İhanet, çoğu zaman yalnız bir eylem değil, kolektif bir suskunluktur

Vahap Aydoğan Independent Türkçe için yazdı

Sanat, kutsal olanla sıradanı, aşkla ihaneti aynı sofrada buluşturmayı başarmıştır.

İhanet olmadan çarmıh, çarmıh olmadan kefaret, kefaret olmadan kurtuluş yoktur.

Bu bağlamda Yahuda, Tanrısal planın olmazsa olmaz figürlerinden biri haline gelir.

İsa, ekmeği alıp dikkatlice kırdı, şükrederek böldü… Havarilere uzattı: 'Alın, yiyin' dedi. 'Bu benim bedenimdir' dedi…

O andan itibaren odadaki zaman aniden durdu. Sözleri, bir gerçekliğin ötesinden, varlığın özüne doğru inen bir derinlik taşıyordu. Havariler, her kelimeyi zorlukla içlerine çekiyordu; ama bu içeriği anlamak, belki de bir yaşam boyu sürecek bir yolculuğun başlangıcıydı.


Şarap kadehini kaldırarak tekrar şükretti: 'Bu, kanımdır' dedi. Kan kırmızı şarap, hayatın geçici olduğunu hatırlatan bir ışık gibi parladı.

'Hepiniz bundan için' dedi; 'Çünkü bu, insanların günahlarının bağışlanması için birçokları adına dökülecek olan benim kanımdır' dedi…

O an, bir bilinç uyanışı gibiydi; herkes susuyor ama hiç kimse tam olarak ne olduğunu bilemiyordu.


İsa bu sözleri söyledikten sonra yüreği sarsıldı. Açıkça konuşarak, 'Size doğrusunu söyleyeyim, sizden biri bana ihanet edecek' dedi.


Bu, sadece bir ihanetin ilanı değildi.

Bu, insanın içindeki karanlıkla, onu görmezden gelen toplumun ortak körlüğüyle yüzleşmesiydi…

İhanet, bir kişinin kararı değil, toplumsal bir kabullenmenin suskunluğuydu.

O an, tüm insanlık bir kez daha sınavdan geçiyordu; bir kişinin hatası değil, kolektif bir sessizlikti.

İsa, havarilerle son kez sofraya oturdu.

O an sevgiyle doluydu ama aynı zamanda bir ağırlık vardı havada, ihanetin ağırlığı.

Masada oturanlardan biri Yahuda'dır…

İsa'ya ihanet edecektir.

Fakat bu ihaneti yalnızca Yahuda'nın karanlığında değil, diğer öğrencilerin sessizliğinde de görmek mümkündür.

İncil'e göre Yahuda, İsa'yı 30 gümüş karşılığında Roma'ya teslim eder.

Bu ihaneti, Getsemani Bahçesi'nde İsa'yı bir öpücükle işaret ederek gerçekleştirir.

Bu sembolik sahne, tarih boyunca "Yahuda'nın Öpücüğü" olarak bilinmiş ve ihanetin evrensel simgesi hâline gelmiştir.
 

Yahuda'nın öpücüğü / Görsel: Wikipedia
Yahuda'nın öpücüğü / Görsel: Wikipedia

 

Tarih boyunca bu sahneyi ölümsüz kılan İsa'nın "Son Akşam Yemeği" adlı eseri, bu olayı daha çarpıcı bir dille anlatır…

Sanat, kutsal olanla sıradanı, aşkla ihaneti aynı sofrada buluşturmayı başarmıştır.

Leonardo da Vinci'nin "Son Akşam Yemeği" yalnızca bir yemek sahnesi değildir.

Aslında o tablo, insan ruhunun en derin çelişkilerinden birini dondurulmuş bir an içinde gösterir: güven ve ihanetin aynı anda var olabileceği gerçeğini…

Milano'daki Santa Maria delle Grazie manastırının yemek salonunun kuzey duvarına yapılan bir duvar resmidir. Ölçüleri 460 cm x 880 cm (4.6 metreye 8.8 metre).

Da Vinci, Yahuda'yı sofrada bir kesinti, bir dalgalanma olarak resmeder.

Elindeki para kesesi ve geri çekilmiş vücut diliyle, onu diğerlerinden ayırır ama dışlamaz.

Çünkü ihanet yalnızca bir kişinin kararı değil, çoğu zaman bir toplumun sessizliğidir.
 

Son Akşam Yemeği / Görsel: Wikipedia
Son Akşam Yemeği / Görsel: Wikipedia

 

Milano'daki taş sokaklar sessizdir ama zamanın yükünü taşır.

Rivayete göre Leonardo da Vinci, "Son Akşam Yemeği"nin neredeyse tamamını bitirir, fakat bir kişiyi hâlâ çizememiştir: Yahuda İskariyot.

O, ihanetiyle anılan, gümüş karşılığında kutsalı teslim eden bir figürdür.

Da Vinci bu yüzden bekler.

Duvarın boyası kurur, vakit geçer ama Yahuda'nın yüzü belirmez.

Çünkü Yahuda'nın yüzü yalnızca bir modelden alınamaz.

O yüz, bir çöküşün, içsel bir karanlığın izini taşımalıdır…

Onu bulmak, yalnızca dış görünüşle değil, ruhla mümkündür.

Bu yüzden Leonardo, Yahuda'yı kiliselerden veya manastırlardan seçmez; onu sokaklarda arar.

İnancı değil, düşüşü taşıyan bir yüz arar.

Ve sonunda, bir hapishanede, karanlık gözlerle yere bakan, acıdan ya da pişmanlıktan değil, yalnızlıktan çökmüş bir portre bulur…

Yahuda'ya ve duvar resmine odaklanınca…

Leonardo da Vinci, "Son Akşam Yemeği" sahnesini, tam İsa'nın "İçinizden biri bana ihanet edecek" dediği şok anında betimler.

İsa tam merkezdedir, sakin bir karakter olarak tasvir edilmiştir.

Etrafındaki 12 havari ise bu sözle sarsılmış, her biri farklı bir duygusal tepki veriyor: şaşkınlık, inkâr, öfke, sorgulama…

Leonardo, bu ifadeleri jestler, bakışlar ve ellerin hareketleri üzerinden anlatır.

Yahuda, diğerlerinden daha karanlıkta ve hafifçe geri çekilmiş biçimde, elinde küçük bir kese (30 gümüş) tutarak resmedilir.
 

Yahuda
Yahuda

 

Kompozisyon simetrik ve dramatiktir; ışık, figürleri heykelsi bir netlikle vurgular.

Yahuda, bir elinde para kesesini tutar; ihanetin bedeli olan 30 gümüşü simgeler ve diğer eliyle ekmek tabağına uzanır.

İncil'de, İsa'nın "Beni ele verecek olan, benimle aynı çanaktan ekmek yiyen kişidir" sözüne işaret eder…

Yahuda'nın yüzü gölgelidir ve diğer havarilerin aksine, İsa'ya bakmaz, suçluluk ve izolasyonunu yansıtır.

Leonardo, onun psikolojik durumunu ustalıkla betimler.

Kısacası, Da Vinci, ihaneti bir olay olarak değil, duygusal bir patlama ve felsefi bir kırılma anı olarak yansıtır.

Yahuda'nın İsa'ya ihaneti, kimi Hristiyan teolojisinde dünyanın kurtuluşuna açılan kapıyı aralayan karanlık bir zorunluluktur…

İhanet olmadan çarmıh, çarmıh olmadan kefaret, kefaret olmadan kurtuluş yoktur.

Bu bağlamda, Yahuda, Tanrısal planın olmazsa olmaz figürlerinden biri haline gelir.

Ancak Leonardo, bu teolojik zorunluluğu değil, insani trajediyi merkeze alır.

Bu perspektiften bakınca, Da Vinci'nin eseri, Yahuda'nın ihanetiyle, yalnızca dini bir motif değil, varoluşsal bir paradoksu sorguluyor.

İnsan, özgür iradeye sahip midir?

Eğer her şey Tanrı'nın planının bir parçasıysa, Yahuda'nın seçimi ne kadar özgürdür?

Çünkü Yahuda, İsa'yı ele verdikten sonra pişman olur.

Aldığı 30 gümüşü başrahiplere geri verir ve kendini asarak intihar eder.

Leonardo bu sorulara doğrudan cevap vermez ama Yahuda'nın yalnızlığı ve gölgedeki varlığı aracılığıyla bu gerilimi resmin içine işler.

"Son Akşam Yemeği", yalnızca bir ihanetin değil, insanın içsel bölünmüşlüğünün tablosu olur.

İsa'nın dinginliği ile havarilerin kaotik tepkileri arasındaki gerilim, Yahuda'nın gölgede kalmış varlığıyla zirveye ulaşır.

Leonardo da Vinci burada yalnızca İncil'den bir sahneyi değil, tarihin en büyük ahlaki sorularından birini, yani "İnsan neden ihanet eder?" sorusunu, sanat aracılığıyla dile getirir.

Ve belki de bu yüzden, Yahuda'nın gözleri hâlâ izleyicinin gözlerinin içine bakmaz; çünkü o, yalnızca İsa'ya değil, insanlığa ihanet etmiştir…

 

 

*Bu içerik serbest gazeteci veya konuk yazarlar tarafından hazırlanmıştır. Bu içerikte yer alan görüş ve ifadeler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU