Boğazların güvenlik anahtarı: Montrö Sözleşmesi

Prof. Dr. Yıldız Deveci Bozkuş Independent Türkçe için yazdı

Fotoğraf: AA

1774 Küçük Kaynarca Antlaşması'ndan 1936 yılına kadar Boğazlar konusu daima uluslararası arenanın gündemini oluşturan en önemli meselelerden biri olmuştur.

1936 yılında başta Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucu kadrolarının adeta Türkiye'nin sınırlarını garanti altına alan bir antlaşma olarak imzaladıkları Montrö, hem stratejik hem de jeopolitik önemi her geçen gün artan bir antlaşmadır.

Türkiye'nin kurucu kadroları tarihten ders alarak özellikle de I. Dünya Savaşı sırasında yaşanan savaşın yıkıcı etkilerinden en az oranda etkilenmek için atılmış son dere önemli bir adımdır.

Bu sözleşme öylesine stratejik bir öneme sahiptir ki bugün halen Türkiye'ye uluslararası hukukta hem ciddi bir güvenlik sağlamakta hem de Türkiye'nin sınırlarını olası pek çok tehlikeden korumaktadır.


Rusya-Ukrayna kriziyle birlikte yeniden gündeme gelen 1936 Montrö Sözleşmesi, Karadeniz'de yaşanan krizin giderek bir savaşa dönüşmesiyle birlikte yeniden gündeme gelmiştir.

Tarihten günümüze daima uluslararası konjonktürde ciddi bir mesele olarak gündeme gelen Boğazlar konusu geçmişte Türkiye'nin güvenliğine uygun bir şekilde çözüme kavuşturulduğu için bugün halen Türkiye'nin hem bölgesel hem de küresel gelişmelerden olumsuz anlamda en az biçimde etkilenmesi noktasında da önemli bir garantör antlaşma olarak değerlendirilebilir.


Türkiye Boğazlar konusundaki güvenlikle ilgili kaygılarını söz konusu dönemde ilk kez Londra Silahsızlanma Konferansı'nda gündeme getirmişti.

Mussolini İtalya'sının Doğu Akdeniz ve Balkanlar'a yönelik politikaları, Almanya'nın o dönemde askeri alanlarda attığı adımlar ve dönemin diğer gelişmeleri genç Türkiye'nin Boğazlar konusundaki endişelerini uluslararası arenada sıklıkla dile getirmesine neden olmuş ve böylesi bir ortamda yaşanan küresel gelişmeler bu antlaşmayı gündeme taşımıştır.


20 Temmuz 1936 tarihinde Boğazlar sözcüğüyle ifade edilen ve Çanakkale Boğazı, Marmara Denizi ve Karadeniz Boğazı'ndan gemilerin geçişini düzenleyen Montrö Boğazlar Sözleşmesi boğazların statüsünü belirleyen en önemli uluslararası antlaşmalardan biridir.

Bu sözleşme İngiltere, Fransa, İtalya, Japonya, Bulgaristan, Yunanistan, Romanya, Yugoslavya, Sovyetler Birliği ve Türkiye tarafından imzalanmıştır.  

Montrö Sözleşmesi, hem Boğazların statüsünü düzenlemesi açısından hem de Türkiye'nin uluslararası alandaki egemenlik haklarını yeniden tanıyan bir antlaşma olması açısından önemlidir.

Bu antlaşma aynı zamana daha önce Lozan'da 1923'te imzalanan Boğazlar Sözleşmesi'nin de yerine geçmiş bir antlaşma olması yönüyle de Lozan'ın tamamlayıcısı olarak da değerlendirilebilir.


Montrö, Türkiye için ne ifade ediyor?

I. Dünya Savaşı tüm dünya üzerinde olduğu gibi Türkiye üzerinde de ciddi yıkıcı etkileri olan bir savaş olmuştur.  

Atatürk, I. Dünya Savaşı'nda gerek pek çok cephede savaşmış bir asker olarak, gerekse de yeni Cumhuriyetin kurucusu olarak savaşların toplumlar üzerindeki yıkıcı etkilerini en yakından görmüş bir lider olarak dünyanın II. Dünya Savaşı'na adım adım gittiğini önceden gören bir lider olmuştur.

Bu nedenle genç Türkiye'nin bu süreçte en az hasarla yaşanan gelişmeleri atlatabilmesi için bu antlaşmayı gündeme getirmiştir.  

Montrö sözleşmesi tıpkı II. Dünya Savaşı sırasında nasıl ki Türkiye'nin Savaşa girmesini engelleyen bir garanti antlaşması olarak öne çıktıysa bu gün de benzer bir durumda önemli bir uluslararası antlaşma olarak halen güncelliğini, önemini ve geçerliliğini halen korumaktadır.

Bu nedenle Türkiye Montrö Sözleşmesini tarihte olduğu gibi bugün de büyük bir hassasiyetle uygulamaya devam etmelidir; çünkü bu antlaşma tıpkı II. Dünya Savaşında olduğu gibi, bugün de Türkiye'nin savaşa dahil olmasını engelleyebilecek yegane garantilerden biridir.


Türkiye'nin yol haritası nedir?

Rusya'nın ayrılıkçı bölgeler Donetsk ve Luhansk'ı tanımasıyla birlikte başlayan Rus işgali sırasında Ukrayna Türkiye'den Boğazları kapatmasını talep etmişti.

Ancak Türkiye, sürecin en başından itibaren soğukkanlı bir tavır sergilemiş ve tüm seçenekleri masada değerlendirmiş ve taraflara itidal çağrısı yapmıştı.

Türkiye de dahil olmak üzere uluslararası kamuoyunda Rusya'nın Kiev'e kadar işgali tüm bölgelere yayacağını beklenmediği için, ilk etapta ABD ve Batı dünyasından bazı yaptırım kararları alınırken, Türkiye ise Ukrayna'nın boğazları kapatma önerisini diplomatik olarak masada görüştüğünü belirtmişti.

Bu süreçte bir savaş tehdidi olup olmadığının netleşmesinin ardından Türkiye nihai kararını açıklayacağını beyan etmişti.

İşgalin devam ettiği günlerde Türkiye, Ukrayna'ya başta insani yardım olmak üzere pek çok konuda da önemli adımlar atmıştı.

Bu süreçte sadece Türkiye değil, tüm dünyada Rusya'ya karşı protestolar gündeme gelmeye başlaması Rusya-Ukrayna krizinde rüzgârın Ukrayna'nın lehine dönmesini sağlamıştır.

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

Yaşanan gelişmelerin ardında işgal süresinde gerek sivillerin hayatını kaybetmesi, gerekse Rusya'nın işgali pek çok bölgeye yayılmasıyla beraber Türkiye bölgede yaşananların bir savaş hali olduğunu açıklamış ve bu konuda Montrö'nün kendisine tanıdığı hakları devreye koyacağını açıklamıştır.

Burada Türkiye, gerek Rusya gerekse Ukrayna ile olan ilişkilerini de göz önünde bulundurarak bu hassas süreçte denge politikası izlemeye özen göstermiştir.

Böylece Türkiye'nin soğukkanlı bu duruşu vesilesiyle Boğazlar konusunda belirli bir noktadan sonra Türkiye üzerinde olası bir baskı kurulmasının da önüne geçildiğini söylemek mümkündür.

Çünkü Montrö, bu noktada Türkiye'nin elinde oldukça önemli bir dayanaktır. Türkiye bu antlaşmanın ilgili maddelerini tüm şeffaflığıyla yürürlüğe koymaya başlayacağını açıklamıştır.

Türkiye ayrıca, Ukrayna'da hava ve deniz yolu kapalı olduğu için bu iki yolun da açılması ve insani bir koridorun açılması noktasında da bir inisiyatif almak için de bir dizi girişimde bulunmuştur.


Montrö nasıl bugün halen önemini koruyor?

Montrö dönemin koşullarında Misakı Milli kararlarına uyması ve olası tehditlere karşı Türkiye açısından bir güvence sağlaması nedeniyle son derece önemli bir sözleşme.

Bu sözleşmenin imzalanmasında dönemin koşullarına bakıldığında özellikle de İtalya, Almanya, Japonya ve Avusturya'nın izlemiş olduğu yayılmacı politikaların önemli bir etkisi olmuştur.

Benzer bir durum bugün Rusya tarafından bölgede özellikle de Karadeniz'de de yaşanmaktadır. Bu nedenle bu sözleşmenin en önemli boyutu Boğazların güvenliğinin bu vesileyle Türkiye'ye bırakılmış olmasıdır.

Sözleşme özellikle de hem Boğazlardan geçişin hem de Karadeniz bölgesinde sahili olan devletlerin güvenliğini sağlıyor olması açısından da önemlidir.

Görüldüğü üzere bu sözleşme ile olası bir savaş hali ya da savaş tehdidinin hissedilmesi halinde Türkiye'nin Boğazları kapatma yetkisinin olması Türkiye'ye ciddi bir güvence sağlamaktadır.

Bu sözleşmenin ayrıca Karadeniz'de sahili olmayan devletlerin savaş gemilerinin de de buradan geçişi konusunda bazı sınırlamalar içermesi açısından da büyük bir önemi bulunuyor.

Bu nedenle Montrö hem Türkiye için bir garanti antlaşması hem de Türkiye'nin jeopolitik rolünü oldukça önemli bir konuma getiren bir kilit vazifesi görmektedir.


Rusya-Ukrayna krizinde savaşa NATO üyesi devletlerden birinin dahil olması halinde NATO'nun 5'inci maddesi devreye girecektir.

Bu nedenle Montrö'nün maddelerinin delinmesi halinde sadece Türkiye değil küresel çapta da pek çok ülkeye etkileri olacaktır.

Bu vesileyle bir kez daha başta Atatürk olmak üzere İsmet Paşa'ya ve diğer kurmay ekibinin ruhları şad olsun diyelim, gerçekten de ciddi bir diplomasi başarısı sağlamışlardır.

Bu antlaşma II. Dünya Savaşı'ndan sonra ikinci defa Türkiye'yi sıcak çatışmadan korumuş bir güvence olup aynı zamanda bir emniyet kemeri vazifesi görmektedir.


Atatürk'ün "Avrupa durumu böyle bir girişim için elverişlidir. Bu işi kesinlikle başaracağız" sözleriyle Avrupa'da yaşanan gelişmelerin Türkiye'ye olası etkilerini en aza indirmek için attığı bu adım aradan yıllar geçse de bu ülkenin kurucularının 86 yıl öncesinde aldıkları karar ve öngörünün bugün halen geçerliliğini nasıl koruduğunu bir kez daha ortaya koymuştur. 


Süreç ne yöne evrilir?

Enerji konusu nedeniyle Batı dünyası önümüzdeki günlerde Türkiye ile ilişkilerini yeniden gözden geçirmek zorunda kalacaktır.

ABD ve Avrupa Birliği ülkelerinin Rusya'ya yönelik yaptırımları Rusya'nın enerji kartını daha güçlü bir şekilde kullanmasına neden olacağı için, alternatif enerji arayışı da başlayacaktır.

Alternatif enerji arayışlarında Hazar bölgesi öne çıkacağı için şimdiden Bakü'nün stratejik önemi de belirginleşmektedir.

Bu nedenle Türkiye'nin de içinde olduğu bir enerji güzergâhı gündeme geleceği için Montrö Boğazlar rejimi denge ve ayrıcalıklar açısından da son derece kritik bir yöne doğru evrileceği söylenebilir.

Lozan Barış Antlaşması'nın adeta tamamlayıcısı olarak bilinen Montrö Boğazlar Sözleşmesi, Türk Boğazlarında geçiş rejimine dair özellikle güvenlik ve enerji açısından da son derece önemli bir antlaşma.

Bu sözleşme hem Türkiye'nin güvenlik hem de egemenlik hakları açısından Türkiye Cumhuriyetinin adeta sigortası görevini yerine getirmektedir.

Üzerinden 86 yıl geçmiş olmasına rağmen bu sözleşme bugün halen geçerliliğini ve önemini korumakta; ayrıca hem Türkiye hem de Karadeniz'e kıyısı olan ülkeler açısından da bağlayıcılığı bulunmaktadır.

Bu nedenle bugün halen yürürlükte olan bu antlaşma Rusya Ukrayna kriziyle birlikte bir kez daha hem önemini hem de geçerliliğini ortaya koymuştur.   


NATO üyesi ülkelerden biri savaşa dahil olmadığı sürece Montrö'nün hayata geçirilmesi noktasında Türkiye açısından herhangi bir sorun söz konusu değildir.

Ancak NATO üyesi bir ülkenin savaşa dahil olması halinde Montrö'nün koruyucu özelliği farklı bir noktaya taşınır.

Bu durum Boğazlardan geçiş rejimini tekrar Türkiye'nin inisiyatifine bırakabilir. Tarihte unutulmamalıdır ki Avrupa'da yaşanan siyasi gelişmeler Türkiye'nin Boğazlar konusunda bir adım atmasını neden olmuştu.

Bugün ise Doğu Avrupa ve Kafkaslardaki gelişmeler benzer bir sürece evrildiği için Türkiye'nin burada denge politikası izlemesi önemlidir.  


Öte yandan Ukrayna'da halkın tıpkı Türkiye'nin Kurtuluş Savaşı'nda verdiği mücadele gibi topyekûn bir mücadele verdiğine dair birtakım benzetmeler olsa da yaşananların dönemsel ve aktörler açısından birtakım farklılıkları olduğu da unutulmamalı.

Bugün Ukrayna'da da benzer bir ulusal kurtuluş mücadelesi verilmekte ve bu konuda Türkiye Rusya ve Ukrayna ile tarihi bağları ve tecrübeleri nedeniyle bir denge politikası izlemektedir.


Montrö Sözleşmesi'ne göre Türkiye savaş tehdidi hissediyorsa ne yapabilir?

Sözleşmenin 19, 20 ve 21'inci maddesine göre, Türkiye savaş döneminde savaşan ülkelerden biri ise ya da bir savaş tehdidi olduğunu düşünüyorsa savaş gemilerinin Boğazlardan geçişi tamamen Türkiye'nin inisiyatifine kalmaktadır.

Montrö'nün 19'uncu maddesine göre, savaş zamanında Türkiye savaşta yer alan ülkelerden biri değilse savaş gemilerinin Boğazlardan geçişi 10 ve 18'inci maddeye göre yapılabilecektir.  

18'inci madde de ise Karadeniz'de kıyısı bulunmayan Devletlerin barış zamanında bulundurabilecekleri tonajların toplamına dair sınırlamaların toplam 30 bin civarında olduğuna dikkat çekilmiştir.

Savaş zamanında Türkiye savaşan ülkelerden biri ise, 10 ve 18'inci maddelerin hükümlerinin uygulanmayacağı belirtilmiştir.

Böyle bir durumda Boğazlardan savaş gemilerinin geçmesinin tamamen Türk Hükümetinin inisiyatifine bağlı olduğu ifade edilmiştir.  

Türkiye'nin olası bir savaş tehdidi tehlikesi hissetmesi durumunda Montrö sözleşmesinin 20'nci maddesini uygulama hakkına sahiptir.

Bu sözleşmenin tüm maddeleri önemli olsa da en önemli boyutu özellikle "yakın tehlike" olarak adlandırılan maddenin Türkiye'ye sağlamış olduğu ek güvencedir. 


Sonuç olarak Montrö Boğazlar Sözleşmesi, Türkiye'nin hem sınırlarını hem de Boğazlarını üzerinden 86 yıl geçmiş olsa da güvenceye alması açısından son derece önemlidir.

Nitekim Güney Kafkasya'da yaşananlar üzerinden 100 yıl geçse de Moskova Antlaşmasının önemini bir kez daha ortaya koyarken, bugün benzeri bir durum Rusya-Ukrayna kriziyle birlikte Montrö Boğazlar Sözleşmesi'yle de gündeme gelmiştir.

Bu vesileyle Türkiye'nin kurucu kadrolarının yıllar önceden ortaya koydukları stratejik öngörü ve izlemiş oldukları denge politikalarının bugünleri nasıl koruduğunu ve ciddi bir güvence sağladığını bir kez daha gözler önüne sermiştir.

ABD ve Batı dünyası bu süreçte NATO üzerinden Rusya'yı çevrelemeye çalışırken, Montrö'yü Türkiye'ye yönelik bir baskı aracı olarak gündeme getirmeye çalışmışsa da bunda başarılı olamadığını, Türkiye'nin soğukkanlılığını koruduğunu söylemek mümkündür.

 

 

* İsmail Soysal, Türkiye'nin Siyasal Andlaşmaları 1. Cilt (1920-1945) , Türk Tarih Kurumu Yayınları, 1983, Ankara

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU