Büyük Taarruz ve Ali İhsan Sabis Paşa

Prof. Dr. Mesut Uyar Independent Türkçe için yazdı

30 Mart 1922'de Çay kasabasında düzenlenen tören sonrası çekilen toplu fotoğraf; Ali İhsan (Sabis) Paşa ortada

Kurtuluş Savaşı'nı son erdiren Büyük Taarruz'un 100. yıldönümüne birkaç gün kaldı.

Başta Afyon olmak üzere çeşitli şehir ve yörelerde kutlama ve anma törenleri yapılacak.

Yeni kitaplar, makaleler ve belgeseller Büyük Taarruz'un farklı yönlerini okuyucu ve seyircilere sunuyor.

Ancak bu önemli muharebeyi ve zaferin kazanılmasında hizmeti olanları iyi bildiğimizi hâlâ söyleyemeyiz. 


Büyük Taarruz konusunda en önemli eksiklik, neredeyse bir yıl süren hazırlık döneminin bütün detaylarıyla incelenmemiş olmasıdır.

Bu dönemde Mustafa Kemal Paşa ve arkadaşları bir taraftan meclis ve dışındaki siyasi muhalefet ile mücadele ederken diğer taraftan diplomatik görüşmeleri icra etmekte, milleti ve orduyu seferber etmekteydi. 

Her biri oldukça zorlu olan bu siyasi, diplomatik, ekonomik ve askeri hazırlık sürecinde karşılaşılan önemli bir sorun bu farklı konularda sorumluluğu üstlenecek uzmanları bulabilmekti.

Sakarya zaferi sonrasında alt ve orta düzeyde subay temini sorunu aşılabilmişti.

Ama ordu ve kolordu komutanlığı görevini üstlenebilecek deneyimli ve güvenilir general bulunamıyordu.

Üstelik ordu komutanlığı yapacak general "manevracı" olmalıydı. Yani Yunan ordusunu kuşatıp imha edecek taarruzu icra edecek kapasitede birisine ihtiyaç vardı.


Malta adasından kaçıp gelen Ali İhsan (Sabis) Paşa aranan özelliklere fazlasıyla sahipti. Askeri bir entelektüeldi.

Balkan Savaşları sonrasında yazdığı sert eleştirilerle dolu kitabıyla bir çığır açmış başka subayları yazmaya teşvik etmişti.

I. Dünya Savaşı esnasında Kafkas ve Irak cephelerinde önemli başarılara imza atmıştı.

"Manevracı" paşa diye bilinmesinin yanı sıra, emsallerinden farklı olarak idari ve lojistik konularda da kabiliyetiyle tanınmaktaydı.

Ancak Ali İhsan Paşa aşırı hırslı, geçimsiz ve denetim altına alınması güç bir generaldi. 
 

1_Ordu_Komutanı_Ali_İhsan_Sabis_Paşa.jpeg
1. Ordu'nun komutanı Ali İhsan (Sabis) Paşa

 

Mustafa Kemal Paşa, olumsuz özelliklerini çok iyi bilmesine ve hatta Balkan Savaşları esnasında Şarköy-Bolayır Muharebesi'nde ciddi sorun yaşamasına rağmen Ali İhsan Paşa'yı yeni kurulan ve Büyük Taarruz'un asıl yükünü üstlenecek 1. Ordu'nun komutanlığına atamaktan çekinmedi.

Çünkü Ali İhsan Paşa aynı zamanda iyi bir eğitici ve öğretmendi. Yeni ordunun kuruluş, teşkilatlanma ve eğitimini yapabilecek en iyi adaydı.

Ali İhsan Paşa, geçmişte sorun yaşadığı ve Harp Akademisi'nden devre arkadaşı Mustafa Kemal Paşa'nın emrinde çalışma konusunda sorun çıkarmadı.

Ama kendisinden iki yıl kıdemsiz Batı Cephesi Komutanı İsmet (İnönü) Paşa'nın emrine girmekten çok rahatsız oldu.

7 Ekim 1921'de 1. Ordu Komutanlığı'na atandığında kendisine çok yakında taarruz gerçekleşecek bunu sorun yapma diye söz verdiler. 


Ali İhsan Paşa göreve başladığında ordusunun ve Batı Cephesi'nin yakın bir tarihte taarruz etmesinin maddi olarak mümkün olmadığını fark etti.

Birlikler personel, silah, teçhizat ve malzeme açısından kadrolarının yarısına sahipti.

İkmal iaşe sistemi kurulamadığı gibi cephane ve yiyeceklerin ileri depolaması gerçekleştirilememişti. 

Aslında bu durumunu İsmet ve Fevzi (Çakmak) paşalar da bilmekteydi. Ama siyasi ve diplomatik koşullar bunu açıkça söylemelerini engellemekteydi.

Bu tarz hassasiyeti olmayan Ali İhsan Paşa kendisine yakın bir tarihte taarruz olacak diye düzenli olarak gelen emirler karşısında sinir krizleri geçirip fevri cevaplar verdi.

Moralinin bozuk olmasına rağmen Ali İhsan Paşa önce ayrıntılı denetlemeler yapıp birlikler üstünde tam bir emir komuta tesis etti.

Ardından en üstteki komutandan en düşük rütbedeki ere kadar herkesi kapsamlı eğitime aldı.

Cephe gerisinde eğitim merkezleri açıldı ve uzmanlık alanlarına yönelik uygulamalı eğitim ve kurslar verilmeye başlandı. 


Ali İhsan Paşa birlik eğitimi ve manevralara özel önem verdi. Çünkü subay ve erlerin çoğu yeni atanmış veya tertip edilmişti.

Birlik ruhu ve sinerjinin doğması için yoğun uygulamalı eğitime ihtiyaç vardı.

Doğrudan Cephe Komutanlığı emrinde olmasına rağmen ikmal ve iaşeyi sağlayan menzil teşkilatı da Ali İhsan Paşa'nın taşkın enerjisinden nasibini aldı.

Paşa her daim birlikleri denetlediği gibi güvendiği subaylara kılık değiştirtip gizlice birlikleri kontrol ve denetimini yaptırtmaktaydı. 


Ali İhsan Paşa'nın sert ve amansız komuta sistemi emrindeki kolordu ve tümen komutanlarının bazılarının isyan etmesine neden oldu.

Bazıları çözümü birliklerini yeni kurulan 2. Ordu emrine alınmasını sağlayarak bulurken diğerleri paşayı şikâyet etmeyi tercih etti.  

Ali İhsan Paşa, Sad taarruz planından da rahatsızdı. Fevzi Paşa tarafından hazırlanan plana göre cephenin sol kanadında Dinar bölgesinde sıklet merkezi teşkil edip (tümenlerin çoğunun burada toparlanması) düşman savunmasının zayıf olduğu Çivril-Uşak istikametinde geniş bir kuşatıcı taarruz ile düşmanın çevrilip imha edilecekti.

Ali İhsan Paşa, lojistik açıdan bunun mümkün olmadığını menzil teşkilatının mevcut kapasitesiyle gerekli yığınağı Sandıklı'ya yapamayacağını ve taarruz başladıktan sonra destek veremeyeceğini düşünmekteydi.

Ayrıca 2. Ordu uzakta kalacağından taarruz esnasında 1. Ordu'yu desteleyemeyecekti.

Üstelik Yunanlar fark edip iki ordu arasına karşı taarruz yaparsa bir felâketin yaşanacağını değerlendirmekteydi.


Ali İhsan Paşa'ya göre Afyon güneyindeki sarp bölgeden önce yarma ardından dar kuşatıcı manevra daha büyük başarı şansı tanımaktaydı.

Afyon güneyindeki yığınağı menzil sistemi bazı yapısal değişikliklerle destekleyecek düzeydi.

Ayrıca dar manevra demek 2. Ordu'nun destek mesafesinde kalmak ve koordineli hareket etme imkânına sahip olmaktı.

Uzun tartışmalar ve Yunanların Sandıklı'daki birlik toparlanmasını fark edip tedbir almaları üzerine Ali İhsan Paşa'nın teklifi kabul edildi.

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

Büyük Taarruz ertelendikçe Ali İhsan Paşa'nın İsmet Paşa ve astlarıyla yaşadığı sorunlar katlanarak artmaya devam etti.

Mustafa Kemal Paşa gelen yoğun şikâyetlere rağmen paşayı görevde tuttu.

Bardağı taşıran Ali İhsan Paşa'nın meclisteki muhalif milletvekilleriyle olan ilişkilerinin ortaya çıkması ve 1. Kolordu Komutanı İzzeddin (Çalışlar) Paşa'nın istifaya teşebbüs etmesi oldu.

19 Haziran 1922'de Ali İhsan Paşa ordu komutanlığından alınıp askeri mahkemeye sevk edildi.

Yerine ise Ali Fuat (Cebesoy) ve Refet (Bele) paşaların görevi kabul etmemesi üzerine Sakallı Nurettin Paşa atandı.


Nurettin Paşa henüz iki aydır komutanı olduğu 1. Ordu ile Büyük Taarruzu gerçekleştirmek durumunda kaldı.

Nurettin Paşa, atak ve cesur bir komutandı. Ama Ali İhsan Paşa'nın yerini dolduramadı.

Bir askeri tarihçi olarak alternatif tarih yaklaşımlarını sevmesem de Ali İhsan Paşa görevden alınmayıp ordu komutanlığına devam edebilseydi çok daha büyük bir zaferin kazanılmasını sağlayabileceğini değerlendiriyorum.


Sebebine gelecek olursak 1. Ordu'yu kurup muharip birlik haline getirenin kendisi olmasının yanı sıra Büyük Taarruz'un manevra planının hazırlanmasında önemli rolü olmuştur.

Muhtemelen taarruzun ilk günü 26 Ağustos'ta yaşanan sorunların büyük kısmının üstesinden gelebilirdi.

Ama en önemlisi ikinci gün cephe yarıldıktan sonra Yunan birlikleri batıya çekilirken Nurettin Paşa gibi plana bağlı kalıp kuzeye ilerleme emri vermeyeceği açıktır.

Çünkü Ali İhsan Paşa'nın en önemli özelliği durumu okuyabilme kabiliyetiydi.

Yani cephedeki gelişmeleri yakinen takip edip gerekirse risk alıp plan dışına çıkma inisiyatifini almasıdır. 1. Dünya Savaşı esnasında bunu defalarca yapmıştı.


Sonuç olarak Ali İhsan Paşa Büyük Taarruz esnasında fiilen görev yapmasa da kazanılan zaferde katkısı büyüktür.

Görevine devam etseydi Yunan ordusuna daha sert bir darbe indireceğini değerlendiriyorum.

Mustafa Kemal Paşa, devre arkadaşının potansiyelini bildiği için haziran ayına kadar gelen yoğun şikâyetlere rağmen onu görevden almadı.

Ama sonunda o da baskıya dayanamadı. Ne yazık ki taşkın zekâya sahip komutanları denetim altında tutup onlardan istifade etmek oldukça güçtür.

Ordular çoğu zaman kapasitesi daha düşük ama itaatkâr komutanları tercih eder. 


Ali İhsan Paşa erkenden emekli edilmeyi bir türlü hazmedememiş ve uzun emeklilik yıllarında bir taraftan anılarını kaleme alırken diğer taraftan askerlikte gelemediği mevkilere siyaseten gelmeye çalışmıştır.

II. Dünya Savaşı esnasında Nazi Almanya'sını desteklemesi ve çok partili dönemde seçime katılıp milletvekili seçilmesi hep tatmin olmamış hırsı ve küskünlüğü yüzündendir.

Ama siyasette de aradığını bulamamıştır. Bu yüzden Büyük Taarruz'daki katkısı unutulmuştur.

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir. 

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU