Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Afrika seyahati

Huriye Yıldırım Çınar Independent Türkçe için yazdı

Fotoğraf: AA

Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan, 20-23 Şubat tarihleri arasında Afrika'nın üç ülkesi olan Kongo Demokratik Cumhuriyeti, Senegal ve Gine Bissau'ya büyük bi delegasyon eşliğinde ziyaretler gerçekleştirecektir.

Cumhurbaşkanı Erdoğan'a seyahatinde Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar, Ticaret Bakanı Mehmet Muş, Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Adil Karaismailoğlu, Gençlik ve Spor Bakanı Mehmet Muharrem Kasapoğlu, Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Fahrettin Altun ve Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın ile Savunma Sanayii Başkanı İsmail Demir eşlik etmektedir.

Heyetten de anlaşılacağı üzere bu seyahat boyunca Türk delegasyonu güvenlik, savunma, finans, tarım, ulaştırma ve altyapı gibi alanlarda önemli temaslarda bulunacaktır


Türkiye'nin her geçen gün güçlenip derinleşen Afrika politikasıyla beraber Erdoğan kıta dışından Afrika'ya en çok ziyaret gerçekleştiren devlet başkanı sıfatına haizdir.

Bu kapsamda planlanan Kongo Demokratik Cumhuriyeti, Senegal ve Gine Bissau ziyaretleri de Türk Dış politikasında mevcut Afrika politikasına büyük ivme kazandırma potansiyellerine sahiptir.

Öyle ki sadece 2021 yılında Türkiye'nin Kongo Demokratik Cumhuriyet'ne ihracatı yüzde 6,4 azalarak 53,7 milyon dolar, ithalat yüzde 1426 artarak 14,3 milyon dolar civarına yaklaştı.

Senegal'den Türkiye'ye ise ithalatta yüzde 43'lük bir azalma, ihracatta ise yüzde 47'lik bir artış meydana gelerek ülkeye toplamda 529,5 milyonluk Türk malı satılmış oldu.

Son olarak ise küçük ama önemli bir kıyı ülkesi olan Gine Bissau'yla henüz tesis edilen ekonomik ilişkiler meyvesini vererek ihracatta yüzde 18'lik, ithalatta ise yüzde 314'lük artış rakamları görülmüştür. 


Türkiye'nin uzun yıllar gecikmiş Afrika politikasının son birkaç yıldaki yükselen ivmesiyle beraber değerlendirildiğinde bu rakamların başarılı olduğu sonucuna varılabilinir.

Ancak orta ve uzun vadede bu ülkelerin Türk dış politikası açısından daha büyük potansiyellere sahip olduğunu da söylemek mümkündür. Örneğin son yıllarda adı sürekli iç savaş ve siyasi krizlerle anılan, çoğu gençlerden oluşan 105 milyonluk nüfusa sahip Kongo Demokratik Cumhuriyeti başta maden, enerji ve alt yapı sektörleri olmak üzere Türk yatırımlarına büyük gelirler sunma olanağına sahiptir.

Ayrıca ülkenin Cumhurbaşkanı Felix Tshisekedi'nin "Orta Afrika Ekonomik Topluluğu" dönem başkanı olduğu hesaba katılırsa, bu ülkeyle geliştirilecek güçlü ilişkiler bölgede yeni temasların da önünü açacaktır.

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın seyahat ettiği diğer bir ülke olan Senegal ise hem jeostratejik konumu hem de sahip olduğu açık deniz petrol ve doğalgaz rezervleriyle Türkiye'nin Afrika politikasına ivme kazandırma olasılığı yüksek bir partner olarak dikkat çekmektedir.

Geçtiğimiz yıllarda ülkenin başkentinin havalimanı ve 50 bin kişilik Olimpik stadyumu Türk firmalar tarafından inşa edilmesi ve ülkedeki Türk şirketlerinin projelerinin toplamının 1,2 milyar dolar olması da gelişen ilişkilerin birer göstergesi olarak yorumlanabilir.

Son olarak 1,8 milyona sahip küçük bir kıyı ülkesi olan Gine Bissau'da da benzer potansiyellerden bahsetmek mümkündür. Gine Bissau, Türk dış politikasına hem kıyıdaki jeostratejik konumu hem de sahip olduğu zengin fosfat, boksit, kireçtaşı gibi madenlerle keşfedilmesi beklenen petrol rezervleriyle ekonomik olarak da büyük avantajlar kazandırabilecektir. 


Bu seyahatin ekonomi yanında siyasi ve askeri açılardan da önemli sonuçları olduğunu vurgulamak gerekmektedir. Bilindiği üzere son yıllarda Frankofon Afrika ülkelerinin büyük bir kısmında Fransız karşıtlığı artmıştır.

Macron'un kıtadaki agresif politikaları ters tepmiş ve Fransız dış politikasına negatif etkiler yaratmıştır. Öyle ki Macron, Fransız askerinin 9 yıldır bulunduğu Mali'den 4-6 ay süresince geri çekileceğini açıklaması başkent Bamako'da sevinç ve Fransa karşıtlığı gösteriyle karşılanmıştır.

Senegal'de de benzer şekilde geçtiğimiz mart ayında Fransız karşıtı gösteriler düzenlenmişti. Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Senegal'e gerçekleştirdiği ve önemli temaslarda bulunacağı bu seyahat bu nedenle Fransız hükümetince kaygıyla takip edilmektedir.

Çünkü giderek daha çok başarısız politikalar sergileyip imajı zedelenen Fransa, Türkiye'nin söz konusu bölge ülkeleriyle her geçen gün daha güçlü siyasi, askeri ve sosyo-ekonomik ilişkiler inşa etmesinden oldukça rahatsız olmaktadır.

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın kıtaya gerçekleştirdiği her seyahat sonrasında bu rahatsızlığı Fransız basınından açıkça okumak mümkündür.

Benzer şekilde geçtiğimiz günlerde Washington Post'taki bir haberde, Etiyopya'daki bir operasyonda kullanılan Türk SİHA'larının 60 kişinin ölümüne yol açtığı haberi servis edilmişti.

Tıpkı Avrupa ülkeleri gibi ABD de Afrika kıtasında artan Türk varlığından rahatsız olmakta, sık sık yapılan haberlerle Türk SİHA'larının siyasi amaçlı kullanımı ya da radikal/cihadi selefi terör gruplarının desteklendiği iddialarıyla Türkiye'nin imajı zedelenmeye çalışılmaktadır. 


Afrika'da güçlenen Türkiye'nin varlığından rahatsız olan bu Batılı aktörler tarafından öne sürülen "Türkiye'nin radikal/selefi terör örgütlerini desteklediği" yaftası Sahraltında Türk unsurlarca desteklenen etkili terörle mücadele programlarıyla bertaraf edilebilir.

Cumhurbaşkanı Erdoğan bu seyahatinde de Türkiye'nin bölge ülkeleriyle Türkiye'nin bu terörle mücadele çabası hem Ankara Hükümeti'ne yapılan ithamları ortadan kaldırırken diğer yandan kıtadaki Türk varlığını korunması ve geliştirilmesine de hizmet edebilecektir.

Türkiye bu mücadeleyi direkt olarak bölge devletlerinin kolluk/güvenlik güçlerine yapacağı desteklerle sağlayabileceği gibi "yumuşak güç" unsurlarıyla yerel halkın sosyoekonomik şartlarını iyileştirerek terör örgütlerinin yaşam alanlarını kısıtlayarak da gerçekleştirebilir.

Örneğin yakın zamanda iç politikada tartışılan Türkiye'den Somali'ye verilen 30 milyon dolarlık hibe gibi adımlar bu bahsedilen amaca ulaşılmasında önemli araçlardır.

Türkiye'nin Afrika ülkelerine yaptığı/yapacağı bu desteklerin gelecekte kıtada ülkemizin daha etkin bir aktör olarak konumlanmasına hizmet edeceği su götürmez bir gerçektir.  

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU