaynak konusu bugün terk edildi. Robot askerler ve otonom sistemler devreye girmeye başladı. Bunları kullanabilecek ve bunlarla iş birliği yapabilecek nüfus daha öne çıktı.
     
  • Çok aktörlü ve hibrit savaş: Teknoloji şirketleri, mega-kent devletleri, terör ağları ve STK'lar öne çıktı. Klasik düşüncenin en önemli varlığı olan devlet tartışmaya açıldı ve artık devlet tek aktör değil.

Kaosun yönetilebilirliği

Bir kasırgayı oluşturan şartlar bellidir.

Kasırganın dışarıdan görüntüsü belli bir yapıyı açıkça gösterir.

Ancak kasırganın içindeyseniz orası tam bir kaos ortamıdır. 

Çok alanlı, boyutlu, derinlikli gibi ifadeler kullananlara kolaylık verir.

Ancak günümüzde bütün bunlara karşılık gelen tanım kaostur ve artık kaos yönetilebilirdir.

Bunu güç hiyerarşisi içerisinde, kaosu meydana getirebilen ve yöneten olarak belirginleştirmek gerekir. 

Bu nasıl olacak?

Yukarıdaki parametreleri düşündüğümüzde; ortaya çıkan dinamizm, ortamın giderek sanallaşması, bunun gelişimine destek sağlayanların ve yararlananların kapasite ve çabaları, bilginin kendine değer üretmedeki özellikleri, bilginin, yapay zekalı sistemlerin ve otomasyonun fiziki yapıya bürünen kısmının öncelik alması ve güç parametrelerine eklenmesi bizlere kaosu yönetmekle ilgili yeni bir denklemi tarif etmektedir. 

Öyleyse bilinenler ile yenileri çok çeşitli şekillerde kazanca çevirecek hedefler koyabilenlerin jeopolitik alanı farklılaşmış haldedir.

Bunu görenlerin ilerleyişi ile diğerleri arasında fark olmaktadır.


İyimser gelişmeler ve düşünceler

  • İklim jeopolitiği iş birliğini zorluyor.
Arktik Kuzey Kutbu'nda her ne kadar Rusya-ABD-Çin arasında bir çatışma potansiyeli olsa da, 2021-2025 arasında imzalanan Kuzey Kutbu Bilimsel İşbirliği Anlaşmaları ve Balıkçılık Moratoryumu gibi düzenlemeler insanlığa iyimser işbirliği örnekleri sunuyor (Arctic Council, 2023-2025 toplantı sonuçları).
     
  • Nükleer savaş riski Soğuk Savaş'a göre daha düşük. START süreci akamete uğradı. Bu gibi çabalar birer yumuşama ve denge anlayışı olarak görüşmüştü. Ancak yaşanan gelişmeler istikameti farklı bir yöne getirdi. Çin nükleer silah üretimini sürdürüyor. Bilinen ülkelere ilave olarak, Rusya ve ABD tekrar nükleer silahlanma içerisinde. Bazı kaynaklar iyimserliği elden bırakmamakta. Bunlara göre, Rusya-ABD arasındaki Yeni START'ın 2026'ya kadar devamı ve Çin'in nükleer kuvvetlerindeki artışa rağmen "karşılıklı garantili imha" dengesi hâlâ bir caydırıcı husus olarak gösterilmekte (SIPRI Yearbook 2025).
     
  • Kritik teknoloji standartlarında çok taraflı düzenlemeler. ABD-AB Ticaret ve Teknoloji Konseyi (TTC), OECD AI İlkeleri, G7'nin çip ve koordinasyonu (2022-2025) gibi mekanizmalar tek taraflı teknoloji bloklaşmasını bir miktar frenliyor.
     
  • Küresel ticaretin dayanıklılığı. COVID-19 ve Ukrayna-Rusya Savaşı sonrası tedarik zinciri şoklarına rağmen küresel ticaretin GSYİH'ya oranı hâlâ yüzde 60 civarında seyrediyor (World Bank, 2025).

Endişe verici eğilimler

  • Teknolojik ayrışma (splinternet ve techno-blocs). ABD-Çin teknoloji savaşı 2025'te derinleşti. Burada konusu edilenler: Huawei yasakları, TikTok satış baskıları, çip yaptırımları (TSMC, ASML kısıtlamaları), Çin'in kendi litografi makinesi (SMEE 28 nm; 7 nm yol haritası).
     
  • İklim göçü ve kaynak savaşları riski. Dünya Bankası (2024) tahminine göre 2050'ye kadar 216 milyon iklim mültecisi bekleniyor. Sahel, Güney Asya ve Orta Amerika'da devlet kapasitesinin bu yükü kaldıramaması, iç savaş riskini artırıyor (IPCC AR6, 2022; World Bank Groundswell II, 2021 güncellemesi 2024).
     
  • Siber ve hibrit savaşın norm dışı hale gelmesi. 2020-2025 arasında devlet destekli siber saldırılar yüzde 400 arttı (Microsoft Digital Defense Report 2025). SolarWinds, Colonial Pipeline, Ukrayna elektrik şebekesi saldırıları, savaşın alt eşiğinin normalleştirildiğini gösteriyor.
     
  • Kalpgah'ın yeniden canlanması. Rusya'nın Ukrayna'da 2022'den beri sürdürdüğü işgal ve Çin'in Kuşak-Yol girişimiyle Orta Asya'da artan nüfuzu, Mackinder'ın Heartland tezinin hâlâ geçerli olduğunu düşündürüyor. Ancak bu kez enerji boru hatları ve fiber optik kablolar üzerinden de bir gerilim söz konusudur.


Sonuç

Klasik jeopolitik teorilerle günümüz arasındaki açıklık büyüktür. 

Çünkü:

  • Determinizm, yerini olasılıksal modellere bıraktı.
  • Sıfır toplamlı oyun anlayışı, yerini kısmen pozitif toplamlı (iklim, salgın) ve kısmen de hiper-sıfır toplamlı (yapay zekâ, kuantum) oyunlara bıraktı.
  • Devlet tek aktör olmaktan çıktı; Google, Huawei, SpaceX, gibi şirketler jeopolitik denklemde doğrudan rol oynuyor.

İyimser ve karamsar eğilimler arasında denge şimdilik kırılgan.

2025 itibarıyla en büyük risk, teknolojik ayrışma ile iklim krizinin aynı anda kontrolden çıkmasıdır.

En büyük fırsat ise, insanlık tarihinde ilk kez "ortak tehditler" (iklim, pandemiler, yapay zekâ riskleri) karşısında küresel yönetişim mekanizmaları oluşturma potansiyelidir.

Yeni jeopolitik konu ve kapsamlara eğilmek gerekmektedir. Belirttiğim;

  • Jeopolitik merkezin Kuzey Kutbu bölgesine kayması,
  • Uzayın ve siber-uzayın yeni hakimiyet alanı olması.
  • Kaosun yönetilebilmesi.

Bu üç ana jeopolitik güç konusu bugün olduğu gibi, geleceğin güçlerini de şekillendirecektir.

Buraya doğru giden her bir detaydaki güç mücadelesi halen sürdürülen mücadelenin de tarifini yapmaktadır.

Başarılı olanlar ve olmayanlar!

Tasnifi bu bakış açısıyla yapmak durumunda kalacağız.

Bu bütünüyle bir Dördüncü Sanayi Devrimi meselesidir.

Devrim değiştirmektedir, dönüştürmektedir!

Başat güçlerin deyim yerindeyse tuzu kuru!

Önemli olan diğer bütün ülkelerin, güçlerin, aktörlerin kendi yerlerini doğru tespit edip, doğru hedef belirlemeleridir.

Değiştirmek ve dönüştürmek ihtiyacı olan ve ortaklık kurulması gereken her alanda hızlı ve etkili performans göstermek gerekmektedir.

Klasik jeopolitik anlayışlara dayalı ısrarcı tutumlar devletleri adeta içten içe kemirir.

Jeopolitik konusuna sabit bakma devri çoktan geçti ve artık dinamizm devrindeyiz.

Öyleyse güçlü olmak isteyen aktörler için ifade etmekte yarar olacak, bugünden tezi yok vizyon, strateji ve politik hedefler yeniden elden geçirilmeli!

 

 

Kaynaklar:

  1. Ratzel, F. (1901). Der Lebensraum: Eine biogeographische Studie. Darmstadt.
  2. Ó Tuathail, Gearóid (1996). Critical Geopolitics: The Politics of Writing Global Space. London: Routledge.
  3. Mackinder, H. J. (1904). "The Geographical Pivot of History". The Geographical Journal, 23(4), 421-437.

  4. Mahan, A. T. (1890). The Influence of Sea Power Upon History, 1660-1783. Boston: Little, Brown.
  5. Spykman, N. J. (1944). The Geography of the Peace. New York: Harcourt, Brace.
  6. Douhet, Giulio (1921). Il dominio dell'aria. Roma: Istituto Nazionale Fascista di Cultura.
  7. Seversky, Alexander P. de (1942). Victory Through Air Power. New York: Simon & Schuster.
  8. Kaplan, R. D. (2012). The Revenge of Geography. Random House.
  9. Black, J. (2016). Geopolitics and the Quest for Dominance. Indiana University Press.
  10. Marshall, T. (2021). The Power of Geography. Elliott & Thompson.
  11. SIPRI Yearbook 2025. Stockholm International Peace Research Institute.
  12. World Bank (2021-2024 günc.). Groundswell Part II: Acting on Internal Climate Migration.
  13. IPCC (2022). Sixth Assessment Report - Working Group II.
  14. Microsoft Digital Defense Report 2025.
  15. United Nations (2025). Global Report on Food Crises 2025. Rome: FAO-WFP.

*Bu içerik serbest gazeteci veya konuk yazarlar tarafından hazırlanmıştır. Bu içerikte yer alan görüş ve ifadeler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU