161'inci yılında kapanmayan yara: 21 Mayıs 1864 Çerkes Sürgün ve Soykırımı

Umut Berhan Şen Independent Türkçe için yazdı

Rusya’nın Kuzey Kafkasya halkına karşı uyguladığı zorlayıcı tedbirler ve Avrupa’nın ahmaklık derecesindeki ilgisizliği ve görmezlikten gelişi, Rusya’nın işini kolaylaştırıyordu. Polonya inkılâbının boğulması ve Kuzey Kafkasya’nın işgali 1815’ten bu yana Avrupa için önem arz eden en büyük iki olaydır.

Karl Marx,
New York Tribune,
7 Temmuz 1864


Bugün 21 Mayıs 2025.

Çerkes soykırımının 161'inci yıl dönümünü idrak ediyoruz. 

Çerkeslerin Ubıh boyuna mensup bir insan olarak, her 21 Mayıs'ta kaybettiğim atalarımı acıyla ve saygıyla anıyorum.

Atalarımım yaşadığı bu felaket, insanlık tarihinin en büyük trajedileri arasında yer alıyor.  

1 buçuk milyonu aşkın Çerkes, anavatanlarından başta Türkiye, Ürdün, Suriye, Balkanlar gibi bölgeler olmak üzere, dünyanın çeşitli bölgelerine sürüldü.

Tabii, Çerkeslerin büyük kısmı da Osmanlı topraklarına sürgün edildi.

Türkiye ağırlıklı olmak üzere, Osmanlı topraklarında sürgün edilen Çerkes sayısı, merhum tarihçimiz Kemal Karpat’ın ifadesiyle 1 milyondan fazla.

Bu nüfusun üçte biri sürgün yolunda muhtelif hastalıklardan, açlıktan ve zorlu yaşam koşullarından dolayı yaşamını yitirdi.

Bu büyük trajedinin 161'inci yıldönümünde his ve düşüncelerimi kamuoyuyla paylaşmak, hem Kafkas kökenli bir insan hem de Çerkes toplumunun en bilinen boylarından biri olan Ubıhlar’a mensup olmam nedeniyle benim için bir görev ve bir vicdan borcu.

Elbette her halk, her ulus kendi tarihinde övgüye değer olaylar yaşamıştır.

Adlarına Çerkes denilen cesur ve asil toplum, tarihinden ve manevi değerlerinden gelen olağanüstü bir kültür mirasının üstüne, bir de acıyı, katliamları ve sürgünü yaşadı.

Dolayısıyla Çerkes sürgünü, aslında kitlesel bir imha soykırımı niteliğinde yaşanmış bir trajedidir.

Tarihin en eski ve kadim çağlarından beri yaşadıkları Kuzey Kafkasya’da eşsiz bir dil ve kültür geliştiren Çerkesler yüzyıllarca süren onurlu direnişlerine rağmen Rus Çarlığı’nın yayılmacı politikaları ve stratejik hedefleri doğrultusunda soykırıma uğramış ve anavatanlarından sürgün edilmişlerdir.

Çerkeslerin efsanelere konu olan Elbruz Dağlarının güzellik, cesaret ve gizemini yansıtan oldukça etkileyici ve kendine münhasır bir kültürleri var.

İşte bu yüzden Çerkesler olmadan Kuzey Kafkasya; Kuzey Kafkasya olmadan da Çerkesler düşünülemez. 

Kuzey Kafkasya’da 50 farklı dil bulunuyor.

Bugün en bilinen Kuzey Kafkasya, Çerkes dilleri Adigece, Kabardeyce, Hatukayca, Abzakhça. Ayrıca Besleneyce, Ubıhça, Abhazca (Abazaca olarak da geçer) gibi diller de var.  

Adigece’nin diyalektleri de var: Kabardeyce, Hatukayca ağırlıklı olmak üzere bugün genelde Adige diyalekti, Kuzey Kafkasya’da ağırlıklı olarak konuşuluyor.

Ama Türkiye’deki çoğu Çerkes ne yazık ki bugün ana dilini bilmiyor.

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

Çerkesler Kurtuluş Savaşı’nda da kilit bir rol oynadılar.

Kurtuluş Savaşı’nda birçok Çerkes komutan hem gayri nizami harp sürecinde hem de nizami cephe savaşında aktif olarak görev yaptı.

Bunların en bilinenleri arasında, Rauf Orbay, Ali Fuat Cebesoy, Refet Bele, Yusuf İzzet Paşa (14. Kolordu Komutanı iken, meşhur Bergama baskındı gerçekleştirdi ve Sakarya Savaşına katıldı) Albay Bekir Sami Günsav, (Ege’de Millî Mücadele’yi örgütleyenlerden) gibi birçok isim sayılabilir.

Kurtuluş Savaşı'nda Çerkesler’in mücadelesi ve faaliyetleri hakkında Halide Edip Adıvar’ın “Türk’ün Ateşle İmtihanı” adlı eserinde de geniş bilgi vardır. 

Bu konuda detaylı bilgilere ulaşmak için Muhittin Ünal’ın “Kurtuluş Savaşı’nda Çerkesler” adlı çalışmasına ve yine Muhittin Ünal’ın yayına hazırladığı ve Türk Tarih Kurumu tarafından basılan “Miralay Bekir Sami Günsav’ın Millî Mücadele Anıları” adlı eserine göz atmakta fayda var.

Öte yandan yakın tarihimizde bizim bir Çerkes Ethem olayı var.

Çerkes Ethem Bey tabii belli başına bir inceleme konusu ve bu yazının konusu da değil.

Lakin şu bir gerçek ki insanlık tarihinin en acımasız, sürgün ve soygunlarından birini yaşadı Çerkesler. 

Meşhur Rus yazar Aleksandr Puşkin’in şu sözleri ibretlik: 

Çerkesler bizden nefret ediyor. Çünkü onları özgür yaylalarından attık, köylerini yaktık ve kabileleri toptan yok ettik.


Çerkes sürgünü esnasında, kıyılara yanaşan Osmanlı tekne ve gemileri daha çok para kazanmak amacıyla yolcu kapasitesinin bir hayli üzerinde insan aldığı için, bazı tekneler battı.

On binlerce insan daha yolculuğun ortasında açlık ve hastalık nedeniyle hayatını kaybetti. Bu insanların cesetleri denize atıldı. 

Malumunuz, sürgün ve soykırım sözcükleri aslında iki farklı kavramı ifade ediyor.

Kuzey Kafkasya insanının belleğinde acı ile yer etmiş iki sözcük. Sözcüklerin anlamına bakarsak sürgün; “ceza olarak belli bir yerin dışında veya belli bir yerde o tutulan kimse veya topluluk” şeklinde tanımlanırken, soykırım ise; “bir insan topluluğunu, ulusal dinsel, politik sebeplerle tamamen imha etmek, katletmek” olarak tanımlanıyor. 

Çerkes toplumunun ve Kuzey Kafkasya coğrafyasının, tarih boyunca birçok kez saldırıya maruz kalmasının temel nedeni bulundukları jeopolitik konum.

1556’da tahta geçen Çar IV. İvan’la başlayan ve 1864’te kadar süren savaşlar sonunda çok acıdır ki, Rus Çarlığı Kuzey Kafkasya’yı işgal etti.

Rusların da 500 bin civarı asker kaybı söz konusu oldu.

Özellikle Hacı Grandük Berzeg ve Şeyh Şamil gibi büyük ve efsanevi komutanları sayesinde Çerkesler, kendilerinden silah teknolojisi, ekonomi ve nüfus gücü açısından katbekat üstün Rus Çarlığına karşı destansı bir direniş sergilediler.

Ne yazık ki bu destansı mücadele acı sonu, yani 21 Mayıs 1864 felaketini önlemeye yetmedi.

Amerikalı tarihçi Justin McCarthy’nin konuyla ilgili şu ifadeleri dikkate değer:

Osmanlı’nın Kırım Savaşı’nı kaybetmesinin ardından Rusya, Kafkasya üzerindeki baskısını olağanüstü düzeye çıkardı. Bu baskı karşısında daha fazla direnemeyen Kafkas ulusları önce Şeyh Şamil’in teslim olmasından 1854’te son büyük savaşı kaybetmelerinden sonra, tarihin en büyük sürgün ve katliamıyla karşı karşıya kaldı.


Çerkes halkının varoluşu açısından önemli 3 faktör; Soykırım, sürgün ve asimilasyon.

Çerkesler varlıklarını sürdürmek için, bu 3 faktöre karşı, nerede yaşıyor olursa olsunlar direnç göstermeye devam ediyor.

Tüm temel insan haklarının güvence altına alınması ve korunması, Kuzey Kafkasya’ya dönüş hakkının kabul edilmesi, anayurtlarındaki nüfusun belli bir düzeye ulaşması ve uğradıkları tarihsel haksızlığın tüm acı etkilerini telafi edebilmek için mücadele ediyorlar. 

 

 

 

*Bu içerik serbest gazeteci veya konuk yazarlar tarafından hazırlanmıştır. Bu içerikte yer alan görüş ve ifadeler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU