Ahlaki eşik aşıldı mı?
7 Ekim 2023’te Hamas’ın başlattığı saldırılarla birlikte İsrail’in Gazze’ye yönelik askerî harekâtı, bölgedeki jeopolitik dengeleri olduğu kadar Batı kamuoyunun duyarlılık eşiklerini de derinden sarstı.
Çatışmanın uzaması, on binlerce sivilin yaşamını yitirmesi ve Gazze’de yaşanan açlık krizi; “meşru müdafaa” retoriğini hızla aşındırırken, Batı toplumlarında İsrail’e verilen geleneksel desteğin sorgulanmasına neden oldu.
Özellikle ABD ve Batı Avrupa’da kamuoyunda gözlemlenen dramatik değişim yapısal bir kırılmaya işaret ediyor.
ABD kamuoyu: Kutbu kayan ittifak
1. İsrail’e yönelik destek tarihin en düşük seviyesinde
Gallup’un Temmuz 2025’te yaptığı ankete göre, Amerikalıların yalnızca yüzde 32’si İsrail’in Gazze’deki eylemlerini onaylıyor. Bu oran, 2023 sonunda yüzde 50 düzeyindeydi. Onaylamayanların oranı ise yüzde 60’a yükselmiş durumda. Chicago Konseyi’nin sıcaklık endeksi de benzer bir soğuma gösteriyor: 0-100 ölçeğinde İsrail’e verilen “sıcaklık” skoru 50 ile tüm zamanların en düşüğüne gerilemiş durumda. Bu düşüş, artık geçici duygusal dalgalanmaların ötesinde yapısal bir değişimi temsil ediyor.
2. Partizan ve nesil ayrımı: Demokratlar ve gençler isyanda
İsrail’e destek, ABD’de her zamankinden daha partizan bir mesele haline geldi. Gallup verilerine göre, Demokratlarda İsrail’e onay yüzde 8’e kadar düştü. Bağımsızlar yüzde 25’te kalırken, yalnızca Cumhuriyetçiler yüzde 71 ile desteği sürdürüyor. 18-34 yaş arası gençler ise açık ara en eleştirel kesimi oluşturuyor. Yahudi Amerikalılar arasında bile eleştiriler artarken, Evanjelikler dışında destek neredeyse her kesimde zayıflıyor.
fazla oku
Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)
Politik derinleşme: İki devletli çözüm ve yardım meselesi
Çoğunluk (yüzde 58), ABD’nin ne İsrail’in ne de Filistinlilerin tarafını tutmaması gerektiğini savunuyor. Ayrıca, İsrail’e yardımın Hamas ortadan kaldırılana kadar sürmesini destekleyenlerin oranı yüzde 47’ye kadar düşmüş durumda. Demokrat seçmenler arasında bu desteğin daha da düşük olduğu görülüyor. Bu durum, İsrail’e verilen yardımların da iç politik kutuplaşmanın merkezine yerleştiğini gösteriyor.
4. Netanyahu’ya güvensizlik krizi
Netanyahu’nun ABD kamuoyundaki imajı, neredeyse tek başına İsrail’e duyulan eleştirilerin simgesi haline geldi. Gallup’a göre Amerikalıların yüzde 52’si onun hakkında olumsuz görüş bildiriyor; olumlu bulanlar ise sadece yüzde 29. Partizan ayrım burada da bariz: Cumhuriyetçiler yüzde 67 oranında olumlu görüş bildirirken, Demokratlarda bu oran yüzde 9.
Batı Avrupa: Tersine dönen sempati
1. Net popülarite ekside
YouGov’un Haziran 2025 anketine göre, Almanya (-44), Fransa (-48), İtalya (-52), İspanya (-55) gibi ülkelerde İsrail’in net popülaritesi tarihi dip seviyelerde. Bu ülkelerde İsrail’e sempati duyanların oranı yüzde 7 ile yüzde 18 arasında kalırken, Filistin’e sempati duyanların oranı yüzde 30’lara yaklaşıyor. İsrail’in askeri eylemlerinin “çok ileri gittiği” yönündeki kanaat de belirgin biçimde artmış durumda.
2. Cezai tedbirler ve soykırım algısı
İtalya, Belçika ve Fransa gibi ülkelerde halkın yüzde 50’sinden fazlası İsrail’e silah ambargosu uygulanmasını destekliyor. İsrailli yetkililerin savaş suçlarından yargılanmasını isteyenlerin oranı da yüksek. Özellikle İngiltere’de, İsrail’in eylemlerini “soykırım” olarak niteleyenlerin oranı yüzde 45’e, İşçi Partisi seçmenlerinde ise yüzde 59’a ulaşıyor.
3. Filistin Devletine doğrudan destek
İngiltere’de halkın üçte biri Filistin’in hemen tanınmasından yana. İşçi Partisi seçmenlerinde bu oran yüzde 43. Fransa ve İspanya gibi ülkeler de Filistin’i tanıma kararını aldı. Bu eğilim, Batı’nın diplomatik ekseninde ciddi bir sapmaya işaret ediyor.
III. Hükümetler ne yapıyor? Zorunlu denge arayışı
1. ABD: Trump’ın zorunlu mesafesi
Trump yönetimi, İsrail’e stratejik destek verirken, Gazze’deki “açlık” görüntülerine kamuoyu önünde tepki göstermeye başlamış durumda. Trump, Netanyahu ile açıkça ters düşerek Gazze’ye yönelik gıda yardımı planlarını açıklamak zorunda kaldı. Bu, iç kamuoyunun baskısının dış politikaya doğrudan etki ettiği nadir örneklerden biri.
2. İngiltere: Tanıma eşiğinde
Başbakan Keir Starmer, ateşkes sağlanmazsa Eylül ayında Filistin’i tanıyacaklarını açıkladı. İngiltere’de hem parlamentoda hem kamuoyunda bu yöndeki baskı giderek artarken, hükümet İsrail’e silah satışlarını ve ticari görüşmeleri askıya aldı. Bu durum, İsrail’e verilen koşulsuz desteğin artık sürdürülemez olduğunu gösteriyor.
3. Fransa: Avrupa’nın lideri olma arzusu
Macron yönetimi, BM Genel Kurulu’nda Filistin’i tanıyacağını duyurdu ve AB’ye bu konuda liderlik etmeye başladı. Gazze’deki sivil kayıplar karşısında “hayal kırıklığı” yaşayan Fransa, iki devletli çözümü yeniden merkeze alan bir dış politika inşa ediyor.
4. Almanya: Tarihsel sorumluluk ve yeni ton
Holokost geçmişi nedeniyle İsrail’e koşulsuz destek veren Almanya bile artık dilini sertleştirmiş durumda. İsrail’in Gazze’deki eylemleri için “kabul edilemez” ifadeleri kullanılıyor. Berlin yönetimi, “baskı artırmaya hazırız” diyerek açık bir kırılma sinyali veriyor.
IV. Medya ve sosyal medya: Çerçeveyi kim belirliyor?
1. Ana akım medya: Çarpık dil, azalan etki
Batı medyası, uzun süre İsrail’in eylemlerini “meşru müdafaa” olarak çerçeveledi. Ancak bu yaklaşım, Gazze’den gelen görüntülerle çelişmeye başladı. Filistinli kayıpların edilgen dilde (“öldü”, “bulundu”) aktarılması, Batı kamuoyunda medya güvenilirliğine dair derin soru işaretleri yarattı.
2. Sosyal medya: Gerçeğin filtrelenmeden yayılması
Instagram, TikTok, Twitter gibi platformlarda Gazze’den gelen doğrudan görüntüler, Batı halklarının gözünde inkâr edilemez bir insani kriz tablosu yarattı. Artık geleneksel medya yerine sosyal medya aracılığıyla kamuoyunu şekillendiren bir gerçeklik hakim.
3. Aktivizm: Sokakta, limanda, kampüste
İsrail’e destek protestoları artık yalnızca Arap diasporasından değil; Avrupalı liman işçilerinden Amerikalı hahamlara, Yahudi öğrenci gruplarından müzisyenlere kadar geniş bir yelpazeden geliyor. Aynı zamanda antisemitizm ile meşru eleştiriyi ayırt etme meselesi, Batı toplumlarında yeni bir gerilim hattı yaratıyor.
V. Kırılmanın dinamikleri: Neden şimdi?
- İnsani kriz eşiği aşıldı: 60 binden fazla sivilin ölümü, çocuk ölümleri ve açlık, Batı kamuoyunda dayanılmaz bir eşik oluşturdu.
- Uluslararası hukuk ve sorumluluk: Netanyahu hakkında açılan savaş suçu davaları ve Uluslararası Adalet Divanı süreci, hukuki meşruiyeti tartışmalı hale getirdi.
- Demografik ve nesil farkı: Genç kuşaklar, eski ittifak anlatılarına karşı daha duyarlı ve talepleri daha yüksek.
- Medya kırılması: Filtrelenmemiş sosyal medya içeriği, kamuoyunda duygusal bir tepki dalgası yarattı.
Yeni bir Batı-İsrail dönemi mi?
Batı kamuoyunda İsrail’e yönelik desteğin gerilemesi artık geçici bir refleks değil, kalıcı bir dönüşümün habercisi.
Artan sivil kayıplar, derinleşen insani kriz ve uluslararası hukukun gündeme gelmesi, bu kırılmayı daha da derinleştiriyor.
İsrail’in, sadece hükümetlerle değil, Batı toplumlarının vicdanıyla da bağlarını yeniden kurması gerekiyor.
Bu kırılma, Batılı hükümetlerin iç kamuoyunu görmezden gelemeyeceği, uluslararası meşruiyetin yalnızca ittifaklarla değil, halkların ahlaki eşiğiyle de belirlendiği yeni bir dönemin eşiğinde olduğumuzu gösteriyor.
*Bu içerik serbest gazeteci veya konuk yazarlar tarafından hazırlanmıştır. Bu içerikte yer alan görüş ve ifadeler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.
© The Independentturkish