Bir cenazenin ardından: Zambiya'nın siyasi vicdanı nerede?

Sare Şanlı Independent Türkçe için yazdı

Afrika'da demokratik geçişler genellikle krizler, kaos ve hatta darbelerle hatırlanır.

Zambiya ise uzun süre bu kuralın istisnası oldu.

Kurucu lider Kenneth Kaunda, 1991'de seçimi kaybetmesine rağmen iktidarı barışçıl bir şekilde devrederek hem ülkesine hem de kıtaya önemli bir ders vermişti.

Ancak bugün bu demokratik olgunluk ciddi şekilde sınanıyor.

Eski Devlet Başkanı Edgar Chagwa Lungu'nun tedavi için yurt dışına çıkış izninin uzun süre engellenmesi ve sonunda Güney Afrika'da hayatını kaybetmesi, Zambiya'nın siyasi iklimini derinden sarstı.


Cenazedeki siyasi çekişme

Zambiya, Lungu'ya veda etmeye hazırlanırken, cenaze süreci yalnızca bir anma töreni değil, aynı zamanda siyasi ve toplumsal bir tartışmanın merkezine dönüştü.

Hükümetin naaşı resmi protokolle Zambiya'ya taşıma planları, Lungu'nun ailesi ve Yurtsever Cephe (PF) partisiyle yaşanan anlaşmazlıklar nedeniyle sekteye uğradı.
 

Edgar Lungu bu ayın başlarında Güney Afrika'da hayatını kaybetti / Fotoğraf: AFP
Edgar Lungu bu ayın başlarında Güney Afrika'da hayatını kaybetti / Fotoğraf: AFP

 

SADC (Güney Afrika Kalkınma Topluluğu) liderlerinin arabuluculuğuyla nihayet bir uzlaşmaya varılabildi ve cenazenin taşınmasına karar verildi.

Lungu'nun hayattayken "Cenazeme yaklaşmasın" dediği iddia edilen mevcut Devlet Başkanı Hakainde Hichilema'nın resmî tören düzenleme isteğinin reddedilmesi, Lungu ailesinin sade bir tören talep etmesi, devlet protokolü ile kişisel vasiyet arasındaki gerilimi gözler önüne serdi.

Öte yandan ülkenin eski lideri olarak Lungu'nun hayatını kendi ülkesindeki sağlık sisteminde kurtaramaması, sıradan vatandaşların temel sağlık hizmetlerine erişimdeki çaresizliğinin en dramatik göstergesi oldu. 
 

Zambiya'nın eski cumhurbaşkanının cenaze töreni sırasında yaşananlar kaosa neden oldu / Fotoğraf: AA
Zambiya'nın eski cumhurbaşkanının cenaze töreni sırasında yaşananlar kaosa neden oldu / Fotoğraf: AA

 

Kaunda'dan bugüne değişen demokrasi anlayışı

Zambiya, bağımsızlık sonrası dönemde Kenneth Kaunda liderliğinde hem etnik barışı hem de siyasal istikrarı korumayı başaran ender ülkelerden biriydi.

"Tek Zambiya, Tek Millet" sloganı, 72 etnik grubun barış içinde yaşamasını sağladı.

1991'deki barışçıl iktidar değişimi, demokrasinin kök salabileceğine dair umutları yeşertti.

Ancak sonraki liderler bu mirası taşıyamadı.

Frederick Chiluba'nın "Hristiyan ulus" ilanı, mezhepsel ayrımcılığı ve kutuplaşmayı tetikledi.

Michael Sata ekonomik reform vaatleriyle umut yarattıysa da otoriter eğilimiyle yönetimde başarısız oldu.

Mwanawasa ve Banda dönemleri ise Zambiya demokrasisinin "yarım kalmış umutları" olarak tarihe geçti.

Mwanawasa, seçim şeffaflığı ve medya özgürlüğü konularında tutarlı olamadı.

Banda ise geçiş sürecini yönetme becerisi gösterdi, ancak 2011 seçim skandalları ve Çin etkisinin artmasıyla güvenilirliğini kaybetti.


Lungu dönemi: Kriz, baskı ve tek adam eğilimleri

İktidara geldiği günden itibaren muhalefet liderlerine yönelik baskıcı tutumlarıyla bilinen Zambiya'nın altıncı devlet başkanı Edgar Lungu, 2017'de dönemin muhalefet lideri olan Hakainde Hichilema'yı polis zoruyla tutuklattı.

Ardından muhalefet partisi UPND'ye (Ulusal Kalkınma için Birleşmiş Parti) mensup 48 milletvekilinin yetkilerini 1 ay süreyle ellerinden aldı.

Bağımsız medya da bu dönemde baskı altındaydı.

"The Post" gazetesi sudan bahanelerle kapatıldı.

Lusaka'daki popüler bir pazarda çıkan yangına yanıt olarak olağanüstü hâl tehdidinde bulunan Lungu, muhalefeti sindirmeyi amaçladı. 


Hichilema'nın yükselişi ve kırılan umutlar

2021 seçimlerinde, "değişim" umuduyla geniş halk kesimlerinin desteğini alan Hichilema, halkın sabrının simgesine dönüşmüştü.

Üst üste 5 seçim kaybetmişti, ancak sonunda gençlerin, sivil toplumun ve reform talep eden halkın desteğiyle kazandı.

İlk adımlar umut vericiydi.

IMF ile yapılan 1,3 milyar dolarlık anlaşma, dış borç krizine karşı çözüm olarak sunuldu.

Ancak zamanla vaatler yerini gecikmelere ve belirsizliğe bıraktı.

Yargı reformları ağır aksak ilerledi.

Sivil topluma yönelik baskılar ve medya üzerindeki denetim arttı.

2023'te kamu usulsüzlük bildirimleri yüzde 132 arttı.

2024 boyunca gazeteciler tutuklandı, protestolar bastırıldı, sosyal medya zaman zaman kısıtlandı.

İronik olan, Lungu'nun Hichilema'ya reva gördüğü baskının bu kez Hichilema eliyle Lungu'ya yönelmiş olmasıydı.

Üstelik bu defa baskı daha "hukuki" ve dolaylı yollarla yapılıyordu.
 

Eski cumhurbaşkanı için Güney Afrika'da bir anma töreni düzenlendi, dul eşi de dahil olmak üzere ailesi katıldı / Fotoğraf: PF
Eski cumhurbaşkanı için Güney Afrika'da bir anma töreni düzenlendi, dul eşi de dahil olmak üzere ailesi katıldı / Fotoğraf: PF

 

Düşman siyaseti ve yıpranan kurumlar

Bugün ise Zambiya halkı, Lungu'nun yasını tutmak yerine, "nerede, ne şekilde ve ne zaman yas tutulmalı" kavgasına sürüklenmiş durumda.

Çünkü iktidara gelen partiler halkın sorunlarına odaklanmak ve birlik duygusunu pekiştirmek yerine, muhalefeti düşmanlaştırmaya dayalı bir siyaset benimsiyor.

Zambiya'da muhalefet, meşru bir alternatif değil, bir tehdit gibi sunuluyor.

Bu da halkın ortak çıkarlar etrafında birleşmesini engelliyor.

Edgar Lungu'nun trajik ölümü ve Hakainde Hichilema'nın otoriterleşme eğilimi, Zambiya'nın zor bir sınavdan geçtiğini gösteriyor. 


Zambiya fırsatlar ülkesi

Zambiya, Afrika kıtasında pek çok avantajlı yönüyle öne çıkan bir ülke.

Komşusu Demokratik Kongo Cumhuriyeti'nde otuz yılı aşkın süredir silahlı gruplar kol gezerken, Mozambik'te terörle mücadele sürerken; Zambiya, etnik ya da mezhepsel çatışmaların yaşanmadığı, barışçıl ve istikrarlı yapısıyla bölgede dikkat çekiyor.

Dünyanın en büyük bakır rezervlerinden birine sahip olan Zambiya, Kaunda dönemindeki millileştirme politikaları sayesinde kıtanın en güçlü ekonomileri arasındaydı.

Ancak bugün bu potansiyel tam olarak değerlendirilemiyor.

Zambiya'nın gündeminde siyasi rekabetin değil, madencilik sektörünün yeniden millileştirilmesi, borç krizinden çıkış için sürdürülebilir çözümler ve yabancı yatırımcıları çekerken ulusal çıkarları koruyan politikaların yer alması gerekiyor.

Zambiya'da yaşanan siyasi kriz, yalnızca bir liderlik sorunu değil, aynı zamanda Afrika'ya Batı'dan ithal edilen demokrasi anlayışının sorgulanması gerektiğini de gösteriyor.

Kazananın her şeyi aldığı bu sistem muhalefeti düşman olarak görüyor, toplumsal uzlaşma yerine kutuplaşmayı besliyor, yerel ve dini değerleri göz ardı ediyor. 

Afrika toplumları, "ubuntu" felsefesinin temelinde yer alan kolektif hafızaya, topluluk dayanışmasına ve yerel değer sistemlerine dayalı bir yönetim kültürüne ihtiyaç duyuyor.

Afrika'nın asıl gereksinimi, belki de Batı'nın şablonlarına uymaya çalışmak değil, kendi tarihsel ve kültürel dinamiklerinden beslenen, kapsayıcı ve yerli bir siyasal düzen inşa etmek.

 

 

*Bu içerik serbest gazeteci veya konuk yazarlar tarafından hazırlanmıştır. Bu içerikte yer alan görüş ve ifadeler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU