Hükümette Hıristiyan bir kadın bakan; IŞİD hareketleniyor; halkın malı mülkü yağmalanıyor; Ahlak zabıtaları caddelerde dehşet saçıyor! Suriye'de muamma ve garabetler hiç bitmiyor!

Faik Bulut Independent Türkçe için yazdı

Kolaj: Independent Türkçe

Yeni yönetimin idaresindeki Suriye'de son günlerde yaşanan birkaç nahoş olayın ayrıntıları, beni şaşırtmakla kalmadı; asayiş, ideolojik tavır ve siyasal alandaki tehlike çanlarının arka planında neler olduğuna dair bilgilerimi de tazelemiş oldu.

Geçen haftalarda Colani'ye (Ahmed El Şera) yönelik bir suikast girişiminden söz ediliyordu ama somut ve inandırıcı bir açıklama değildi bu.
 


Bir Arap gazetecisine göre:

Muhtemelen Türk istihbaratı suikast haberini alıp Şam yönetimini bildirmişti.


İlaveten El Mecelle (23 Nisan 2025) dergisi Colani'nin IŞİD tarafından tehdit edildiğini yazarken Independent Arabia gazetesi de (22 Nisan 2025) aynı şahsiyetin kendisini bekleyen tehlike ve saldırılara dayanıp dayanmayacağına ilişkin bir analiz yaptı. 
 

IŞİD ve bazı HTŞ komutanlarınca tehdit edilen Ahmed El Şera / Fotoğraf:Reuters
IŞİD ve bazı HTŞ komutanlarınca tehdit edilen Ahmed El Şera / Fotoğraf:Reuters

 

Yazımın ana konusuna geçmeden önce görüşümü dolaylı yoldan doğrulayan bazı tespitleri paylaşacağım. 

Katar merkezli El Cezire sitesinde 8 Mart 2025 tarihinde Fadl Abdulgani imzasıyla yayımlanan bir makalede, Ahmed El Şera'nın başında bulunduğu yeni Suriye rejimini muhtemel tehlikelerden koruyabilecek 5 teminat ve fırsattan bahsediliyordu.

Özeti şöyle:

Şimdiki geçiş aşaması bazı risklerle karşı karşıya. Örneğin devlet kurumları henüz zayıftır, derin toplumsal parçalanmışlık, dış güçlerin müdahalesi, eskiden kalan büyük sosyoekonomik kriz!
 

Ahmed El Şera HTŞ komutanlarıyla. Colani'nin talimatlarına uymayan bazı radikal komutanlar var /  Fotoğraf: Al Majalla
Ahmed El Şera HTŞ komutanlarıyla. Colani'nin talimatlarına uymayan bazı radikal komutanlar var / Fotoğraf: Al Majalla

 

Suriye Hukuk Ağı isimli bir kuruluş bu sorunlarla baş edebilmek için bazı tavsiyelerde bulunuyor:

Öncelikle yönetim mekanizmasının acilen kurulması, geçici bir anayasanın acilen yapılması, faal iş görebilecek geçici bir hükümetin oluşturulması, ardından kalıcı bir anayasanın hazırlanarak kurallara uygun nezih ve özgür seçimlerin gerçekleştirilmesi temelinde istikrarlı ve demokratik bir sisteme geçilmesi elzemdir. 

Toplumsal istikrar ve siyasi katılımcılığın güvencesi farklı kesimlerle diyalog kurmaktan geçer. Siyasi çoğulculuk ekseninde bir yönetim kurulmalıdır. Aksi takdirde uzun süreli istikrarsızlık ve asayişsizlik büyük karmaşaya yol açar ki, bu da geçiş aşamasında karşılaşılacak en büyük tehlikedir. 

Meşru devrimcilikten siyasi çoğulculuğa geçmeyi hedefleyen katılımcı parlamenter demokrasinin hayata geçirilmesi, yerel ve uluslararası aktörlerle işbirliğiyle mümkündür.
1


Suriye yönetimindeki biricik Hıristiyan Bakan'ın iflah olmaz iyimserliği!

Suriye kökenli Hıristiyan bir ailenin kızı olan Hind Abud Kabawat (d.1974); George Mason Üniversitesi Dünya Dinleri, Diplomasi ve Çatışma Çözümü Merkezi'nde Dinler Arası Barış İnşası Direktörü ve Suriye Müzakere Komisyonu Cenevre Ofisi'nin başkan yardımcısı olarak görev yaptı.

Kabawat, Kanada vatandaşlığı döneminde Beşar Esad rejimine karşı muhalefetiyle ünlendi. Uluslararası danışman ve aktivist olması hasebiyle Esad'ın devrilmesinden önce HTŞ'nin hüküm sürdüğü İdlib'e gidip kadın eğitim programlarına katılıyordu. 

Kendisi Suriyeli Kadınların Barışı İnşa Örgütü (TASTAKEL) Başkanı olarak da biliniyor.

Esad rejiminin düşmesinin ardından, 2025'ten itibaren Suriye Sosyal ve Çalışma Bakanı ve Suriye Ulusal Diyalog Konferansı Hazırlık Komitesi üyesi olarak çalışmaktadır. 2
 

Hükümetteki tek kadın ve Hıristiyan Bakan Hind Kabawat
Hükümetteki tek kadın ve Hıristiyan Bakan Hind Kabawat

 

Sol eğilimiyle bilinen Fransız Libération gazetesinin18 Nisan 2025 tarihli nüshasında Suriye Sosyal ve Çalışma Bakanı Hind Kabawat ile yaptığı söyleşiyi yayımlandı. 

Bakanın anlatımları şu minvalde: 

  • Şamlı bir burjuva ailesinin kızı olması hasebiyle modern eğitim alıp batılı değerleri benimsemiş bir muhalif kadın olarak Esad rejimi devrinde İdlib'de üslenen HTŞ yönetimini ziyarete gittiğinde başörtüsünü takarmış; oradaki cihatçı ailelerine öyle yardım eder ve kadınlarını bazı konularda eğitirmiş.
     
  • Geçici hükümette biricik Hıristiyan ve kadın Bakan olarak görevlendirildikten sonra, iki şeye itiraz etmiş: 1-Hükümette niçin tek kadın benim ve niçin başka kadınlar yok? 2-Esad zamanında bakanlık bünyesinde çalışan yüzlerce insan haksız yere görevinden alındı. Sebebi nedir?
     
  • İtirazının ardından başında bulunduğu bakanlığa kadınlar dâhil onlarca azledilmiş memuru yeniden işe alabilmiş.

Bakan Hind Kabawat, İdlib günlerinden bu yana beraber çalıştığı HTŞ sorumlusu sakallı erkeklere adamakıllı ısınmış olmalı ki, onlarla ilişkilerini şöyle tarif ediyor:

HTŞ yetkililerinde en beğendim üç özellik var: Son derece esnekler, dürüstler ve kendilerini bu vatana adamışlar. Ayrıca bilhassa randevu veya toplantı saatlerinde pek titizler. Verilen saate kesinlikle uyarlar. Toplantılarda cep telefonu kullanmazlar ve sigara/çay molası vermezler.

İktidardaki HTŞ sorumluları yönetimde başarısız olduklarında ülkenin batacağının farkındalar. Dolayısıyla başarısızlık onlar için asla kabul edilemez. Esasen onlar olmasaydı, biz de bu makamlarda bulunamazdık. 

Eğer geçici hükümetin görev süresi olan dört yılda başarılı olamazsak Suriye kesinlikte tehlikeye girer. Müsaade edin de onlardan alabildiğimizi alalım. Bu yüzden birlikte çalışmamızı istediklerinde tekliflerini kabul ettim.
Esasen vatanın bölünmesi onların da işine gelmez. Bu niteliklerinden istifade etmeli ve onlarla işbirliği yapmalıyız. 3

 

Cihatçılar ve bilhassa yabancı militanlar Colani'nin ılımlı politikasına itiraz ediyorlar
Cihatçılar ve bilhassa yabancı militanlar Colani'nin ılımlı politikasına itiraz ediyorlar

 

IŞİD militanları tekrar hareketlendi

Kadın bakan, mevcut yönetimi ve bilhassa HTŞ sorumlularını istediği kadar ılımlı göstermeye çalışsın ve ülkenin geleceği konusunda aşırı iyimser olsun; sahadaki gerçekler, daha doğrusu hem IŞİD hem de HTŞ'ye bağlı cihatçı grupların yapıp ettikleri onun iyimserliğini tümüyle boşa çıkarıyor. 

Söz gelimi IŞİD (Irak Şam İslam Devleti) militanları Esad rejiminin çökmesinden sonra Suriye kırsalında, özellikle merkezden uzak bozkır ve çöl bölgelerinde eylemlerini artırıyor.

Kesin olmamakla birlikte Aralık 2024 itibarıyla Suriye'de faal olan 1200 IŞİD militanından söz ediliyor.

Bunlardan 800 kadarı Haseke, Deyrizor ve Hums vilayetlerinin sınırları içindeki El Buşra Dağı (جبل البشري), Cebel Umur (جبل العمور), Palmira ve El Suğna (السخنة) gibi yörelerde barınıyorlar. 

400 kadarı ise SDG denetimi bölgelerinde faaliyet gösteriyor.

Öyle ki nisan ayı ortalarında Rakka ve Deyrizor'a bağlı iki beldede bulunan SDG'nin iki askeri kontrol noktasına peşi sıra saldırılar düzenlediler. 
 

Deyrizor, IŞİD militanlarının fazla bulunup etkili oldukları bölgedir
Deyrizor, IŞİD militanlarının fazla bulunup etkili oldukları bölgedir

 

Amerikan medyasındaki haberlere bakılırsa ABD; Doğu Fırat bölgesindeki 8 askeri karargâhından üçünü kapatıyor; halen 2 bin olan asker sayısını bin 400'e düşürüyor.

İzleyen 2 ay içinde bölgedeki asker sayısını 500'le sınırlandırmayı planlıyor. 

2025 yılından bu yana IŞİD Fırat'ın doğusunda, SDG denetimindeki alanlarda toplam 61 silahlı eylemi yaptı.

Neticede hayatını kaybeden 23 kişiden 13'ü SDG milisi, 5'i IŞİD militanı ve kalanı da sivillerdi. 
 

ABD kuvvetleri, Kahtaniye petrol sahasında saldırı bekleyişinde / Fotoğraf: Al Majalla
ABD kuvvetleri, Kahtaniye petrol sahasında saldırı bekleyişinde / Fotoğraf: Al Majalla

 

Suriye Demokratik Güçleri'nin asayiş birlikleri Amerikan askerleri çekilmeden önce riskli mıntıkalarda arama-tarama faaliyetleri çerçevesinde Rakka kırsalına düzenledikleri bir operasyonda IŞİD bağlantılı 50 kadar şüpheliyi yakaladılar. 

Benzer bir operasyon halen 25 bini Suriyeli 16 bini de Iraklı olan IŞİD mensubu ailelerin tutulduğu Hol Kampı'nda gerçekleştirildi.

Kampın bilhassa kadınların yaşadığı bölümlerinde IŞİD mensuplarının dışarıdan silah getirme, militan barındırıp kaçırma ve örgütlenme türünden faaliyetleri gözle görülecek ölçüde açığa çıkmıştı. 4 
 

HOL Kampındaki IŞİD aileleri / Fotoğraf: Al Majalla
HoL Kampı'ndaki IŞİD aileleri / Fotoğraf: Al Majalla

 

El Mecelle dergisinin 23 Nisan 2025 tarihli nüshasında IŞİD hakkında farklı veriler yayımlandı. Buna göre; 

  • Aralık 2024-Nisan 2025 döneminde IŞİD, İran destekli milislere yönelik 100 saldırı, Esad rejimi kuvvetlerine 300 ve SDG milislerine karşı 300 saldırı düzenlemişti. 
     
  • ABD ve Koalisyon Güçlerinin yoğun misillemeleri sonucu Amerikan hedeflerine yönelik saldırılar yüzde 100, SDG mevzilerini hedefleyen eylemlerde de yüzde 80 oranında azalma yaşandı. 
     
  • Bazı üst düzey sorumluların katledilmesi ve eğitim kamplarının bombalanması sonucu örgüt militanı sayısı bin 500 ile 3 bin olarak tahmin ediliyor. Büyük kısmı, hâlâ Suriye'nin orta kesimlerindeki çöl bölgesinde üsleniyor. 
     
Cihatçı militanlar / Fotoğraf: Reuters
Cihatçı militanlar / Fotoğraf: Reuters

 

Halkın mülkünü gasp eden HTŞ yanlısı şirket ve gruplar

Suriyeli yazar Tarık Ali, HTŞ yanlısı veya öyle davranan kimi emlak şirketleriyle selefi grupların Alevi-Sünni ayrımı yapmadan yasal boşluğu da istismar ederek halkın mülklerini gasp ettiklerine dair uzunca bir yazı yazdı.

18 Nisan 2025 tarihli yazının özetini paylaşacağım:

Eski rejimin devrilmesi ve yenisinin kurulmasından sonra yeni Şam'daki iktidar yanlısı bazı birey ve gruplar, halkın ev ve arazilerine el koymaktalar. Bunun için başvurdukları yöntem ise şiddet, zorbalık, korkutma ve zorla göçertmedir.

Kimileri de savaş nedeniyle evini barkını, tarlasını terk etmiş olanların sahipsiz kalmış mallarına bedavadan konuyor. Ne yazık ki el konulan ev ve hanelere ilişkin herhangi bir istatistik ve kayıt bulunmuyor.

Sadece Halep'te Mart ayının ortasına kadar 300 metruk eve el konulduğu saptandı. 

İktidara bağlı silahlı birimler, Hama'nın kuzeydoğusu ile Suriye'nin iç bölgesindeki 20 köyün ahalisini kovup evlerine yerleştiler. Anılan köyler yakın geçmişte amansız çatışmalara sahne olduğundan mülk sahipleri göç etmek zorunda kalıp sürekli yer değiştirmişlerdi.

Birleşmiş Milletler teşkilatına yönelik yardım çağrısına da cevap gelmeyince, mal-mülk gaspçıları bu insanların erzak ve mahsullerini de yağmalamaya başladılar.

 

Amansız çatışmalardan ötürü terkedilen evler / Fotoğraf: AFP
Amansız çatışmalardan ötürü terkedilen evler / Fotoğraf: AFP

 

Independent Arabia gazetesinin söyleştiği mağdur göçmenler, hem toplu tehcir hem de bazı çiftlikler hakkında bilgi verdiler.

Bu göçmenlerden biri de Mahmud El Furu idi ve şunları söylüyordu:

Bizim umduğumuz bir düzen gelmedi. Geçmişte yoğun çatışmalar, tehcirler ve tahribatlar gördük, yaşadık. Ancak en büyük hayal kırıklığımız bu tür gasp, soygun, yağma, talan ve el koymaların geçici olmadığını anlamamız oldu. 

Şimdi asıl yerlerimize dönmek istiyoruz, lakin bizi engelliyorlar. Çünkü İdlib merkezli bir yatırım şirketi bölgede el konulan mal ve mülklerin idari işleriyle bizzat ilgilenecekmiş!

 

IŞİD milatanlarının tahrip ettiği bir SDG devriye arabası
IŞİD milatanlarının tahrip ettiği bir SDG devriye arabası

 

Peki, kuzeyden yani İdlib'den getirilen bu şirket neyin nesiydi?

Adı Tarımsal Yatırımla Yetinme olup kısaca İKTİFA diye biliniyor.

İnternet üzerindeki sitesinde şöyle tanıtılıyor:

Rehberlik ve başarı! Amacımız: Bölge çapında tarım ürünlerini geliştirip artırmak, tarımsal sanayiyi geliştirmek, her türlü meyve ağacı ile ürünün bilimsel yöntem ve teknoloji yoluyla daha verimli olmasını sağlamak. Böylece gıda güvenliğini daha sağlıklı bir hale getirmek, uygun fiyata pazarlamak ve acenteler yoluyla piyasaya sürmek.


Bu şirket hükümet desteklidir. Arazi sahiplerine sorup etmeden bölgede kendince inceleme yapıp sözde yöredeki zeytin, Halep (Antep) fıstığı gibi ürünlerin verimlilik oranını tespit etmekle görevlendirilmiş.

Bahsedilen arazilerdeki zeytin ve fıstık ağaçlarının ömrü ortalama ise 70 yıl olarak hesaplanıyor.

İKTİFA şirketine tevdi edilen görevlerden biri de, şiddet nedeniyle yöreyi terk eden göçmenlerin evlerine el koyup küçükbaş hayvanlarını sahipsiz arazilerine salan Bedevi göçerlerin vaziyetini anlamakmış!

Oysa zaten herkes biliyor ki Bedeviler yasaya aykırı olarak kondukları mal ve mülklerin hem toprağına hem de mahsullerine büyük zarar vermekteler. 

Her şey bir yana İKTİFA şirketinin devlet yönetimindeki bir kamu kuruluşu mu, yoksa özel sektör kuralları doğrultusunda faaliyet gösteren bir şirket mi olduğu meselesi bilerek muğlak bırakılmıştır.

Eğer devlet kurumu ise tarımsal projeler çerçevesinde 20 köy arazisinin yatırım alanı için seçilmiş olması yasal istimlak kapsamına girer.

Özel şirket ise bu durumda bahsi geçen arazilere el koymaları gasp etme diye nitelendirilmelidir. 

Mal ve mülklerin bu şekilde istimlak edilmesi veya el konulma işlemine tâbi tutulması Şam, Hums, Lazkiye ve Tartus topraklarında da uygulanmaktadır.

Her iki halde de devlet/hükümet eliyle ve silah zoruyla gerçekleştirilen bu tür faaliyetlerle mülk sahipleri mağdur edilmektedir.

Misal Şam'daki El Tedamun mahallesinde yaşayan Sahar Z. E. silah zoruyla ve ölümle tehdit edilerek fiilen evinden kovulmuştur. Bahaneleri de şudur:

Bu şahıs, Esad rejiminin artığıdır!


Oysa Sahar farklı şeyler anlatıyor:

Bizi kovduklarında giysilerimiz dâhil evdeki hiçbir eşyamızı almamıza izin vermediler. Hanemizde ne var ne yok el koyup yağmaladılar. Bunları hükümetin askerlerine vereceklerini söylediler. 

Soyguncuların hangi fraksiyona bağlı olduklarını tespit edemedik. Polise başvurduk. Fakat şu ana kadar onlar da harekete geçmiş değiller. 

Gelen unsurlardan biri bana dedi ki: ‘14 yıldır çadırlarda yaşıyoruz. Duygularımızı anlayın artık. Sizler Esad taraftarısınız ve dolayısıyla öldürülmeyi çoktan hak etmişsiniz. Şükredin ki sizi öldürmüyoruz. Sadece malınızı almakla yetiniyoruz!'

Ona anlatmaya çalıştım: Ben sıradan sivil bir memurum. Eşim ev hanımı ve iki çocuğum var. Ailemden kimse Suriye ordusu ve emniyetinde çalışmadı. Belli ki birisi bize iftira atmış.


Bu ve benzeri olaylar mahallelerde ve Şam'ın farklı yerlerinde giderek çoğalıyor.

Kovulan insanların eşyaları yağmalanıyor, evlerine-mülklerine el konuluyor.

Şam'daki iktidar koltuğundaki yönetim ise Esad yanlıları ile milislerinin oturdukları lojman ve konutları tümüyle boşaltma yoluna gitti.

Aynı şey, çatışmalar nedeniyle evini barkını terk edenlerin haneleri ve mülkleri için de geçerli kılındı.

Yeni rejimin taraftarları zorla boşaltılan bu metruk binalara yerleştirildiler. 

İç savaş nedeniyle Ürdün'e sığınan Selim Haddad, 14 yıl sonra Hums'taki yuvasına kavuşma hasretiyle geri döndü.

Baktı ki eve yerleşen başka biri var. Bunun üzerine gidip karakola başvurdu.

Polis evde ikamet edenlerin 24 saat içinde haneyi boşaltmasını istedi.

Emir yerine getirildi ve aile dışarı çıkarıldı.

Selim Haddad açık konuşuyor:

Doğrusu şikâyetimin ciddiye alınmasında muhtemelen mezhepsel bir faktör var. Çünkü asıl ev sahibi olan ben Sünni'yim. Daha önce evimde oturan ise Esad rejimine yakındı.

Şu da bir gerçek ki; Suriyeli bazı Sünnilerin mal ve mülkleri de istimlak veya el koyma yoluyla zorla alınabiliyor. Yeni rejimin unsurları fazlasıyla tamahkâr olduklarından bu hususta kanun kural dinlemiyorlar.

Söz gelimi oturduğum mahalle istimlak yoluyla boşaltılırsa yarın evimden barkımdan çıkartılabilirim. İstimlak gerekçesi bazen itiraz edilemeyecek bir neden de olabiliyor. ‘Askeri ve güvenlik nedeniyle mıntıkayı boşalt' diyebiliyorlar.


Benzer bir vaka Şam Üniversitesi Eczacılık Fakültesi'nde öğretim görevlisi olan Prof. Besime Arus'un başına gelmiş.

Besime, görevinden ayrılmış olan bir subayla evli ve 2 çocuğu var.

Eşinin herhangi bir adli sicili ve sabıkası bulunmuyor. Yeni yönetim tarafından da aranmıyor.

Şam'ın güneyinde Harasta yöresinde ikamet eden Besime'nin tapulu mülkü sayılan evi, emniyet kuvvetleri tesislerinin inşası gerekçesiyle boşaltılıyor. 

Besime Arus, "Yasaları ihlal etmemiş normal bir aileyiz. Varımız yoğumuz sadece bu evdir. İçim kan ağlıyor. Çünkü rüyalarımın sığınağı sadece bu evdi…" diyor.

Lakin bütün yalvarmalara rağmen sadece birkaç valiz dolusu giyecekle birlikte çıkmasına izin veriliyor.

Evi boşaltanların alaycı bir tavırla söyledikleri şu sözü hiç unutamıyor:

Bu evden ölü değil canlı çıktığınıza şükredin ve defolup gidin!


Anayasanın 16'ncı maddesi uyarınca konut dokunulmazlığı temel bir hak olmasına rağmen yeni yönetim ve taraftarları güvenlik, mezhepçilik, yağmacılık gibi sosyal ve politik nedenlerle köklü demografik değişiklikler yapmayı tasarlıyorlar.

Ancak Suriyeliler doğaları gereği bu tür zoraki değişimleri içselleştiremezler. 5

Nitekim her iki Esad yönetiminin toplumsal projeleri, mesela Rojava'daki Kürtleri Arap Kuşağı programı kapsamında asimile etmek veya demografik yapıyı değiştirmek türünden toplumsal mühendislik çabaları boşa çıkmıştı. 


Hisbe Teşkilatı yani Ahlak Zabıtaları kol geziyor

Suriyelilerin hayatlarında görmediği yeni bir selefi icat daha çıktı: İran, Afganistan ve Suudi Arabistan gibi ülkelerdeki şeriat uygulamasının ayrılmaz bir aracı olan Hisbe Teşkilatı da denilen Ahlak Zabıtaları hemen her yerde ama özellikle şehirlerde devriye gezerek insanların İslami hayat tarzına uyup uymadıklarını kontrol ediyorlar.

Söz gelimi sevgililer sokaklarda, caddelerde, parklarda kamu veya özel (restoran, eğlence yerleri, kafe, kıraathane, bahçe, okul, hastane, fabrika gibi) alanlarda ulu orta el ele tutuşamıyor; kadınlar başı açık dışarıya çıkamıyor; namaz vakti kimse sokakta oturamıyor, muhakkak ya bir mescide ya da camiye gönderiliyor. 

Suudi Arabistan'da namaz ve oruç vakitlerine aykırı hareket edenler önce uyarılıyor, ardından kurala uymaya mecbur ediliyor; direnirse farklı cezalara çarptırılıyor. Afgan Taliban yönetimi de sakalsız erkekler ve burka giymeyen kadınları yine bu tür ahlak zabıtaları aracılığıyla uyarıyor ve olmazsa cezalandırıyor.
 

Bir ahlak zabıtası arabası üzerinde Ey Haçperestler, yakında görüşürüz ibaresiyle kilise önünde duruyor
Bir ahlak zabıtası arabası üzerinde Ey Haçperestler, yakında görüşürüz ibaresiyle kilise önünde duruyor

 

Hatırlanırsa 16 Eylül 2022 tarihinde bir Kürt kadını, Tahran'da başı yarı açık gezdiği için kadınlardan oluşan Ahlak Zabıtası tarafından gözaltına alınarak öldürülmüştü.

Hisbe teşkilatları geçmişten beri şeriatın katı biçimde uygulandığı ülkelerde kurulmuştur ve "Nehy en münkir ve emri bil'maruf", yani "Kötülüğü menet, iyiliği emret!" kuralına göre hareket ederler.

Cihatçıların ve Selefilerin hükmettiği Şam'da, yeni bir şeriat uygulaması resmen olmasa da fiilen Şam-Halep, Hums ve diğer şehirlerde deneme babından bile olsa hayata geçiriliyor.

Somut örnekler verelim:

Misal, Şam'ın Hıristiyan yoğun mahallesine giden bir Hisbe teşkilatı devriyesi gayrimüslim ahalinin kutsal değerlerini hem aşağılıyor, hem gözdağı veriyor, hem de onları güya İslam dinine girmeye davet ediyor. 

Ahlak devriyeleri iki kola ayrılıyor:

Biri şiddet ve zorbalığa başvurmaksızın kendince irşad, vaaz ve nasihat ederek gayrimüslimleri hidayet denen doğru yola yani İslam'a davet ediyor. Bunlara davetçi veya tebliğci deniliyor.

Diğeri koyu, sofu, bağnaz ve sert yöntemlere başvuruyor. Bu yöntemi benimseyenlere cihat davetçisi adı veriliyor. 

Aslında İslam'a davetin her iki kolu ve yöntemi de Suriye toplumunun örf, âdetlerine ve dini geleneklerine hepten ters düşüyor.

Genellikle Kilise ve manastırların önünde hoparlörlü arabalarla duran bu devriyeler, sürekli dini yayınlar yapıyor. İslam propagandasına ilaveten Hıristiyanlara gözdağı veriyorlar.

Onları aşağılayan bir üslup kullanmanın ötesinde ibadethane dışında veya içindeki bazı dini sembolleri tahrip edebiliyorlar.

İş çoğu zaman öylesine çığırından çıkıyor ki, mevcut yönetimin hiç de arzu etmediği nahoş hadiselerle karşılaşan Hıristiyanların Şam'daki yöneticilere güveni tümüyle sarsılıyor. 

Esad yönetimi ile silahlı muhaliflerinin dini ve mezhebi siyasete bolca alet edip kendi taraftarlarına her yolu serbest ve mubah görmeleri sonucu ülke çapında din-mezhep temelinde kutuplaşma giderek yaygınlaşmıştı.

Şimdi de muhalif cephede yer alan Suriye Alevi İslam Yüksek Meclisi'nin yurt içi ve dışındaki kolları, ülke tarihinde ilk kez siyaset sahnesine çıkarak mensuplarının hayatlarını yönlendirmeye çalışıyor.

Dürzi inancının ruhani önderliğini temsil eden Ukkal Tayfası (Şeyhler Tabakası) da aynı şekilde tarihinde ilk kez siyasi hayata yön verecek kadar toplumsal hayatın gidişatını belirlemeye çalışıyor. 

Şam'daki Hıristiyan Mahallesi El Duvayliye'deki gelişmelere tanık olan Sünni aile mensubu bir genç gözlemlerini şöyle anlatıyor:

Ahlak zabıtalarından bir grup arabayı kilisenin önüne park etti. Aynı şey başka kiliselerin karşısında da yaşandı. Hoparlörde konuşan cihatçı-selefi, gayrimüslimleri aşağıladı.

Onlara gözdağı verip korkuttuktan sonra cihatçı faaliyetlerini de anlatmaya başlayınca, orada bulunan Sünni delikanlılar dayanamayıp yumruk yumruğa kavga ederek onları mahalleden kovdular.

Aslında o devriyeler biz Sünnilere dokunmadılar. Ancak toplumsal bünyemize uymayan cihatçılığı ve mezhepçiliği körüklüyorlardı. Bize zarar veren anlayış budur. Buna sadece biz gençlerin değil çoğu Sünni olan Şam ahalisinin de karşı çıkması şarttır. 

Herkes istediği ibadethanede dini vecibesini icra edebilir! Hükümetin bu tür aşırılıkları, fanatikleri zapturapt altına alıp önlemesi gerekir.


Hums şehrinde yaşayan Dr. Ali Cabir benzer şeyler anlatıyor:

Arabalarla devriye gezen ahlak zabıtaları provokatör, kışkırtıcı tipler. Bizim kâfir olduğumuzu size kim söylüyor? Bizim irşada, vaaz ve nasihate ihtiyacımız yoktur. Toplumsal yapımız ılımlıdır; hoşgörülüdür. 

Hums'ta sadece bu ahlak zabıtası devriyeleri gezmiyor, ona refakat eden ciddi motosikletli devriyeler de söz konusu. Görünüşleri gayet ürkütücü! Aniden gelip mahalleyi istila ve talan edeceklermiş gibi bir ortam yaratıyorlar.


Tartus şehrinde ve sahilde arabalarla tur atan ahlak zabıtaları kol gezip gövde gösterisi yapıyorlar.

Sürekli klakson çalıyorlar. Öyle ki Luna Mürşid isimli bir üniversite öğrencisi korkudan aklını oynatıyor. 

Ahali şikâyetçi:

En basit bir hareketten korkup panikliyoruz. Neden böyle zamanlarda bu tür selefi ve cihatçılar Alevi mahallelerine doluşuyorlar? Hâlbuki Hıristiyanlar da Aleviler de Allah'a inanıyorlar. Onlar külli kâfir değiller.
 

Halk, HTŞ milislerinin baskı ve şiddetini protesto ediyor, adalet istiyor
Halk, HTŞ milislerinin baskı ve şiddetini protesto ediyor, adalet istiyor

 

Rejim değişikliği başlangıçta olumlu bir hava yaratmış olsa da Selefi-Cihatçı kesiminin bıktırıcı, baskıcı ve öldürücü faaliyetleri yüzünden dini azınlıkları, bilhassa Hıristiyanları korku sarıyor. 6

Şam'daki Oriental Hotel sahibi Ermeni Krikor Altunyan'a da kulak verelim: 

Eski rejim çökünce iktidar boşluğu doğdu. İktidar değişince sadece siyasiler değil ipten kazıktan kurtulmuş caniler, tecavüzcülerle benzeri suçlardan yatanlar da salıverildiler. Şu anda dört bir yana dağılmış durumdalar. 

Çevremizdeki dini azınlıklar, bilhassa Hıristiyanlar yeni yönetimin ideolojisinden korkup çekiniyorlar. Mesela Müslüman kadınlar başörtüsü takmak ve çarşaf giymek zorunda değillerdi, bazı mekânlarda alkol içilebiliyordu.  

HTŞ mensupları geçmişte El Kaide ve IŞİD bağlantılıydılar. Dolayısıyla öteki kesimlere yönelik muameleleri de aşırı ve dışlayıcı oluyor.

 

Krikor Altunyan, azınlıkların endişelerinden bahsediyor
Krikor Altunyan, azınlıkların endişelerinden bahsediyor

 

Alevi inançlı Fatıma ve Nadiya kardeşlerin Babı Şark caddesindeki mücevherat mağazası soyguncular tarafından basılıp içindeki tüm değerli taşlar alınıyor. Karakola gidiyorlar. Polis filan bulunmuyor. 

Tespitleri şöyle:

Bu saatten sonra Şam dışına seyahat etmek son derece tehlikeli oluyor. Farklı kesimlerden ürkütücü hikâyeler dinliyoruz. Gidişatın yönü hatalı görünüyor. Şiddet ise almış başını gidiyor. 7


Aktarılanlardan sonra muhtemelen okuyucu "Suriye'de muamma bitmiyor!" tespitime hak verecektir.

 

 

Kaynaklar:

  1. https://www.aljazeera.net/opinions/2025/3/28/5.
  2. https://souriahouria.com/syrias-christian-conundrum-by-hind-aboud-kabawat/. The Diplomat's Daughter, Pursuing Peace in Syria.
  3. https://www.liberation.fr/international/moyen-orient/syrie-hind-aboud-kabawat-une-ministre-democrate-feministe-et-resolument-optimiste-20250418_ZCVH6YTC65HWBNMBQNZMJDCZ7E/.
  4. https://www.independentarabia.com/node/622052/, Mustafa Rustem, 19 Nisan 2025.
  5. https://www.independentarabia.com/node/621956/, Tarık Ali.
  6. https://www.independentarabia.com/node/621708/
  7. https://www.independentarabia.com/node/617173/, 5 Ocak 2025.

*Bu içerik serbest gazeteci veya konuk yazarlar tarafından hazırlanmıştır. Bu içerikte yer alan görüş ve ifadeler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir. 

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU