7 Ekim 2023 sabahı Gazze'den İsrail topraklarına doğru Hamas'ın başlattığı saldırı yeni bir dönemin başlangıcı oldu.
İsrail-Hamas çatışması, bölgesel bir gerginlikten çok, küresel düzeni yeniden şekillendiren bir kırılmaya dönüştü.
2 yıl geçti; konuşuyoruz, yazıyoruz.
Savaşın etkileri siyasetten teknolojiye, enerjiden kültüre uzanıyor.
Ortadoğu'daki bu olay küresel düzeyde paradigma değişimlerini de tetikledi.
fazla oku
Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)
Filistinliler ile İsrail arasında savaş bitmedi, belki de hiç bitmeyecek.
Çünkü bir halkı yok ederek bir devletin güvenliğini sağlamak artık mümkün değil.
Dolayısıyla siyaset bilimciler, benim gibi strateji ve güvenlik araştırmacıları, konuşmaya ve yazmaya devam edecek.
Ancak, bu "2 yıllık süreç neleri değiştirdi?", sıcağı sıcağına, yazılmasının doğru olacağını düşünüyorum.
Bu açıdan bugün okuduğunuz bu yazı, "İsrail-Hamas çatışması dünyada neleri değiştirdi?" serisinin ilk bölümü.
Bugün itibarıyla aklıma gelen başlıkları kısa açıklamalarla aşağıya çıkardım.
Bazı başlıklar zamanla değersizleşecek, bunlara yenileri eklenecek.
Ama temel amaç aynı kalacak:
Ortadoğu'da çıkan asimetrik bir savaşın dünyayı nasıl dönüştürdüğünü anlamak.
Şimdi başlıklara geçelim.
1. Batı'nın vicdan krizi
Gazze'deki insani yıkım, Batı'nın kendi değer sistemine güvenini sarstı.
İnsan hakları, savaş hukuku ve sivillerin korunması ilkeleri, çıkar hesaplarının gölgesinde kaldı.
Avrupa ve Amerika'da "çifte standart" eleştirileri yükseldi; liberal düzenin ahlaki meşruiyeti zedelendi.
Üniversite kampüslerinden sosyal medyaya uzanan protestolar, yeni bir kuşak bilincinin doğduğunu gösteriyor.
Bu kuşak, "Batı'nın sessizliği"ne değil, Batı'nın çelişkisine tepki veriyor.
Gazze, liberal dünyayı kendi aynasında yüzleştirdi.
Bu yüzleşme, 21'inci yüzyılın "vicdan diplomasisi" kavramını doğurdu - fakat bu diplomasi, çıkar hesaplarının ince sınırında ilerliyor.
2. Küresel Güney ve hukukun ahlaki dönüşü
Gazze savaşı, Batı-dışı dünyanın kendi moral zeminini inşa ettiği bir döneme denk geldi.
Güney Afrika'nın Uluslararası Adalet Divanı'na yaptığı başvuru, sembolik bir jest olmaktan çıkarak uluslararası siyasetin yönünü değiştirdi.
Brezilya, Cezayir, Endonezya, Malezya ve Latin Amerika ülkeleri, Filistin meselesini anti-kolonyal adalet olarak tanımlıyor.
Ancak bu yeni diplomasi biçimi, sanıldığı kadar yekpare değil.
Körfez ülkeleri, aynı dönemde İsrail'le ekonomik normalleşmeyi sürdürdü.
Bu çelişki, "ahlaki blok"un kırılgan yapısını ortaya koyuyor.
Yine de süreç, 1945 sonrası kurulan Batı merkezli düzenin meşruiyetini zayıflattı.
Gazze, uluslararası hukukun yalnız askeri değil, vicdani ölçütlerle yeniden tanımlandığı bir döneme işaret ediyor.
3. İsrail'in güvenlik paradoksu
İsrail için güvenlik, devlet kimliğinin en temel bileşenidir.
Fakat Gazze savaşı, bu kavramı kökten sarstı.
Demir Kubbe sistemi ve istihbarat üstünlüğü, Hamas'ın saldırılarını önleyemedi.
Her yeni operasyon, güvenlik hissini biraz daha zayıflattı.
Toplumun büyük bölümü, "hiçbir zaferin huzur getirmediği" duygusuna sürüklendi.
Bu ruh hali, İsrail siyasetinde sağa kayışı hızlandırdı.
Netanyahu döneminde güç kazanan milliyetçi söylem, artık kalıcı bir ideolojik eksene dönüşüyor.
İsrail, kendi güvenlik anlayışının ağırlığı altında psikolojik bir kuşatma yaşıyor.
4. İran: Bölgesel gücün sarsılan iddiası
Gazze savaşı, Tahran'ın uzun yıllardır kurduğu "direniş ekseni" stratejisini de sınadı.
İran, Lübnan'daki Hizbullah'tan Yemen'deki Husilere kadar geniş bir vekil ağını yönetse de doğrudan kara savaşına giremedi.
Bu çekingenlik hem ekonomik yaptırımların hem iç istikrarsızlığın hem de bölgesel yorgunluğun sonucu.
İran, savaşın ilk aylarında İsrail'le doğrudan çatışmaya yaklaşsa da ABD'nin caydırıcılığı ve Körfez ülkelerinin denge arayışı, Tahran'ın oyun alanını daralttı.
Böylece, İran'ın "bölgesel liderlik" iddiası ciddi biçimde aşındı.
5. Devletsizlik ve eriyen çözüm hayali
Gazze'nin en acı gerçeği, Filistinlilerin güvenlikten yoksun oluşu.
Birleşmiş Milletler verilerine göre, nüfusun büyük kısmı yerinden edildi.
Filistin halkı için güvenlik, artık sınır ya da orduyla değil, hayatta kalma refleksiyle ölçülüyor.
Bu tablo, Oslo Anlaşması'nın temellerini çökertti.
İki devletli çözüm, diplomatik bir hatıraya dönüştü.
İsrail'de destek azaldı, Filistin yönetimi bölündü.
Yeni dönemde "tek devlet" ya da "konfederasyon" tartışmaları güç kazanıyor.
Ancak bu modellerin hiçbiri, devletsizliğin getirdiği sürekli güvensizlik halini ortadan kaldırabilmiş değil.
6. ABD kamuoyundaki kırılma
Amerikan toplumunda İsrail'e duyulan koşulsuz destek hızla zayıflıyor.
Harvard-Harris ve Pew anketleri, genç Amerikalıların çoğunun artık Filistin yanlısı bir çizgide olduğunu gösteriyor.
Bu eğilim, Demokrat Parti içinde ideolojik bir yarılma yarattı.
Biden yönetimi statükoyu korumaya çalışırken, ilerici kanat Gazze'deki sivil ölümleri sert biçimde eleştiriyor.
Bu kırılma, ABD dış politikasının geleceğini belirleyecek.
Gazze, Washington için yalnızca bir dış politika konusu değil; ahlaki bütünlük testi haline geldi.
Amerika'nın küresel liderlik iddiası, kendi toplumunda sorgulanıyor.
7. Avrupa solunda fay hattı
Avrupa'da sol hareketler, Filistin meselesi etrafında derin bir bölünme yaşıyor.
Fransa'da Mélenchon'un "iki devletli" yaklaşımı ile Rima Hassan'ın "tek devletli" vizyonu tabanı ikiye ayırdı.
Almanya'da tarihsel suç bilinci, Filistin eleştirisini sınırlıyor.
İngiltere'de İşçi Partisi, kamuoyu baskısıyla pozisyonunu yeniden tanımlamak zorunda kaldı.
Avrupa solu için Filistin artık yalnızca dış politika değil, kimlik sınavı.
Antisiyonizm, sekülarizm ve postkolonyal vicdan arasındaki tartışmalar, sol siyasetin geleceğini belirliyor.
Bu kırılma, Avrupa'nın moral referans gücünü de zayıflatıyor.
8. Yeni savaşın laboratuvarı ve dijital cephe
Gazze sahası, modern savaşın yeni biçimlerinin test alanına dönüştü.
Yapay zekâ destekli hedefleme sistemleri, drone sürüleri, tünel doktrinleri ve veri tabanlı istihbarat analizleri bu çatışmada ilk kez bu ölçekte kullanıldı.
Bu tablo, algoritmik savaş çağının eşiğinde olduğumuzu gösteriyor.
Aynı zamanda savaşın ikinci cephesi dijital alanda açıldı.
TikTok, Telegram ve X gibi platformlarda yayılan videolar, kamuoyu algısını savaşın gidişatından daha fazla etkiledi.
Deepfake görüntüler, sahte tanıklıklar ve manipülatif içerikler, bilgi düzenini parçaladı.
Gazze, hükümetlerin kendi kamuoylarını kontrol edemediği ilk büyük savaş örneği haline geldi.
9. Enerji, ekonomi ve küresel tedarik zinciri
Gazze savaşı, enerji diplomasisinin yönünü de değiştirdi.
Doğu Akdeniz gazı, Türkiye'nin transit konumu ve Avrupa'nın enerji çeşitlendirme çabası yeniden gündeme geldi.
Husilerin Kızıldeniz'deki saldırıları ve Hürmüz Boğazı'ndaki gerilimler, tedarik zincirlerini kırılgan hâle getirdi.
Bu gelişmeler, savaşın küresel ekonomiye doğrudan etkisini gösteriyor.
Enerji artık ekonomik bir araç değil, meşruiyet üretme mekanizması hâline geldi.
Körfez yatırımları, Afrika'daki enerji hatları ve Avrupa'nın gaz stratejileri bu yeni denklemde yeniden tanımlanıyor.
Sonuç: Yeniden kurulan dünya
İsrail-Hamas savaşı, 21'inci yüzyılın en geniş çaplı kırılmalarından birini yarattı.
Gazze, devletleri, kurumları ve toplumları aynı anda sınadı.
Uluslararası hukuk, medya, diplomasi ve kamuoyu bu süreçte testten geçti.
Ortaya çıkan tablo, 20'nci yüzyılın "güç dengesi" mantığının yerini 21'inci yüzyılın vicdan dengesi arayışına bırakabileceğini gösteriyor.
Bu yazı dizisinde bu dönüşümün tüm boyutlarını izlemeye devam edeceğiz.
Bazı konular zamanla değişecek, bazıları derinleşecek.
Fakat amaç aynı kalacak:
Bir çatışmanın, bir çağı nasıl dönüştürdüğünü anlamak.
Yarın: "Rusya-Ukrayna savaşı dünyada neleri değiştirdi?"
Pazartesi günü yayımlanacak ikinci yazıda Ukrayna cephesinin Avrupa güvenliğini, NATO'nun rolünü ve enerji sistemini nasıl yeniden tanımladığını inceleyeceğim.
ve Ukrayna, farklı kıtalarda ama aynı çağın aynasında duran iki kriz.
*Bu içerik serbest gazeteci veya konuk yazarlar tarafından hazırlanmıştır. Bu içerikte yer alan görüş ve ifadeler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.
© The Independentturkish