İran İslam Cumhuriyeti ile Azerbaycan Cumhuriyeti arasındaki ilişkiler 2022 yılı yaz aylarında bir anda kötüleşti.
Azerbaycan Devlet Başkanı İlham Aliyev, isim vererek İbrahim Reisi'yi eleştirdi ve ülke topraklarındaki "40 milyonun (Azerbaycan menşeli vatandaşların sayısını kastederek) hakkını sonuna kadar savunacağını" ifade etti.
Hatta bu konuda bazı somut adımlar da atıldı. Geçen 19 Mayıs'ta ise Aliyev ile Reisi sınırda baraj açılışı törenine katıldı.
Peki, iki ülke ilişkilerinin bu kadar hızlı iyileşmesinin sebebi ne?
Uluslararası ilişkilerde iniş-çıkışların olması doğal olduğu için, Azerbaycan-İran ilişkilerinin de sadece normalleşme değil, Sayın Aliyev'in de söylediği üzere yeniden "dostluk ve kardeşlik" dönemine geri dönülmesi aşırı olağanüstü bir durum olmamalı.
İki ülke arasındaki ilişkilerin normalin daha ötesinde bir duruma dönmesinde Rusya'nın belirleyici rolü olduğunu düşünmek de anormal bir durum olmayacaktır.
Çünkü SSCB'nin dağılmasından bu yana Rusya Federasyonu için hayati derecede mühim konuların başında ulaşım koridorları geliyor ve Rusya'nın güneye, Hint Okyanusu'na doğru inmesinde Azerbaycan, İran ve Ermenistan coğrafyaları önem arz ediyor.
Çok ciddi gerilimli durumlardan sonra Azerbaycan ile İran'ın sınırın sıfır noktasında ortak yatırımın altına imza atmasının ana nedeni bu olsa gerek.
Bu durumu Rusya'nın önemli ölçüde bağımsız medya kurumlarından biri olan Kommersant'ın yorumcusu Sergey Strokan hassaslıkla fark etmiş olacak ki, 19 Mayıs'ta yayımlanan "İran, cumhurbaşkanını kaybetti" başlıklı yazısında Azerbaycan Devlet Başkanı Aliyev'in şu sözlerini aktardı:
İran-Azerbaycan dostluğu-kardeşliği istikrarın, gelecekte güvenlik tedbirlerinin güçlendirilmesinin mühim faktörüdür. Üye olduğumuz tüm uluslararası örgütlerde biz birbirimizi destekliyoruz ve bunu gelecekte de yapacağız.
Azerbaycan Cumhurbaşkanı Aliyev'in bu sözleri noktası-virgülüyle Türkiye ile ilgili de defalarca sarfettiğini herkes biliyor.
İşin ilginç yanı, 19 Mayıs'ta açılan baraja yakın bir noktada daha önce İran'a mahsus başka bir baraj da oldu ve Azerbaycan toprakları Ermeni işgali altındayken İran'ın o bölgeden Karabağ'daki bölücülere her türlü yardım yapması Bakü'yü uzun süre öfkelendirmişti.
Şimdi ise Azerbaycan kendi toprak bütünlüğünü sağladıktan sonra Aras Nehri üzerinde "dost-kardeş İran" ile baraj yatırımı yapıyordu.
Olumlu bir gelişme olarak değerlendirilmesi gerekirken, İbrahim Reisi'nin hayatını kaybetmesiyle sonuçlanan helikopter kazası bu yatırımı unutturdu.
Bu kazanın İran için büyük bir trajedi olduğu yazıldı, çizildi. Peki, Azerbaycan'ın ilk tepkisi nasıl oldu?
İran İbrahim Reisi'nin helikopterinin Azerbaycan Cumhuriyeti'nin hemen karşı kısmındaki İran Azerbaycanı'nın Karadağ bölgesinde düşmesi, gizemini uzun süre koruyacak.
Reisi'nin buluştuğu son kişi, mevkidaşı Azerbaycan Devlet Başkanı İlham Aliyev oldu.
Henüz helikopterin sert düşüş yaptığı yer belli değilken, Sayın Aliyev'in bu kazadan "narahatlık" (endişe-tedirginlik) duyduğunu yayımladığı bir mesajla ifade etmesi, Azerbaycan'ın resmi pozisyonunu da belirlemiş oldu.
Yönetici tabakasından tutun da aydınlara kadar hiç kimsenin zerre kadar farklı bir açıklamada bulunma ihtimali olamazdı.
İktidarın güdümündeki muhalefetten de farklı bir açıklama beklenmiyordu zaten.
Sosyal medya paylaşımlarında "manda yoğurdu, manda kaymağı" gibi kavramların öne çıkmasının nedeni Azerbaycan Cumhuriyeti'nin Ermenistan sınırındaki Zengilan'da İsrail'in kurduğu ve istihbarat istasyonunu da içinde barındırdığı iddia edilen "Akıllı Köy" çiftliğiydi.
Yani İran Devlet Başkanı Reisi'nin bulunduğu helikopterin sert düşüşünde o çiftlikten bir müdahale olabileceği iması sosyal medyada hâlâ dolaşımda.
Yurt dışından yayınlar yapan televizyon kanalları olayı farklı boyutlara taşımaya çalışırken, kazaya farklı açılardan yaklaşma eğilimi bugüne kadar sürüyor.
Yineleyelim: Bu durum ABD ve Avrupa'dan Azerbaycan Türkçesinde yayın yapan kanallar için geçerli. Bağımsız herhangi bir medya araştırması ise asla söz konusu olamazdı.
Peki, bölgeye yakın ilgisi olan ülkelerin medyası? Rusya ve İsrail medyası helikopter kazasını nasıl gördü?
Rus medyası olayın duyulmasının ilk dakikalarından hep İran'ın resmi medya kurumlarına isnat ederken açıklamalardaki çelişkileri yansıtmayı da ihmal etmedi.
Derin devletin yönlendirdiği medya kurumları ertesi gün İbrahim Reisi'nin helikopter kazasında hayatını kaybetmesinde Batı ve İsrail istihbaratının izinin olabileceğini ima ederken, daha sonra bu olayı gündemden çıkardılar.
İsrail medyası ise helikopter kazası olayından İsrail ve Azerbaycan'ın yakasını birlikte kenara çekmek için yayınlar yaptı ve "İsrail'in bu işin arkasında olamayacağından dolayı Azerbaycan'ı da böyle bir riske atamayacağına" ilişkin bir tutum benimsendi.
Örneğin, Haaretz'te Yosi Melman'ın "İran Cumhurbaşkanının ölümünün arkasında İsrail'in neden olamayacağına ilişkin tüm nedenler" başlıklı 20 Mayıs 2024'te yayımlanan yazısında şu hususlara dikkat çekildi:
Ne İsrail hükümeti ne de savunma sanayisi temsilcileri hatta İran gibi düşman bir devletin liderinin katledilmesi durumunu değerlendirmezlerdi. Reisi, Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev ile görüşmesini az önce bitirmişti.
İsrail'in stratejik müttefiki olması Azerbaycan'ın, İslam Cumhuriyeti ile iyi komşuluk ilişkilerini sürdürmesini engellemiyor. İsrail, Azerbaycan'a büyük miktarda silah satan bir ülke.2017 yılında Bakü'de Başbakan Binyamin Netanyahu ile buluşmasından sonra düzenlenen basın toplantısında Aliyev'in kendisi ülkesinin İsrail'den 5 milyar dolarlık silah aldığını itiraf etmişti zamandan bu yana savunma alanında Azerbaycan ile İsrail arasındaki ticaretin hacmi yaklaşık 2 misli arttı.
Bazı bilgilere göre, Azerbaycan, Mossad için İran'da çalışmalar yapmak için üs ve bilgi biriktirme görevini yerine getiriyor. Eski Mossad Başkanı Yosi Kohen'in sözlerine göre, İsrailli olup-olmaması önemli değil, Mossad ajanları İran topraklarında çalışmalar yapıyor. Bir operasyonda İran'ın nükleer arşivi Tahran'dan çalınmış ve Azerbaycan üzerinden İsrail'e sevk edildi.
Herkes Reisi'nin bir katle kurban gitmesi durumunda esas şüpheli İsrail'in olacağını biliyor. Aliyev'i zor durumda bırakacak olan bu durum İsrail'in, Kafkasya'daki müttefikiyle ilişkilerini de çok kötü etkileyecekti.
Burada belirleyici husus Azerbaycan ile İran arasındaki ilişkilerin 28 Haziran Cumhurbaşkanlığı seçiminden sonraki seyri ve Tahran rejiminin helikopter kazasının nedeniyle ilgili varacağı kesin sonuç olacaktır.
Azerbaycan bundan sonraki dönemde "40 milyonun haklarını savunma" pozisyonuna bir daha geri döner mi?
İran sınırları içindeki Azerbaycan kökenli nüfusun Bakü'nün elinde her zaman güçlü bir koz olarak kalması o 40 milyonluk kitlenin kendi iradesinden asılı bir durumdur.
Tahran rejiminin ilerleyen dönemde Azerbaycan Cumhuriyeti ile ilişkilerini Aliyev'in ifade ettiği "dostluk ve kardeşlik" ilkesi çerçevesinde sürdürmesi durumunda 40 milyonluk kitlenin durumunun Bakü tarafından ciddi biçimde gündeme getirileceğinin düşünülmemesi gerekir.
*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.
© The Independentturkish