TÜRKSAT ve teknolojik egemenlik: Yerli iletişim, özgür üniversitelerle mümkün

Doç. Dr. Ali Oğuz Diriöz Independent Türkçe için yazdı

Fotoğraf: AA

Değerli Independent Türkçe okuyucuları,

Türkiye'nin son yıllarda savunma sanayiinde, özellikle insansız hava araçları (İHA) ve drone teknolojilerinde gösterdiği olağanüstü ilerleme, dünya çapında dikkat çekmektedir.

Bu başarı, sadece bir sanayi atılımı değil, aynı zamanda Türkiye üniversitelerine ilaveten ABD ve Avrupa üniversitelerinde eğitim görmüş mühendislerin ve araştırmacıların bilgi birikimiyle harmanlanmış bir stratejik gelişim sürecidir.

Bu örnek, şunu açıkça göstermektedir: Özgürce düşünebilen, araştırma yapabilen ve küresel bilgiyle beslenebilen bir akademik ortam sayesinde, Türkiye yüksek teknoloji üretiminde uluslararası ölçekte rekabet edebilir.

Bugün benzer bir sıçrama, iletişim teknolojileri alanında da mümkündür.

Üniversitelerimiz özgür ve özerk kaldığı sürece, akademik araştırmalar dış müdahaleden uzak sürdürülebildiği takdirde, İHA teknolojilerinde elde edilen başarı, iletişim ve uydu teknolojilerinde de tekrarlanabilir.

Bu bağlamda, (basına yansıyan haberler doğruysa), yeni kurulacak TÜRKSAT GSM Bazlı iletişim vesilesiyle TÜRKSAT'ın yeniden yapılanması önemlidir.

Gazeteci Olcay Aydilek'in paylaşımına göre, kablolu yayın ve internet hizmeti veren TÜRKSAT'ın 4. GSM operatörü olarak hizmet vermesi için yasa taslağı hazırlanıyor.

Bilgileri, milli teknolojiyle ve onun öncüsü olan bir kurumla yani TÜRKSAT ile güçlendirmek mümkün.

TÜRKSAT sadece bir teknik kurum değil, bilgi güvenliği, milli teknoloji ve küresel rekabetçilik açısından stratejik bir kalkınma eşiği sağlayabilecek bir kurum olarak güçlendirilmelidir.

Bu tarz teknolojilerin TÜRKSAT marifetiyle geliştirilmesi, milli bilgilerin sızdırılma riskini azaltabilecektir.


Bilgi sızması riski:

Yeni nesil tehdit

Günümüzde yabancı menşeli donanım ve yazılımların veri güvenliği açısından ciddi riskler taşıdığı ortaya çıkmaktadır.

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

Bu arada ben şahsen aşırı kuşkucu davranılması taraftarı değilim. İletişim, yazılım ve bilgi teknolojilerinin uluslararası ortaklarla geliştirilmesinin faydaları vardır.

NATO'daki ve diğer uluslararası platformlardaki teknolojik altyapılardan faydalanılmaya devam edilmesinin sayısız avantajları olduğu unutulmamalı.

Ancak, özellikle stratejik haberleşme, internet altyapısı ve uydu teknolojileri gibi alanlarda kullanılan dış kaynaklı sistemler, istenmeyen bilgi transferine açık kapılar bırakmaktadır.

Bu durum, sadece teknolojik bir yetersizlik değil, aynı zamanda bir ulusal güvenlik meselesidir.

Türkiye'nin bu alandaki millileşme vizyonu, kendi ürününü üretmenin ötesine geçmeli; veriyi kontrol etme, koruma ve yorumlama yetkinliği de kazanmalıdır.

Bu bakımdan NATO müttefiklerine dahi güven konusunda bazen endişe duyulabiliyorken, NATO'nun dışındaki bazı ülkelere de bu teknolojiler bakımından  maalesef gereğinden fazla güvenildiğini anlıyoruz.


TÜRKSAT: Sıçrama noktası

Yeni kurulmakta olan TÜRKSAT'ın GSM yapılanması (haberlerin doğru olduğunu varsayıyorum), Türkiye'nin sadece uydu sahibi bir ülke olmasının ötesinde, yerli iletişim altyapısı üreticisi haline gelmesi için bir sıçrama noktasıdır.

Uydu sistemleri üzerinden internet, kamu güvenliği, afet yönetimi ve savunma iletişimi gibi alanlarda yerli çözümlerin geliştirilmesi, küresel rekabette Türkiye'yi daha bağımsız kılacaktır.

Ancak bu atılım, sadece birkaç büyük firma ve kamu yatırımıyla değil; güçlü bir üniversite-sanayi işbirliğiyle mümkündür.


Üniversiteler: Yalnızca bilgi aktaran değil, bilgi üreten kurumlardır

Türkiye'nin teknoloji geliştirme kapasitesini artırması için, özgür ve özerk üniversitelere her zamankinden daha fazla ihtiyacı vardır.

Üniversiteler sadece eğitim kurumları değil; yeni fikirlerin, eleştirel düşüncenin ve yenilikçi teknolojilerin doğduğu yerlerdir.

Eğer üniversiteler özgür değilse, akademik araştırmalar baskı altındaysa, yaratıcı çözüm üretme kabiliyeti de azalır.

Bu açıdan bakıldığında, Harvard Üniversitesi'ne yönelik siyasi müdahale tartışmaları sadece Amerika'yı değil, tüm dünyayı ilgilendirmektedir.

Akademinin tepeden inme dış müdahalelere maruz kalması, bilimsel düşüncenin gelişimini sekteye uğratır.

Akademisyenler kağıt evrak işleriyle uğraşmaktan akademik üretim yapamaz hale gelebilirler.

Türkiye içinse bu tartışmalar, aslında bir fırsat penceresi de sunuyor.

Avrupa Birliği ve demokratik dünyada olduğu gibi, Türkiye de özgür düşünceye ve akademik özerkliğe önem vermeli; böylelikle kendi mühendislik çözümlerini geliştirebilecek nesilleri yetiştirebilmelidir.

Sadece mühendisleri yetiştiren kurumlar değil, üniversiteler, evrensel etik değerler ve eleştirel düşünceler bakımından da özgür olmalıdırlar.

Eleştiriler ille de kötü görülmemelidir, yapıcı eleştiriler sayesinde gelişim mümkün olabilir.


Doğu'dan ilham, kendi modelini kuran Türkiye

Türkiye'deki, teknolojiyi millileştirme süreci sadece Batı teknolojilerine yönelik değil; aynı zamanda Doğu'daki stratejik modellerle de paralel ilerlemelidir.

Çin örneğinde olduğu gibi, kendi altyapısını kuran ve bilgiyi dışa sızdırmadan işleyen sistemler, Türkiye'nin de amacı olmalıdır.

Ancak bu hedeflenen amaca ulaşmak için yalnızca teknik taklit yoluyla değil; kendi özgün modeli ile, özgür düşünce ikliminde doğan yaratıcı çözümlerle ulaşılabilir

Basit bir formülle sonucu özetlemek gerekirse:

Sonuç: Özgür üniversiteler + yerli teknoloji = Egemen teknolojik gelecek

Sonuç olarak, Türkiye'nin küresel ölçekte güçlü, bağımsız ve rekabetçi bir aktör olabilmesi için yerli iletişim teknolojilerine yatırım, bilgi güvenliğine öncelik ve akademik özerkliğe saygı bir arada yürütülmelidir.

Yeni kurulacak TÜRKSAT GSM yapılanması, bu üç başlığın aynı potada birleşebileceği stratejik bir fırsattır.

Yerli ve milli teknoloji, ancak özgür üniversiteler, eleştirel düşünen akademisyenler ve açık tartışma ortamı ile kök salabilir.

Türkiye'de, sanayide olduğu kadar elestirel düşünce sistemini de destekleyecek ortamlar da devreye girmelidir. Bu evrim, geleceğin bilgi rekabetinde en güçlü dayanağımız olacaktır.

Hem yerli teknolojiler hem de bağımsız üniversiteler aslında birer yumuşak güç unsurudur.

Bu unsurlar, yalnızca stratejik üstünlük değil, aynı zamanda milli kalkınma, ekonomik büyüme ve eğitim kalitesine katkı sunarak Türkiye'yi güçlendirecek entelektüel altyapının temel taşlarıdır.

Bu haftasonu gerçekleşen bir etkinlikten bahsederek yazıyı bitirmek istiyorum.

24 Mayıs Cumartesi günü, Ankara İncek'te TED Ankara Koleji'nde Türk Eğitim Derneği (TED) VI. Eğitim Forumu gerçekleşti.

Forumun teması “öğrenme mühendisliği” olarak belirlenmişti.

TED Ankara Koleji'ndeki etkinlikte, oğlum Sinan da, piyano çalarak etkinliğe canlı müziklerle katkıda bulunan öğrencilerinden biriydi. O vesileyle, eşim Elif'le beraber (Elif de TED Ankara Koleji mezunu) biz de etkinlik alanında bulunduk.

Bu vesileyle çok sayıda eğitimci arkadaşlarımızı ve oğlumuzun değerli hocalarını gördük.

Öncelikle TED Başkanı sayın Selçuk Pehlivanoğlu'nu bu etkinlikten dolayı tebrik ediyorum (düzenlenen forum vesileyle kendisini tebrik etmek istiyorum).

Tabii ki başta TED Ankara Koleji'nin Anaokulu, İlkokul, Ortaokul ve Lise hocaları olmak üzere, emeği geçen bütün TED Ankara Koleji ve TED Üniversitesi hocalarını, asistanlarını, çalışanlarını ve bütün TED ailesini içten tebrik ederim.

TED Ankara Koleji ve TED okulları, hakikaten nesillerdir Türkiye'nin eğitim meşalesini yükseklerde taşıyan en önemli eğitim kurumlarındandır. Bilhassa TED Ankara Koleji, Türkiye'nin en önemli eğitim kurumlarındandır.

Etkinlikte, tam da oğlumun piyano çaldığı esnada, TOBB Ekonomi ve Teknoloji Üniversitesi (ETÜ) Rektörü, Rektör Hocamız Prof.  Dr. Yusuf Sarınay'la karşılaştık. Rektör Hocama bu vesileyle tekrar saygılar sunarım.

Öğretim Üyesi olduğum TOBB ETÜ de Türkiye'nin en müstesna yüksek öğretim kurumlarındandır.

TOBB ETÜ, örneğin Türkiye'nin ilk kuantum bilgisayarı QuanT'ı geliştirilmesi (Quantum Computer of TOBB ETÜ) bakımından önemli bir ilki gerçekleştirmiştir.

Ayrıca, Dünya Bankası 2024 Dünya Kalkınma Raporu'nda TOBB ETÜ Ortak Eğitim Modeli örnek uygulama olarak gösterildi.  

Dolayısıyla, bu ilkler sayesinde ve güçlü öğretim kadrosuyla, TOBB ETÜ de Türkiye ‘nin hem teknoloji üretimine hem de "yumuşak gücüne" katkı sağlayan önemli kurumlardan birisidir.

Yazılarımda sıklıkla değindiğim "yumuşak güç" olgusuna bir sonraki yazımda da değineceğim.

 

 

*Bu içerik serbest gazeteci veya konuk yazarlar tarafından hazırlanmıştır. Bu içerikte yer alan görüş ve ifadeler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU