İttifaklara ilişkin değişikliklerin YSK'ya bildirilmesinin son gününde iki önemli gelişme oldu.
DSP, Cumhur İttifakı'na katılarak, seçimlere AKP listelerinden gireceğini deklare etti.
İkinci olarak, Saadet, Gelecek, DEVA ve Demokrat partilerinin CHP çatısı altında seçime girme kararı hasıl oldu.
DSP, toplumsal karşılığı oldukça sınırlı olan bir parti.
Bu anlamda Cumhur İttifakı'na oy desteği sunmayı amaçlamaktan öte, sol bir partinin Cumhur İttifakı içinde olduğunu göstererek, kapsayıcı bir ittifak görüntüsünü beslemek amacıyla, yani daha çok görünüşe ilişkin bir tercihle husule geldiği söylenebilir.
Millet İttifakı içinde gerçekleştirilen seçim iş birliği ise biraz daha farklı.
Millet İttifakı'nda yer alan partilerin yöneticileri, bu kararın ardındaki gerekçeleri, mecliste çoğunluğu sağlamak yani Millet İttifakı'nın toplam milletvekili sayısının 300'ü geçmesi üzerine bina ediyorlar.
Zira yapılan seçim simülasyonları mevcut durumda bunun çok zor olduğunu gösteriyor.
Basit bir hesapla, günümüz güç dengelerinde mecliste çoğunluğu almak için seçimlerden birinci parti olarak çıkmak ve yüzde 50'ye çok yakın bir oy almak gerekiyor.
Seçimlere yaklaşık 35 gün kala güncel anketlere göre, herhangi bir İttifakın bu şartlara yakın olmadığı görülüyor.
Zira HDP'nin başını çektiği Emek ve Özgürlük İttifakı'nın yüzde 10-15 arasındaki oyu, Cumhur ve Millet ittifaklarının tek başına meclis çoğunluğunu kazanmasını oldukça zor hale getiriyor.
Şüphesiz bu tablo seçimlerde değişebilir. Partilerin son bir aydaki performansları, siyasi gelişmeler ve aday listelerinin mevcut dengeleri değiştirebileceğini bir not olarak kaydedelim.
Millet İttifakı'ndaki 4 partinin CHP listelerinden seçime girme kararı, tüm parti seçmenlerinin güç birlikteliği yaparak CHP'ye yönelmesiyle en yüksek oya ulaşmayı hedefliyor.
Hatta bu birliktelik ile sinerji yaratarak, tek tek parti oylarının toplamından daha da fazlasına ulaşmak isteniyor. Bu durum kazan-kazan stratejisi olarak tarif edilebilir.
Ne var ki, bu ihtimalin tam tersi yönünde ve göz ardı edilemeyecek ölçüde büyük bir ihtimal daha var.
Buna göre, temel olarak, yönünü ve stratejisini AK Parti'den kopan oylara çevirmiş olan partilerin, oylarını bir bütün olarak CHP'ye taşıması pek kolay olmayacaktır.
Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde kullanılan oy pusulalarında parti ismi ve logosu olmaması, ortak cumhurbaşkanı adayı konusunda bu partilerin elini kısmen rahatlatıyordu.
Ancak milletvekili seçim pusulalarında, ittifak içinde yer alan muhafazakâr partiler, seçmenlerinden mührü CHP logosunun altına vurmalarını isteyecekler.
Özellikle Anadolu'da meskûn muhafazakâr seçmende CHP'ye ilişkin alerjik bir tutumun varlığı bir sır değil.
Bu noktada, belirli oranda bir fire ortaya çıkacağı kesin; ancak bu firenin ne ölçüde olacağı kesin olarak seçim sonuçlarıyla anlaşılacaktır.
Bunun yanı sıra, CHP listelerinden seçimlere girecek 4 muhafazakâr partinin adaylarının, CHP'nin mevcut bazı seçmenlerinde bir kopuşa neden olabileceği de düşük bir ihtimal değil.
Özellikle CHP'nin ulusalcı kanadında konumlanan seçmenlerin oy verme davranışlarında bir değişim söz konusu olabilir.
Yani, AKP'li kimliğiyle tanınmış bazı isimlerin aday listelerinde yer alması durumunda CHP seçmenlerinde bir tereddüt tetiklenebilir.
Muhafazakâr oylarda olduğu gibi ulusalcı oylarda da bir fire olacağı kesin. Ancak bunun ne ölçüde olacağını seçim sonuçları gösterecektir.
Buradaki firenin ön görülenden fazla olması durumunda kazan-kazan formülünün tam karşısında yer alan sıfır toplamlı bir sonuç; ya da bir başka ifadeyle kaybet-kaybet sonucunun ortaya çıkması da ihtimal dahilindedir.
Bu seçmenlerin gidecekleri yeni adresler için ise şunlar söylenebilir. Özellikle Milli Görüş'e sıkı sıkıya bağlı olan bazı Saadet Partisi seçmenleri öfkeyle hareket ederek, iktidar bloğunda yer alan ve seçimlere kendi listesiyle girecek olan Yeniden Refah Partisi'ne kayabilir.
Bunun haricinde, ittifak içinde kalan muhafazakâr oyların İYİ Parti'yi, CHP'den kopan ulusalcı seçmenin de Memleket Partisi'ni yeni adres olarak görmeleri kuvvetle muhtemeldir.
*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.
© The Independentturkish