Eskinin normali, bugünün moderni ışığında Mustafa Boğa

Ömer Uğurluoğlu Independent Türkçe için yazdı

Adana'da yaşamına başlayan Mustafa Boğa, Harran Üniversitesi'nde Radyo ve Televizyon bölümünde yükseköğrenim serüvenine başlayıp, İstanbul Üniversitesi Gazetecilik bölümü ile İstanbul macerasına atılır. 

Türkiye serüveni süresince onu besleyen, sorgulatan ve her zaman tetikte olmasını sağlayan yersiz-yurtsuzlaşma ve ait olamama duygusu olur.

Bu iki güçlü duygudan doğan çatışma onu bir kez daha harekete geçirir; farklı deneyimler yaşamak ve cevaplar bulmak arayışına sürükler.

Boğa'nın Londra macerasını başlatan da bu arayış olur; Greenwich Üniversitesi'nde Sinematografi ve Post Prodüksiyon eğitimine başlar.
 

Mustafa Boğa (1).jpeg
Mustafa Boğa

 

İngiltere'deki araştırma ve fikirlerini somutlaştırırken kendisine referans noktaları belirleyen Boğa, Central Saint Martins'de Güzel Sanatlar üzerine yüksek lisans eğitimi alır.

Ürettikleri ve fikirleri, sürekli birbirlerini besleyen alanlardaki eğitimlerle ve şehirlerle birlikte gelişir ve onu disiplinlerarası çalışmaya iter. 

Disiplinlerarası sanat pratiği içerisinde fotoğraf, yerleştirme, video ve performans çalışmaları bulunur.
 

 

Boğa bu süreçte ayrıca, tekstil alanında da serbest dokuma olarak adlandırdığı teknikle yaptığı işlerle birlikte geleneksel yorganlar üzerine dokuduğu imgeler ile üretimini sürdürmektedir.
 

 

Mustafa Boğa, eserleriyle "Modern ve geleneksel ayrımının ortaya çıkardığı küresellik nedir" sorusuna alternatif bir cevap sunar:

Öz kültürünün kabuğunu kırar, ancak hiçbir zaman tam anlamıyla asimile olmaz. Her zaman saklanan, ve üzeri kapatılan gerçekliklerle yüzleşmemizi sağlar.

Modern sanat ve kavramsal sanatın görev bilinci noktasında birçok tartışmaya ve tanımlanamayana yol açan, endüstriyel sistemin ezip geçtiği pratikleri, duyarlılıkları ve becerileri kurtardıysa çağdaş sanatın görevi de kültürel eleştiriyi ve toplumsal radikalizmi şimdinin banalliğinden korumak ya da geçmiş ile gelecek arasında köprü kurmak, iki imgeyi birbirine kaynaştırmak, ötekileştirilenin normalleşmesinin ve hayata kazandırılmasının görevini üstlenmektedir yorumu yapılabilmektedir.


Boğa'nın disiplinlerarası çalışmalarının kökeninde de tam olarak bu tartışmanın referansı bulunur.

Ona göre, eskinin normali olan pratikler ile bugünün moderninin barışının kaynağında ötekileştirme ve ret değil, harmanlama, sentez ve bağdaştırma vardır.
 

 

Modern kavramları açıkça referanslarla gösterdiği gibi kavramsal sanat boyutunda da izleyiciye sunduğu imgeler, sloganlar aracılığıyla vermek isteği mesajı bize net, açık ifadelerle sunmaktadır.

İmgeleri ve eserlerinde kullandığı sloganlar bize oldukça tanıdık gelir, çünkü bizdendir. İmgelerden yola çıkarak hikâye yaratmak ve bir bağ kurmak ise tamamen izleyicinin kendi tecrübelerinden, yaşanmışlıklarından çıkardığı tanıdık bir seslenişe dönüşmektedir.
 

 

Mustafa Boğa'nın güncel olarak ise İstanbul Bienali'ne paralel olarak "Bir Politikacıdan Duymak İstemediğim Her Şey" başlıklı 8. kişisel sergisine Martch Art Project'in Pera ve Piyalepaşa mekanları ev sahipliği yapıyor.

Kültürel ve düşünsel olguların sanatsal veya günlük kullanım eşyaları üzerinden yaratımlara dönüşmesi bireylerin hem algıladıkları dünya hem de içinde yaşadıkları coğrafyanın kendilerine sunmuş olduğu olanaklar çerçevesinde mümkün olabilmektedir.

Dolayısıyla etnografik veya sanatsal üretim noktasında toplumların geçmişte yaptıkları, yaşadıkları ile gelecekteki bağlam, dolayısıyla da şu an içinde yaşanılan dönemde yaptıkları ile yakından ilişkilidir.

Bu yakın ilişki noktasında Mustafa Boğa'nın "Bir Politikacıdan Duymak İstemediğim Her Şey" adlı solo sergisi bir yüzleşme ve uyanış niteliği taşımaktadır.
 

 

Çağımızın tüm yaşamının altında derin ve rahatsızlık verici bir haksızlık, baskı ve bilinçaltı gönderimleri yatmaktadır.

İnsanların gerçekte eşit oldukları konusundaki yanlış varsayım, insanlar arasında attığımız her adım, bunun tersinin gerçek olduğunu öylesine gerçekçi bir perspektifle açığa çıkarmaktadır, her adım acılı bir tökezlemeye dönüşmekte, geriye ise uyanışın vermiş olduğu sızı kalmaktadır.

Politikada aşağılık tutkuların gölgesinde kalan ahlaksal reform belirtileri ve müjdeleri çağımızda yeni filizlenmenin uyanışında apaçık vurgulanmaktadır.

Gasset'in de belirtmiş olduğu gibi, "Gerçeği yeniden üretmekle, boş yere ikinci kopyasını çıkarmakla varlığını haklı gösteremeyeceği gibi, bununla sınırlanamaz da. Görevi gerçek dışı bir ufuk açmaktır. Bunu sağlayabilmek için de kendi gerçeğimizi yadsımaktan, onu o yadsıma edimimizle aşmaktan başka yol yoktur.''
 

 

Mustafa Boğa'nın çiçeklerden oluşturulmuş duvar panosu, mesajını ve canlılığını çok kısa bir süre içerisinde gözden yitireceğini bilerek, izleyiciyi içine alarak o sahte dünyasına davet etmektedir.

Sesini duyurma çabası eserin malzemesiyle birleştiği zaman bir politikacıdan duymak istediklerimiz ya da bize vadedilen şeyin geçici bir gösteri öznesine dönüşme durumuna ve gerçeklerle yüzleşme anımıza sorgular nitelikte bir bakış sunmaktadır.
 

 

Ayetler içerisinde epoksi ile oluşturulmuş heykellerin geleceğe, şu ana ve hayatın tamamına yayılmaya umut edilmiş koruma inancıyla, tezatlıklar içerisinde var olma çabalarıyla akla şu soruyu getirmektedir:

Bizden, bize geriye ne kalıyor?
 

 

Boğa, birbirlerinden bağımsız bambaşka hikayelere ev sahipliği yapmış geleneksel yorganları, bize çok tanıdık olan imgelerle karşımıza çıkararak bir yüzleşme tasarlamaktadır.

Üzerine alındığı zaman ölü toprağı tabiri ile baskıcılığını, ağırlığını ortaya koyan yorganlar üzerine işlenmiş olan oldukça tanıdık imgelerle bilinçaltımıza çıkan yolculukta "korkularınla yüzleş, üzerindeki baskın güçle tanış" demek istercesine kulağa fısıldamaktadır.
 

 

Maruz kaldığımız bütün zorbalıkların belli bir nokta da üzerimizde kurmuştur. Ve baskı öznesi niteliği taşıyan yorganların hiç farkına varmadan uykunun içerisinde korunma ve konfor alanı olarak adlandırılması ile birlikte eylemin asla ve asla baskı rejimi olarak görülmemesidir.

Bu algı yanılsamasından kaynaklanan hep bir güzelleme ile nostaljik bir öğenin arkasına sığınma ihtiyacı karşımıza çıkmaktadır.

Fakat imgenin gerçekliği ve esnekliğinin bizi bilinçaltımızla yüzleştirmesi neticesinde uykudan uyanmanın farkındalığı, güncel ile gelenekselin oluşturmuş olduğu köprüde geçmişe doğru sürüklenirken, güncelin gerçekliği ile suratımıza çarpmaktadır.
 

 

Geleneksel aile arşivlerindeki fotoğraflarının üst üste katmanlanması ile oluşturulmuş yerleştirmelerde fotoğraf dediğimiz anlık anı monogramlarımın tamamen politikliği ve sınıfsal ayrımı dikkati çekmektedir.

Her bir çalışma içerisinde Boğa'nın kendi fotoğrafının yer aldığı, katmanlanmış olan varlığının nesilden nesile aktarımında bir duruş şeklini aldığını göstermektedir.
 

 

Devlet dairesinden, resmi evraka konulacak olan fotoğrafın oluşturmuş olduğu çerçeve içerisinde kadının ve erkeğin eşit olduğu tek duruş anını yansıtan yerleştirme geleneksel aile yapısı içerisindeki kadının, sosyal yaşam içerisindeki egemen olan eril hegemonyasındaki baskısı ile karşı karşıya kalmaktadır.

Mustafa Boğa'nın "Bir Politikacıdan Duymak İstemediğim Her Şey" başlıklı 8. kişisel sergisi 14 Eylül-05 Kasım tarihleri arasında Martch Art Project'in Pera ve Piyalepaşa mekanlarında salı-cumartesi 11.00-19.00 saatleri arasında ücretsiz olarak ziyaret edilebilir.

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir. 

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU