Türkmen Dili Günü kutlaması

Esedullah Oğuz Independent Türkçe için yazdı

Türkiye'de yaşayan Afganistan Türkmenleri ilk defa 24 Eylül günü, kendi dillerinin gününü coşkulu bir törenle kutladı.

2002 başında Afganistan'da kurulan cumhuriyet yönetiminin kabul ettiği yeni anayasada Türkmence, Türkmenlerin yaşadığı bölgelerde yerel-resmi dil ilan edilmiş ve 24 Eylül de Türkmen Dili Günü olarak tayin edilmişti.

O zamandan beri 24 Eylül Afganistan'da düzenli olarak Türkmen Dili Günü olarak kutlanıyordu ama Taliban'ın iktidara gelmesinden sonra her şey altüst olmuştu. 

Türkmen toplumunun yoğun olarak yaşadığı Zeytinburnu'nda yapılan törende Afgan-Türkmenlerinin önde gelen siyasetçileri, sivil toplum kuruluşlarının yöneticileri birer konuşma ile Türkmenceyi korumanın önemine dikkat çekerken, genç kızlar da rengarenk elbiseleri ile Türkmence şiirler seslendirdiler. 

Türkiye'de yaşayan Türkistanlılar, özellikle de Afgan Türkmenleri dillerini koruma konusunda büyük bir sorunla karşı karşıya.

Türkmence, bildiğiniz gibi, Türkçeye Azericeden sonra en yakın dil. Türkmence ile Türkçe arasında öylesine çok ortak kelime var ki bazen ayırmakta zorlanıyorsunuz ve iki nehrin bir noktada buluşup birbirine karışması gibi iç içe geçiyor. 

Türkiye'de yaşayan Türkmenlerin dil konusunda karşılaştığı bir başka sıkıntı ise, kendi dillerinde hiçbir yayının veya eğitimin olmaması.

Bu ülkedeki Türkmenlerin başlıca eğitim ve iletişim dili Türkçe. Bu yüzden de Türkmence, her ortamda, hatta evlerde bile Türkçeye karşı zemin kaybediyor ve giderek sahneden çekiliyor. 
 

 

Bugün Türkiye'deki Türkmenlerin büyük çoğunluğu Türkçe-Türkmence karışık bir dil konuşuyor, bu dili Afganistan veya Türkmenistan gibi uzak ülkelerden gelen akrabalar bazen anlamakta zorlanıyor.

Bir ara Zeytinburnu'nda bu konuya örnek olabilecek bir sohbete şahit olmuştum.

70 yaşlarındaki bir Afgan Türkmeni Türkmenistanlı akrabasıyla sohbet ederken sık sık Türkçe olarak "kusura bakma" demiş, akrabası da bunu anlamamıştı.

Afgan Türkmeni ne kadar kendini zorlasa da "Kusura bakma"nın Türkmencesini hatırlayamamıştı.

Ben "Bu sözüng manıysı, 'bağışla' ya da 'gatı görme' diymek" şeklindeki Türkmence çeviri onun imdadına yetişmiştim. 

Yaşlı Türkmenlerin hali buysa gençlerinin durumu acaba nasıl diyorsanız hemen anlatayım:

Türkiye'de yaşayan Afgan Türkmenlerinden 30 yaşın altındakilerin büyük çoğunlukla hiç Türkmence bilmediklerini söylemek, abartı olmasa gerek.

Burada kast edilen, 1982'deki göç kafilesiyle gelen Türkmen ailelerinin çocukları elbette, yani Türkiye'de doğup büyüyenler. 

Türkmenler Türkiye'de kültürel olarak giderek asimile olurken bundan kimse pek rahatsızlık duymuyor.

Çocuklarıyla evde Türkmence yerine Türkçe konuşan bir arkadaşım bunu, "Bu, bizim için bir asimilasyon değil, sadece Türkmenlikten Türklüğe geçis, sonuçta ikisi de Türk" diyerek gerekçelendiriyor. 
 

 

Elbette Türkmence, bugünkü Türkçe'nin özü ve aslı. Selçuklular ve Osmanlılar saray hayatına geçmeden önce çadırlarında Türkmence konuşurlardı.

Gazneliler, Akkoyunlular, Karakoyunlular da öyle. Bugün Anadolu'nun el değmemiş bölgelerinde, özellikle de Söğüt, Domaniç gibi yerlerde ve bazı İç Anadolu köylerinde bizim bugünkü Türkmence'ye çok yakın bir dille konuşurlar.

Büyük Türkoloğ ve tarihçi rahmetli Faruk Sümer, Oğuzlar adlı kapsamlı eserinde Anadolu'daki Türkmenlerin izlerini sürmüş ve tüm bunları detaylı bir şekilde derlemişti. 

Türkmenistan devleti maalesef, kendi sınırları dışındaki Türkmenlerle hiçbir şekilde ilgilenmediği gibi onların dillerini ve kültürlerini korumasına da yardımcı olmuyor.

Nitekim, 24 Eylül günü Zeytinburnu'nda düzenlenen Türkmen Dili Günü törenine Türkmenistan'dan hiçbir resmi temsilci katılmadı.

Oysa Eyüpsultan'daki Türkmenistan Konsolosluğu, Zeytinburnu'na arabayla sadece 15 dakikalık mesafede yer alıyor.

Buna karşın Kazakistan ve Kırgızistan, Türkiye'deki soydaşları için dil ve dutars kursları düzenliyor, onların etkinliklerine sanatçılar ve folklor ekipleri ve temsilciler göndererek aktif bir şekilde katılıyor.
 

 

Sevindirici olan şu ki, Türkiye'de yaşayan Afgan Türkmenleri her konuda olduğu gibi kültürel konularda da giderek bilinçlenmeye başladı.

Son 20 yılda gerek Türkiye'de doğup büyüyen gerekse Afganistan'dan gelen beş bin civarında Türkmen genci Türkiye'de üniversite eğitimi gördü ve aralarından yüzlerce doktor, mühendis, avukat, polis, öğretmen, bankacı çıktı.

Ve bu eğitimli gençler, kendi dilleri, örf adetleri ve kültürlerine sahip çıkmaya başladı. Bugün Türkiye'de bu amaçla kurulan onlarca Türkmen derneği ve vakfı bulunuyor. 

Tüm bu sivil toplum kuruluşlarının amacı, Türkiye ile kalben ve ruhen birleşmeyi ve gönül birliğini hedeflerken, geldikleri ata toprakları da unutmamak ve Orta Asya'nın tüm renklerini Anadolu'nun kalbinde canlı tutmak.

Zaten bir zamanlar diyarı Rum denilen Anadolu'yu Türk'ün vatanı yapanlar da, bugünkü Orta Asya'dan kalkıp gelen Türkmen aşiretleri, yani bugünkü soydaşların ataları.

Öyleyse, Türk kültürünün özünü oluşturan Türkmen dilini ve örf adetlerini yaşatmak, gönlünde ayyıldız sevgisi olan herkesin görevi olmalı. 

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir. 

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU