Papa, Güney Amerika’yı İspanya ve Portekiz arasında nasıl bölüştürdü?

Gürbüz Evren, Independent Türkçe için yazdı

Görsel: Wikipedia

Portekizlilerin Brezilya’yı keşfetmesi tamamen tesadüftür.

Portekiz Kralı I. Manuel’in, Hindistan’a gitmekle görevlendirdiği Amiral Pedro Alvares Cabral, 1500 yılının mart ayında denize açıldığında, kullandığı pusulanın arıza yaptığının farkında değildir. 

Atlantik Okyanusu’nu takiben Güneydoğu’ya gittiğini zanneden Cabral, aslında batıya doğru yol alıyordu. 

Amiral Cabral, 13 gemilik filosuyla yola çıktığında, o sırada okyanusta etkili olan olumlu hava koşullarının da yardımıyla 22 Nisan’da ulaştığı kara parçasının Brezilya olduğunu bilmiyordu. 

Cabral buraya, önce Kutsal Haç anlamına gelen ‘Santa Cruz’ adını vererek, Portekiz adına sahiplendi. 

Portekizliler, kutsal Paskalya döneminde Brezilya’ya ulaşmaları nedeniyle denizden gördükleri ilk tepeye ‘Monte Pascoal’ adını verdiler. 

Gemilerden indikleri yere ‘Porto Seguro’ dediler. 

Kurulan ilk yerleşim ise ‘Santa Cruz de Cabraila’ adını aldı.

Bilindiği üzere o dönemde İspanyol, İngiliz, Fransız ve Portekizliler arasında, ulaştıkları yeni toprakları kral adına sahiplenme, yanlarında getirdikleri rahiplere kutsatma ve Kiliseye kayıt etme yarışı vardı. 

Portekizliler, ülkenin adını daha sonra buraya özgü kırmızı gövdeli ve boya üretiminde de kullanılan Bresel ağaçlarından dolayı Brasil olarak değiştirdiler. 

Kısa bir zaman sonra da Amerika Kıtasında keşfedilen bu yerin 7 Haziran 1494 tarihinde İspanya ile imzalanan, ama sonra geçerliliğini yitiren Tordesillas Antlaşması’na göre, Portekiz’e ait bir toprak parçası olduğu anlaşıldı. 

Bu olayla Brezilya keşfedilmiş ve Portekiz de Amerika Kıtası’nda kendisine toprak edinmiş oldu. 

Aslında Brezilya'nın keşfinin çok öncesinde Dünya, deyim yerindeyse İspanyollar ile Portekizliler arasında paylaştırılmıştı. Bu paylaşımı ise Papa 4. Sixtus yapmıştı. 

Papa, 1481’de yayınladığı Aeterni Regis fermanıyla Kanarya Adaları’nın güneyinde keşfedilecek her toprağı Portekiz’e, kuzeyindekileri de İspanya’ya bağışladı.

Portekizliler, o dönem denizcilikte İspanyollara göre daha gelişmiş oldukları için keşiflerin çoğunda onların imzası vardı. Daha önce birçok kez savaşmış olan bu iki Katolik ülkenin rekabeti denizlere de taşınınca, Papa araya girmek zorunda kaldı.

Papa, ‘Katolik kanının dökülmemesi için’ kendi tapulu malı gibi gördüğü dünyayı, enlem ve boylam hesapları üzerinden İspanyollar ve Portekizliler arasında paylaştırdı.

Ancak Cristof Colombe'un İspanya adına 1492'de Amerika'yı keşfetmesi üzerine dengeler değişti.

Bu kez Papa 6. Alexander Avrupa dışında kalan toprakları Portekiz ve İspanya arasında yeni bir enlem, boylam ve derece hesabıyla 1493'de Inter Caetera fermanıyla bölüştürdü. 

Portekizliler hesaplarda bazı hatalar olduğunu belirleyerek, Papa'ya itiraz ettiler. 

Papa 6. Alexander itirazı değerlendirdi ve 1494 yılında huzurunda imzalanan Tordesillas Anlaşması ile Portekiz ve İspanya Avrupa dışındaki toprakları bir kez daha paylaştı.

Portekiz Kralı I. Sebastiao, 1580 yılında bir savaşta ölünce, varisi olmadığı için taht boş kaldı. 

İşte bu sırada İspanya Kralı 2. Felibe, taht üzerinde hak iddia etti. 

İspanya Kralı Portekiz Kralı 1. Felipe olarak tahta geçti. 

Portekiz bu olayla birlikte 1580-1640 yılları arasında İspanya’nın yönetiminde kaldı. 

Bu yüzden de Tordesillas Anlaşması geçerliliğini yitirmiş oldu.   

Tekrar Brezilya’nın keşfine dönelim. 

Avrupalı tarihçiler arasında, Brezilya’ya ilk gelen Portekizlinin Amiral Cabral olduğu konusunda görüş birliği yoktur. 

Bazı tarihçiler, birtakım belgelere dayandırarak, Brezilya’ya ilk gelen Portekizli denizcinin Duarte Pacheco Pereira olduğunu yazarlar. 

Mart 1498’de Brezilya’ya ulaşan Pereira’nın, Kral I. Manuel’in bilgisi dahilinde bu yolculuğu yaptığı belirtilir.

Ayrıca İtalyan Americo Vespucci, İspanyol Vincente Yanez Pinzon ve yine İspanyol Diego de Lepe’nin de Portekizli Amiral Cabral’den kısa bir süre önce Brezilya’ya geldiğini iddia eden tarihçiler de vardır.

Portekiz savunma, tarımsal üretimi yerleştirme, yerlilerle ilişkiler, düzeni sağlamak ve sömürge yönetimini meşrulaştırmak için Brezilya’da ilk genel vali sistemini 1548 yılında kurdu. 

Genel vali olarak ise 1549 yılında Tome de Sousa gönderildi. Genel vali, yerlileri pasifleştirmek, etkisiz kılmak için beraberinde din adamları Cizvitlerden oluşan büyük bir grup getirdi. 

Brezilya’nın uçsuz bucaksız topraklarında altın, gümüş, elmas ve daha birçok zenginlik olduğu ortaya çıkınca, yöntem değişti. Portekizliler bu ülkeye askerlerin eşliğinde önce din adamlarını, Portekiz’in yoksul insanlarını yerleştirmeye ve çıplak, dinsiz vahşiler olarak tanımladıkları yerli kabilelerine Hristiyanlığı öğretmeye başladılar. 

Manuel Da Noobrega öncülüğündeki Cizvitler-misyonerler, kurdukları kiliselerin bahçelerinde yerli çocukların kalabileceği ve eğitim göreceği okulları faaliyete geçirdiler. 

Bu uygulamanın yerlilerin tepkisini çekmesi üzerine uzun yıllar süren çatışmalar çıktı. 

Rahipler arasında ölümlerin artması ve Kilisenin de talebi üzerine Portekiz Kralı güvenliği sağlamak için Brezilya’ya daha çok asker gönderdi. 

Brezilya’nın zenginlikleri ortaya çıktıkça, Portekizli sömürgeciler koloniler kurmaya da başladılar. 

Ancak bu vahşi topraklar, işinde gücünde insanları korkutuyor ve çoğu Portekizli oralara gidip yerleşmeyi göze alamıyordu.

Katolik kilisesinin de onay vermesiyle Brezilya’ya yerleşmek şartıyla idamlık mahkumlar dahil tüm suçlular, kanun kaçakları affedildi. 

İçeride kalmaktansa bilmediği bir yerde özgür olmayı seçen mahkumlar cezaevlerini boşalttı. 

Portekiz Krallığı’nın izni ve desteğiyle Brezilya’ya gelen Bandeirantes adı verilen acımasız yerleşimcilerin eylemleri giderek katliam boyutlarına ulaştı. 

Kendi imkanlarıyla ülkenin derinliklerinde ilerleyen bu kişiler, bir yandan da yerlileri köleleştirmeye başladılar. 

Brezilya’da, kuzeydoğu bölgeleri Bahia ve Pernambuco’da şeker kamışı tarımına başlayan Portekizliler, ülkenin sömürgeleştirilmesine yardımda bulunmaları için Hollandalıları davet ettiler. 

Büyük yatırımlar yapan Hollandalılar bir süre sonra bulundukları bölgeleri sahiplenmeye başlayınca, Portekizlilerle aralarında uzun süren bir çatışma dönemi başladı.

Bir çeşit iç savaşa dönüşen bu süreç, Hollandalıların 1654-55 yılında Brezilya’dan kesin olarak kovulmalarıyla sonuçlandı. Hollandalılar ise Karayip denizinde Antillere yerleşerek şeker ticaretini tekellerine aldılar. 

Bu da Portekizlilerin şeker tarımı ve ticaretine önemli bir darbe vurdu. 

Şeker ticaretinde Hollandalıların rekabetine dayanamayan Portekiz krallığı, Brezilya gibi devasa bir ülkenin sömürgeleştirilmesinin masraflarını da kaldıramaz hale geldi. İşte tam bu dönemde Minas Gerais, Goias ve Mato Grossa bölgelerinde ilerleyen Bandeiras gruplarının altın madenlerini keşfetmesi Portekiz’in imdadına yetişti. 

Portekizler, bu madenlerde çalıştırmak için Afrikalı köleleri Brezilya’ya getirmeye başladılar. 

Böylelikle sömürgecilik döneminin bir başka utancı olan kölelik düzeni ve ticareti başladı. 

Brezilya’yı yazmaya devam edeceğiz.

 

*Bu içerik serbest gazeteci veya konuk yazarlar tarafından hazırlanmıştır. Bu içerikte yer alan görüş ve ifadeler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

 

 

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU