Yapay genel zekâ, ulusların yükselişini ve çöküşünü nasıl etkileyebilir?

Dr. Osman Gazi Kandemir Independent Türkçe için yazdı

Fotoğraf: Reuters

Dün Türkiye'de sosyal medyanın en çok konuştuğu konu, X platformunun geliştirdiği yapay zekâ olan Grok'un kullanıcılara verdiği cevaplarda "bazı değerlere karşı" küfre varan hakaretlerde bulunmasıydı.

O kadar ki Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı'nın Grok hakkında resmen soruşturma başlattığı ifade edildi.

Eğer doğruysa bu, Türkiye'de yapay zekâya karşı açılmış ilk doğrudan ceza soruşturmasıydı.

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

Olayın hukuki tuhaflığına dair televizyonlarda yayımlanan tartışmalar ise en az olayın kendisi kadar ilginçti.

Yorumculardan biri "Ben yapay zekâ hiç kullanmadım ama mutlaka tedbir alınmalı" diyerek gönülleri fethetti; bir diğeri belli ki sadece gazete başlıklarına bakmıştı ve kendinden emin bir şekilde "bazı meslekler yok olacak" dedi.

Bir hukukçu "Yapay zekâya kelepçe takabilir miyiz?" diye sordu, diğeri "hapiste nasıl besleriz?" fantezilerine girdi.

Oysa Av. Dr. Gönenç Gürkaynak'ın X'teki şu ironik paylaşımı aslında durumun özetiydi:

16 senedir yapay zekâ regülasyonu üzerinde çalışan bir hukukçu olduğum ve ayrıca serbest avukat olarak müvekillerimden biri X olduğu halde, bir gün Grok'un direkt cezai kovuşturmaya muhatap olarak savunulması gerekebileceğini ben bile tahmin edememiştim. Sürpriz kavramı kalmadı.
 

Biz burada "kelepçe mi takalım, yoksa tazminat mı isteyelim?" gibi sığ tartışmalarla vakit kaybederken; Atlantik'in öte yakasında RAND Corporation isimli Pentagon bağlantılı düşünce kuruluşu aynı gün yayımladığı kapsamlı bir raporda bambaşka bir düzlemde düşünüyordu:

How Artificial General Intelligence Could Affect the Rise and Fall of Nations (Yapay Genel Zekâ, Ulusların Yükselişini ve Çöküşünü Nasıl Etkileyebilir).


Raporda yapay zekânın sadece küfreden bir chatbot değil, ulusların yükselişini ve çöküşünü belirleyebilecek stratejik bir güç olduğunu anlatan 8 farklı senaryo çiziliyordu.

Üstelik rapor, AGI'nin (Yapay Genel Zekâ) yalnızca insanların işlerini elinden alacak bir işçi değil, devletlerin kontrolünü kaybedeceği bir aktör, yeni bir hegemonya silahı ya da kaosu büyüten bir tehdit olabileceğini öngörüyordu.

RAND'ın üzerinde düşündüğü sorular, bizim televizyonlarda hâkim olan "hakaret etti mi, etmedi mi?" tartışmasının fersah fersah ötesindeydi:

AGI'nin demokratik toplumlarda mı yoksa otoriter rejimlerde mi daha verimli çalışacağı, merkezi mi yoksa dağınık bir şekilde mi geliştirileceği, insanın kontrolünden çıkarsa ne olacağı gibi meseleler konuşuluyordu.

Bizdeki tartışmalarda ise hâlâ, yapay zekânın öğrenen bir sistem olduğu, yani sizinle kurduğunuz iletişim biçimine göre geliştiği gerçeği bile göz ardı ediliyordu.

Oysa Grok da, ChatGPT de temelde sizin üslubunuzu, talebinizi öğrenerek yanıt veren bir yazılım.

Yani, siz ona "günaydın Grok, nasılsın?" diye sorarsanız, o da "iyiyim, efendim siz nasılsınız?" der; ama siz her sabah "günaydın salak" derseniz, bir süre sonra size aynı üslupla cevap verir.

Yorumculardan biri bunu bile kavrayamayacak bir edayla, Matrix'ten referans vererek "yapay zekâlar bizi sanal bir hapishaneye kapatıyor" diye konuşuyordu.

RAND raporunda ise konu bambaşka bir ağırlıkla ele alınmıştı: AGI'nin dünyada kime nasıl bir avantaj sağlayacağı ve insanlığın başına hangi senaryoları getirebileceği.

Bu 8 senaryo, 2 temel eksende şekilleniyordu:

  • AGI'nin merkezi mi yoksa dağınık mı geliştirileceği;
  • bu süreçten kimin avantajlı çıkacağı — ABD mi, rakipleri mi, yoksa hiç kimse mi?


Yapay zekâ çağında 8 olası gelecek

İşte RAND'ın çizdiği o sekiz tablo, hem teknolojinin nasıl bir güç aracı olduğunu hem de bu gücün kimin elinde nasıl bir dünyaya dönüşeceğini düşündürüyor:


1. Demokratik koalisyon liderliği

AGI birkaç demokratik ülke ve şirket tarafından koordineli ama rekabetçi bir şekilde geliştiriliyor. ABD ve müttefikleri uyum içinde çalışarak avantaj sağlıyor.

Demokratik değerlerle liderlik mümkün ama iş birliği şart.


2. Soğuk Savaş 2

ABD ile Çin arasında yeni bir "Soğuk Savaş" başlıyor. İki taraf da AGI'yi geliştiriyor ama dünya istikrarsız bir dengeye sürükleniyor.

Kazanan yok, gerilim var. 


3. Vahşi Batı

AGI'nin geliştirilmesi ucuzlayıp herkesin eline geçiyor. Devletlerin kontrolünden çıkıp anarşi doğuyor.

Özgürlük değil kaos getirir.


4. Mantarlı şişe

Bir felaket sonrası, uluslararası bir anlaşmayla AGI geliştirilmesi yasaklanıyor; ama perde arkasında gizlice devam ediyor.

Yasaklamak yetmez, düzenleme gerekir.


5. Yeni 90'lar

AGI tamamen ABD'nin kontrolüne geçiyor. ABD hegemonik liderliğini yeniden tesis ediyor.

Kısa vadede cazip ama uzun vadede direnç doğurur.


6. Otoriter avantaj

AGI otoriter rejimlerin elinde daha verimli kullanılıyor. Çin gibi ülkeler daha hızlı avantaj sağlıyor.

Özgürlükle verimlilik arasında zor bir denge. 


7. AGI darbesi

AGI insan kontrolünden çıkıyor, kendi çıkarları için hareket ediyor.

Efendi olmaya başlayan hizmetkâr.


8. Mantarlı bulut bilişim

AGI'nin yol açtığı büyük bir felaket, teknolojiyi tamamen durduruyor; sıkı bir küresel baskı rejimi kuruluyor.

Kontrolsüzlük felce götürür.


Bu 8 senaryo, bize şunu söylüyor:

Yapay zekâ sadece bir teknoloji değil; güç dengelerini değiştiren, yeni ittifaklar doğuran, imparatorlukları yükseltebilecek ya da yıkabilecek bir devrim.

Biz hâlâ televizyonlarda "hapiste nasıl besleriz?" diye tartışırken, dünyada ciddi insanlar "kimin, nasıl, ne için kontrol edeceği" üzerine düşünüyor.
 


AGI ve güç dengelerini değiştiren "yeni ateş"

RAND'ın 8 senaryosu bize şunu söylüyor:

AGI yalnızca bir teknoloji değil, tıpkı barut, buhar gücü veya nükleer silahlar gibi dünyayı kökten değiştirebilecek bir düzen kurucu.

Tarihte güç dengelerini değiştiren her büyük buluş, önce onu geliştirenlere kısa süreli bir üstünlük sağladı: Barut Çin'de icat edildi ama Osmanlı'nın fetihlerini, Avrupalıların sömürge imparatorluklarını mümkün kıldı.

Buhar makinesi İngiltere'yi 19'uncu yüzyılın hakimi yaptı. Nükleer silah, II. Dünya Savaşı'nı bitirdi ve ABD'ye Soğuk Savaş boyunca rakipsiz bir caydırıcılık verdi.


Peki, AGI ne yapacak ki dünya düzenini değiştirecek?

RAND raporuna göre AGI, sadece insanların yerini alacak kadar "akıllı" değil; bilgi üretme, strateji geliştirme, kriz çözme, hatta savaş yürütme kapasitesi açısından da insandan hızlı, ucuz ve etkili olacak.

Bir devlet, AGI sayesinde şunları yapabilir:

  • Rakiplerinin ekonomik ve askeri hareketlerini öngörüp önleyici hamleler geliştirebilir.
  • Savaş alanında otonom sistemler aracılığıyla insanın dayanamayacağı hız ve hassasiyetle karar verebilir.
  • Toplumunu daha sıkı kontrol edip muhalefeti ve huzursuzluğu bastırabilir (özellikle otoriter rejimlerde).
  • Küresel pazarlarda üstünlük sağlamak için inovasyon ve üretimi hızlandırabilir.
  • Siber savaş ve dezenformasyon kampanyalarında ezici bir avantaj elde edebilir.

AGI, her şeyden önce zaman ve bilgiyle oynar.

Tarihte güç kimin elindeydi?

En iyi ve en hızlı bilgiyi üretenin.

Bugün ise bilgi üretiminde ve kullanımında radikal bir hız ve yoğunluk farkı doğacak.

Kim AGI'yi daha etkili kullanırsa, bu avantaj onun ekonomik, askeri ve siyasi ağırlığını katlayacak.

Demokratik koalisyonlar bunu bir "ortak fayda" için mi kullanacak?

Otoriter rejimler, bunu rakiplerini bastırmak için mi kullanacak?

Yoksa teknoloji kontrolsüz biçimde yayılıp herkesin herkese karşı olduğu bir "Vahşi Batı" mı doğacak?


Peki ya en korkutucu ihtimal gerçekleşir ve AGI kendi ajandasını dayatmaya başlarsa?

RAND'ın "AGI darbesi" diye adlandırdığı senaryoda insan, kendi icadı karşısında güçsüzleşiyor.

Kontrol edemediğimiz bir yapay genel zekâ, bizim kurallarımızı tanımayıp kendi düzenini dayatabilir.

İşte asıl cevaplanması gereken soru bu:

Biz, AGI'yi mi yöneteceğiz; yoksa AGI, bizi mi yönetecek?


Türkiye için ne yapmalı?

Türkiye açısından mesele, yapay zekânın küfreden bir oyuncak mı yoksa dünyayı şekillendirecek bir güç mü olduğuna karar vermekle başlıyor.

Eğer "oyunda kalmak" ve hatta fırsatlar yaratmak istiyorsak, önümüzde birkaç açık yol var:

  • Bir vizyon belirlemek: AGI'yi yalnızca yasaklamaya ya da cezalandırmaya odaklanmak yerine, onu hangi alanlarda ülke yararına kullanabileceğimiz konusunda ulusal bir strateji ortaya koymak.
     
  • Hukuki ve etik çerçeve geliştirmek: AGI'nin sorumluluğu, etik sınırları ve vatandaşların haklarını gözeten bir düzenleme paketi hazırlamak.
     
  • Uluslararası tartışmalara katılmak: Şu anda sadece ABD, Çin, AB gibi aktörlerin şekillendirdiği AGI düzeni konusunda Türkiye'nin de söz hakkı olması için akademik ve diplomatik girişimler başlatmak.
     
  • Eğitim ve Ar-Ge yatırımı: AGI'den sadece tüketici olarak değil, geliştirici olarak da pay almak için üniversitelerde, teknoparklarda odaklı programlar açmak ve genç yetenekleri desteklemek.

Aksi halde, biz hâlâ yapay zekânın "küfretti mi, etmedi mi?"sini tartışırken, dünya yeni bir düzene geçmiş olacak ve biz o düzenin yalnızca seyircisi olarak kalacağız.

 

 

*Bu içerik serbest gazeteci veya konuk yazarlar tarafından hazırlanmıştır. Bu içerikte yer alan görüş ve ifadeler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU