Fanatizm, edebiyat ve özgürlükten niçin korkar?

Prof. Dr. Bilal Sambur Independent Türkçe için yazdı

Fotoğraf:  Sipa Press/Rex Features

Dinlerin ve ideolojilerin standart, değişmez, tektipleştirici, kolektivist, doğrusal ve indirgemeci insan ve dünya görüşleri vardır.

Bu özelliklerinden dolayı günümüzde insanı, doğayı ve hayatı indirgemeci ve katı ideolojilerin ve dinlerin yaklaşımlarıyla anlamak ve yorumlamak sağlıklı değil.

Günmüzde mutlak doğrucu ve dayatmacı bir doğaya sahip fanatizmlerin edebiyat, felsefe, bilim, sanat ve ahlak alanlarında anlamlı, verimli ve yaratıcı pek bir sözleri bulunmaz.

Mutlak doğrucu ve dayatmacı ideolojiler ve dinler, anlamlı, açık ve yaratıcı sözler söylemek yerine, mensuplarını insanı yok etmeye teşvik eden ve yönelten tabloların ortaya çıkmasına neden olurlar.
 

Salman Rüşdi.jpg
"Şeytan Ayetleri" kitabının yazarı Salman Rüşdi, 12 Ağustos Cuma günü New York'ta düzenlenen bir konferansın sahnesinde saldırıya uğradı / Fotoğraf: Reuters

 

Dünyaca ünlü bir edebiyatçı olan Salman Rüşdi, ilerlemiş yaşına rağmen Hadi Matara isimli bir fanatiğin saldırısına uğradı ve ağır bir şekilde yaralandı.

İran diktatörü Humeyni, edebiyat kurgusu niteliğinde bir eser yazmasından dolayı yazar hakkında ölüm fetvası vermişti.

Humeyni, bir edebiyat eserini bahane ederek dini uluslararası güç mücadelesinin bir aracı olarak kullandı.

Dinin ulusal ve uluslararası güç mücadelelerinde kullanışlı bir araca indirgenmesinin sayısız örneği bulunur.  

İran rejimi, dini ve mezhebi küresel ölçekte etkin bir yumuşak güç aracı olarak kullanmaya devam ediyor.

İran'ın Salman Rüşdi üzerinden dini uluslararası güç mücadelesinin aracı olarak kullanması birçok probleme ve birçok yeni sorunun gündeme getirilmesine neden oluyor.

Bu bağlamda "fanatizmin, edebiyattan ve özgürlükten niçin korktuğu" sorusunun ciddi bir şekilde konuşulmasına ve tartışılmasına ihtiyaç var.

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)


Fanatizm, din ve ideoloji adına insan tecrübesini tek basit bir slogana indirgeniyor.

İnsan tecrübesi, tek basit bir formüle veya slogana indirgenmeyecek kadar zengin ve sınırsız bir çeşitliliğe sahip.

Tek yol veya tek çözüm olduğunu söyleyen dinler ve ideolojiler, aslında insanla birlikte yaşamsal ve doğal gerçekliği ve çeşitliliği de inkar ederler.

İnsanı ve hayatı inkar eden bütün dinler ve ideolojiler, fanatizm ve şiddet üretirler.


Otoriter dinler ve ideolojiler, hep ötekini düşmanlaştırma ve şeytanlaştırma üzerinden onları dışlar, değersizleştirir ve bir hiç düzeyine indirgerler.  

Otoriter din ve ideolojilerin kaynakları, kendilerini kabul etmeyen kişilerin nasıl yoldan çıktığı, sapkınlığa saplandığı ve helaka nasıl gittiğinin söylemleriyle doludur.

Bir dinin otoriter bir tarzda kendisinden farklı inançları benimseyenleri, ötekileştirmesi ve hedef haline getirmesi, insani çoğulculuğa karşı bir düşmanlığın ortaya çıkmasına neden olur.

Otoriter ve tototaliter dinler, çoğulculuğa karşı oldukları gibi, bilime, felsefeye, bireye, kısacası modern olan her şeye karşıdırlar.

Otoriter ve totaliter ideolojiler, modern dünyanın değerlerine ve yaşam tarzlarına karşı çıkmak suretiyle kendilerinin günümüzdeki varlıklarını meşrulaştırmaya ve güçlendirmeye çalışırlar. 


Daha önceki tarihsel çağların köhne ve işe yaramaz anlayışlarıyla insanı ve hayatı anlamak mümkün değil.

Modern dönemde insan; özgürlük, akıl ve onur sahibi kendisine özgü bir varlıktır. Başka bir ifade ile insan; özgür, onurlu, akıllı ve özgün bireydir.

Dinler ve ideolojiler, özgür, onurlu ve özgün birey fikrinden hiç hoşlanmazlar.


Özgür, onurlu ve özgün bireyler, asla tek bir dinin, kültürün, ideolojinin veya kimliğin ürünü olamazlar.

Akıl sahibi insanlar olarak bireyler, bilgi, birikim ve tecrübeleri ışığında hayatlarının değişik dönemlerinde farklı yönlere yönelebilir ve her farklı yönelişte farklı davranışlar sergileyebilirler.

Özgür bireylerin her farklı yönelişi, yeni edebiyat, felsefe, sanat ve bilim eserlerinin doğmasına kaynaklık edebilir.

Bireylerin yapmış oldukları özgür seçimler, onların hayatlarını, şartlarını ve toplumlarını derinden etkiler ve şekillendirir.
 

ap.jpg
Salman Rüşdi'nin 1989'da yayımlanan "Şeytan Ayetleri" romanı, Hz. Muhammed'e ithamda bulunduğu gerekçesiyle İslam dünyasından büyük tepkiler almıştı. 14 Şubat 1989'da İran lideri Ayetullah Humeyni tarafından fetva verilerek Rüşdi'nin başına üç milyon Amerikan doları ödül konulmuştu / Fotoğraf: AP

 

Özgür bir edebiyatçı, felsefeci veya bilim insanı, içinde doğup büyüdüğü kurumsal inançların ve ideolojilerin doğmalarını reddedebilir ve onların dışında kendisine uygun yeni değerler, anlayışlar ve idealler ortaya koyabilir.

Özgür bir edebiyatçı, tutkulu ve eleştirel bir ruha sahiptir. Özgür bir edebiyatçı, baskının, tutuculuğun ve fanatizmin değişik şekillerini radikal bir eleştiriye tabi tutar.

Özgür bir edebiyatçı, ortaya bir kurgu koyduğu zaman bunu bir dine veya ideolojiyi alternatif olarak yazmaz.
 

Edebiyat, özgürce kurgu yapmaktır. Edebiyat, insanı darlaştıran, sığlaştıran ve yapaylaştıran bütün aşırılıkları ve kötülükleri yeniden kurgulamak suretiyle insanı içinde bulunduğu realiteyle yeniden yüzleştirmeye ve içinde bulunulan derin kötülük durumundan nasıl çıkılacağı konusunda insana sarsıcı ilhamlar vermeye çalışır.

Özgürlük ve edebiyat, bir bütündürler. Özgürlüğün olmadığı yerde edebiyat olmaz.

Baskı, şiddet ve sansürle özgürlüğü ortadan kaldırmak, aslında edebiyatın, felsefenin, bilimin ve sanatın ortadan kaldırılmasıdır.

Edebiyatçı, özgürce düşleyerek ve düşünerek yazar. Baskı ve şiddetin amacı, edebiyatçının düşleme, düşünme ve yazma yaratıcılığını yok etmektir.

Edebiyat, insanı ve hayatı özgürce kurgulayarak özgür insanı merkezine alır.

Fanatizm, insanın bireyselleşmesinden ve özgürleşmesinden korktuğu için edebiyattan nefret eder ve korkar. 

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir. 

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU