Donbas'ı ayırma ve Kırım'ın ilhakı mı? Yoksa Rusların Karadeniz-Azak-Don-Volga–Kazan-Baltık suyolunu koruma çabası mı?

Prof. Dr. Ali Arslan Independent Türkçe için yazdı

Fotoğraf: Reuters

Ukrayna sınırına yüzbinleri bulan asker yığan, Donetsk ve Lugansk'ı ayrı birer devlet olarak tanıyan, bununla da yetinmeyerek büyük bir askeri operasyon başlatın Moskova'nın telaşı nedir?

Putin'in stratejiden yoksun ani kararlarına neler sebeb olmaktadır?

Bu gibi soruların cevabını Rusların tarih sahnesine güçlü bir devlet olarak çıktıkları coğrafya ve üç denizi birbirine bağlayan nehir suyolları üzerinden incelemeye çalışacağız.

Bu suyolları aynı zamanda Rusların bir güç olarak öne çıkmasında önemli bir faktör ve havzaları da hayat sahaları olmuştur.


Rusların bir güç haline gelmesi

16'ncı yüzyılda bir güç olarak ortaya çıkmaya başlayan Ruslardan önce AsyAvrupa Hâkimiyet Sahası'nda egemenlik kurmuş olan büyük güçlere temas etmek, bu coğrafyada kadimden beri Rusların olduğu zehabı ile fikir serdedenlerin düştükleri hatadan kurtulmamıza yardım edecektir.

Bilinen tarihi nazara aldığımızda AsyAvrupa'da kurulan küresel ölçekteki ilk güçlerin Kimmer Devleti (M.Ö. 1300-800), İskit Devleti (M.Ö. 800-M.Ö. 300), Avrupa Hun Devleti (374-454) ve Avrupa Avar Devleti (562-832) olduklarını görmekteyiz.

Avarların zayıflamasıyla birlikte Büyük Bulgar Devleti (630-665), İdil (Volga) Bulgar Devleti (665-1237), Tuna Bulgar Devleti (681-1242), Hazar Devleti (650-985), Peçenek Devleti (893-1091) ve Kıpçak Devleti (995-1239) kendi aralarında mücadele etmekle birlikte bütün orta ve doğu Avrupa'da Türklerin hâkimiyetini devam ettirmişlerdi.

Akabinde Cengiz Han'ın (1162-1227) kurduğu Moğol Devleti'nin batı topraklarını ölen oğlu Cuci'nin çocukları Orda ve Batu'ya miras bırakmıştı. Avrupa içlerine doğru hareket geçen Batu Han, 1235-1242 tarihleri arasında Moskova ve Kiev dâhil bütün Doğu Avrupa'yı ele geçirmişti. Ancak AsyAvrupa Hâkimiyet Sahasını elinde tutan Moğolların hâkimiyeti fazla sürmemişti. 


Doğu Avrupa'daki Moğolların siyasi devamı olarak 1264'te hüküm sürmeye başlayan ve Türkleşen Altınorda Devleti, Balkanlardan Doğu Avrupa, Kuzey Kafkasya ve Kuzey Türkistan'a kadar bölgeleri yönetimine almıştı.

Ruslar dâhil neredeyse bütün Slavların tabi olduğu Altınorda Devleti'nin zayıflaması, günümüze kadar büyük etkileri olan Rusların büyük bir güç olarak tarih sahnesine çıkmalarına yol açacaktı.

Altınorda Devleti'nin 1502'de ortadan kalkması ile toprakları üzerinde Kazan, Kırım, Nogay, Astrahan ve Sibir Devletleri kurulmuş olmasına rağmen hiçbir büyük bir güç haline gelememişti. 


Tabi olduğu Altınorda'nın yıkılması sonunda iyice güçlenen Moskova Kinezliği, veraseten kendisine bağlı olduğunu kabul eden Kazan Devleti'ne karşı harekete geçmişti. 1552'de Kazan Devleti'ni yıkan IV. İvan(Korkunç,1533-1584) 1556'da da Astrahan'ı işgali sağlamıştı.

İdil-Yayık Stratejik Hedef Alanı'nı ele geçiren Ruslar, Kafkaslar ve Karadeniz'e doğru hareket geçmişlerdi. Güçlü bir devlet haline gelmek için Kuzeydoğu Kafkasya'da Terek bölgesine yerleşmeye başlayan Ruslar, Terek Irmağı'nın Hazar'a döküldüğü yerin aşağısına müstahkem bir kale yapmışlardı.

17'nci yüzyılda iyice güçlenmeye başlayan Ruslar, Ukrayna üzerinde de işgallerini yoğunlaştırmışlardı. Ruslar, 1667'de Polonya ile yaptıkları Andrusova Antlaşması ile Ukrayna'yı aralarında paylaşmışlardı.

Doğu Avrupa'da denize açılmak için çabalarını arttıran Ruslar, Baltık Denizi'nin doğusunda İsveçliler ile uzun süren bir savaşı başlamışlardı. 1700'de Navra'yı ve 1703'te İngriya'yı alarak Baltık Denizi'ne adım atmışlardı.

Ruslar, 1721'de İsveç'le imzaladıkları Naystad Anlaşması ile Letonya, Estonya, Navra, İngriya ve Doğu Karelya'nın sahibi olmuşlardı. Baltık Denizi kenarına daimî olarak yerleşmek isteyen Ruslar, 27 Mayıs 1703 İngriya'da daha sonra başkent yapacakları Petersburg şehrini kurmuşlardı.  

1678'de Ukrayna'nın büyük kısmını ele geçiren Ruslar, Azak'ı zorlamağa başlamışlardı. Bu onlar için hayatî öneme sahibiti. Zira Petersburg - Kazan - Astrahan/Hazar - Azak/Karadeniz arasını hâkimiyetlerini merkezi yapmak isteyen Ruslar, mutlaka Azak Denizi'nde hâkimiyet kurmaları gerekmekteydi.

Bunun için Osmanlı Devleti'nden Azak şehrini ve Osmanlı vassalı Kırım Hanlığı'ndan da Kırım'ı almaları gerekmekteydi.


Daha önce Tın/Don Nehri'nin Azak Denizi'ne döküldüğü yerde olan Azak Kalesi Altınorda Devleti'ne ait iken, 1395'te, Timur Devleti'nin eline geçmiş ve Timur tarafından yıkılmıştı.

Bu kargaşa döneminde Azak Kalesi'ni yeniden inşa eden Cenevizliler burasını ticari bir koloni yapmışlardı.1475'de Azak Kalesi'ni ele geçiren Osmanlılar, Ceneviz kolonisine de son vermişlerdi.

Kırım'ı da kendisine bağlayan Osmanlı Devleti, Doğu Avrupa'daki çok önemli olan Don nehrinin çıkısını kontrolü altına almıştı. Rusların kuzeyden Karadeniz-Kafkasya'ya doğru ilerlemesini engellemek isteyen Osmanlı Devleti, Sokullu Mehmet Paşa'nın veziriazamlığı döneminde Don-Volga Kanal Projesi'yle Rusları Kafkasya-Karadeniz'den uzak tutmak için ciddi bir teşebbüste bulunmuştu.

1569'da başlanan kanal açma çalışmaları ancak üç ay sürdürülmüş ve başarısız olunmuştu.


Osmanlı Devleti zayıflarken, Rusların desteklediği Kozak/Kossaklar, Azak Kalesi engelini aşıp, Kerç Boğazı'ndan Karadeniz'e açılıp, 1624 tarihinde İstanbul Boğazı'na kadar gelmişlerdi. Bununla da yetinmeyen Kossaklar 1637'de Azak Kalesi'ni zapt etmişlerdi.

1642'de Azak'ı geri alan Osmanlılar, Azak'ı korumak için Don nehri üzerine Sedd-i İslam ve Kule-i Sultaniyye adlarını taşıyan yeni tahkimatlar oluşturmuşlardı.

I. Petro, Don nehrinde bir donanma hazırlatmış, denizden ve karadan kuşatılan Azak, 6 Ağustos 1696'da, işgal edilmişti. 1700 İstanbul Antlaşması'yla Azak Ruslara bırakılmasıyla birlikte, Azak Denizi'nde 215 parçalık ilk gerçek Rus donanması kurulmuştu.

1711 Prut Zaferi sonunda yapılan antlaşma ile Azak'daki Rus donanması imha ve Azak Kalesi Osmanlılara iade edilmişti. Ancak Ruslar, 1736'da, Azak Kalesi'ni geri almış ve 1739 Belgrad Antlaşması'yla da, askeri istihkâmların yıkılması şartıyla, resmen Ruslara bırakılmıştı.

Elbette Rusların bundan sonraki hedefi Kırım'dı. 1774 Küçük Kaynarca Antlaşması ile Kırım'ı Osmanlı Devleti'nden ayırmışlar ve 1783'de de Kırım'ı ilhak etmişlerdi. Bu ilhakı 1784'te, Osmanlı Devleti'ne tasdik ettirmişlerdi.  

300 yılda Kazan - Astrahan - Kırım - Ukrayna - Doğu Polanya -Petersburg - Kazan arasında kalan topraklara iyice yerleşen Ruslar, bu alanda bir suyolu sistemi oluşturmuşlardı.


Ruslar hayatî suyolları sistemini kurmaları

Hazar ve Baltık denizlerini birbirine bağlamada kullanılan esas nehir İdil/Volga'dır. Avrupa'nın en uzun nehri olan Volga; Petersburg ile Moskova arasındaki Valday tepelerinden doğar, Tver-Yaroslavl-Nijny Novgorod-Kazan-Ulyanovsk-Samara-/Saratov-Volgograd-Astrahan'dan geçerek Hazar Denizi'ne dökülür.

Kama, Oka gibi birçok nehirlerin katıldığı Volga nehri havzası 1.360.000 kilometrekare olup, Rusya Federasyonu halkının büyük kısmı bu coğrafyada yaşamaktadır.

Bazı kısımları 3 ay donan Volga nehri ticaret için çok önemlidir. Üzerinde Kazan, Nijni Novgorad, Kalinin, Kuybişev ve Volgograd ticari limanları mevcuttur. Konumuz açısından önemli olan diğer nehir ise Don'dur.

Don nehri, Moskova'nın güneydoğusu Tula'dan doğup Azak Denizi'ne dökülen 1950 kilometre uzunluğunda olup geniş bir havzaya sahiptir. Don ile Volga nehirleri Volgograd'da birbirlerine 72 kilometre yaklaşmaktadır. 


1703'te Baltık Denizi kenarında Petersburg şehrini kurmalarından sonra, bu limandan başlamak üzere nehirler vasıtasıyla suyolu oluşturulmaya başlanmıştı. 1709'da Volga nehrini Baltık Denizi'ne bağlayan Vishny Volçhek Suyolu açılmıştı.

1718'de Rus Çarlığının ilk büyük kanalı Ladoga Kanalı açılmaya başlanmıştı. 1731'de Vshni Volochek-Msta nehri ve Ladoga Kanalı üzerinden 1395 kilometrelik bir suyolu rotası meydana getirilmişti.

Rus Çarlığının gelişmesine büyük katkı sağlayan diğer suyolu Tikhvin Sistemi olup, 1811'de Mologa ve Syas nehirleri kullanılarak 890 kilometrelik bir rota kullanıma açılmıştı.

En şöhretli rota ise 1810'da açılan Mariinsk Sistemi'dir. Neva, Svir ve Sheksna nehirleri kullanılarak oluşturulmuştu. Daha sonra Volga-Baltık Suyolu olarak adlandırılan bu sistem ile Hazar Denizi ile Baltık Denizi birbirine bağlanmıştı.

Devamlı olarak yeni ilaveler yapılarak suyollarından maksimum faydalanma yoluna gidilmişti. 


Don-Volga nehirlerinin birbirine en fazla yaklaştığı yerde bir kanal açmayı 16. yüzyılda Osmanlıların düşündüğü gibi, Rus Çarlığı da gündemine almıştı. Ancak bu kanalın inşaatına Sovyetler döneminde, II. Dünya Savaşı öncesinde, başlanmıştı.

Sergey Zhuk'un yürütüğü bu proje savaş sırasında durdurulmuş ve 1948-1952 arasında tamamlanmıştı. 1 Haziran 1952'de işletilmeye başlanın Don-Volga Kanalı ile sadece Hazar Denizi ile Azak/Karadeniz bağlanmamış, aynı zamanda Karadeniz-Baltık Denizi arasında suyolu oluşturulmuştu.


Uzun bir dönemde çeşitli eklemelerle oluşturulan suyolu ağını yeni şartlara uygun olarak düzenleme, derinleştirme ve genişletme 1939'da kararı verilmişti.

Sovyetler tarafından 1964 yılında tamamlanan bu suyolu sitemi sayesinde Ruslar, Karadeniz-Hazar Denizi ve Baltık Denizi'ni büyük gemilerin kullanabileceği bir şekle getirmişlerdi. 


Sovyetler Birliği'nin yıkılışının Suyolu Sistemi'de oluşturduğu problemler ve Putin'in ÇHC'ne yarayan taktiksel çözümleri

Komünist-antikomünist dönemde, Karadeniz-Volga-Baltık Suyolunda bir problem yaşamayan Ruslar, SSCB'nin 1991'de yıkılmasıyla bağımsız olan Ukrayna başta olmak üzere yeni problemlerle karşılaşmışlardı. 


Rusların Ukrayna problemi

Günümüzde Ukraynalı denen, Slav toplulukları içinde kültürel bir kimlik olarak varlıkları bilinen Kozak/Kossaklarda kendi yönetimlerini oluşturma bilinci, XIII. ve XIV. yüzyıllarda ortaya çıkmıştı.

Günümüzdeki 'Rus' milletinin adı olan Rus kelimesinin, bir coğrafî mekânı ifade ettiği ve Rus milletinin henüz oluşmadığı bu dönemde Kossak kimliği bilinmekteydi. IX.-XII. yüzyıllarda Karadeniz'in kuzeyindeki Slavların ağırlıkta olduğu Kiev Devleti'ne bağlı olarak varlıklarını sürdüren Kossaklar, bu devletin yıkılmasıyla beraber kendi yönetimlerini kurmuşlardı.

Dnieper Nehri'nin sağ tarafında Kiev, Galiçya ve Volinya; sol tarafında ise Pereyaslav, Çermigov ve Novgorod-Severski prenslikleri kurulmuştu. Kossaklar, sırasıyla Moğollara, Litvanyalılara ve Polonyalılara karşı mücadele etmişlerdi.  

1674 tarihinde, Hetman Doroşenko'nun yönetimi altındaki Çehrin bölgesine Ruslar saldırdıklarında, Ukraynalıları yalnız bırakmayan Osmanlı ordusu Çehrin'i savunan Ukraynalıların yardımına koşmuş ve Ruslar da kuşatmayı kaldırarak geri çekilmişlerdi.  

Osmanlılar zayıflarken Ruslar güçlenmiş ve Ukrayna'yı tamamen işgal etmişlerdi. Ukraynalıların bir prenslik kurumu olan Hetmanlık ta, 1764'te, Ruslar tarafından ortadan kaldırmıştı. 1917'de Rus Çarlığının yıkılması üzerine Ukrayna bağımsızlığını kazanmış ve 9 Şubat 1918'de Osmanlı Devleti de Ukrayna'yı resmen tanımıştı.

Ancak Sovyet Rusların baskı ile Ukrayna, Aralık 1922'de, Rusya Şuralar Cumhuriyeti'ne katılmak zorunda kalmıştı. SSCB'de konfederal bir devlet olan Ukrayna, 1991 tarihinde bağımsız bir cumhuriyet olmuştu. 


Baltık-Volga-Don Suyolunun Azak Denizi'ne açıldığı Tahanroz'ka Körfezi'nden başlamak üzere boydan boya Azak Denizi'nin kuzey ve batı sahilleri ile Kerç Boğazı'na kadar Kırım, Ukrayna Devleti'ne aitti.

Kerç Boğazı'nın doğu yakasından itibaren karşı sahiller ise Rusya Federasyonu'nun kontrolündeydi. Diğer bir ifade ile Rusların 300 yılda kurdukları stratejik suyolunun, Don nehrinden Azak Denizi'ne ve Azak Denizi'nden Karadeniz'e çıkışına, Ukrayna ortak olmuştu.

Ruslar için diğer bir problem de Donbas bölgesindeki Seversky Donets nehriydi. Tahanroz'ka Körfezi'nin kuzey tarafında olan Seversky Donets nehri Rusya Federasyonu'nda doğup, Ukrayna'ya girip Harkov, Donetsk ve Luhansk oblaslarından akarak tekrar Rusya Federasyonu'ndaki Don nehrine katılmaktadır. Bu Seversky Donets nehri de Ruslar göre birçok güvenlik tehdidini içinde barındırmaktadır.


Bahsi geçen suyolunun Karadeniz-İstanbul-Çanakkale-Akdeniz'e ulaşımında hiçbir engel istemeyen Ruslar, Ukrayna'yı kontrol etmek için büyük çaba harcamışlardı.

25 Şubat 2010'da, taraftarları Viktor Yanukoviç'in cumhurbaşkanı seçilmesi ile büyük bir başarı şans yakalayan Moskova, 23 Şubat 2014'de Yanukoviç görevden azl edilmesi ile strateji değişikliğine gitmişti.

Ukrayna'nın siyasi sınırlarında olan Kırım, 18 Mart 2014'te, Ruslar tarafından işgal ve sonrada ilhak edilmişti. Böylece Don-Volga-Batık Suyolunun Karadeniz'e açılan kapısı olan Kerç Boğazı'na iki yakasını da kontrollerine almışlardı.

Fakat bu suyolunun Tahanroz'ka Körfezi'ndeki Ukrayna tehdidi bitmemişti. Bu körfezin kuzeyine el koymayı hedefleyen Ruslar, 6 Nisan 2014'te Donbas'ta kendi ırkdaşlarını hareket geçirmiş ve Ukrayna'nın hükümet binalarını işgal edilerek Donetsk ve Lugansk'ta cumhuriyetleri kurulduğu ilan edilmişti.

Uzun tartışmalardan sonra Donbas'a iyice yerleşildiğini düşünen Putin,  22 Şubat 2022'de adı geçen cumhuriyetleri resmen tanıyarak Tahanroz'ka Körfezi'nin'ni tamamen kontrol altına aldırmıştı.

Bu sayede Ruslar, Baltık Denizi, Hazar Denizi ve Karadeniz suyolunun giriş çıkışlarını tekrar kontrole almışlardı.

Bu aynı zamanda,  ÇHC'nin Bir Yol projesinin; Çin-Malaka-Kızıldeniz- Marmara Denizi-Karadeniz'e varan güzergâhının Azak Denizi üzerinden Rusya Federasyonu suyoluna bağlanmasının önündeki bir engelli de kaldırma teşebbüsüdür.


Rusların Tataristan problemi

Karadeniz - Hazar Denizi - Volga - Baltık Suyolu üzerinde stratejik öneme sahip olan diğer bir ifade ile bu suyolunun kilitmekanı olan Tataristan, Sovyetler Birliği'nin dağılırken bağımsızlık için adım atmış ve 30 Ağustos 1990'da siyasi bağımsızlığını ilan etmişti.

Rusya Federasyonu, bunu engelleyememiş ve sonunda RF Başkanı Boris Yeltsin ile Tataristan Cumhurbaşkanı M. Şamiyev arasında 15 Şubat 1994'te imzalanan antlaşma ile geçici bir çözüm bulunmuş ve Tataristan, konfederal bir statüyle Rusya Federasyona dâhil olmuştu. 


Rusya Federasyonu'nda hem suyolu hem demir yolu hem de boru hatların ekserisinin geçtiği Tataristan'ın konumundan rahatsız olan Putin, 7 Mayıs 2000'de, devlet başkanı olduktan sonra, Rusya Federasyonu'nu yedi federal bölgeye bölmüştü.

Tataristan Cumhuriyeti'ni, Volga Federal Bölgesine katan Putin, yapılan antlaşma ve anayasayı ihlal etmişti. Şi Cinping'in 2012'de devlet başkanlığına gelmesinden bir yıl sonra, 7 Eylül 2013'de, Kazakistan'daki Nazarbayev Üniversitesi'nde yaptığı konuşma ile ÇHC'nin küresel güç olmak için “İpek Yolu Ekonomik Kuşağı” oluşturulacağını açıklamıştı.

ÇHC'nin müttefiki Putin'in aldığı karlardan biri de, Çin Halk Cumhuriyeti'nin Bir Kuşak projesi için büyük öneme sahip olan Tataristan'ın Cumhuriyet statüsünü tamamen ortadan kaldırmak olmuştu.

Böylece Tataristan'ın cumhuriyet statüsüne, 25 Aralık 2021'de, son verilmişti. Putin'in bundaki bir amacı, Karadeniz-Hazar-Volga-Baltık suyolunun Tataristan'da sekteye uğraması engellemek ve dolayısıyla Çin Halk Cumhuriyeti'nin Bir Kuşak Projesi'nin güvenliğini sağlamaktı. 


Rusların Hazar Problemi

Azerbaycan, Türkmenistan ve Kazakistan'ın Sovyetler Birliği'ne bağlı olduğu dönemde, İran'ın elindeki cüzi kısım hariç Hazar Denizi kıyıları ve dolayısıyla Hazar, Rusların kontrolünde bulunmaktaydı. Ancak 1991'de SSCB'nin yıkılması ile Ruslar açısından Hazar Denizi bir problem haline gelmişti.

Hazar aynı zamanda Rusya Federasyonu suyolu sisteminin Astrahan üzerinden bir kapısına da sahibtir. ÇHC'nin Bir Yol projesinin geçtiği Kızıldeniz, Marmara Denizi ve Karadeniz hattına alternatif olarak Hint Okyanusu-İran-Hazar-Rusya Federasyonu güzergâhı da oluşturulmaya çalışılmaktadır.

Şöyle ki, Çin, Hindistan, İran ve RF'nun Devletlerarası Kuzey-Güney Transport Koridoru(International North-South Transport Coridor/INSTC) çalışmalarını, Hindistan Endüstiri Bakanı Sureş Prabhu, 2018'de, açıklamıştı.  

INSTC; Hindistan'ın Bonbay/Mumbai şehrinden Basra Körfezi'ndeki İran'ın Bender Abbas limanına, oradan demiryolu ile Hazar Denizi'ndeki İran'ın Bender Anzaili'ye ulaşacak, Hazar Deniz yolu ile RF'nun Astrahan şehrine varacaktır.

Buradan itibaren Volga-Kazan-Baltık suyolu kullanılarak Batı Avrupa'ya varılacaktır. Tabi ki, Astrahan-Volga-Don-Azak Denizi-Karadeniz üzerinden Orta Avrupa'ya ulaşılması da düşünülmektedir.  

Bu da, Rusların Donbas'ı Ukrayna'dan ayırmaları ve Kırım'ı işgallerinin diğer bir nedenidir.  


Sonuç

Putin'in Kırım'ı işgali, Donbas'ı Ukrayna'dan tek taraflı olarak ayırması, Volga nehri üzerinde kilitmekan konumundaki Tataristan'ın cumhuriyet statüsüne son vermesi, Hazar'ı etkileyecek Kazakistan'a müdahalesi ve Baltık Denizi'nde etkinliğini yeniden arttırma çabaları, hayat alanına bitişik Ukrayna'yı tahribe çalışması, bir güçlülük göstergesi değil aciz içinde kalan bir liderin savunma çabasıdır.

Çarlık ve Sovyet döneminde Rusların hâkimiyetinde olan Baltık-Karadeniz-Hazar arasında Volga ve Don nehirleri havzaları başta olmak üzere istinatgâhının tehlikeye girmesidir.

Şöyle ki, Petersburg şehrini kurarak Baltık'a açılan, Güney Kafkasya'ya girerek Kuzey Azerbaycan üzerinden Hazar'ı kontrol eden ve Azak Kalesi'ni işgal ederek Azak-Kırım'a giren Büyük Petro'nun (1682-1725) esas icraatı; Rus Çarlığının üretim, ticaret ve refahı için hayati öneme sahip olan ve Petersburg'dan başlamak üzere bir suyolu sistemini kurmaya başlamasıdır.

300 yılda tamamlanan ve neredeyse bütün nehirleri birbirine bağlayarak büyük iktisadî-ticarî alan oluşturulmuş ve en son olarak ta Sovyetler döneminde büyük gemilerin kullanımına açılarak, Baltık-Karadeniz-Hazar arasındaki suyolu ticareti mükemmelleştirilmişti.


Ancak 1991'de Sovyetler Birliği'nin parçalanmasıyla Ukrayna'nın bağımsızlığı dolayısıyla Kırım ve Azak Denizi'nde üstünlüğü kaybeden Ruslar, suyolu sisteminin Karadeniz çıkışında kontrolü kaybetmişlerdi.

Hazar'da Kazakistan, Türkmenistan ve Azerbaycan'ın bağımsızlığı nedeniye oluşan tehlike ile suyolunun Volga girişinde mutlak üstünlükleri sona ermiştir.

Estonya, Letonya ve Litvanya'nın bağımsızlıklarının ardından, bu devletlerin hem NATO hem de AB'ye üye olmalarıyla, suyolunun Baltık çıkında oluşan tehlike, Rusları korkutmuştu.

Buna rağmen ABD'ye karşısında dayanacağı bir gücü bulamayan Ruslar bir işlem yapmamışlardı. Ancak 7 Eylül 2013'de ÇHC başkanı Şi Cinping'in Bir Yol Bir Kuşak Projesi ile ABD ile küresel rekabete başlaması, Putin'i de harekete geçirmişti.

Putin hem Rusların bir güç haline gelmesine zemin hazırlayan suyolu ve havzalarını korumaya çalışmakta, hem de ÇHC'nin stratejisine uygun hareket etmektedir.


Putin, Rusya Federasyonu'nun sahip olduğu merkezi suyolunun Azak Denizi üzerinden Karadeniz'e açılmasına tamamen hakim olma hedefine 2014'de Kırım'ı işgal ve ilhakı ile başlamış, Donbas'ta Donetsk ve Lugansk cumhuriyetlerini kurdurarak Azak Denizi'nin kuzeyine hâkim olmak için ilk adımı da atmıştı.

22 Şubat 2022'de Donetsk ve Lugansk'ta kurulan idareleri cumhuriyet olarak tanıyarak, askerlerini Donbas'a sokan Putin, Ukrayna'yı askeri olarak çökertmek için saldırıları bir gün sonra başlatmıştı.

Bu operasyonda, Putin'in öncelikli hedefi, suyolu için önemli olan, bütün katılan nehirleri ile beraber Don havzasını kontrol altına almak ve Azak Denizi'nin kuzeyindeki toprakları da alarak Donbas ile Kırım arasına tamamen sahip olmaktır.

Moskova yönetimi, Ukrayna'da ister mevcut iktidar devam etsin, isterse de kukla bir yönetimi işbaşına getirsin, Azak Denizi ve civarının Rusya Federasyonu'na bir şekilde ilhakını temin etmeye çalışacaktır. 


Esas desteği ÇHC'den alan Putin'in kısa vadede kazanç getiren taktiklerine karşılık, stratejik olarak Rusların neler kaybettiğini ayrıca telif etmek gerekmektedir.

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU